YÜKLENİYOR
Göçmenler ve mülteciler, evrensel bir konu. Günümüz dünyasında çevresel faktörler, savaş, iklim değişimi gibi sorunlarla birlikte göç, birçok ülke için sorun olmaya başladı. İnsanların yer değiştirme sebeplerinin arasında çölleşme, ormansızlık, susuzluk, sulanan arazinin tuzlanması, biyolojik çeşitliliğin azalması bulunuyor. Bu sebepler de hızlı nüfus artışıyla, iklim değişikliği sorunlarıyla bağlantılı. Bu süreçte devletin rolü yadsınamaz. Güçlü ve verimli bir devlet, çevre sorunları ve iklim değişikliği sonucunda ortaya çıkan doğal afetlerle, zayıf ve gelişmemiş bir ülkeye göre, daha rahat başa çıkabiliyor.
Kuzey Kore, Bangladeş ve Sudan gibi örnekler incelendiğinde en önemli göç sebebinin çevresel faktörler olması gerekirken, insan kaynaklı afetlerin, siyasi faktörlerin ve etnik sebeplerin öne çıktığı görülüyor. Örneğin, Kuzey Kore’de insanlar açlıkla savaşıyor ve Çin’e göç ediyor. Açlığın altındaki nedenler arasında gıdanın askeri amaçla kullanılması ve uluslararası gıda çeşitliliğinin ülke rejimi tarafından nükleer silah kullanımı pazarlığı olarak görülmesi bulunuyor. Bangladeş ve Kuzey Kore örneklerinde görülmektedir ki, sorun gıdaya ulaşmak değil, gıdanın dağılımı ve beslenme ihtiyacının otoriteler tarafından yanlış dağıtılması. Yani sorun, siyasi ve toplumsal.
Çevresel değişimin zorunlu göçe doğrudan yol açmaması daha büyük bir sorun mudur? Devletlerin arasındaki çatışmalar, göçe neden olan en önemli konudur diyebiliriz. Göç sadece kaynak açısından fakir ülkelerde söz konusu olmuyor. Değerli kaynakların (örneğin, petrol) bol olduğu bölgelerdeki (Sudan, Azerbaycan gibi) çatışmalar neticesinde de insanlar göç ediyor. Dünyadaki büyük göç hareketlerini incelediğimizde, Suriye ve Afganistan örneğinde olduğu gibi, etnik çatışmaların, savaşın ve siyasi mücadelelerin göç için çevresel faktörlerden daha etkili olduğunu görüyoruz.
Av. HARİKA ECEM DEĞİRMENCİ