YÜKLENİYOR
İlçenizde balıkçılıkla uğraşan nüfus hakkında bilginiz var mı?
Şükrü Genç: Yaklaşık 50 km. sahil şeridine sahip olan Sarıyer sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en önemli balıkçılık bölgelerinden biridir. Balıkçılık sektöründe İstanbul balıkçılığının yaklaşık %40’ını, midyeciliğin yaklaşık %90’ını karşılamaktadır. Rumeli Feneri ve Garipçe Mahalleleri’nin temel geçim kaynağı, balıkçılıktır. Rumeli Kavağı Mahallesi’nin de nüfusunun büyük bir kısmı geçimini balıkçılıktan ve midyecilikten sağlamaktadır. Balıkçılık, ilçe için marka değeri taşımasının yanı sıra sektörden yaklaşık 10.000 kişi geçimini balıkçılıktan sağlamaktadır.
Balık kooperatifleriyle işbirliğiniz oluyor mu? Oluyorsa nasıl?
Şükrü Genç: İstanbul genelinde toplam ortak sayısı 4.000 olan 48 adet su ürünleri kooperatifi bulunmaktadır. Bu kooperatiflerden 7 adet su ürünleri kooperatifiyle 1 adet balık üreticileri kooperatifi Sarıyer ilçemizde yer almaktadır. İlçemizde yer alan toplam 8 adet su ürünleri kooperatifinin ortak sayısı yaklaşık 900 dür.
Belediyemiz bünyesinde kurmuş olduğumuz balıkçılık ve su ürünleri birimi, su ürünleri kooperatifleri ve üyeleriyle bir araya gelerek periyodik olarak toplantılar düzenlemekteyiz. Gerçekleştirilen bu toplantılarda balıkçılarımızın sorunlarını tespit edip ilgili kurumlarla işbirliği yaparak çözüm üretmekteyiz. Yapmış olduğumuz bu toplantılar sadece ilçe kooperatifleriyle sınırlı kalmıyor. Uluslararası kuruluşların da içinde bulunduğu daha kapsamlı balıkçılık çalıştayları düzenlemekteyiz.
Balık haliniz var mı? Varsa sorunlar yaşanıyor mu? Ne kadar balık çıkıyor? Sadece şehir nüfusuna mı yetiyor? Diğer şehirlere ürün gönderiliyor mu?
Şükrü Genç: İlçemizde bir balık hali mevcut değil. Bu durum İstanbul balıkçılığının %40’ını karşılayan ilçemiz için önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır. Öyle ki, ilçemiz sınırları içerisinde avlanan balıklar Gürpınar balık haline gidip buradan tekrar pazara sunulmaktadır. Bu da balıkçıya ek bir ekonomik yük ve zaman kaybı getirmekte. Ayrıca nakliye sırasında balıkta oluşacak kontaminasyonlar halkın daha taze ve hijyenik ürüne ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Sarıyer ilçemizde yaklaşık 6.000 ton balık avcılığı yapılmaktadır. Avlanan balıkların bir kısmı şehir nüfusunun tüketimine sunulmakta bir kısmı ise, Gürpınar balık haâline gittikten sonra kabzımallar aracılığıyla çevre illere dağıtılmaktadır.
Balıkçılara yönelik destek, eğitim ya da projeniz var mı?
Şükrü Genç: Planlı, katılımcı ve sürdürülebilir politikalar doğrultusunda çok önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
İlçe tarihinde ilk defa ilçe “Balıkçılık Kurultayı” düzenlenerek tüm paydaşlar bir araya getirildi.
Periyodik olarak düzenlenen “Balıkçılık Çalıştayları”yla balıkçılarımızın sorunları tespit ediliyor, ilgili kurumlarla işbirliği yapılarak çözüm sürecine gidiliyor.
“AB Balıkçılık Pazarlama Standartlarının Uygulanması Yönünde Yerel Adımlar” projesiyle Avrupa Birliği tarafından 2011 yılında 102.722,33 avro hibe alındı. Uluslararası balıkçı temsilcileri ve kurumlarla yerel balıkçılarımız buluşturuldu. Proje kapsamında çeşitli çalıştaylar düzenlenerek bir iletişim ağı oluşturuldu. Balıkçılık alanında iyi uygulama örnekleri kazandırılmaya sağlandı.
Su ürünleri eğitimi konusunda üniversitelerle ve diğer paydaşlarla işbirliği yapılarak çeşitli konularda sertifikalı eğitim programları düzenleniyor. Bu eğitimlerde balık ve diğer su ürünlerini tüketme nedenlerinden balıkçılık yöntemlerinin neler olduğuna kadar hem üreticiyi hem de tüketiciyi bilinçlendirecek çok çeşitli konular ele alınıyor.
Sarıyer Belediyesi ve Karadeniz Ekonomik İş Birliği Örgütü birlikteliğiyle balıkçıları, akademisyenleri, yerel yönetimleri ve uluslararası temsilcileri bir araya getirdiğimiz “Uluslararası Balıkçılık ve Mavi Büyüme Konferansı” düzenlendi. Balıkçılarımız düzenlenen bu konferansla akademisyenler, yerel yöneticiler ve uluslararası temsilcilerle görüşüp fikir alışverişinde bulundu. Konferansın sonunda hazırlanan kitap, ülke balıkçılık politikasına katkı sunmak için sektör paydaşlarıyla paylaşıldı.
İlçemiz balıkçılarından, ilgili paydaşlardan ve üniversitelerden toplamış olduğumuz veriler doğrultusunda Tarım, Hayvancılık ve Balıkçılık Komisyonu meclis üyelerimiz tarafından “Sarıyer Balıkçılık Raporu” kitabı oluşturulup kaynak kitap olarak balıkçılık alanında eğitim veren üniversitelere, balıkçılara ve ilgili kurumlara dağıtıldı.
Balık tüketim alışkanlığının küçük yaşlardan itibaren kazandırılması için ilçe okullarımızda öğrencilere yönelik düzenli eğitim çalışmaları verilmekte.
Çeşitli uluslararası platformlarda gerçekleştirdiğimiz sunumlarla yerel ilçe potansiyelimizi ve yerel yönetimlerin balıkçılık sektöründeki rolünü paylaştık.
Küresel salgın döneminde balıkçılık faaliyetlerinin aksamaması ve toplum sağlığının da olumsuz etkilenmemesi için İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’yle birlikte balıkçılık sezonu açılmadan önce ilçemizde faaliyet gösteren yaklaşık 300 balıkçıya, Covid-19 küresel salgın önlemleri hakkında eğitimler verildi.
Sarıyer ilçemizdeki balıkçı restoranlarına yönelik yürütmüş olduğumuz “Beyaz Martı Hijyen Projesi” kapsamında restoran işletmecileriyle çalışanlarına yönelik hijyen ve sanitasyon eğitimi verilerek gerek ilçe halkının gerek ilçemize gelen turistlerin hem kaliteli hem de sağlıklı besin tüketmesine katkı sağlanıyor.
İstanbul’un balık ihtiyacının %40’ını karşılayan ilçemizde Sarıyer ve İstanbul halkının ekonomik ve hijyenik koşullar altında balık tüketebilmesi için balık kooperatiflerimizle birlikte “Balık Çarşısı” kurulacaktır.
Tarihin eksik bir halkasını tamamlıyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin değerli akademisyenleriyle birlikte ilk “Boğaz Müzesi”ni kuruyoruz. Boğazın oluşumunu ve tarihini, boğazda yaşayan deniz canlılarını kalıntılarıyla ve teknolojik altyapıyla anlatacak müze, bu alanda önemli bir eksikliği kapatacaktır.
Trol balıkçılığıyla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Şükrü Genç: Öncelikle belirtmek isterim ki, trol balıkçılığı ülkemizde yasal olarak yapılan bir balıkçılık yöntemidir. Ancak şebeke trol diye adlandırdığımız av araçlarıyla yasadışı balık avcılığı yapıldığından bu av aracı kötü bir imaja sahiptir. Yasadışı balık avcılığı ülkemizde sadece şebeke trolle değil, tüm av araçlarıyla gerçekleştirilmektedir. Bu durumu daha iyi açıklayabilmek için öncelikle birkaç bilgi vermek isterim. Yasadışı balıkçılık, bir devletin izni olmadan ya da yasalarına ve yönetmeliklerine aykırı olarak o devletin yetkisi altındaki sularda ulusal ve yabancı bayraklı gemiler tarafından yürütülen balıkçılık faaliyetleridir. Yapılan hesaplamalar dünya çapında 11 ile 26 milyon ton balığın bu yolla avlandığını göstermektedir. Bu yolla yapılan avcılığın 9-23 milyar dolarlık bir ekonomik kayba sebebiyet verdiği belirtilmektedir. Öyle ki, yasadışı balık avcılığı 2017 yılında global çapta en önemli altıncı suç olarak ilan edilmiştir. Yasadışı balık avcılığının yaygınlığı ve yasadışı balıkçılıkla mücadele kapsamındaki yasal boşluklar, mücadelede karşılaştığımız en önemli zorluklar. Ancak balıkçılarımıza verdiğimiz eğitimler sonucunda yasadışı balık avcılığı yapan kişilerin ihbar edilme sayılarını artırmayı başardık. Sahil güvenlik komutanlığı ve deniz polisi denizde, tarım ilçe müdürlüğü ve jandarma ekipleri karada yasadışı balık avcılığıyla mücadele etmektedir. Belediyemiz zabıta amirliği bünyesinde oluşturduğumuz ekibimize su ürünleri birimimiz tarafından gerekli eğitimler veriliyor, ilçemizde bulunan balık satış yerleri ve semt pazarlarında balıkların minimum avlanabilir boy kontrollerini yapıyoruz.
Sizce ilçenizdeki balıkçılık faaliyetinin ekonominize daha iyi katkı sunmasının önündeki engeller neler?
Şükrü Genç: En büyük engel, bürokratik sorunlardır. İstanbul balıkçılığının %40’ını karşılayan Sarıyer’de bürokratik sebeplerden dolayı modern bir balık hali ve balıkçı çarşısı yapamadık.
Denizlerimizde balık stokları hızla azalırken balıkçılıkla ilgili sorunlar gün geçtikçe büyüyor. Balığı avlayan, satan, tüketen, üzerine bilimsel araştırma yapan ve balıkçılığı düzenleyen gruplar arasındaki gerilim her geçen gün artmaktadır. Balıkçıların geçim sıkıntısıyla balık stoklarının gelecek nesillere aktarılamama kaygısı büyük önem arz etmektedir. Bir yandan yasadışı avcılık bir yandan balıkçılık filomuzun yüksek kapasitesi stoklar üzerinde büyük baskı oluşturuyor. İklim değişikliğinin stoklar üzerindeki olumsuz etkileri de cabası. Çeşitli ekolojik ve kurumsal belirsizliklere sahip olan balıkçılığın sürdürülebilir yönetimi, farklı grupların taleplerini inceleyen, bölgesel farkları gözeten, bilimsel çalışmaların sonuçlarını göz önünde bulunduran, yapılan düzenlemelerin denetimini etkin bir şekilde ve herkese eşit koşullarda uygulayan bir katılımcı sistemle mümkündür.
Bilindiği üzere ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olup 8.882 km sahil şeridi bulunmaktadır. Bu konum içinde ülkemizde balıkçılık alanları tarım alanları kadar kullanım alanına sahip olmasına rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bir alt kolu olan Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmeye çalışılmaktadır. Birçok kadronun Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yer almasına karşın Türkiye’nin fiziki yapısının zorluğu itibarıyla ne yazık ki kontrol ve denetim noktalarında eksiklikler bulunduğu gibi sağlıklı ve hijyenik ürünlerin pazara sunulması noktasında bu kadrolar yetersiz kalmaktadır.
Karadeniz stokları kirlilik, iklim değişikliği, istilacı türler ve kayıtdışı avcılık nedenleriyle tükenmektedir. Ayrıca son yıllarda ülkemizde kültür balıkçılığının gelişmesi, balık yemine olan talebi de artırdı. Bu durum ülkemiz balık avcılığının büyük bir kısmını oluşturan hamsi ve çaça stoklarının yem fabrikalarına satılmak üzere aşırı avlanmasında etken olmuştur. Kültür balıkçılığının sürdürülebilirliğini ve gelişimini devam ettirebilmek için hamsi ve çaça stoklarımıza alternatif olan farklı protein kaynağı çalışmaları yapılmalıdır. Balık stoklarının sürdürülebilirliği için bir strateji gerekmektedir. Karadeniz de sürdürülebilir balıkçılık uygulamaları için uluslararası işbirliği önem arz etmektedir.
Balıkçılığın bu denli önemli olduğu ülkemizde parti olarak bir balıkçılık politikası oluşturmalı ve “Balıkçılık Bakanlığı”nın bir an önce kurulması için çalışma yapmalıyız.