"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Oya Özarslan: Yerel Yönetimlerde Katılımcı Bütçe Uygulamaları Yapılmalı

  • 1 Kasım 2021

“Şeffaflık” kavramı günümüzde sıkça kullanılıyor. Yerel yönetimlerde şeffaflığı tanımlar mısınız? Yerel yönetimlerin bütçeleme sürecinde, hizmet sunumunda ve stratejik planlarında şeffaflık neden önemli?


OYA ÖZARSLAN: Şeffaflık, vatandaşların, devletin, kamu kurumlarının ya da özel kuruluşların faaliyetleri hakkında yeterli ve doğru bilgileri zamanında alabilmesi anlamına gelir. Ülkemizin sınırlı kaynaklarının kullanımında kamu yöneticilerinin sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmesi, yolsuzlukların engellenmesi, yöneticilerin topluma karşı hesap verebilirliğinin olması için yönetimde şeffaflığın sağlanması gereklidir. 


Yerinden yönetim ve vatandaşa hizmeti en yakın birimin götürmesi anlayışı, yerel yönetimlerin önemini artırmaktadır. Yerel yönetimler, vatandaşa yakınlıklarından dolayı demokratik yönetişim sistemini uygulamaya ve katılımcı bir yönetim geliştirmeye en uygun olan yönetim birimleridir. Bu sebeple yerel yönetimler, demokrasinin temeli olarak nitelendirilir. Ancak yerel yönetimlerde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve katılımcılığın olmaması, yerel demokrasinin uygulanmasında çeşitli sorunlar yaşanmasına sebep olabilmektedir. Bu çerçevede yönetim tarzında yaşanan sorunların hepsi aslında birbiriyle bağlantılıdır. Şeffaflığın olmaması, katılımcılığın olmamasına neden olmaktadır ve yöneticilerin halka hesap vermesini de engellemektedir. 


Yerel yönetimlerin, karar ve işlemlerinin sorgulanabilmesi ve toplumda güven yaratabilmesi için belediyelerin bilgilerini tam, sistemli ve doğru verileri içerecek şekilde halka sunması, yani tam şeffaflık önemlidir. Fakat sadece belli bilgilerin kamuya açık olması yeterli değil. Bu bilgilerin hem düzenli olarak izlenmesi ve analiz edilmesi hem de kamuoyunun anlayacağı şekilde teknik bir dilden uzak şekilde paylaşılması gerekmektedir.


Yerel yönetimlerin sundukları hizmetleri iyileştirmek için hizmet karşılığında hemşerilerinin hayatının nasıl değiştiğini bilmek, nasıl etkilendiğini ölçmesi gerekir. Öte yandan, vatandaşlar ise, ödediği vergilerle oluşan kamu kaynaklarının ve bütçenin nasıl kullanıldığı konusunda bilgi sahibi olmak ister. Bunu sağlayabilecek tek mekanizma, şeffaflıktır.  


Belediyelerde şeffaflığın sağlanmasında mali bilgilerin belirtildiği bütçe, belediyelerin yurttaşa sunduğu hizmetleri içeren bilgileri göstermesi bakımından en önemli dokümanlardan biridir. Bütçe, bizatihi tek başına bir denetim aracı niteliğindedir. Yerel yönetimde bütçeler, birimlere tahsis edilen maddi ve mali kaynakların nereye, hangi kıstasa ve önceliğe göre tahsis edildiğini belirtmesi bakımından önemlidir. 


Ayrıca belediye kaynakları sınırlı olduğu için belediyelerin limitli kaynaklarının verimli, etkili ve tutumlu bir şekilde kullanılması şarttır. Bu da ancak hesap verebilirlik ve şeffaflık anlayışının belediyelerde var olmasıyla mümkündür. Şeffaflık arttıkça hesap verebilirlik söz konusu olacak, kaynakların yanlış ya da eksik kullanımını sorgulayan yurttaşlar ve sivil toplum çoğalacak, bu da kamu kaynaklarının en uygun kullanım ve tahsisine olumlu etki yapacaktır.


Belediye meclis toplantılarının kamuoyuna açık olması, bir diğer önemli şeffaflık kaynağıdır. Bütçeler dışında ayrıntılı bir şekilde düzenlenen ve yapılan işi anlatan faaliyet raporları, kesin hesaplar, bütçenin temelini oluşturan stratejik planlar, performans programları, halka ait olan bütçenin belediye yetkilileri tarafından nasıl harcandığını gösteren ihaleler, iç denetim ve Sayıştay’ın raporları vb. gibi alanlar da diğer şeffaflık imkânlarıdır.


Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu kurucu başkanısınız. Yerel yönetimler özelinde derneğin çalışmalarından bahseder misiniz? Derneğin yerel yönetimler için hazırladığı Yerel Yönetim Şeffaflık Rehberi’nin içeriği nedir?


OYA ÖZARSLAN: Demokrasinin yerelden yeşereceğine inanıyoruz. Bu sebeple belediyelerin yönetim şekli olarak şeffaflığı benimsemesi, katılımcılığı ve hesap verebilirliği sağlamak üzere yapacağı öncü çalışmalar, ülkemizde demokrasiyi geliştiren ve hepimize umut veren çalışmalardır.


2019 yılı seçimlerinde, seçimi kazanmaları hâlinde belediye başkan adaylarının uyacağı 10 en önemli temel kuralı içeren “Şeffaflık Taahhütnamesi” hazırladık. Sayın Mansur Yavaş, bu taahhütnameyi ilk imzalayan aday oldu, Sayın Tunç Soyer ve Sayın Ekrem İmamoğlu’nun da imzalamasıyla şeffaflık, bu seçimlere damgasını vuran bir konu hâline geldi. Üç başkanın daha sonraki yönetim sistemlerinde şeffaflığı ana unsur olarak öne çıkarmaları, işe alımlardan ihalelere kadar uzanan yelpazede kararlı ve düzenli bir şekilde uygulamaları, toplumun geniş kesimlerinde şeffaflık bilincinin gelişmesine sebep oldu. Toplumsal yapıda şeffaflık talebinin geniş halk kesimleri tarafından dile getirilmesi, bunun tabandan gelmesi, demokratikleşmeye sadece o bölgede değil, tüm ülkede en önemli katkıda bulunan öğedir. 


Şeffaflık Taahhütnamesi imzalayan belediyelerin bu taahhütlerini yerine getirip getirmediğini izleyerek bunu kamuoyuyla paylaştık. Bu konudaki sivil denetimimizi ihmal etmedik.


Yerel Yönetim Şeffaflık İlkeleri Rehberi ise, taahhütnamede belirtilen en önemli 10 konunun dışında kalan ve bir belediyenin şeffaf bir şekilde yönetilmesi için uluslararası standarttaki diğer gereklilikleri anlatmaktadır.


İzmir Seferihisar ve Bornova Belediyeleri’nde şeffaf belediye değerlendirmesi yapıldı, belediyelerin iç yapısı incelendi, şeffaflık hususunda hangi alanlarda eksik oldukları saptandı ve bunların nasıl geliştirileceğine yönelik raporlar hazırlandı.


Sayın Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki uygulamaları nedeniyle kurumumuz tarafından düzenlenen yarışmada 2020 Şeffaflık Ödülü’nü aldı.


Yerel yönetim bütçesinin taşıması gereken özellikler nelerdir? Yasal mevzuat ve hukuki düzenlemeler çerçevesinde değerlendirdiğinizde yerel yönetimlerde bütçe şeffaflığını ve mali özerkliği güçlendirmeye yönelik sizce neler yapılmalı?


OYA ÖZARSLAN: Yerel yönetim bütçesi, hesap verebilir, kapsayıcı, gerçekçi ve şeffaf olmalıdır. Bütçenin meclise ve yurttaşa hukuki hesap verebilirliğini sağlayacak iç kontrol, iç ve dış denetim gibi ayrıntılı kontrol mekanizmalarının olması gereklidir. Bütçenin kapsayıcılığı açısından ise, bütçe dışı işlem yapmama kararı ilke olarak alınmalıdır. Ayrıca yerel yönetimin mali kaynak ve harcamaları tek bütçede görülebilmelidir. Bunun yanında bütçenin gelirleri kaynaklarına göre, harcamaları ise, fonksiyon ve amaçlarına göre raporlanmalıdır. Yerel yönetimin yapacağı ödenek tavanları ve kaynak sınırları net olmalı, harcamaların üst limitleri önceden belirlenmeli ve toplayacağı kaynağın en üst sınırları açıkça gösterilmelidir. Tüm bunlar hesap verebilirliği sağlayacak önemli mekanizmalardır.


Bütçe şeffaflığının sağlanabilmesi için mali bilgilerin tam, sistemli bir biçimde ve zamanında açıklanması gereklidir. Bütçe süreci, bütçe verileri ve bütçeye ilişkin kararlar herkes tarafından anlaşılabilir ve izlenebilir olmalıdır. Bütçe sürecinin açık olması için topluma mali politika hedefleri, riskler ve faaliyetlere ilişkin kapsamlı bilginin sağlanması gereklidir. Aynı zamanda bütçenin hazırlanma takvimi ve uygulanması, izlenmesi ve raporlanması için açık ve net süreçler oluşturulmalıdır.


Katılımcı bütçe uygulamaları yapılmalı, bütçe o bölgede yaşayan demografi dikkate alınarak yurttaş tercihlerini yansıtabilecek politikalar öncelenmiş şekilde hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Bütçenin gerçekçi ve tarafsız olması için bütçe tahminlerinin hayatla uyum sağlayacak gerçekçilikte yapılması, halkta güven yaratabilmek için çok önemlidir. 


Sağlıklı bir bütçe için bütçe dışı fonlardan ve kurumlardan kaçınılması, bütçeden yıl içinde yapılan keyfî kesintiler, ödenek-nakit uyumsuzluğu gibi hususların bulunmaması gerekir. 


Belediye şirketleri, bütçe şeffaflığı konusunda yerel yönetimlerin yumuşak karnıdır. Belediyeler arzu edilen düzeyde olmasa da, belli başlı bilgileri paylaşırken belediye şirketleri bu konuda geriden gelmektedir. Bazı hâllerde bu şirketlere ilişkin yeterli bilgi bulmak mümkün olmamaktadır. Belediyelerin, kendi sahip olduğu şirketlerden hizmet alımları yapması ve rant dağıtma aracı olarak belediye şirketlerini kullanması, bu konudaki en bilinen örneklerdir. 


Merkezî yönetimin kaynak aktarımı konusunda muhalefet belediyelerine yönelik engellemeleri ve kısıtlamaları, belediyelerin hizmetlerini ve çalışmalarını nasıl etkiliyor? Bu kapsamda yaptığınız çalışmalar var mı? 


OYA ÖZARSLAN: Bu konuda henüz bir çalışmamız yok. Ancak bilindiği üzere muhalefet belediyelerine yönelik bu partizan yaklaşım cumhuriyet tarihinde görülen bir şey değildir. Ayrımcılık, bu iktidarla başladı. Muhalefet belediyelerinin kaynaklarını kısan, elini kolunu bağlamaya çalışan yaklaşım yenilmeye mahkûmdur. Çünkü iktidar partisine yakın seçmenler de bu yanlış yaklaşımları ve ayrımcılığı görüyor. Bu da onların iktidardan uzaklaşmasına yol açıyor. Pandemi döneminde belediyelerin yardımlarını engelleyen ama bir maske dağıtımını bile doğru düzgün yapamayan bir merkezî idare gördük. Elbette tüm halkı mağdur eden uygulamalar bunlar. Belediyeler rolleri ve konumları itibarıyla o bölgede yaşayan herkese eşit davranmak zorunda olan kurumlar olduğu için bundan son tahlilde yöre halkı olumsuz etkilenmektedir. Bu, belediyelerin artık partizanlaşmış devlete değil, halka yaslanması gerektiğinin en önemli göstergesidir.




Önerilen Haberler