"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Kazım Kurt: Belediye Kanunu’nda Değişiklik Yapılmalı

  • 1 Kasım 2021

Merkezî yönetimle yerel yönetimler arasındaki gelir bölüşümü ve kaynak kullanımı sıkça tartışılan konular arasında yer alıyor. Belediyenizin bütçe, öz gelir ve mali kaynak konusunda yaşadığı sıkıntılar nelerdir? 


KAZIM KURT: Belediyelerin bütçesi, öz geliri ve mali kaynakları dendiğinde akla mali yapı geliyor. Mali yapıyı dört ana bölümde irdelememiz gerekiyor. Ayrıca mali yapıyı da belediye gelirleri, genel bütçe payları, öz gelirler, borçlar ve finansmanla diğer konular oluşturuyor. Belediye bütçeleri ise, genel bütçe gelirlerinden ayrılan paylarla öz gelirlerinden oluşuyor. Belediye gelirlerinin %50’den fazlasının genel bütçeden ayrılan paylardan oluştuğu düşünüldüğünde sorgulanması gereken konu, genel bütçe gelirlerinden yerele aktarılan pay oranı ya da miktarı olmalı. Bu payın artırılması ya da yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Vergi gelirleri merkezî idare ve mahallî idare olarak paylaşılıyor. Vergi gelirlerinin %88’i merkezî idareye, %12’si de mahallî idareye veriliyor. Bu oranlarla genel bütçeden verilen payların paylaşımının dengeli olduğunu söylemek mümkün değil.  Dağıtılan payların da kendi içinde büyükşehir, büyükşehir ilçe, il, ilçe, belde, Su ve Kanalizasyon İdaresi, İl Özel İdaresi olarak ayrıldığı düşünüldüğünde yetersizlik söz konusu olmaktadır. 


Dağıtım kriterleri, yüzölçümü, gelişmişlik düzeyi vb. gibi kriterler olmasına rağmen dağıtım ağırlıklı olarak nüfus kriterine göre yapılıyor. Belediyelerin ana gelirini merkezî idareden gelen vergi payları oluşturuyor. Bu payların da belediyelere adil dağıtılmadığı ortada. Daha önce Bakanlar Kurulu’nda bu payların iki katına kadar artırma yetkisi alınmış, ancak 5779 sayılı kanun uygulamada olmasına rağmen bu yetki kullanılmamıştır.  


Borç kesintisiyle ilgili sorunlar da giderilmeli. Örneğin, yapılandırma kanunuyla belediye şirketlerinin ve iştiraklerinin borç taksitlerinde İller Bankası paylarından doğrudan kesinti yapılıyor. Yapılandırmada ise, Türk Ticaret Kanunu’na göre “bağlı şirket” gibi görülerek kamu iştiraki olarak değerlendirilmiyor. Ancak tahsilat, kamu şirketi gibi kabul edilerek yapılıyor. Tüm bunlar gerçekten ilginç. Belediye öz gelirlerini oluşturan vergilerle ve harçlarla ilgili olarak da yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor. Emlak Vergisi matrahının belirlenmesinde sürenin dört yıl olması ve takdir komisyonları gerçek değeri yansıtmıyor. Yıllık artışların, yeniden değerlendirme oranının yarısı kadar olması hususu da değiştirilmeli. Diğer tüm vergilerde artış, yeniden değerlendirme oranına göre belirlenirken Emlak Vergisi’nin, yeniden değerlendirme oranının yarısı kadar olması düşündürücüdür.  Emlak Vergisi’nde çok fazla istisna ve muafiyet söz konusu, sınırı daraltılmalı. Öz gelirlerden olan harçlara da yeniden değerlendirme oranı uygulanmalı. Genel olarak baktığımızda öz gelirler, belediyemizin kaliteli hizmet sunması için yeterli değil. Bu alanda ciddi düzenlemeler yapılması gerekiyor. Merkezî idare, yaptığı yasal düzenlemelerle belediyelerin mali yapısına doğrudan etki ediyor. Örneğin, Organize Sanayi Bölgeleri’nin Emlak Vergisi, muafiyet sorgulanmak üzere bir anda istisnai hâle getirilmiştir. Geçici (5 yıl) muafiyet, tam muafiyete dönüştürülmüştür. Belediyelerin kaynağı ortadan kalkmıştır, yerine de herhangi bir kaynak verilmemiştir. Dolayısıyla belediyeler gelirlerinden olmuş, ekonomik açıdan zarar etmiş, hizmetlerini ve taahhütlerini aksatmıştır. Anlattığım bu problemlerin çözüm önerileri de mevcuttur. Vergi biçimleri, gelişmişlik durumuna göre belediye meclisleri tarafından düzenlenebilir. Öz gelirler çeşitlendirilebilir, yeni kaynaklar yaratılabilir.   


Merkezî yönetimin kaynak aktarımı konusunda muhalefet belediyelerine yönelik engellemeleri hizmet kapasitenize, çalışmalarınıza ve proje üretiminize nasıl etki ediyor? Belediye bütçelerinin yalnızca nüfusa göre değil, kentin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi neden önemli ve gerekli? İller Bankası’nın muhalefet belediyeleri için genel bütçeden ayırdığı kaynak yeterli mi?


KAZIM KURT: Merkezî idarenin muhalefet belediyelerine yönelik engellemeleri, kaynakların adil dağıtımında sıkıntılara neden oluyor. Bakanlık hibeleri, muhalefet belediyelerine verilmiyor. Kaynak yaratmada siyasi düşünceyle ve uygulamalarla yapılan baskı söz konusu. Hazine, bakanlık onayları, taleplerin bekletilmesi ve geciktirilmesi, optimal verimli kaynağa ulaşılmasını engelliyor. Bu keyfî uygulamalar ortadan kaldırılmalı. 

 

İller Bankası, belediyelerin bankası.  Öncelikle bu gerçeğin hatırlanması lazım. Oysa İller Bankası, belediyelerin finansman ihtiyaçlarını karşılama sürecinde siyasi kararlar alıyor. İller Bankası’nın objektif kriterlere veya mukayese standartlarına göre hareket etmesi gerekiyor. İller Bankası’nın kaynaklarının doğru şekilde değerlendirilmesi lazım. İller Bankası, belediyelere kaynak bulmakta zorlanıyor. Üstelik İller Bankası’nın finansmanı, piyasa koşullarına göre daha pahalı.   


Yerel yönetimlerin mali özerkliğini sağlamak için yasal mevzuat ve hukuki düzenlemeler çerçevesinde sizce neler yapılmalı? Merkezî yönetimin yerel yönetim politikaları neticesinde karşılaştığınız engellemeler, bütçe kısıtlamaları ve soruşturmalar nedeniyle hizmet/proje sunumunda ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?  


KAZIM KURT: Yerel yönetimlerin mahallî özerkliğinin sağlanması için gerekli olan yasal ve hukuki düzenlemeleri bundan önceki iki sorunuzu cevaplarken verdim aslında. Belediye Kanunu’nda değişiklik yapılması gerekiyor. Bu değişiklikler, mali yapı, imar-planlama, teşkilat yapısı başlıklarında değerlendirilebilir. Her başlığın kendi içinde düzenlemeye ihtiyacı var. Ayrıca merkezî idareyle olan ilişkiler siyasi keyfiyet dışına çıkarılmalı, objektif biçimde hukuk kurallarıyla belirlenmeli. Siyasi açıdan hizmetin yapılmasını engelleyen durumlar yaşanıyor. Örneğin, Bakanlar Kurulu tarafından kentsel dönüşümü ilan edilen bölge, belli bir süre içinde ilgili kuruma verilmeli, bunun için de idari ve cezai yaptırım olmalı. Yasal düzenlemeleri mevcut iktidarın yapamayacağı belli oldu. Bu nedenle bir an önce erken seçim olmalı ve sosyal demokrat bir anlayışla Belediye Kanunu yenilenmeli.


Önerilen Haberler