- 30 Kasım 2021
YÜKLENİYOR
Merkezî yönetim uzun süredir “çılgın proje” olarak tarif edilen, vatandaşların öncelikli ihtiyaçlarına hizmet etmeyen, halkın vergileriyle oluşan kamu kaynaklarının hoyratça harcanmasına neden olan büyük bütçeli yatırımların gerçekleştirilmesine yönelik kararlar alıyor. Kaynaklar verimsiz kullanılınca toplumun temel sorunları da çözümsüz kalıyor. Bu anlayış toplumun geneline değil, sadece o projelerle çıkar ilişkisi kuran küçük bir kesimin faydasına hizmet ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi ise vatandaşın karşı karşıya kaldığı temel sorunların çözümüne, yani toplumun büyük bölümünün birincil ihtiyaçlarına yönelik politikalar üretiyor. Pandemi sürecinde ve ekonomik kriz şartlarında hayata geçirdiğimiz politikalar, bu anlayışın somut örneklerini ortaya koyuyor.
16 milyon vatandaşın yaşadığı İstanbul’un öncelikli sorunları arasında birçok başlık sıralayabiliriz. Deprem tehdidine karşı hazırlık, doğal alanların ve kaynakların korunması, ulaşım ve yoksulluk sorunlarının çözülmesi gibi öncelik verilmesi gereken konular bulunuyor. Bu sorunların, merkezî yönetim ve yerel yönetimler işbirliğiyle yürütülecek politikalarla çözülebilmesi de mümkün. Ancak merkezî yönetim bu sorunlara eğilmek yerine İstanbul’un Avrupa Yakası’nı ikiye bölmeyi amaçlayan, on milyarlarca doların harcanacağı bir kanal projesini hayata geçirmek için karar alıyor.
Kentin yerel yönetiminin görüşleri dikkate alınmadan, bilim insanlarının önerileri dikkate alınmadan, “ben yaptım oldu” anlayışıyla bu sorunlu proje hayata geçirilmek isteniyor. İstanbul’un doğasına, içme suyu kaynaklarına, şehircilik yapısına büyük zararlar vereceği açık olan bu proje için âdeta inat ediliyor.
Şimdi sormak istiyoruz: İstanbul’un önceliği kanal projesi midir? Bu proje için harcanmak istenen on milyarlarca dolarlık kaynağın, vatandaşların faydasına olan, kentin temel sorunlarının çözümü için kullanılması gerekmez mi? Sadece bu proje bile iktidarın hizmet anlayışıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin hizmet anlayışı arasındaki farkı göstermektedir.
Geçen hafta, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerini yaptık. Bu sorunlu projeye yönelik eleştirilerimizi komisyon toplantısında da gündeme getirdik. Bakanın toplantıda sarf ettiği sözler, iktidarın sorunlu hizmet anlayışını bir kez daha ortaya koydu. Bakan, “Biz Kanal İstanbul’u milletimize sorduk ve milletimizin onayını aldık,” diyerek iktidarın toplumun gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gösterdi.
Son İstanbul seçimlerinde iktidar Kanal İstanbul vaadi üzerinden propaganda yaparken biz “İstanbul’da yeni bir ihanet projesine ortak olmayacağız, kaynakları kentin temel sorunlarına ayıracağız,” dedik. Sonuçta İstanbul halkı 800.000 oy farkıyla Sayın Ekrem İmamoğlu’nu seçti. Son kamuoyu araştırmaları da vatandaşların Kanal İstanbul’a karşı olumsuz tavrını net olarak ortaya koyuyor.
İnanıyoruz ki, ilk genel seçimlerde iktidardaki bu akıl tutulmasına gerekli cevap verilecek. İşte o zaman kaynaklar kanal projesi için değil, İstanbul’un temel sorunlarının çözümü için kullanılacak.