"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Prof. Dr. Fatih Terzi: Kentsel Tasarım Çalışmaları Kapsayıcı Olmalıdır

  • 11 Ekim 2021

Sürdürülebilir, ekolojik ve bütünleşik kentsel tasarım sizce nasıl olmalı? Özellikle kamusal mekânların, meydanların, yeşil alanların, kent mobilyalarının ve heykellerinin tasarımında kentlerin tarihî, toplumsal ve karakteristik nitelikleri göz önünde tutularak nelere dikkat edilmeli?


FATİH TERZİ: Sürdürülebilirlik, bir şeyin devamlılığı anlamına gelir ve kalıcılığa işaret eder. Modern çağda, insan, yapılı çevre ve doğa etkileşiminin en güçlü gerçekleştiği kentleşme sürecinde doğal çevrenin tahrip edildiği, ekosistem işleyiş süreçlerinin bozulduğu ve biyolojik çeşitliliğin azaldığı bir dönem deneyimlenmektedir. Bunun sonucunda kentsel mekânda mikro iklimsel şartların bozulması, ekosistemlerden elde ettiğimiz faydaların (temiz hava, su, gıda gibi) azalması ve insan sağlığının bozulması gibi canlı yaşamını tehdit eden bir dizi zincirleme sonuçlar yaşanmaktadır. 


Bu olumsuz gelişmeler, ekolojik temelli bir kentsel planlama ve tasarım anlayışını doğurmuştur. Bu yaklaşımda kentsel tasarım kararlarına ekolojik süreçlerin entegrasyonu amaçlanarak insan-doğa etkileşiminde uyum sağlanması ve kentsel mekân tasarımında doğa temelli çözümler geliştirilmesi hedeflenmektedir. Kent mekânında geçirgen yüzeylerin kullanılması, yüzey suyu drenaj sistemleri, yağmur hendekleri gibi yeşil altyapı sistemlerinin yanı sıra iklimsel koşullara uygun malzeme kullanımı ve tasarım elemanlarının seçimi, yöresel flora ve fauna özelliklerinin dikkate alınması bunlardan birkaçıdır. Bu yaklaşımda kentsel mekân kullanıcısının sadece insan değil, tüm canlılar olduğundan hareket edilerek doğal, fiziksel ve biyolojik süreçlerin işleyişinin korunması önemsenmektedir (örneğin, tozlaşma ve canlılar için habitat sağlama, suyun döngüsünü sürdürme, karbon tutma gibi). Böylece hava, su ve toprak kalitesinde artış, sel-taşkın kontrolü, ısı adası etkisini azaltma ve iklim değişikliğine uyum gibi faydaların elde edilebileceği vurgulanmaktadır. Tüm bu kazanımlar, insan sağlığını ve yaşam kalitesini artıran kazanımlardır, üzerinde yaşadığımız gezegenin ömrünün uzatılmasına yardımcı olacak stratejiler olarak sunulmaktadır.


Kentsel tasarım, bir yönüyle kamusal mekânla ilgilenir. Bu tasarım etkinliği, kamusal mekânları tekil yapıdan yapılar grubuna, sokaklardan meydanlara ve yeşil alanlara kadar bir bütün içerisinde ve birbirleriyle uyumlu olacak şekilde ele alan düzenleme işlemidir. Bu düzenlemede kentsel mekânın tarihî özellikleri, ulaşım ilişkileri, sosyo-kültürel dokusu, kentsel kimlik ve imaj unsurları birer tasarım girdisidir ve temelde ekonomik, çevresel ve sosyo-kültürel faydaları artırmaya dönük mekânsal düzenlemeleri içerir. O hâlde kentsel mekân tasarımında doğal, yapılı-çevre ve sosyo-kültürel unsurları bir arada ve uyum içerisinde ele alarak kentsel tasarım kararların üretildiği ve toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı çözümlerin sunulduğu kentsel tasarım yaklaşımını sürdürülebilir kentsel tasarım olarak tanımlamak mümkündür.


Dünyadaki ve Türkiye’deki kentsel tasarım uygulamalarını karşılaştırdığınızda yapılabilirlik, uygulanabilirlik ve estetize etme anlamında hangi farklılıklar ön plana çıkıyor? Yerel yönetimlerin kentsel tasarım politikalarını ve projelerini oluştururken dikkat etmesi gereken detaylar sizce nelerdir? 


FATİH TERZİ: Batı’daki başarılı kentsel tasarım uygulama örnekleri incelendiğinde ilk bakışta dikkat çeken unsurun kentsel mekânın fiziksel katmanları olarak görülen yapının, parselin, sokağın ve meydanın bir bütün içinde ele alındığı ve mekân öğelerinin (kule, heykel, su elemanları, tarihî öğeler vb.) uyumlu ve estetik değer sunan mekânlar olarak tasarlandığı görülür. Sokaklar ve meydanlar birbirleriyle süreklilik arz eden, yürüme odaklı olan ve sıra dışı mimari yapılarla tümlenen, tanımlanan mekânlardır. Yapı, sokak ve meydan, bir bütünün parçaları olarak ele alınır. Bu yaklaşım da özgün mekânlar ortaya çıkarmaktadır.


Ülkemizde ise, maalesef hızlı kentleşme ve inşaat sektörünün ekonomik büyümedeki rolü nedeniyle kontrolsüz kentsel gelişme, kentsel mekânların niteliğine de olumsuz yansımıştır. Burada önemli bir ayrıntıyı sunmak, ülkemizdeki kentsel tasarım uygulamalarındaki sorunların anlaşılmasına ışık tutabilir: Ülkemizde kentsel mekânın biçimlenmesinde ve yapılaşma kararlarının tanımlanmasında temel belirleyici uygulama, imar planlarıdır. İmar planlarında gerek parsel bazında gerekse toplu uygulamalarda kent mekânı, imar planlarında tanımlanan yapılaşma koşullarına göre biçimlenmektedir. Bu yapılaşma koşulları, nitelikli bir kent mekânı oluşturmada son derece yetersizdir. İlave olarak, her uygulama genellikle münferiden gerçekleştirilen sokak ve diğer kamusal mekânlarla işlevsel ilişki kuramamaktadır. Bu durum, bütüncül olmayan, süreklilik arz etmeyen ve kentsel kimliği öne çıkaran ortak bir tasarım üslubundan yoksun kentsel mekân oluşmasına neden olmaktadır. O nedenle imar planlarıyla eşzamanlı olarak kentsel tasarım projelerinin hazırlanması bir çözüm sunabilir. Ayrıca kent mekânında yapı, sokak ve açık alanları (meydan, park vb.) bir bütünün parçaları olarak ele alan ve kimlik, mekânsal öğe, malzeme, altyapı, kent mobilyaları, sanatsal objeler vb. alanlarda uygulama bütünlüğü sunan kentsel tasarım rehberlerinin bir araç olarak kullanılması önerilmektedir. 


Türkiye, deprem ülkesi. Ancak kentlerdeki açık alanların çoğu bu risk göz ardı edilerek yapılaştırıldı. İnsan ölçeğinde en önemli kentsel alanlar olarak görülmesi gereken bu alanlar etkili bir kentsel tasarım sürecine nasıl dahil edilmeli? 


FATİH TERZİ: Yeşil alanlar, kentsel sistemin en önemli tamamlayıcı alt sistemlerinden biridir. Bu alanların rekreasyon, ekolojik ve sosyo-kültürel olmak üzere üç temel işlevinden söz edilebilir. Yeşil alanlar, spor, eğlence, sosyalleşme ve dinlenme işlevlerinin yanında ekosistem etkileşimlerinin sürdürülmesine, iklim değişikliği etkilerinin azaltılmasına ve yüksek mikro iklimsel konfor sağlanmasına çok önemli katkılar sunmaktadır. Yeşil alanlar, bu yönleriyle halk sağlığını olumlu (fiziksel, psikolojik, çevresel ve sosyal sağlık) etkilemektedir. Yeşil alanlar, parklar, çocuk bahçeleri aynı zamanda her yaştan insanın sosyalleşme alanlarıdır, sosyal bağların ve aidiyetin gelişmesinde önemli rol oynarlar. Yeşil alanlar, farklı kategorilerde (park, bahçe, oyun alanları vb.), farklı sosyo-demografik grupların ihtiyaçlarına yönelik olarak ve kent yaşamının doğal bir parçası şeklinde tasarlanmalıdır.


Diğer yandan, açık alanların deprem anında toplanma, lojistik destek sağlama gibi afet sonrası durumlar için kullanılması kritik önem arz etmektedir. Kentsel mekân ve yaşam için son derece kritik ve çok yönlü faydaları olan yeşil alanların tüm kent içinde dengeli dağıtılması, yürüme mesafesinde yeterli büyüklükte ve erişilebilir olması, yeşil alanların sürekliliğinin sağlanarak bir yeşil sistem olarak kurgulanması temel ilkeler olarak görülmelidir. Yeşil alanların tasarımında alanın doğal özelliklerinin korunması, yeşil alanlardan beklenen ekolojik işlevleri ve süreçleri yerine getirebilmesi bakımından önemlidir. Örneğin, yeşil alanın beton bir zemin üzerinde yeşil örtü olarak tasarlanmasından çok (örneğin yeşil alanların altında tasarlanan otoparklar gibi) toprakla bağının koparılmaması gerekmektedir. Bir ayrıntı gibi görünse de, yoğun kentlerde, özellikle de kent merkezlerinde zaman zaman bu uygulamalara rastlanması, yeşil alanlara nasıl yaklaşılmaması gerektiğini göstermek bakımından önemlidir. 


Yeşil alanların, parkların ve bahçelerin, yakın çevrelerinde önemli bir ekonomik değer yarattığı, o bölgede kentsel canlılığı, arazi ve konut fiyatlarını artırdığı ve ticaret yaşamına da pozitif katkıları olduğu unutulmamalıdır. O hâlde açık alanlar, yarattıkları değerlerle (sağlık, sosyal ve ekonomik) kentsel mekân niteliğini üst düzeylere taşımaktadır. Tüm planlarda ve tasarım çalışmalarında konut-komşuluk biriminden başlamak üzere kentsel bütüne kadar hiyerarşik bir yapıda ve süreklilik arz edecek şekilde yeşil alanların tasarlanması ve üretilmesi gerekmektedir. Bu konuda Oxford’ta yapılandırılan “Yeşil Alan Strateji Belgesi”, stratejik bakış açıcıyla hazırlanan, kentin yeşil alanlarının nasıl planlanması ve yönetilmesi gerektiğine dair vizyon ve hedefler sunan bir belge olması nedeniyle incelemeye değerdir.

 

Kentte yaşayan dezavantajlı gruplara (çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler) yönelik olarak kentsel tasarımda neler yapılmalı? Kentsel tasarım politikalarında kentte yaşayanlara yönelik yaşanabilir, kolektif bir çevre oluşturmak için dikkate alınması gereken aşamalar nelerdir? Bu konuda yerel yönetimler sizce hangi inisiyatifleri almalı?

  

FATİH TERZİ: Daha önce kentsel tasarımda çeşitli kriterlerden söz ettik. Bu soru da bu kriterlerden birisi olan “evrensel tasarım kriterleri” çerçevesinde ele alınabilir. “Evrensel tasarım” soyut bir kavram değil, aksine, mekânın kullanılabilirliğine odaklanan pratik bir tasarım stratejisidir. BM Engelli Hakları Sözleşmesi, engelliler için eşit haklara ilişkin kapsamlı bir anlayış sunmaktadır. Buna göre, evrensel olarak tasarlanmış ürünler, ortamlar, programlar ve hizmetler farklı insanlar için kullanılabilir olmalıdır. 


Kentsel tasarım çerçevesinde değerlendirildiğinde kentsel mekâna ve kentsel mekânın sunduğu hizmetlere ve olanaklara tüm vatandaşların eşit erişiminin sağlanmasını teşvik etmek için gerekli tasarım araçlarının, ürün ve mekân standartlarının sunulmasıdır. Kısaca evrensel tasarım, binaların ve kentsel mekânın yaş, engellilik veya diğer faktörlerden bağımsız olarak bütün insanlar tarafından erişilebilir hâle getirilmesidir. Kentsel tasarım çalışmaları, toplumun her kesimine (yaşlı, genç, kadın, çocuk, engelli) yönelik tasarım çözümleri sunmalı ve kapsayıcı olmalıdır. Kentsel tasarım politikalarında kentte yaşayanlara yönelik olarak yaşanabilir, kolektif bir çevre oluşturmaya kentsel planlama ve tasarım sürecinde katılım mekanizmanın kurulması ve işletilmesiyle başlanabilir. Böylece tasarım aşamasının veri toplama, ihtiyaç analizi ve karar üretme olarak basitleştirebileceğimiz her aşamasına halkın, kent konseyinin, STK’ların, derneklerin, meslek odalarının, sektör temsilcilerinin vb. paydaşların çeşitli katılım mekanizmalarıyla sistematik katılımının sağlanması ve karar süreçlerinde görüşlerinin, taleplerinin yansıtılmasıyla sağlanabilir. Aynı şekilde yerel yönetimlerin kentsel mekâna ilişkin kararlarda halkı yerinde, zamanında ve doğru bilgilendirmesi, halkın çeşitli etkinliklerle bilinçlendirilmesi ve karar alma süreçlerinin şeffaf işletilmesi, kent mekânına ilişkin sağlıklı kararların alınmasını ve uygulanmasını kolaylaştıracaktır. 


Mevcut halk/paydaş katılımı yöntemleri, sürdürülebilir kentsel mekân tasarımıyla ilgili faydalı bilgiler toplamada etkisiz olabilmektedir. Yenilikçi ve teknolojik yaklaşımlarla doğrudan vatandaşların kentsel mekâna yönelik deneyimlerinden ve tercihlerinden öğrenen, yeni katılım teknikleri kullanılmalıdır. Bu, yerel bağlamlara göre uyarlanabilen ve tüm grupların katılımına (teknolojiye erişebilen-erişemeyen) ve görüşlerinin temsil edilmesine olanak tanıyan bir sistem olarak tasarlanabilir. Böylece herkesin bir tür ortak yaşam alanı olan kentsel mekânlarda verimli, ihtiyaç odaklı ve demokratik süreçlerin işletilmesiyle alınmış kararlarla entegre kentsel tasarım uygulamaları gerçekleştirilebilir.



Türkiye’deki kentsel tasarım uygulamalarında yapılması ve yapılmaması gerekenleri kentsel tasarım ilkeleri kapsamında değerlendirir misiniz? Tasarım politikaları planlanırken nelere dikkat edilmeli?


FATİH TERZİ: Kentsel politikaların görünürlüğünün en fazla hissedildiği alanlardan birisinin kentsel mekânlar olduğunu söylemek gerekir. Kentsel tasarım uygulamaları, kentlerde gerçekleştirilmek istenen niteliksel değişime yönelik stratejilerin önemli destekleyicisidir. Yapılı çevreyi tüm yönleriyle ele alan, bir yerin kimliğini öne çıkaran, topluluk duygusu oluşturan, mekânla insan arasında duygu bütünleşmesi sağlayan ve kentsel belleğin korunmasına ve diri tutulmasına çok önemli katkılar sağlayabilir. Bu bakımdan kentin biçimlenmesinde salt imar planına dayanan veya noktasal projeler gibi kent bütününden kopuk olan uygulamalar yerine tüm kenti bir bütün olarak ele alan, uyumlu ve bütüncül araçlar kullanılmalıdır. Bu bakımdan kentsel tasarım projelerinin uygulama imar planlarıyla eşzamanlı hazırlanması, kentsel tasarım rehberlerinin yaygınlaşması ve etkin olarak kullanılması önerilmektedir. Bu faktörler dikkate alındığında kentsel tasarım projelerinin bir araç olarak kentsel politikaların gerçekleştirilmesinde ve kentin geleceğe dair vizyonunun hayata geçirilmesinde önemli rolü olduğunu belirtmek gerekir.


Ayrıca kentsel tasarım uygulamaları, kentsel mekânları, insan ve doğa arasında ilişki kurmaya dönük olarak ve sürdürülebilir bir gelişme içinde ele almaktadır. BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 11.’si olan “sürdürülebilir şehirler ve topluluklar” ile 13.’sü olan “iklim değişikliği ve etkileriyle mücadele için acilen eyleme geçmek” amaçlarında tanımlanan hedeflerin hayata geçirilmesinde kentsel planlama ve tasarım, etkin bir araç olarak kullanılmadır. Sürdürülebilirlik, iklim değişikliğiyle mücadele, yenilenebilir enerji, atık yönetimi gibi konuların entegre edildiği projelerde Avrupa Yatırım Bankası, Dünya Bankası vb. kredi kuruluşlardan çeşitli programlar altında finansman sağlanması mümkün olabilmektedir. Bu nedenle kentsel tasarım projeleri, sürdürülebilir kentleşme politikalarını desteklemek üzere sosyo-ekonomik, çevresel ve fizibilite etkileri iyi analiz edilmiş şekilde hazırlanmalıdır. Yakın zamanda TBMM’de kabul edilen Paris İklim Anlaşması, ülkemize belirli sorumluluklar yüklediğinden karbon salımının azaltımına yönelik performans odaklı kentsel planlama ve tasarım kararlarını hayata geçirmek gerekecek.


Kentsel tasarım uygulamalarında, kentsel mekânın geliştirilmesine yönelik yaklaşımlarda kapsayıcı ve sürekliliği olan bir politik anlayışla, mesleki/sivil kuruluşlarla birlikte kamu yararını önceleyen, tarihî ve kültürel zenginleri öne çıkaran ve birleştirici bir tasarım aracı olarak kullanılmalıdır.


Önerilen Haberler