YÜKLENİYOR
CHP’Lİ BELEDİYELERİN HİZMETLERİNE YÖNELİK SİYASİ ENGELLEMELER
Siyasi iktidar, CHP’li sosyal belediyeciliğin önündeki en büyük engel hâline gelmiştir. CHP’nin, yerel seçimde birçok büyükşehir, il ve ilçe belediyesini kazanıp yerel iktidarı oluşturmasıyla birlikte siyasi iktidar, CHP’li belediyelere kaynak aktarmamaktadır, mevcut görevlerine yeni görevler eklemektedir, halkın refahını artıracak projeler için kredi ve hibe taleplerini engelleyerek hizmet üretemez hâle getirmek istemektedir. Siyasi iktidar, anayasanın 127. maddesini ihlal ederek, “Yerel yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynakları aktarır,” hükmünü hiçe saymaktadır.
Aşağıdaki tabloda belediyelerin yatırım (sermaye) harcamalarının toplam bütçe giderleri içindeki payı yer almaktadır. 5-6 yıl öncesinde, yatırımlara bütçelerinin yaklaşık %40’ını ayıran belediyeler, finansman zorlukları nedeniyle yatırım harcamalarını azaltmıştır. Belediyeler, bütçelerinin %20’sini yatırıma ayırabilmektedir.
Kaynak: muhasebat.hmb.gov.tr
CHP’li belediyeler, hizmet üretme refleksiyle yatırım yapmak için tüm imkânlarını seferber etmektedir, finansman kaynakları bulmak ve yaratmak için var gücüyle çalışmaktadır. Belediyelerin hizmet sunmaya devam edebilmek için tek alternatifi, bankalardan daha fazla kredi çekmek olmuştur. 2014 ve 2015 yıllarında banka kredilerinin toplam yükümlülükler içindeki payı %10 civarında iken, 2020 yılında bu oran yarı yarıya artarak %15 olmuştur. Banka kredilerindeki bu artışla beraber faiz oranlarındaki yükselişin de etkisiyle faiz giderlerinin bütçe içindeki payı her geçen yıl daha da artmıştır.
Aşağıdaki tabloda faiz ödemelerinin toplam belediye bütçeleri içindeki payı yer almaktadır. 2013 yılında %1.9 olan faiz giderlerinin bütçe içindeki payı 2021 yılının ilk altı ayında üç kattan fazla artarak %5.8 seviyesine gelmiştir. Faizlerin bütçede daha fazla yer kaplaması, vatandaşa hizmet için ayrılacak kaynakların bankalara aktarılması anlamına gelmektedir.
Kaynak: muhasebat.hmb.gov.tr
Yukarıdaki iki tablo tüm belediyelerin mali durumunu özetlemektedir. Detaya inildiğinde ise, her belediyenin kaynak bulamama, kendiliğinden gelir yaratamama, merkezî yönetimden gelen paylara mahkûm olma gibi sorunlarının olduğu görülmektedir.
CHP belediyeler özelinde bakıldığında ise, AKP’li bürokratların CHP belediyelerine karşı sergiledikleri hasmane uygulamaları görmemek mümkün değildir. Özellikle İlbank’ın verdiği krediler ve desteklediği projeler dikkatle incelendiğinde partizan tavır hemen dikkat çekmektedir. Benzer şekilde, AKP’li ve MHP’li belediyelerle son derece uyumlu çalışan bakanlıklar (özellikle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı), CHP belediyeleriyle işbirliği yapmak konusunda hiçbir irade göstermemektedir.
Engelleme Faaliyetleri
Siyasi iktidarın CHP belediyelerinin hizmet sunmasını engellemek için çok çeşitli faaliyetleri bulunmaktadır. Bunları hukuka uygun olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayırmak, AKP’nin partizanlık seviyesini görmek açısından daha faydalı olacaktır. Hukuka uygun olan engelleme faaliyetleri yasal bir yetkinin kullanılması kisvesi altında CHP belediyelerini engellemek için halkı mağdur etmeyi gözen alan bir yaklaşımı gözler önüne sermektedir.
Bu tür faaliyetlerin en göz önünde olanları özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi meclislerinde karşımıza çıkmaktadır. Belediye meclislerinde çoğunluğa sahip olan Cumhur İttifakı, ne pahasına olursa olsun, belediyelerin her türlü faaliyetini engellemek için oy kullanmaktadır ve belediyelerin hizmet sunmadığı yönünde açıklamalar yapmaktadır. Bunun en meşhur örneği, Ankara’nın Polatlı ilçesindeki su iletim hatlarında asbestli boruların değiştirilmesi için yapılan finansman oylamasında Cumhur İttifakı tarafının red oyu kullanması ve vatandaşları kanser riskiyle baş başa bırakmasıdır. Benzer bir durum İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin taksi uygulamasına ilişkin teklifinin UKOME tarafından defalarca reddedilmesidir.
Dahası, bu tür engelleme faaliyetleri sadece yerel düzeyde kalmamaktadır. Siyasi iktidar, sahip olduğu yetkileri bizzat kullanarak CHP belediyelerini “hizmet yapmıyor” durumuna düşürmektedir. Basına yansıyan en son olayda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 300 otobüs alımı projesi yatırım programına dahil edilmediği için proje tamamlanamamaktadır. Yatırım programına projelerin dahil edilmesi yetkisi kendisinde olan AKP Genel Başkanı ise, bu projeye ilişkin gerekli işlemi neden yapmadığına dair bir açıklama yapmamaktadır. Ancak AKP teşkilatı, bir otobüs arızasını dahi manşetlere taşımaktadır.
AKP’li belediye başkanları döneminde Ankara’da ve İstanbul’da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılan metro hatlarının bedelinin bakanlığa geri ödenmesi konusunda her türlü kolaylık gösterilmişken, Ankara ve İstanbul büyükşehirlerinin CHP’li başkanlara geçmesinden sonra mevzuatta değişiklik yapılarak bu maliyetlerin belediyelerden daha yüksek tutarlı taksitler hâlinde tahsil edilmesi uygulamasına geçilmiştir.
Benzer şekilde SGK, Vergi Dairesi gibi kurumlar, alacaklarını takip konusunda AKP’li belediyeleri görmezden gelirken CHP belediyelerini her fırsatta sıkıştırmaktadır. Geçmişte yaşanan pek çok olayda AKP’li belediyelerin arsaları değerinin çok üzerinde bedelle SGK borçlarına karşılık devralınmıştır. CHP belediyelerine böyle bir kolaylık çoğunlukla sunulmamaktadır. Sunulduğunda ise, arsanın rayiç bedelinin altında teklifler yapılmaktadır.
Diğer bir yaygın uygulama ise, belediyelerin ihalelerle ilgili savcılıklara asılsız iddialarda bulunmasıdır. Savcılıklar tarafından iddiaların ciddiye alınması hâlinde geri dönülemez bir süreç başlamaktadır. Bu tür bir soruşturma başlatılması hâlinde basın da operasyonun içine dahil edilmektedir ve mümkün olan her kanaldan belediye ve belediye başkanı hakkında karalama kampanyası başlatılmaktadır. Bu nedenle ihale işlemlerine özellikle dikkat edilmelidir, bu birimlerde tecrübeli ve bilgili personel istihdamına özen gösterilmelidir, hukuk biriminin bu dosyaları daha dikkatli incelenmesi sağlanmalıdır.
Hukuka Aykırı Engelleme Girişimleri
CHP belediyelerine yönelik engelleme girişimlerinin ikinci türü, hukuka aykırı olanlardır. Anayasaya göre hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde kamu kurumlarının kanunlara uygun hareket etmesi, günümüzde safiyane bir düşünce hâlini almıştır.
Bu tür girişimlerin en güncel olanı ve kamuoyuna yansıyanı, çeşitli vakıflara rayicine kıyasla çok düşük bedellerle veya bedelsiz olarak peşkeş çekilen öğrenci yurdu, lokanta, kafe, düğün salonu gibi işletmelerin tahliyesi sürecidir. Kamu kaynaklarının heba edildiği bu tesislerin boşaltılması için hukuki girişimlerde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin taleplerine karşılık hiçbir hukuki dayanak gösterilmemektedir, kamu görevlileri bu vakıfların çıkarını savunmak için sıraya girmiş durumdadır. Bu savunmalarının gerekçesinde ise, hukuki bir dayanağa yer verememektedirler.
Bir diğer hukuka aykırı engelleme girişimi ise, son yıllarda sıklıkla uygulanmaya başlamıştır. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren mülkiye müfettişleri, CHP belediyelerine teftişe gelmektedir ve kamu zararı raporu düzenlemektedir. Hâlbuki Mülkiye Teftiş Kurulu’nun kamu zararına ilişkin doğrudan doğruya bir rapor düzenleme yetkisi, 2006 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla ortadan kalkmıştır. Kaldı ki, o dönemde dahi mülkiye müfettişlerinin düzenlediği raporların geçerlik kazanması, Sayıştay dairelerinin bu raporları onamasıyla mümkündü. Mevcut durumda mülkiye müfettişleri tarafından belediyeler aleyhine düzenlenen kamu zararı raporlarının tek hukuki statüsü, belediye başkanına sunulan bilgi notundan ibarettir. Belediye başkanı, bu bilgi notunu değerlendirmekte özgürdür.
Siyasi iktidarın tek adama dayalı baskıcı rejimi her alanda olduğu gibi yerel yönetim alanında da kendini göstermektedir. Kendinden olmayan herkese karşı olan bu yönetim tarzı, CHP belediyelerini sindirmek için kanuni olsun ya da olmasın her türlü yöntemi çekinmeden kullanmaktadır.
Bütün bu engelleme faaliyetlerinden en büyük zararı gören ise, şüphesiz yurttaşlardır. Yurttaşa hizmet amacıyla oturulması gereken koltuklar, hukuki olmayan yöntemler kullanılan, yurttaşı mağdur etme pahasına kendinden olmayana hareket ve yaşam hakkı tanımayan makamları hâline gelmiştir.
CHP, ülkemizin güneşidir. Bu güneşi karartmaya ve engellemeye hiç kimsenin gücü yetmez. CHP belediyelerine düşen görev, mevzuata uygunluğu gözeterek ve buna uygun davranarak yurttaş odaklı yönetim anlayışından ödün vermeksizin toplumun her kesimine eşit, adil ve onurlu bir yaşam sunmak için hizmet vermeye devam etmektir.
Prof. Dr. DURAN BÜLBÜL
Danışman
CHP Ar-Ge, Bilişim, Yönetim ve Kültür Platformu
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı’nda, doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı’nda tamamladı. Çeşitli akademik ve idari görevlerde bulundu. Maliye Bakanlığı’nda denetmen olarak çalıştı. Kamu kurumlarında ve özel kuruluşlarda eğitimler verdi. Cumhuriyet Gazetesi’nde güncel mali ve ekonomik konulara yönelik yazılar yazdı. Ulusal/uluslararası kurumlarda ve özel şirketlerde yöneticilik, danışmanlık ve koordinatörlük yaptı. 40’ın üzerinde kitabı ve 100’ün üzerinde ulusal/uluslararası makalesi bulunmaktadır. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İkti̇sadi̇ ve İdari̇ Bi̇li̇mler Fakültesi̇ Mali̇ye Bölümü’nde öğretim üyesidir. Atılım Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.