"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Ulaş Karasu: Doğal Afetlerle İlgili Stratejilerde Parti Ayrımı Yapılmamalı

  • 15 Kasım 2021

Öncelikle sizi tanıyalım. Siyasete giriş motivasyonunuz neydi?


ULAŞ KARASU: Tüm okurlara selamlarımı ileterek başlamak istiyorum. 41 yaşındayım ve 22 yıldır aktif siyasetin içindeyim. Bir bakıma ailemden gelen geleneği devam ettirdim. Babam, 1979 CHP Gençlik Kolları MYK üyesiydi. 1999 yılında CHP Gençlik Kolları’nda siyasete başladım. Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Üniversitedeyken de aktif olarak siyasetle ilgilendim. Daha sonra yeniden Sivas günlerim başladı. O dönemde, 2008-2012 yılları arasında Sivas İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. 2012 yılından 2018 yılına kadar da Sivas İl Başkanlığı görevini yürüttüm. 2018 yılında CHP’nin Sivas’tan birinci sıra milletvekili adayı olarak TBMM’ye girdim. 2020 Temmuz ayındaki 37. Olağan Kurultay’da Parti Meclisi üyeliğine seçildim. 


Siyasete giriş motivasyonumdan bahsedecek olursam, 1980 döneminde doğanlar bu duyguyu iyi bilir. Zor zamanlarda çocukluk yaşayanlardan biriydim. 1980 sonrasında Türkiye’ye giydirilmek istenen gömleğin içine doğan bir nesiliz. Her alanda cumhuriyet kazanımlarının yok sayıldığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve devrimlerinin tahrip edilmeye çalışıldığı bir dönem aynı zamanda. Süreç, diyalektik bir şekilde işlemeye devam ediyor. Türkiye’ye yaşatılmak istenen dönüşüme karşı ben de siyasete ve kurucu değerlere daha fazla sarıldım diyebilirim. O yaşlarda her şeyden önce gençlerin daha özgür olduğu bir dünya hayal ediyorsunuz. İnce Memed’i ve Ana’yı okuduğunuzda, Nutuk’taki mücadeleyi hissettiğinizde kendinizde dünyayı değiştirecek gücü buluyorsunuz ve bu inanç sizi siyaset sahnesine dahil ediyor. Tabii bir de Sivaslı olmak var. Sivas, direniş ve Mustafa Kemal Atatürk’e 108 gün ev sahipliği yapmış Kuvâ-yi Milliye kenti. Ayrıca Sivas, kültürel birikimin de yüksek olduğu bir coğrafya. Pir Sultan’ın, Aşık Veysel’in, Muhlis Akarsu’nun, Hasret Gültekin’in yetiştiği topraklarda büyümek, onların öğretilerinden yararlanmak ve bakış açılarıyla dünyaya bakmak benim için büyük bir gurur. 


TBMM Deprem Araştırma Komisyonu üyesisiniz. Komisyonun çalışmalarından bahseder misiniz? Deprem riski bulunan bölgelerdeki alanların dönüştürülmesi için hangi çalışmalar yapılıyor? Yerel yönetimlerin bu konuda alacağı inisiyatifler sizce nedir? 


ULAŞ KARASU: Deprem Komisyonu olarak toplantılar, akademisyenlerle ve meslek odalarıyla görüşmeler yaptık. Geçtiğimiz yıllarda deprem felaketiyle karşılaşan kentleri ziyaret ettik. Bu çalışmaların neticesinde bir komisyon raporu ortaya çıktı. Depreme karşı öncelikle yapı stokuna ve kentsel dönüşüm sürecine bakmamız gerekiyor. Ülkemizdeki yapı stokunu incelediğimizde ne yazık ki depreme hazır olmadığını görüyoruz. 5 milyonun üzerinde bina dönüştürülmeyi bekliyor. Ülke olarak milat kabul ettiğimiz Marmara depreminden bu yana yirmi iki yıl boşa geçmiş durumda. Bu büyük deprem sonrasında gerek yönetmelikler gerek yasal düzenlemeler bazında atılması gereken adımlar atılmış, ama uygulama sürecinde yapılması gerekenler yapılmamış. 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’ndaki hedefler yerine getirilmemiş. “İmar Barışı” adı altında denetimsiz ve güvensiz yapıların yıllarca kayıt altına alınmasına imkân sağlandı. 1999 depreminden sonra mecliste kurulan tüm afet komisyonlarında imar barışı uygulamasının bir daha gündeme getirilmemesi tavsiye edilirken iktidar bu uygulamayı sürekli hayata geçirdi. 


Depremle mücadelenin en önemli bölümü, kentsel dönüşüm süreci. Peki, bunu nasıl ve kimlerle gerçekleştireceğiz? Bu süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimler, mühendis ve mimar odaları, müteahhitler ve vatandaştan oluşan beşli bir yapı mevcut. Vatandaşın evinin dönüştürülebilmesi için öncelikle maliyetlerin ve kredi faizlerinin düşürülmesi gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’yla yerel yönetimlerin de rant merkezli değil, vatandaş odaklı çözüm önerileri ortaya koyması gerekiyor. Konu vatandaş veya muhalefet belediyeleri olduğunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar uygulamalarında ciddi sorunlar yaratıyor; emsal artışlarına ve dönüşüm projelerine gerekli desteği vermiyor, ama konu yandaş müteahhitler ya da TOKİ olunca ne emsal ne imar planı kalıyor, her şey bakanlığın koridorlarında belirleniyor. İktidarın kentsel dönüşüm mantığında yandaşlara ve zenginlere rezidanslar düşerken garibanlara gecekondular kalıyor.


Yerel yönetimlere bu noktada büyük sorumluluklar düşüyor. Ancak merkezî hükümet, yerel yönetimleri engellemek için girişimlerde bulunuyor. İktidar, 23 Haziran 2019’dan bu yana çıkarılan her yasada yerel yönetimlerin yetkilerini almaya çalışırken, yerel yönetimlerin depremle mücadelede reform kapsamındaki adımlar atmasını nasıl bekleyeceğiz? Muhalif diye belediye başkanını Afet Koordinasyon Toplantısı’na çağırmazsanız, sizin afetle mücadelede samimi olduğunuzu kim düşünebilir? İktidarın doğal afetlerle ilgili stratejilerde parti ayrımı yapmaması gerekiyor. 


Yapımı 2008 yılında başlayan ancak henüz tamamlanamayan Ankara-Sivas arasındaki yüksek hızlı tren hattı için araştırma önergesi verdiniz. Süreç hangi aşamada? Çorlu’daki tren kazasının benzerinin yaşanmaması için yeni hızlı tren projesinde zemin etüdü doğru yapıldı mı? Gerekli önlemler alındı mı?


ULAŞ KARASU: Evet, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı ne yazık ki yılan hikâyesine döndü. Maliyetiyle, bitiş süresiyle, yaşanan sorunlarla artık insanlar “Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı ne zaman açılacak?” diye sormuyor, “Yine mi ertelendi?” diye soruyor. Açılışı sekiz kez ertelenen bir hattan bahsediyoruz. Başlangıç maliyeti 9 milyar TL olan, 2020 sonunda 20 milyarın TL’nin üzerinde para harcanan bir hattan söz ediyoruz. 20 milyar TL’lik maliyetle hattın tamamı değil, bir kısmı yenilenmiş durumda. Ankara-Kırıkkale arası eski konvansiyonel hatla, Kırıkkale-Sivas arası yeni hatla yapıldı. Konvansiyonel tarafı yenilendikçe maliyet de artmaya devam edecek. 


Araştırma önergesi verdim, doğru. Ayrıca soru önergesi de verdim. Konuyla ilgili mecliste defalarca konuşma yaptım. Hat güzergâhında incelemelerde bulundum. Bu konuda her fırsatta gerçekleri dile getirmeye çalıştım. Üzerine bu kadar çalıştığım sürecin inanın hangi aşamada olduğunu bilmiyorum. Bence daha kötüsü, hangi aşamada olduğunu bakanlık dahi bilmiyor.  Çünkü 2008 yılından bu yana sürekli revizelerle, düzeltmelerle karşı karşıya kalındı. Son olarak hattın 4 Eylül’de, Sivas Kongresi’nin yıldönümünde açılacağı söylenmişti. Bununla ilgili iktidar milletvekilleri ve bakanlık açıklamalarda bulunmuştu. Daha sonra açılış sessiz sedasız ertelendi. Açıklama bile yapılmadı. Biraz araştırma yaptığımda hattın Sivas Yıldızeli ilçesine 25 kilometre mesafedeki Yaraşbeli-Karakaya mevkisindeki köprüde çökme yaşandığını tespit ettim. Köprü yapılalı sekiz yıl olmuş. Zemin etüdünün ve iyileştirmelerin yapılmadığını açıkça gördük.  Hat açık olsa, çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalabilirdik. 


Demiryolu, tüm dünyada bilinen en güvenli ulaşım aracı. Ancak ne yazık ki, AKP döneminde yapılan hatlar için aynı şeyleri söyleyemiyoruz. Pamukova’da, Çorlu’da büyük acılar yaşandı. Ankara-Sivas hattında da aynı sonucu yaşamamak için tüm önlemlerin alındığından emin olmak istiyoruz. Hattın güvenliğini sürekli gündemde tutmak istiyoruz. Hattın tam anlamıyla güvenliği sağlanmadan açılışı yapılmamalı. Ben bu düşüncedeyken, Sayın Cumhurbaşkanı burayı bir siyasi rant alanı olarak görüyor. Okurlar hatırlayacaktır, önceki Ulaştırma Bakanı’nın görevden alınmasının bir nedeni de Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı’ydı. Siz buraya oy devşireceğiniz bir alan olarak bakarsanız, hattın ne kadar hazır olduğunu da önemsemezsiniz. İktidarın Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı’na bakışı, insanların konforlu, güvenli ve hızlı seyahat etmesi değil de siyasi ikballerini güçlendirecek bir argüman şeklinde. Böyle olunca da ihmaller ve eksiklikler kaçınılmaz oluyor. 


Önerilen Haberler