"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Prof. Dr. Erhan Vecdi Küçükerbaş: Peyzaj Politikları Bütüncül Bakış Açısıyla Belirlenmeli

  • 18 Ekim 2021

Sürdürülebilir kent hedefinde peyzaj tasarımı ve yönetimi neden önemli? Ekolojik kentsel tasarım sizce nasıl olmalı?

 

ERHAN VECDİ KÜÇÜKERBAŞ: Sürdürülebilir kent olgusu, günümüzde karşı karşıya kaldığımız en önemli ve acil çözüm üretilmesi gereken konulardan biri. Kentler, bünyelerinde barındırdıkları tüm canlıların hem biyolojik hem de sosyal gereksinimlerini karşılamak durumundadır. Yaşanabilir bir kent, kentsel tasarımıyla, ulaşımıyla, enerji ve su kullanımıyla sürdürülebilir çözümler, doğal ve kentsel çevre arasında bir denge oluşturmak gibi ölçütlere sahip olmalıdır. Bu nedenle kentler, burada yaşayan bireylerin yaşam kalitesini geliştirecek şekilde tasarlanmalı ve sahip oldukları ekosistemleri korumalıdır. Bunun için kendi kendine yeten, çevresindeki doğal alanlara daha fazla yayılma anlayışını terk eden “çevre dostu” kentler oluşturma yaklaşımı benimsenmelidir. Bu yaklaşımlardan biri olan “ekolojik kent” kavramı, kentin ve çevrenin birbirleriyle etkileşim içerisinde ele alındığı kentsel tasarım ve uygulama yaklaşımlarından biridir. Günümüzde yaşanabilir kentler oluşturmak için doğal ve kültürel süreçlerin birbirleriyle olan etkileşimlerinin göz ardı edilmemesi gerekir. Sürdürülebilirlik kavramının kentlere adapte edilmesinde doğal kaynakları en iyi tanıyan ve sağlıklı kullanımlar oluşturulmasını öngören meslek gruplarının aktif rol alması gerektiği açıktır. Bu adaptasyonun sağlanabilmesi için fiziksel çevrenin işlevselliğini ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla doğal/kültürel peyzajları koruma ve yönetme ilkesinden hareket edilerek arazinin planlanması, tasarlanması, onarılması ve yönetilmesi kapsamında peyzaj mimarlarına önemli görevler düşmektedir.


Peyzaj mimarlığı meslek disiplinin değindiği kavramlardan biri olan “ekolojik kent” anlayışı, doğal ekosistemle uyumlu, ekonomik olarak yetkin, sosyal uyum içerisinde alternatif bir kent öngörüsünü ortaya koymaktadır.


Ekolojik kentleşme yaklaşımını ön plana çıkarabilmek için şu ilkelere dikkat edilmelidir: 


  • Kentler, doğal dünyanın bir parçasıdır, 

  • Kentler, yaşam alanlarıdır,

  • Kentsel ekosistem dinamik bir yapıya sahiptir,

  • Her kentin derin ve kalıcı bir içeriği vardır,

  • Kentsel tasarım, insanların doğaya adaptasyonunda bir araçtır.


Kentsel ekosistemin bir parçası olabilecek, kendi kendine yetebilen sürdürülebilir bir sistemin geliştirilmesi için temel hedefler:


  • Kentlerin çevresel sistem üzerindeki olumsuz etkisinin azaltılması,

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, 

  • Cadde-sokak düzeninin, geometrisinin ve bina tasarımının hava akımlarını kesmeyecek şekilde tasarlanması, 

  • En düşük düzeyde atık üretimi, 

  • Sıfır karbon ilkesinin hayata geçirilmesi, 

  • Ağaçlandırmanın artırılması ve yeşil koridorlarla tüm kentin bir orman gibi olmasının sağlanması, 

  • Geri dönüşümlü malzeme kullanımı, 

  • Ekolojik ayak izinin en aza indirgenmesi şeklinde olmalıdır.


Türkiye’deki mevcut durumu ve kentsel tasarımın önemli bir bileşeni olan peyzaj tasarım uygulamalarını dünyadaki örneklerle karşılaştırarak değerlendirir misiniz? 

ERHAN VECDİ KÜÇÜKERBAŞ: Kentsel tasarım, insanlar için güvenli, kullanım açısından işlevsel ve kent görünümü için estetik olarak uygun alanlar ortaya koymayı amaçlayan çok disiplinli bir yaklaşımdır. Peyzaj mimarlığı, mimarlık ve şehir bölge planlama gibi meslek disiplinlerinin odağında yer alan kentsel tasarım kavramı, kentin fiziksel yapısı ve fiziksel yapının ortaya koyduğu sosyal etkileşimlerle ilgilenmektedir. 


Nitelikli kentsel tasarımın hedefi, farklı karakterlerde yaşanabilir yerler yaratmak ve erişilebilir mekânlar oluşturmaktır. Kentsel tasarımlar, eskiyle yeniyi bütünleşik yaklaşımla ele alarak kentin doğal özelliklerini korumak, kent karakterinin devamlılığını sağlamak ve kent imajını geliştirmeye yönelik yapılmalıdır. 


Kentsel tasarım çalışma konularını sınıflandıracak olursak, kent parkları, semt parkları, cep parkları, yollar, meydanlar, yaya bölgeleri/yolları, çocuk oyun alanları, mezarlıklar ve çatı bahçeleri gibi rekreasyon alanlarını sayabiliriz. Söz konusu bu mekânlar aynı zamanda peyzaj tasarım alanlarıdır.


Dünyadaki örnekleri incelediğimizde uluslararası açıdan tanınmış ve literatüre kazandırılmış Central Park, Milenium Park, The High Line, Hyde Park, Robson Square, Paley Park, Green Acre Park gibi kentsel tasarım uygulamaları mevcuttur. Bu örneklerin yanı sıra son yıllarda ülkemizde de özellikle ulusal/kentsel tasarım yarışma projelerinin uygulamaları ve yerel yönetimlerin ilgili kurumlarında ya da özel bürolarda üretilmiş nitelikli projelerin uygulamalarını görmekteyiz. Söz konusu çalışmalara Hamamyolu Caddesi, Şişhane Park, İzmir’de yer alan Karantina Park, Şehit Polis Fethi Sekin Parkı, Günbatımı İskelesi gibi halkımızın da severek ve beğenerek kullandığı kamusal dış mekânlar örnek olarak verilebilir.


Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Avrupa’da peyzajları bütün özellikleriyle ele alan uluslararası ilk antlaşma. Türkiye de sözleşmenin imzacıları arasında. Sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla yerel yönetimlerin alacağı inisiyatifler sizce nelerdir? Peyzaj politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında nasıl bir yol izlenmeli?

ERHAN VECDİ KÜÇÜKERBAŞ: Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Avrupa’nın doğal ve kültürel peyzajlarının bir bütün olarak korunması, yönetilmesi ve planlanması üzerine imzalanan ilk sözleşmedir. Sözleşmenin genel amacı; Avrupa’nın her yerinde peyzaj çeşitliliğinin ve kalitesinin korunması, planlaması ve yönetimi için kamu otoritelerini yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası seviyede peyzajları koruyucu, yönetici, planlayıcı politikalarla kurallar uygulamaya ve kamuyu, kurumları, yerel ve bölgesel yöneticileri peyzajın önemini ve değerini anlamaya teşvik etmektir. Bu nedenle APS’yi imzalayan ülkeler, peyzajlarını korumak, planlamak ve yönetmek için kolektif bir düzenleme yapmaktan sorumlu tutulmuşlardır. Bu sözleşmeyi ülkemize katkısı açısından değerlendirdiğimizde peyzaj kavramının daha iyi anlaşılması, ülkemiz peyzajlarının daha iyi korunması, ülkemizdeki peyzaj mimarlarının bu süreçte üstleneceği rollere ilişkin katkıları sağlanacaktır.


Ülkemizde halkın çoğunluğuna göre peyzaj, sadece açık/yeşil alan düzenlemesi olarak görülmektedir. Ancak APS’nin temel kavramı olan peyzaj, insanlar tarafından algılandığı şekliyle, karakteri doğal veya insani unsurların eyleminin ve etkileşiminin sonucu olan “kültürel” bir alan anlamına gelir. Bir başka deyişle peyzaj, algılanabilir, tanımlanabilir doğal ve kültürel fiziksel çevredir (kentsel, kırsal, tarımsal ve endüstriyel peyzaj, orman, kıyı, akarsu, sulak alan ve karayolu peyzajı vb.).


Bu bağlamda yerel yönetimlerin hedefi; peyzajları koruyucu, yönetici, planlayıcı politikalar ve kurallar uygulamaya, peyzajların önemini ve değerini artırmaya yönelik uygulamalar yapmaya, bütüncül planlamaya, arazi kullanımını değerlendirmeye, peyzaj ekosisteminin ve doğal kaynakların toplumsal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik olmalıdır. 


Ancak ülkemizde kentsel yeşil alanlardan sorumlu yerel yönetimlerde politik sebeplerle konunun profesyonellerine yeterli kadroların verilmemesi ya da birim yöneticilerinin yeterli eğitim ve kültür altyapısına sahip olmaması, bugünkü uygulama yaklaşımlarının yetersizliğinin bir göstergesidir.


Sorunun çözümünün ilk adımı, konunun öneminin farkına varılmasına yönelik kamuoyu oluşturmak olmalıdır. Bu konudaki en büyük görev ağırlıklı olarak bilimsel temeli oluşturan üniversitelere düşmektedir. Üniversitelerin bu konuyla ilgili bölümlerinin müfredatına APS’nin kapsamlı bir şekilde dahil edilmesi, bu konu hakkında atılabilecek ilk adımlardandır. Konuya ilişkin gereklilikler ve günümüzdeki gelişmeler bilim insanları tarafından ilgili ortamlarda gündeme getirilmeli, insanların bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için çeşitli toplantılar düzenlenmelidir.


Peyzaja ilişkin politikaların tüm politikalara dahil edilmesi gerekmektedir (tarım, ormancılık, turizm vd.). Ayrıca peyzaj politikaları belirlenirken sadece belirli ülkelerin çıkarları gözetilmemelidir, bu politik durum tüm dünya genelini kapsayan bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Dünya üzerindeki bütün canlı varlıkların eşit yaşam hakkına sahip olması gerekliliği göz önünde bulundurulmalı, uygulamalar bu doğrultuda hayata geçirilmelidir.

Kentsel tasarım kapsamında peyzaj mimarlığı ve tasarımı, aslında tüm toplumsal değerleri ve varlıkları kapsıyor. Türkiye’de ise genellikle parklara ve bahçelere çiçek/bitki/ağaç dikmekle özdeşleştiriliyor. Günümüzdeki koşullar, hızlı kentleşme sonucunda değişen çevre, iklim değişikliği ve ekolojik kriz bağlamında yerel düzeydeki önlemler nasıl olmalı? Altyapı politikaları ve biyoçeşitliliğin korunması için yapılması gerekenler nelerdir? 


ERHAN VECDİ KÜÇÜKERBAŞ: Daha önce sorduğunuz sorulara verilen cevaplar içerisinde bahsedildiği gibi, peyzaj mimarlığının ve peyzaj tasarımının sadece parkların ve bahçelerin düzenleme işi olarak görüldüğü, daha da ötesi bitki bezeyen bir meslek olarak kabul edildiği bilinmektedir. Ancak APS’ye göre peyzaj kavramının tanımı dikkate alındığında peyzaj mimarlığı mesleğinin tüm toplumsal değerleri ve varlıkları kapsadığı açıkça anlaşılmaktadır. Nüfus artışına bağlı olarak kentlerde yapılaşmanın yoğunlaşması, insan faaliyetleri sonucunda oluşan çevre kirliliği ve atmosferik sıcaklığın artışı gibi nedenlerle oluşan iklim değişikliğinin etkisini hafifletmek amacıyla stratejiler ve projeler oluşturulmuştur. Gelişen kentler ve değişen çevre nedeniyle ortaya çıkan iklim değişikliğine uyum sağlayabilen ve ekolojik olumsuzlukların etkilerini azaltabilen çözüm önerileri geliştirilmektedir. Bu öneriler için yeşil altyapı stratejisi, sürdürülebilir enerji eylem planı, sürdürülebilir yerel kalkınma stratejileri, akıllı şehir stratejisi örnek olarak verilebilir. Yeryüzündeki ekolojik sürecin ve döngülerin sağlıklı işlemesini amaçlayan bu stratejiler, sağlıklı bir ekosistemin oluşturulmasında, kentsel ısı adası etkisinin azaltılmasında, zarar görmüş yaşam ortamlarının restore edilmesinde, biyoçeşitliliğin korunmasında, devamlılığın sağlamasında ve daha birçok konuda önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle biyoçeşitliliğin korunması, iklim krizinin ve ekolojik krizlerin çözümünde en temel husustur. Biyolojik çeşitliliğin en fazla olduğu alanlar, okyanuslar ve ormanlık alanlardır. Orman alanlarındaki biyolojik çeşitliliğin korunmasıyla ilgili olarak iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, biyolojik ve coğrafi açıdan etkin korunan alanlar tesis etmektir. İkincisi, korunan alanlar dışındaki orman alanlarında sürdürülebilir orman yönetimi uygulamaları benimseyerek biyolojik çeşitliliği korumaktır. 


Orman kaynaklarının yoğun ve düzensiz kullanımı, belli yerlerde görülen aşırı otlatma, yanlış arazi kullanımları, artan plansız turizm faaliyetleri, kontrolsüz ve bilinçsiz avcılık gibi bazı etkinlikler, nadir doğal türlerini ve yaşam alanlarını tehdit etmektedir. Korunan alanlar dışındaki ormanlarda da biyolojik çeşitliliğin korunması en az korunan alanlardaki kadar önemlidir. Bu bölgelerde yaşayan endemik türlerin korunması ve denetim altına alınması gerekmektedir. Bu türler, bulunduğu topraklarda kilit roller üstlenir ve biyoçeşitlilik açısından büyük önem arz eder. Daha iyi koruma stratejileri uygulayabilmek ve biyolojik çeşitlilikteki değişikliklerin nedenlerini anlayabilmek için güvenilir veriler yardımıyla biyolojik çeşitliliği izleme yöntemlerinin geliştirilmesi ve buna ilişkin eylem planları hazırlanması gerekmektedir.


Önerilen Haberler