YÜKLENİYOR
Türkiye’de kamu yönetimi, hizmetlerin vatandaşa ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla merkezî ve yerel yönetim olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yerel yönetim hizmetlerinde en büyük sorumluluğu üstlenen belediyeler de seçilmiş kişiler tarafından yönetilen kamu kurumlarıdır. Belediyeler, üstlendikleri görev kapsamında vatandaşa en yakın hizmet birimleri olarak tanımlanabilir. Yerel yönetimlerin bütçeleri, genel vergi gelirlerinden aldıkları paylardan ve kendi öz kaynaklarından oluşur.
Belediyelerin yetki ve gelir kaynakları üzerindeki tartışmalar, cumhuriyet tarihi boyunca merkezî yönetimi elinde bulunduran iktidarların siyasi tercihleri üzerinden şekillenmiştir. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki, merkezî yönetimler hiçbir dönemde yerel yönetimler üzerinde içinde bulunduğumuz dönem kadar baskı kurmamıştır.
Ülkemizi 19 yıldır tek başına yöneten siyasi iktidar, özellikle 2019 yerel seçimlerinde ortaya çıkan halk iradesini kabullenemediğini o tarihten bu yana izlediği politikalarla kanıtlamıştır. Bu dönemdeki partizan politikalar, artık belediyelerin vatandaşa hizmet götürmesini doğrudan engelleme noktasına ulaşmıştır.
Merkezî yönetim, yerel yönetimler üzerinde yıllar içinde kurduğu “vesayet” yetkilerini hukukun da dışına çıkarak kullanmaktadır. Denetleyici/düzenleyici kurumların ve yargının siyasallaşması, farklı partili belediyeler üzerindeki hukuksuzlukların giderilmesini olanaksız hâle getirmiştir.
Merkezî yönetimin yerel yönetimlere kaynak aktarırken aldığı ayrımcı kararlar üzerine birkaç örnek vermek isterim. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, belediyelere eşit ve tarafsız destek vermek konusunda kanunla yetkilendirilmiştir. Ancak bakanlığın son üç yılda belediyelere gönderdiği araç yardımlarının %97’sini sadece Cumhur İttifakı belediyelerine aktardığı ortaya çıkmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü’nün ihale yoluyla satışa sunması gereken 155 aracının tamamını yine Cumhur İttifakı belediyelerine hibe ettiği tespit edilmiştir.
Ayrıca tüm belediyelerden kesilen paylarla bütçesini oluşturan ve her belediyeye eşit hizmet vermesi gereken Türkiye Belediyeler Birliği de desteklerinin tamamına yakınını yine Cumhur İttifakı belediyelerine aktarmaktadır. Türkiye Belediyeler Birliği’nin bütçesinin %65’inin de CHP’li belediyelerin paylarından kesilen tutarlardan oluştuğunu anımsatmak isterim.
Bunların yanı sıra muhalefet belediyelerinin farklı projeleri hukuksuzca engellenmektedir. Vatandaşa hizmet için kullanılacak 8.5 milyar TL’lik krediler, bir yıla yakın süredir Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmamaktadır. Belediye başkanlarımız hakkında hukuksuzca başlatılan soruşturmalar ve belediyelerimizin yetki alanlarının daraltılmasına yönelik düzenlemeler, ayrıca değerlendirilmesi gereken konulardır.
İşte CHP’li belediyeler böyle bir ortamda vatandaşlara hizmet veriyor. Ancak gururla söylüyorum ki, bizim belediyelerimiz 2.5 yıllık görev süreleri içinde siyasi iktidarın çıkardığı bütün engelleri halkla birlikte aştı, bundan sonra da aşacaktır.
Demokrasiyi kabullenemeyen ve vatandaşa gidecek hizmeti engelleyecek kadar partizanlaşan merkezî yönetimin halkın gözünde bir karşılığı olmayacaktır. CHP’li belediyeler her alanda üretmeye, çalışmaya ve projeler geliştirmeye devam ediyor. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır.