YÜKLENİYOR
Öncelikle sizi tanıyalım. Siyasete giriş motivasyonunuz neydi?
EDNAN ARSLAN: 1979 doğumluyum. Elektrik-elektronik mühendisiyim. Evliyim, biri kız, biri erkek iki çocuk babasıyım. Çok sevdiğim şehirde, İzmir’de yaşıyorum. Bu şehirde büyüdüm ve okudum. Narlıdere Gençlik Kolları’nda siyasi hayatıma başladım. İzmir İl Gençlik Kolları Başkanlığı, Güzelbahçe İlçe Başkanlığı ve üç dönem İzmir İl Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. 2015’te, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde ön seçim sonucunda milletvekili adayı oldum. Partimizin ve halkımızın teveccühüyle 27. dönem İzmir milletvekili olarak parlamentoya geldim. Aynı zamanda 37. CHP Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi üyesi seçildim.
Mecliste Çevre Komisyonu ve Parlamentolar Arası Birlik üyesiyim. Siyasete giriş motivasyonum, CHP için çalışma ve sorumluluk alma düşüncesiyle şekillendi. 1999 seçimlerinde partimiz baraj altında kalınca ailece çok üzüldük. O gün, bizim de bir şeyler yapmamız gerekiyor düşüncesiyle, Gençlik Kolları’ndan başlayarak sorumluluk almaya karar verdim. Babam aktif bir partiliydi. Ben de partim için çalışmaya başladım. Geldiğimiz noktada partimize ve ülkemize çok şey borçlu olduğumu düşünüyorum. Hem kendi çocuklarım hem de bu ülkenin tüm çocukları için güzel şeyler yapmak zorundayız. Bu motivasyonla çalışmalarıma devam ediyorum.
Ankara’nın yoğun gündemi arasında çevre/enerji konularında ve saha programlarında önemli çalışmalarınız var. İklim değişikliği ve ekolojik kriz bağlamında çevre ve enerji politikaları sizce nasıl oluşturulmalı? Yerel yönetimler bu konuda hangi sorumlulukları üstlenmeli?
EDNAN ARSLAN: İklim değişikliği, küresel ısınma ve çevre kirliliği, insanlığın önünde duran en önemli sorunlar. Yaşadığımız salgın süreci, küresel etkiye sahip sorunların insanların yaşamını, ülke ekonomilerini nasıl alt üst ettiğini gösterdi. Ortak geleceğimiz, yaşanır bir dünyaya, iklim değişikliği konusunda alınacak önlemlere ve bu önlemlere ne kadar uyulduğuna bağlı. Küresel ısınmaya, iklim değişikliğine yol açan sorunların başında ise, artan enerji talebi ve tüketimi geliyor. Ülkemiz ve dünya için stratejik öneme sahip bu iki alan iç içe geçmiş durumda. Çevre ve enerji bir terazinin iki kefesi gibi. Bir tarafta artan enerji ihtiyacı var, diğer tarafta da azalan, yok olan doğal kaynaklar. Bu dengeyi koruyan bir enerji politikası, sürdürülebilir yaşamın ve kalkınmanın da temelini oluşturur. Temiz enerji kaynaklarına yönelim oldukça önemli. Bu iki stratejik alanda politikaların oluşturulması ve yol haritasının belirlenmesi parlamentomuzun da gündeminde yer alan ana konu başlıkları. Her iki alanda da milletvekilleri olarak araştırma ve soru önergeleriyle hükümetin uygulamalarını ve politikalarını denetliyoruz, bu konularda yasama faaliyetlerini yoğun bir tempoda yürütüyoruz.
Komisyon çalışmaları, yasa yapma sürecinin önemli bir aşaması. Komisyon çalışmalarında gerek duyulduğunda bilim insanları, STK’lar ve meslek odaları toplantılara davet ediliyor. Bu yöntemin daha etkin kullanılmasını yararlı buluyoruz. Muhalefetin eleştirilerinin dikkate alınması bir başka gereklilik. Yasalar, toplumsal uzlaşmayla meclisten geçmeli. Bu konuda daha çok yol katedilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçtiğimizde bunlar hayata geçecek.
Yerel yönetimlerin insanların hayatına nasıl dokunduğunu salgın döneminde gördük. Bu dönemde belediyelerimiz örnek çalışmalara imza attı. Belediyelerimiz, çevre konusunu önceleyen uygulamalara ağırlık veriyor. Vatandaştan bu yönde yoğun bir talep var. Daha yeşil kentler, bisiklet yolları, toplu ulaşım araçlarında temiz enerjinin tercih edilmesi, dere yataklarının ve su alanlarının korunması, yatay yapılaşmaya yönelim gibi konularda CHP’li belediyeler inisiyatif üstleniyor. Hükümetin imar ve kentsel dönüşüm gibi ranta açık alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verdiği yetkiler yeniden yerel yönetimlere bırakılmalıdır.
Çevre ve enerji konusundaki sorunuzu iki ayrı başlık altında yanıtlamak isterim.
Enerji, stratejik bir alan. Sanayi ve tarım üretiminin temel girdisi, günlük hayatın devamlılığın ve temel hizmetlerin sağlanması için vazgeçilmez bir unsur. Enerjide %69.1 gibi yüksek bir oranda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Toplam ithalatımızın %20’ye yakınını enerji girdileri oluşturuyor. Bunu tersine çevirmemiz gerekiyor. Enerji politikaları, geniş bir tercihler yelpazesidir. Enerji üretiminde nükleer santrallerin ya da temiz enerji kaynaklarının kullanılması siyasi bir tercih. Enerji tedarikinin ve dağıtımının kamu ya da özel sektör eliyle gerçekleşmesi yine siyasi bir tercih. Bu tercihler neyi belirliyor? Enerji faturanızın tutarını, elektrikte kayıp-kaçak oranınızı ya da dışa bağımlılığınızı belirliyor. Türkiye'nin rüzgârdan ve güneşten elektrik üretimi %12’ler düzeyindedir, bu oranı kabul etmek mümkün değil. Türkiye’nin temiz enerji potansiyelinin etkin ve verimli kullanması için projeler üretiyoruz.
Kayıp-kaçak oranımız %13’ler düzeyinde. Rüzgârdan ve güneşten elde ettiğimiz toplam enerjiyi kayıp-kaçak olarak yitiriyoruz. Türkiye, G20 ülkeleri arasında elektriği en pahalı kullanan üçüncü, OECD verilerine göre de enerji fiyatlarına en çok zam yapan ülke. Bu sorunların çözümü için çalışmalara hız kesmeden devam ediyoruz.
Bu yıl yaşadığımız afetler ve orman yangınları, yanlış çevre politikalarının sonuçlarıdır. Doğru politikalar izlenseydi, ülkemiz bu acıları yaşamak zorunda kalmazdı. Burada da bir tercihler manzumesi olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığına 13 uçak alınması ve orman yangınları için sadece 3 yangın uçağının kiralanması da politik bir tercihtir.
Çevre Komisyon üyesi olarak birçok alanda çalışıyoruz, plastik atıklar, su kirliliği ve orman yangınları özellikle üzerinde durduğumuz konular. Neden plastik atıklar? Yüzlerce yılda yok olan bu atıklar, küresel ısınmanın da temel nedenleri arasında. Biriken büyük bir kirliliği gelecek kuşaklara aktarıyoruz. Türkiye son beş yılda 2 milyon ton atık plastik ithal etmiş. Bu ithalat, 20 yılda 6 tondan 757.000 tona yükselmiş. Yaptığımız çalışmalar, bir ağacın, bir kuşun, başka bir canlının hayatına dokunuyor. Toprağa, suya, havaya, yeşile, doğal yaşama, dolaylı olarak da insana ne kadar sahip çıkabiliyorsak, siyaset de o kadar anlam kazanıyor.
Çevre ve enerji konusunda mevcut sorunların çözümü için çalışmaya, politika, fikir ve proje üretmeye hız kesmeden devam edeceğiz. Siyaset bir tercih meselesidir dedik; bizim tercihimiz, her zaman insan ve ülke çıkarlarıdır, yaşanır, güzel bir Türkiye’dir.
Parlamentolar Arası Birlik’e üyesiniz. Birlik kapsamındaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Parlamentolar arası diyaloğu ve etkinlikleri geliştirmek için sizce neler yapılmalı? Türkiye’nin diplomatik ilişkileri ve faaliyetleri açısından Parlamentolar Arası Birlik neden önemli?
EDNAN ARSLAN: Evet, 24 Haziran 2018 seçimiyle parlamentoya geldikten sonra parti grupları birçok görev için adaylar belirledi. Bunlardan biri de Parlamentolar Arası Birlik (IPU) temsilciliği idi. Partimizin teveccühüyle aday oldum ve Türkiye’yi temsil eden milletvekillerinden biri olarak yaklaşık üç yıldır IPU’da görev alıyorum. Çalışmalarımıza geçmeden önce biraz IPU’dan bahsedelim isterseniz. Çünkü uluslararası bu kuruluşa önem veriyorum. IPU, 1889’da parlamenter diplomasi ve diyalog yoluyla barışı teşvik etmeye adanmış küçük bir parlamenter grubu olarak başlamış, o zamandan beri gerçek anlamda küresel bir ulusal parlamentolar örgütü hâline gelmiş. Bugün, 179 üye parlamento, 13 ortak üye ve çalışmalarımıza katılan dünyanın her yerinden artan sayıda parlamenterle evrensel bir parlamento olmaya her zamankinden daha yakın. Aynı ulusal bir parlamento gibi farklı siyasi partilere üye olan ve kadın-erkek ayrımı olmadan çok sayıda parlamenterin toplandığı bir arena IPU. Orada ülkelerimizin çıkarlarının yanında dünyanın çıkarı için de bir arada çalışma fırsatı buluyoruz.
IPU, parlamenter diplomasiyi kolaylaştırıyor, parlamentolara ve parlamenterlere dünya çapında barışı, demokrasiyi ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme yetkisi veriyor. Çalışmalarımız sekiz stratejik hedef etrafında toplanıyor:
Güçlü ve demokratik parlamentolar inşa etmek,
Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarına saygıyı geliştirmek,
İnsan haklarını korumak ve geliştirmek,
Barış inşasına, çatışma çözümüne ve güvenliğe katkıda bulunmak,
Parlamentolar arası diyaloğu ve işbirliğini teşvik etmek,
Gençliğin güçlendirilmesini teşvik etmek,
Parlamentoları, küresel kalkınma gündemi etrafında harekete geçirmek,
Küresel alandaki demokrasi boşluğunu kapatmak.
Saydığımız maddeler arasında sizin de dikkatinizi çekmiştir, parlamenterlerin bu evrensel konular hakkında kendi ulusal parlamentolarının etkinliğini artırmak ve harekete geçirmek gibi bir sorumluluğu da mevcut. Ben IPU’yu her zaman kendi parlamentomuz gibi düşünüyorum. Farklı siyasi görüşlere sahip, farklı bölgelerden gelen ve çalışmalar yapan parlamenterler. Ama esas amaç, dünyanın geleceği. Böyle söylediğimiz zaman ne kadar önemli bir misyonu olduğunu anlatmak sanırım daha kolay olacaktır.
Bu kapsamda yaptığımız çalışmalara gelince, ilk üye olduğum dönemde yaş itibarıyla IPU Genç Parlamenterler Grubu’nda yer aldım. Burada daha çok gençler ve eğitim konularında çalışmalara katıldık. Ayrıca cinsiyet eşitliği konusunda yapılan çalışmalarda da yer aldık. Aralık 2018’de Mardin’de Siyasette Kadın Çalıştayı’na katıldık. Yurtdışındaki toplantılarda ülkemizi temsil ettik. Ama maalesef pandemi dönemi bu çalışmalarımız açısından da sorunlu bir döneme neden oldu. Online toplantılarla çalışmalarımızı sürdürdük.
Ayrıca yine kırsal kalkınma, iklim değişikliği alanlarında da hem Türkiye’nin hem de dünyanın faydasına ilişkin katkılarımız devam ediyor. Ekim ayının sonunda Glasgow’da iklim değişikliği hakkında bir toplantımız olacak. Katılan parlamenterlerin biyosfer rezervlerinin sayılarının artırılması konusunda ulusal parlamentolarına çağrıda bulunması için bir öneri hazırladım. Kabul edilirse üye parlamenterler, ülkelerinin parlamentolarında bu konuda uyarıda bulunacak. İklim değişikliği, benim de çok önem verdiğim ve üzerinde çalıştığım bir konu. Geçen yaz yaşadığımız ve doğaya zarar veren yangınlar hakkında meclise ilk adım attığım günden beri çalışıyorum. İzmir Buca’da kapanan bir “Yangın Eğitim Merkezi” var. Bu konu üzerinde çok durduk. Yangınlarla etkin bir mücadele için yetişmiş eleman konusu ne kadar önemli biliyoruz, ama iktidarın bu konuya yaklaşımını anlamak mümkün değil. Yangın söndürme uçaklarında yaşanan zaaf gibi, bu alanda da yönetim boşluğu söz konusu.
IPU, ülkelerin çalışma konularında iyi uygulama örneklerini paylaşmaları açısından da önemli bir platform. Farklı ülkelerden parlamenterlerle bir araya gelip konuşmak ve farklı bakış açılarını görmek bizi zenginleştiriyor, önemli bir deneyim oluyor.
IPU’nun temel misyonu, “herkes için demokrasi.” Bu misyon, partimizin görüşleriyle de benzerlik gösteriyor. Önceliğimiz demokrasi olmalı. Bu anlamda parlamentoların iyi ve kötü örnekleri görerek, birbirlerinden iyi yönde etkilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da küresel bir parlamento hepimize önemli dersler verecektir. Bazen geleceğe ilişkin filmlerde evrensel bir meclis görürüz. Belki de bu çalışmalar daha etkin bir birliğe dönüşecek ve bunu zaman gösterecek bize. Ama dünya artık çok daha küçük. Özellikle pandemi dönemi ne kadar küçük bir gezegende yaşadığımızı bize daha iyi anlattı. Çin’de çıkan bir virüs tüm dünyayı etkiledi. Bu tür uluslararası kuruluşlar aracılığıyla dünyanın her köşesine ulaşmak ve tüm insanlar için daha iyi bir dünya kurmak zorundayız diye düşünüyorum. Bakın, bu salgını yok etmenin tek yolu, hep birlikte hareket etmek ve herkesin aşıya ulaşmasını sağlamak. Bunu ancak birlikte çalışan bu tür kuruluşların etkin projeleriyle ve eylem planlarıyla çözebiliriz. Bu açıdan bu çalışmaları önemsiyorum. Elbette daha alınacak çok yol var, ama gelişen olaylar bize birlikte yaşadığımız gerçeğini tekrar hatırlatıyor.
Parlamentolar Arası Birlik sadece Türkiye için değil, yukarıda da belirttiğim gibi tüm dünya için önemli bir platform. Çünkü demokrasiye ve şeffaflığa hepimizin ihtiyacı var. Bizim de parlamenter olarak demokrasiyi artırmak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Bu düşüncelerle çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz. Umudumuz, çocuklarımıza daha yaşanır, demokratik, özgür, cinsiyet eşitliğine dayanan ve ekonomik açıdan gelişmiş bir dünya bırakmak. Bu amaca yönelik çalışmalara katılma fırsatını yakalamış olmak da benim için gurur verici. Yapacak çok işimiz var.