- 15 Mart 2021
YÜKLENİYOR
Çocuklar, yetişkinlere kıyasla yoksulluğun olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalıyor. Çocuk yoksulluğunun nedenleri, etkileri ve sonuçları nelerdir? Çocuk Yoksulluğu Raporu’nu hazırlama sürecinizi ve raporun detaylarını anlatır mısınız?
SELEN YÜKSEL: 2019 Eurostat verilerine göre, Türkiye’deki 16 yaş altı nüfusun %47.7’si yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. 2015 yılında bu oran, %82.2. Yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkileri yetişkinlere göre daha yıkıcı ve geri döndürülemez olabiliyor. Bunun nedeni, gelişim döneminde maruz kalınan çevresel faktörlerin çocukların sosyal, bilişsel ve duygusal gelişimlerini etkilemesi. Aynı zamanda erken dönem travmalarının uzun soluklu ve zor onarılan etkilerinin olduğu da biliniyor. Yoksulluk, çocukların bebekliklerinden itibaren yetersiz beslenmelerine, yetersiz beslenme nedeniyle sağlık sorunları ve gelişim bozuklukları yaşamalarına, temiz suya erişememelerine, bilişsel ve duygusal gelişimleri için gereken uyaranlara ulaşamamalarına, sağlıksız çevre/ev koşulları sebebiyle fiziksel risklerle karşılaşmalarına, ayrımcılığa ve sosyal dışlanmaya maruz kalmalarına, eğitime erişememelerine veya eğitimden kopmalarına, erken yaşta çalışmaya başlamalarına ve erken yaşta evlenmelerine sebep olabilir. Çocuk yoksulluğunun nedeni, çocukları yoksulluktan koruyacak etkili bir ulusal yoksulluk stratejisinin olmaması. Yoksullukla mücadelede yetersiz kalındığında yoksulluk nesilden nesile aktarılır. Çocukların yoksulluktan korunamaması, çocuk hakları ihlalidir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne göre taraf devletler, çocukları yoksulluktan korumak, çocukların beslenme, barınma, sağlık, eğitim, gelişim ve yaşam haklarına erişmesini sağlamakla yükümlüdür. Biz, çocuk yoksulluğu raporunu yazarken de çocuk yoksulluğunun hak ihlali olduğunu görünür kılmak istedik. 2019 yılında yaptığımız Pandemi Döneminde Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması’nın sonuçlarını, saha gözlemlerimizi ve farklı kaynaklardan derlediğimiz verileri bir araya getirerek çocuk yoksulluğuna kapsayıcı bir bakış sunmak istedik. Çocuk Yoksulluğu Raporu’nu uluslararası insan hakları mekanizmalarına yönelik yazdık ve Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’yle BM Çocuk Hakları Konseyi’ne ilettik.
Çocuk yoksulluğu, günümüzün en önemli konuları arasında yer alıyor. Çocuk yoksulluğunun göstergelerinden ve bu göstergelere ilişkin verilerden (bebek/çocuk ölümleri, beslenme yetersizliği, hastalıklar, çalışma zorunluluğu vs.) bahseder misiniz?
SELEN YÜKSEL: Çocuk yoksulluğunun göstergeleri arasında erken dönem ölümler, çevresel kaynaklı hastalıklar, bodurluk ve aşırı zayıflık, gelişim geriliği, evsizlik, okul terki, erken yaşta çalışma ve erken yaşta evlilikler sayılabilir. Hükümet verileri, çocuk yoksulluğunun boyutlarını açıkça göstermektedir. 2020 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Aile İstatistikleri’ne göre, Türkiye’de herhangi bir gelir girmeyen evlerde yaşayan 3 milyon 276 bin çocuk var. Bu rakam, Türkiye’deki toplam çocuk nüfusunun %14.4’ünü oluşturuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2014 Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmetlerinin Değerlendirilmesi Projesi Raporu’na göre, çocukların bakım ve koruma altına alınma nedenlerinde ilk sırada %69.5’le ekonomik ve sosyal yoksunluk yer alıyor. Yetersiz beslenme ve bunun sonucunda ortaya çıkan fiziksel gelişim bozuklukları, yoksulluğun önemli bir göstergesi. Saha çalışmamızda görüşülen ailelerin %85’i yeterli besine ulaşamıyor. Ailelerin %74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor, %21’i hiç alamıyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın 0-6 Türkiye’de Yaş Çocuğun Durumu Araştırması’na göre, Türkiye’de 5 yaşından küçük çocukların %9.5’inde bodurluk görülürken, en yoksul %20’lik kesimde yer alan hanelerde yaşayan 5 yaş altı çocukların %18.3’ünde bodurluk görülüyor. Eğitimden kopmaya ilişkin Eurostat verileri, 2020 yılında Türkiye’deki 18-24 yaş arası nüfusun %26.7’sinin lise eğitimini tamamlamadan eğitimini bıraktığını gösteriyor. 2021 yılında takip ettiğimiz, yoksulluk koşullarında yaşayan 135 hanede okul çağındaki çocukların %21.8’i okula devam etmiyor. Çalışan çocuk verilerine baktığımızda, TÜİK tarafından 2019 yılında yapılan Çocuk İşgücü Araştırması’na göre 5-17 yaş arasındaki çocukların istihdam oranı, aynı yaş grubundaki çocukların arasında %4.4. “Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve İnsan Hakları” çalışmasında görüşülen hanelerin %13’ünde çocuklar çalışıyor. Bu hanelerin %6’sında eve sadece çocuklar gelir getiriyor.
Türkiye’de çocuk yoksulluğuyla ilgili yapılan çalışmalar ve bu çalışmalar neticesinde hayata geçirilen uygulamalar yeterli mi? Derin yoksulluğun çocuklara devredilmemesi için geliştirilecek sosyal politikaların içeriği ve kapsamı sizce nasıl olmalı?
SELEN YÜKSEL: Türkiye’de yoksullukla mücadelenin temelini nakdi destekler oluşturuyor. Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı tarafından verilen “Sosyal Ekonomik Destek”, yoksulluk koşullarında yaşayan çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasını ve okuldan kopmanın önüne geçilmesini hedefliyor. Ancak nakdi destek odaklı mücadele stratejileri, yoksulluğun çok boyutlu yapısıyla ve çocuklar üzerindeki katmanlı etkileriyle mücadele etmekte yetersiz kalıyor. Nakdi desteklere eşlik etmesi gereken takip ve psiko-sosyal destek mekanizması çoğunlukla işletilmiyor. Destekler, çocukların hayatında değişime yol açmıyor. Yoksulluğun çocuklara devredilmesini önlemek amacıyla hayata geçirilecek stratejiler ve politikalar, yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkilerinin çok boyutlu yapısını gözetmeli, çocukları gelişimlerinin her aşamasında desteklemeyi hedeflemeli, çocukları birer hak sahibi olarak görmeli ve bu hakların kendilerine geri verilmesini amaçlayarak geliştirilmeli. Yaşama ve gelişme hakları başta olmak üzere ayrımcılığa maruz kalmama, korunma, eğitim, beslenme, barınma, bilgi edinme ve katılım haklarını kapsamalı.
Yerel yönetimler, sosyal destek ve yardım hizmetlerini planlarken çocuk yoksulluğuna yönelik olarak neler yapmalı? Bu konuda nasıl inisiyatif almalı?
SELEN YÜKSEL: Yerel yönetimler, çocukları yönetim alanları içinde hak sahibi birer yurttaş olarak görmeli ve bu doğrultuda hareket etmeli. Erken çocukluktan başlayarak çocukları ve aileleri destekleyebilecek yerel mekanizmalar geliştirerek çocuk yoksulluğuyla mücadele konusunda inisiyatif alınabilir. Erken çocuklukta yoksulluk koşullarında yaşayan çocukların gelişimini destekleyecek mekanizmalar geliştirilmeli (bez, mama, sağlıklı ve güvenli gıda desteği, ailelere yönelik çocuk gelişimi eğitimleri, aile güçlendirme çalışmaları, çocukların gelişimlerine destek olacak ücretsiz etkinlikler gibi). Belediyeye bağlı erken çocukluk bakım ve eğitim kurumları, yoksulluk koşullarında yaşayan çocuklara ücretsiz hizmet vermeli. Okul çağı çocukları için okula devamlılığı sağlayacak okul malzemeleri ve beslenme desteğinin yanında sosyal ve duygusal gelişimlerini destekleyecek, farklı sanat ve bilim dalları içinde kendilerini keşfetmelerini sağlayacak, kendilerini ifade etmeleri için alan yaratacak merkezler kurulmalı. Çocukların ihtiyaçları her dönem değişiyor. Belediyelerin sosyal hizmet ve eşitlik birimleri bu bakış açısıyla çocukları destekleyecek ve takip edebilecek sosyal hizmet modelleri oluşturmalı.
Çocuk yoksulluğuna yol açan riskleri ortadan kaldırmak için eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla eğitim politikasında hangi değişiklikler yapılmalı?
SELEN YÜKSEL: Akademik başarı odaklı sistem yerine çocukların iyi olma hâlini, duygusal ve sosyal gelişimlerini önceleyen eğitim sistemine geçilmeli. Eğitimin kapsayıcı ve erişilebilir olması önceliklendirilmeli. Çocukların etnik kimlik, sosyo-ekonomik durum, cinsiyet kimliği gibi farklılıkları göz önüne alınmalı, bu doğrultuda fırsat eşitliğinin sağlandığı bir sistem kurulmalı. Okula devamsızlığı ailenin suçu olarak gören sistemden vazgeçilmeli, okul devamsızlığı yoksulluğun ve eşit fırsatlara erişememenin bir göstergesi olarak ele alınmalı, okul devamsızlığı durumunda kaynaklar kullanılarak çocuğun eğitimine devam etmesi için aile desteklenmeli ve çocuğun eğitime devam durumu bir uzman tarafından düzenli olarak takip edilmeli. Eğitim sistemi, bütünsel bir çocuk politikasından bağımsız düşünülmemeli. Çocukların iyi hâli için birçok kamu kurumu işbirliği içinde çalışmalı.
SELEN YÜKSEL
Derin Yoksulluk Ağı Kurucu Üyesi
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü
bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Programı’nda yüksek
lisansına devam ediyor. 2014 yılında bu yana çeşitli sivil toplum örgütlerinde
insan hakları ve çocuk hakları alanında çalıştı. Çocuklar için yaratıcı drama,
dışavurumcu sanat ve çocuk hakları atölyeleri yürüttü. Pandemiyle birlikte
artan yoksulluğu araştırmak ve yoksulluk koşullarında yaşayan kişilerle
dayanışmak üzere kurulan Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucu üyesidir. Dernekte
proje koordinatörü olarak çalışıyor, araştırma ve savunu faaliyetlerinin
yürütülmesinde görev alıyor.