YÜKLENİYOR
Kentsel tasarım; kamusal mekânların tasarımından meydan düzenlemelerine, peyzajdan kent mobilyalarına ve heykellerine, dezavantajlı gruplara yönelik mekân inşasından kentsel alanların kalitesini iyileştirmeye, sokakların yenilenmesinden ulaşım planlanmasına kadar oldukça geniş bir tasarım sürecini kapsıyor. Bu kapsamda belediyenizin yaptığı çalışmalardan bahseder misiniz?
AHMET ATAÇ: 2010 yılında Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanan, 100 hektarlık Fabrikalar Bölgesi Koruma Alanı’nın bütününde peyzajı ve kent mobilyalarını da kapsayan kentsel tasarım projesi ve rehberi belediyemiz tarafından hazırlandı. Fabrikalar Bölgesi, cumhuriyet dönemine ait tescilli kültür varlıklarını (kiremit, kereste, jant ve un fabrikaları) kapsıyor. Bu endüstri mirasına işlev kazandırarak gelecek nesillere aktarmak çok önemli. İmar planı ve kentsel tasarım projesi kapsamında karma kullanımlı alanların (konut, ticaret, konaklama, idari hizmetler) yaratılmasını, merkezî iş alanının devamı niteliğindeki bu alanda gece-gündüz yaşam alanlarının oluşturulmasını, parklar, meydanlar, yaya yolları, rekreatif kullanımlar aracılığıyla sirkülasyonun ve erişilebilirliğin sağlanmasını amaçladık.
Kentsel tasarım projelerinizde hangi kriterleri göz önünde tutuyorsunuz? Mevcut olan kentsel kimlikle, tarihsel geçmişle ve dokuyla yeni yapılacak olanlar arasında uyum sağlanması için nelere dikkat ediyorsunuz?
AHMET ATAÇ: Kentsel kimliğin barındırdığı unsurlar ve yaşanabilir kentin ihtiyaçları bu anlamda önem kazanıyor. Fabrikalar Bölgesi örneğine bakıldığında koruma-kullanma dengesini görebiliriz. Bu dengeyi sağlamak için korunması gereken kültür varlıklarının ve yakın çevresinin nasıl yapılaşacağını bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirdik. Tescilli yapıların restorasyonu veya rekonstrüksiyonu sayesinde ve yeni yapılanmalar yoluyla bu bölge hayat buldu. 2014 yılında Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından revize edilen Fabrikalar Bölgesi dahilinde koruma alanındaki her türlü fiziki ve inşai müdahale, Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla uygulanıyor.
Ayrıca ilçemizin simgesi olan pişmiş toprağı da tarihsel öneminin bir gereği olarak sosyal yaşam alanlarında yaşatıyoruz. 10.’sunu düzenlediğimiz Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nda ortaya çıkan eserler parklarda sergileniyor. Bu sayede ilçemizin parkları bir açık hava müzesine dönüştü.
Belediyeniz bünyesinde “Kentsel Tasarım Müdürlüğü” veya “Kentsel Tasarım Birimi” var mı? Daha etkili bir kentsel tasarım için yerel yönetimlerin alması gereken inisiyatifler sizce nelerdir?
AHMET ATAÇ: Bu alandaki çalışmalarımızı Plan ve Proje Müdürlüğü’yle İmar ve Şehircilik Müdürlüğü bünyesinde sürdürüyoruz.
Daha etkili kentsel tasarım çalışmaları için yerel yönetimler kentin ve kentlinin geleceğini düşünmeli, yaşam standartlarını ve kentin gereksinimlerini güncel teknolojik gelişmelerle, vizyoner bakış açısıyla birleştirmeli, vatandaşların katılımını sağlamalı ve disiplinlerarası (şehir plancısı, mimar, sosyolog vs.) bir çalışma süreci yürütmeli.
Kentsel tasarım projelerinizin yerel kimliğe uygun olması için analiz ve değerlendirme yapıyor musunuz? Planlama ve tasarım süreçlerinde katılımcılığı nasıl sağlıyorsunuz? Vatandaşlarla, STK’larla, üniversitelerle ve ilgili meslek odalarıyla bu anlamda çalışmalarınız var mı?
AHMET ATAÇ: Yerel kimliği yansıtmayan ve yerelden beslenmeyen uygulamalar, sürdürülebilir olmayan taklitlerden öteye gidemeyecektir. Bu bağlamda özgün ve yerel olmak ama küresel olanla da bağlantı kurmak gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle planlama çalışmalarımızda hem idari hem teknik kadromuzun ilçeyi ve ilçede yaşayanları anlayan gözlem ve araştırmaları önemli bir yer tutuyor.
Planlama aşamasındaki katılımcılık, planlama sahalarına ilişkin kurum görüşlerinin alınması ve meclisler tarafından onaylanan imar planlarının mevzuat gereği askı sürecinde bulunması şeklinde oluyor. Sağlıklı Kent Konseyi gibi oluşumlarımızın yanı sıra vatandaşlarla, STK’larla, üniversitelerle ve ilgili meslek odalarıyla sürekli iletişim hâlinde olmamız, katılıma verdiğimiz önemin bir göstergesidir diyebilirim.
Sürdürülebilir, ekolojik ve bütünleşik kentsel tasarım projeleriniz, dezavantajlı gruplara (çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler) yönelik olarak hayata geçirdiğiniz kentsel tasarım uygulamalarınız var mı? Belediyenizin kentsel tasarım politikası nedir? Kentsel tasarım rehberiniz var mı?
AHMET ATAÇ: Yukarıda da bahsedildiği üzere 2010 yılında Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanan Fabrikalar Bölgesi Koruma Alanı’nın bütününde peyzajı ve kent mobilyalarını da kapsayan kentsel tasarım projesini ve rehberini hazırladık.
2020-2024 yılları arasındaki stratejik planımızda “Bireye saygılı, yaşam kalitesi yüksek, yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde sürdürülebilir, örnek ve önder bir yerleşim yeri olmak,” vizyonunu benimsedik. Bu doğrultuda beş temel stratejik amaç belirledik:
1. Çağdaş, sağlıklı, estetik, erişilebilir ve dinamik kentsel alanlar oluşturmak,
2. Sosyal ve kültürel belediyecilik adına sürdürülebilir projeler üretmek,
3. Yenilikçi, gelir artırıcı ve tasarrufa yönelik tedbirler uygulamak,
4. Akıllı kente ve dijitalleşmeye yönelik projeler gerçekleştirmek,
5. Kent-kır arasında bir denge kurmak, doğayı korumak, ekonomik ve sosyal alanlarda karşılıklı bağları güçlendirmek.
Bu stratejik amaçlar, çalışmalarımızdaki temel yaklaşımımızı yansıtıyor. Kentsel tasarım konusunda da bu çerçevede bir politikamız var. Bir başka ifadeyle, çağdaş, sağlıklı, estetik, erişilebilir, dinamik, sürdürülebilir, yenilikçi, akıllı ve dengeli yaşam alanları yaratmak, kentsel tasarım projelerimizde bizi yönlendiren unsurlar arasında.
Bu kapsamda Türkiye’de bir ilk olarak hayata geçirdiğimiz Yaşam Köyü’nü örnek göstermek isterim.
Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen araştırma ve yenilik programı Horizon 2020 kapsamındaki Remourban Projesi’ni tamamlayarak ilçenin marka kimliğini güçlendirdik. Projeyle daha yaşanabilir bir ilçe geliştiren belediyemiz, çevreci yaklaşımıyla öne çıktı. 5.5 yıl süren ve taahhüt ettiğimiz nihai hedeflere ulaşan Yaşam Köyü, Avrupa’nın bilim, teknoloji, politika ve uygulamalarının uyumlaştırılması amacıyla 7 ülkeden 22 ortaklı bir konsorsiyumdan fon almaya da hak kazandı. Remourban-Sürdürülebilir Kentsel Dönüşüm Modeli’ni bizimle birlikte uygulayan kentler, İspanya’nın Valladolid ve İngiltere’nin Nottingham kenti oldu. Çalışmamız kapsamında enerji, ulaşım, bilgi ve iletişim teknolojilerini entegre ederken vatandaş odaklı bu modelle yeni nesil teknolojileri yapılandırdık. TOKİ’den devraldığımız binaları yerinde dönüşümle hem enerji etkinliğine hem de kent kimliğine uygun hâle getirdik. Ayrıca enerjiyle kaynak verimliliğini artırdık, ekonomik çözümleri önceledik, sürdürülebilir ulaşımı geliştirdik ve kentsel alanlarda sera etkisi yaratan zararlı gaz emisyonlarını azalttık. Tüm bunları yaparken de Yaşam Köyü’nde “Alzheimer Konukevi”, “Sağlıklı Yaşlılar”, “Engelliler Montaj Atölyesi”, “Fizyoterapi Merkezi” ve kreş gibi merkezlerimize de yer verdik.