"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Ülgür Gökhan: Sosyal Ve Ekonomik Uyum Konusunda Model Oluşturulmalı

  • 13 Aralık 2021

Göç ve zorunlu göç (doğal afetler, iklim değişikliği, işsizlik, eğitim vs. nedeniyle), kent yaşamını doğrudan etkileyen dinamik bir olgu. Göç hareketlerine ilişkin istatiksel veri kaydınız var mı? Stratejik planınızda göç politikası yer alıyor mu?


ÜLGÜR GÖKHAN: Göç, insanlık tarihi boyunca toplumları ekonomik, politik, sosyal ve kültürel yönden etkileyen bir olgu.  Göçün nedenleri arasında savaşlar, eğitim ihtiyacı, kan davası gibi farklı sorunlar bulunuyor. Günümüzde giderek artan sorunlar neticesinde insanlar, yaşadıkları yerleri terk ederek yer değiştiriyor.


Çanakkale’nin merkez ilçesinin nüfusu, 2017 yılı sonu itibarıyla 132.854’tür. Bu sayının 66.518’si erkek, 66.336’sı kadındır. Kadın ve erkek nüfusu birbirine yakın olmakla birlikte erkek nüfusunun yaklaşık %1 oranında daha fazla olduğu görülüyor. Çanakkale, göç alan bir kent. 2018 yılında, yaşamak için Çanakkale’yi seçen kişi sayısı, 26.088’dir. Çanakkale’den ayrılan kişi sayısı ise, 20.540’tır. Göç istatistiklerine göre, net 5.548 kişilik artış söz konusu. Çanakkale, göç alan kentler sıralamasında 12. sırada. Belediyemiz bünyesindeki Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından verilen hizmetler, Çanakkale’deki STK’larla, kamu kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm içinde yürütülen çalışmalar kapsamında 2021 yılında 350 kişiye ayni destek sağlandı (hijyen paketi, çocuk bezi, erzak paketi). 


2020-2024 Stratejik Planı’nda göçe ve göçün etkilerine karşı farkındalık oluşturulmasına, uyum ve birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi için çalışmaların yürütülmesine, göçmen çocukların eğitim ve öğretime hazırlanmasına, sosyal uyum ve göç travmaları konularında destek sağlayacak programların artırılmasına yönelik çalışmalar yer alıyor.


Göç yönetimi ve göç uyum stratejisi kapsamında hangi çalışmaları yapıyorsunuz? Artan işsizlik ve ekonomik kriz bağlamında özellikle genç nüfusun kır-kent arasındaki göç hareketleri, kentinizin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına, istihdam ve üretim sürecine nasıl etki ediyor?


ÜLGÜR GÖKHAN: Göç yönetimi ve sosyal uyum çalışmalarında ana aktörler genellikle erkekler oldu, kadınların durumu uzun süre görünmez kılındı. Ancak stratejik planlarımız doğrultusunda gerçekleştireceğimiz çalışmalara yön vermek amacıyla yaptığımız araştırmalarda gördük ki, dünya üzerinde göç etmek zorunda kalan kişilerin %80’lik kısmını kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. 


Göçmenler ve mülteciler için kendi kendine yeterli olabilecek sürekli bir işte çalışmak neredeyse imkânsız. Göçmen ve mülteci istihdam etmek, idari ve mali külfet getiriyor. Bu nedenle göçmenler ve mülteciler, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde kayıtdışı çalışmaya yöneliyor. Ayrıca çalışma izninin kayıt altına alındıkları ilde verilmesi, yer değişikliği yapılması durumunda kayıtdışı işlerde çalışmalarına neden oluyor. Çanakkale’de geçici ya da kalıcı bulunan erkek göçmenler ve mülteciler, genellikle düşük statülü, düşük ücretli servis işlerinde, eşya taşıma, inşaat, tarım işçiliği, garsonluk gibi işlerde çalışıyor. Dil engeli de istihdam olanaklarına erişme sürecinde sorun teşkil ediyor. Yaptığımız çalışmalarda göçmenlerin ve mültecilerin, nakit yardımını kaybetmektense, kayıtdışı çalışmayı tercih ettiği görüldü. Kadınlar ise, cinsiyet ayrımcılığı yapılan işlerde ve ev işleri gibi ekonominin düzensiz olduğu sektörlerde çalışıyor. Bu durum, kadının görünmezliğini artırıyor. 


Belediyenizin mültecilere ve sığınmacılara yönelik çalışmalarından bahseder misiniz? Bu çalışmalarınız doğrultusunda STK’larla, meslek odalarıyla ve dayanışma ağlarıyla işbirliği yapıyor musunuz?


ÜLGÜR GÖKHAN: Dört ayrı mahallede hizmet veren Sosyal Yaşam Evleri’ndeki çalışmalar kapsamında Çanakkale’de ikamet izni olan göçmenlerin komşu ülkelerden farklı nedenlerle göç ettiğini söyleyebiliriz. Çanakkale’de yasal iş bulma olanaklarının kısıtlı olmasının, göçmenlerin buraya yerleşme konusundaki motivasyonlarını düşürdüğünü, oturma izinleri olsa da, çalışma hakkı kazanmalarına rağmen yasal iş bulma şanslarının olmadığını ve bu nedenle kaçak çalışmayla, ücret adaletsizliğiyle ve güvencesizlikle karşı karşıya kaldıklarını gördük. Göçmen ve mülteci çocukların Türkçe öğrenmesini sağladık. Bireysel oyunlarla, grup oyunlarıyla çocukların sosyal gelişimini, sanatsal, bilimsel faaliyetlerle kendilerini ifade etme becerilerini destekledik. Dış mekân etkinlikleriyle grup dinamiği her daim canlı tutuldu. Çocuklar, kendi yaşıtlarıyla oynayarak kültürel ve sosyal uyumu öğrendi.


Sosyal hizmet uzmanları ve eğitmenler, çocuklar için çalışmalar yaptı. Aile bireylerinin kayıtsız çalıştığını, dil bilmediklerini, az ücret karşılığında ağır işlere girdiklerini, anne, abla ve kız kardeşlerin okul ve iş hayatının olmadığını, bu durumun kadınların değer algılarını yitirmesine, içe kapanmasına, ürkek ve güvensiz olmasına, ruhsal çöküntü yaşamasına sebep olduğunu gözlemledik, bu yönde çalışmalar planladık.


Bu çalışmaları, yerelde göçmenlerle çalışmalar yürüten Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği, Halk Eğitim Müdürlüğü, Halk Sağlığı, İnsan Hakları Derneği gibi birçok kamu kurumuyla, STK’larla ortaklaşa gerçekleştirdik. 


Mesleki beceri kazandırma kursları açtık, kişisel gelişim eğitimleri verdik, psikolojik ve hukuksal danışmanlık hizmeti sunduk, sağlık taramaları yaptık, Göçmen Kadınlarla Destek Grubu oluşturduk. Çalışma 10 kadınla başladı, sonrasında 20 kadına ulaştı. Grup çalışmaları, açık grup çalışması şeklinde devam etti. Bu çalışma sırasında grupta Afgan, Kongolu, Sudanlı, İranlı, Iraklı grup üyelerimiz vardı. Amacımız, toplumda farkındalığı artırmak, toplumsal barışı tesis etmek, ötekileştirmeyen yaşam kültürü oluşturmak ve geliştirmekti. Bu çalışmalar, daha fazla neler yapabiliriz diye düşünmemize, ulusal/uluslararası kuruluşlarla, STK’larla ortak projeler geliştirmemize öncü oldu.


Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’yle işbirliği yaptık, ihtiyaç sahiplerini belirledik, onlara tercüman ve danışman desteği verdik. Koza Gençlik Derneği’yle çocuklar için Aktif Tırtıllar Projesi’ni hayata geçirdik. İnsan Hakları Derneği’yle hak temelli çalışmalar yaptık. Kardeş kentimiz Osnabrück’le ortaklaşa “Göçün Kadın, Çocuk ve Yerele Etkileri” projesini hayata geçirdik. Uluslararası Göç Kuruluşu ve S.S. Çanakkale Troia Kadın Girişimi Üretim ve Operasyon Kooperatifi’yle kırsal kalkınma projesini ve iş fırsatlarının oluşturulmasına yönelik projeyi 2020 yılında hayata geçirdik. Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı Hibe Programı tarafından desteklenen Kardeş Kent Osnabrück’le ortaklaşa “Ben Seni Bildim (Seni Tanıyorum)-Sosyo-Kültürel İletişim, Danışma ve Üretim Merkezi Projesi yaptık.


Göç ve zorunlu göç hareketleri dahilinde göç yönetimi konusunda yerel yönetimler sizce hangi inisiyatifleri almalı?


ÜLGÜR GÖKHAN: Zorunlu göç sonrası yerel yönetimler, farklılaşan toplumsal sorunları tespit etmek, bu sorunlara çözüm üretmek ve sürdürülebilirliği sağlamak gibi süreçlerle karşı karşıya kalıyor. Yerel yönetimlerin birlikte yaşama kültürünü oluşturmak, toplumsal uyumu, barışı ve sürdürülebilirliği sağlamak açısından önemli rolleri var. 


Hedeflerimiz arasında dezavantajlı grupların sosyal uyumunu güçlendirmek, çeşitli etkinlikler ve aktiviteler aracılığıyla onları desteklemek, kurulacak rehberlik birimiyle çocukların aileleriyle görüşmeler yapmak ve sosyal uyum süreçlerini takip etmek yer alıyor.


Göçmenlerin ve mültecilerin insan onuruna yaraşan şekilde yaşaması ve sosyal uyumun sağlanması için yerel yönetimler sorumluluk üstleniyor. Bu nedenle yerel yönetimler, göç yönetiminde strateji oluşturma süreçlerine dahil edilmeli. İnsani yardım ve kalkınma sürecinde yerel yönetimlere kaynak sağlanmalı. Uluslararası kuruluşlarla, STK’larla, diğer kamu kurumlarıyla, özel sektörle, ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılmalı. Yerel yönetimler, dezavantajlı gruplar, mülteciler ve göçmenler için kapasitelerini geliştirmeli. İyi uygulama örnekleriyle sosyal ve ekonomik uyum konusunda model oluşturulmalı. Göçmenlere ve mültecilere yönelik sosyal hizmetlerin kalitesi artırılmalı, deneyim aktarımı yapılmalı. Yerel yönetimlerle STK’lar arasındaki iletişim ve işbirliği güçlendirilmeli.


Önerilen Haberler