"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Zafer Murat Çetintaş: CHP Belediyeleri Kıyı Balıkçılığı İçin Bir Şans

  • 15 Şubat 2021


 

Siz neredeyse 40 yıldır balıkçılık alanındaki sorunları ve çalışmaları yakından izliyorsunuz. Üreteni ve tüketeni açısından neden bir deniz ülkesi bilincini kazanamadık? En temel başlıklar sizce nedir?

 

Zafer Murat Çetintaş: Ünlü yazar Tarık Buğra bir söyleşisinde “Türk insanının sırtı denize dönüktür” demişti. Türkler Orta Asya kökenli olması nedeniyle denizle çok geç tanışmış bir millettir. Selçuklu Devleti’nin ilk amirali, 1082’de İzmir’e yerleşen Çaka Bey, güçlü bir donanma kurarak örnek olmuş bir komutandır. Türklerin balık ve balıkçılıkla tanışması yeni bir dönem olmuştur.

 

Daha sonraki dönemlerde, 1453’te İstanbul’un alınmasıyla su ürünleri tüketimi Osmanlı mutfağına da girmeye başlamıştır.

 

Rum ve Ermeni halkının iyi bildiği balık avlama zanaati zamanla Osmanlı’da Türklere, Müslüman ahaliye geçmeye başlamıştır, Cumhuriyet döneminde kurulan İstanbul balıkhalinin ilk müdürü ise, Ermeni Karadeveciyan’dır.

 

Cumhuriyet döneminde Et ve Balık Kurumu kurulmuştur. Bununla birlikte Türkiye kıyılarında İtalyan tipi kooperatifleşme yaygınlaşmıştır. Ancak yeterli bilgi birikimi ve eğitim olmayınca, devletin balık ve balıkçıya üvey evlat gibi bakması nedeniyle hep geride kalmıştır.

 

12 Eylül’den hemen sonra denizlerde sivil bir donanma kurulması fikriyle balıkçılığa yoğun destek verilmiş, filo giderek büyümüş, günümüze kadar denizlerimize sığmayacak şekilde artış göstermiştir.

 

Cumhuriyet döneminde ilk kez CHP, denizciliğe önem vermiş ve Denizcilik Bakanlığı fikrini benimsemiştir. Gençlik kollarından yetişen İbrahim Tez, DSP adına önce müsteşarlık sonra bakanlık kurmuştur. Daha sonraki dönemde Mehmet Sevigen kısa bir süre -11 gün- bakanlık yapmıştır.

 

Yine CHP, ilk kez bir kurultayda balıkçıyı kürsüye çıkarmış, sorunlarını dile getirmesi için fırsat sağlamıştır. Araştırma komisyonu kurularak Türk balıkçılığının sorunlarını araştırmışlardır.

 

Türk balıkçısının sorunları içinden çıkılamaz hâle getirilmiş olsa da, kıyılarımızda CHP’li belediyelerin var olmasını kıyı balıkçılarımız için bir şans olarak görmekteyim. Ülkemizde 4.000 kadar denizle iç içe olan ve balıkçı barındıran köy olması da önemlidir.

 

Balık ve balıkçılık sorunlarının kökten çözülebilmesi için CHP daha önce yayımladığı raporu belediyelerin de katılımını sağlayacak şekilde revize edebilir.

 

Deniz kirlenmesi en önemli sorunlardan biridir. Bu nedenle geçmişte 150’ye yakın su ürünleri bulunan sularımızda bugün sayı 20’ye inmişse, bunu artırmak için projeler yapılmalı ve istihdam sağlanmalıdır.

 

 

Orta ölçekli balıkçılıktan çıkış olduğunu görüyoruz. Tıpkı tarımda olduğu gibi, balığı tutanlar kazanamıyor. Vatandaş da balığı pahalıya almaktan şikâyet ediyor. Bunun nedeni sizce ne? Kazanan kim? Yasalardaki ve mevzuattaki açığa rağmen nasıl tedbirler alınmalı?

Zafer Murat Çetintaş: Günümüzde balıkçılık, 6 bakanlık 18 genel müdürlük arasında bocalamaktadır. Bundan kurtulmanın yöntemi, kıyı belediyelerimizdir. Daha önce söz ettiğim gibi, önce belediyelerimiz eğitilmeli, sonra eğitilen belediyeler yerelde balıkçılarımızı eğiterek orta ölçekli balıkçılığın gelişmesini sağlamalıdır.

 

AB projeleri, su ürünleri mevzuatları çerçevesinde ciddi projelere büyük paralar vermektedir, ekonomik açıdan zorlanmadan, iç kaynaklarla orta ölçekli balıkçıyı kalkındırabilir ve halka ucuz balık yedirebiliriz.

 

Balıkçılık projeleri geliştirmek için danışmanlık yaptım. Adana’da Yumurtalık, Gölovası, Deveci Uşağı gibi köylerde bunu başardık, önümüzde birçok konuda örnekler var, gerektiğinde bu örnekleri paylaşmaya hazırım.

 

İstanbul Kent Konseyi Balıkçılık ve Su Ürünleri Grubu’nun saptamaları ve önerileri nedir? İBB’yle nasıl bir işbirliği yapıyorsunuz?

 

Zafer Murat Çetintaş: İBB Kent Konseyi’nde  su ürünleri grubu olarak yaşlı-orta yaşlı-genç ve uzman arkadaşlardan oluşan komisyon kurduk. Daha sonra aşağıdaki raporu İBB Kent Konseyi’ne sunduk. Bir kısmı cevaplandı, diğerleri için çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışma tüm kıyı belediyelerimize örnek olmalıdır.

 

İstanbul Kent Konseyi, Tarım, Gıda ve Su Ürünleri Çalışma Grubu altında kurulması planlanan Su Ürünleri Alt Çalışma Grubu’na ait 16 Kasım 2020 tarihli çalışma raporumuzdan bazı önerileri paylaşmak isterim:

 

1.Su ürünleri satış yerleri tanzimi açılması, bu tesislerin Avrupa standartlarında aynı mimari yapı içinde olması, satış yapanların koruma, temizleme, paketleme eğitiminden geçirilmesi ve sertifikalandırılması gerekmektedir.

 

2.Su ürünlerinin korunması, tüketilmesi, saklanması konusunda İBB tarafından bilgilendirme broşürü bastırılıp balık satış noktaları, halk ekmek noktaları, semt pazarları girişleri aracılığıyla dağıtılması gerekmektedir.

 

3.Balıkçı barınaklarında estetik görüntü ve disiplin sağlanması gerekmektedir. Şiirlere, şarkılara, filmlere, ressamlara esin kaynağı olan barınaklar atıl ve eskimiş durumda olup yenilenmesi konusunda bürokratik engellerle karşılaşılmaktadır. Bu barınakların yapılanma harcamalarının bir kısmının kooperatifler tarafından karşılanması, kooperatif ortakları tarafından korunmasını teşvik eder.

 

4.Amatör balıkçıların kıyılarımızda yürüyüş veya gezi yapan vatandaşların serbest dolaşımına engel olan faaliyetlerinin kısıtlanması, disipline edilmesi ve ticaret yapmalarının yasaklanması, amatör balıkçılar için kıyılarda 3 metrelik arayla yuvarlak halkalar çizilerek bu halkanın dışında katılıma izni verilmemesi, araçlarında veya tezgâh açarak olta satışına engel olunması gerekmektedir. Amatör balıkçılara AB standartları çerçevesinde eğitim ve sertifika verilmelidir, amatör balık avlama belgeleri almaları sağlanmalıdır. Bu çalışmalar bittiğinde otokontrol mekanizmasıyla kontrol sağlanmalıdır. 1380 sayılı kanun gereği Bakanlık İl Müdürlüğü’yle işbirliği yapılmalıdır.

 

5.Terkos Gölü’nün kirlilik açısından izlenmesi, kaçak su ürünleri avcılığının kontrolünün yapılması, İSKİ tarafından havzayı korumak için kontrol ekibi oluşturulması, ekibe teknik ve biyolojik eğitim verilmesi sağlanmalıdır.

 

6.Avrupa’nın en büyük balık hali olduğu iddia edilen balık halinin İstanbul çiçek mezatındaki elektronik satış ortamının su ürünleri halinde de kurulması gerektiğini öngörmekteyiz. Hal içinde komisyonculuk yapanların hale giriş ve çıkış yapan su ürünlerini Hal Müdürlüğü’ne bildirmesine rağmen eksik miktarda fatura kesilmesi nedeniyle oluşan vergi kaybının haksız kazanç olarak komisyoncuların cebinde kaldığını tüm balıkçı camiası bilmektedir. Bu durumun ortadan kaldırılması, İBB’yle Maliye Bakanlığı’nın ilişkilerinin gelişmesi açısından önemli olacaktır. Ayrıca su ürünleri satışı balıkçı dükkânları gibi yerlerin dışında gezgin araçlarla sokak aralarında da yapılmaktadır. Sağlık ve hijyen açısından sakıncaları bulunan, halkın sağlığıyla oynayarak hiçbir yasal sorumluluk almayan bu satış yöntemine son verilmesi için başta İBB ve yerel belediye zabıtaları 1380 sayılı kanun gereği yetkili olduklarından uygulamaya geçilmelidir.

 

7.Su ürünleri avcılarının Marmara ya da Batı Karadeniz havzasında avladıkları ürünlerin İstanbul balık haline nakli için Anadolu Yakası’nda Tuzla, Avrupa Yakası’nda Kireçburnu, Kumkapı’yla Yeşilköy kıyılarında kontrollü balık çıkarma alanları oluşturulması gerekmektedir. Örneğin, Tuzla açıklarında avlanan su ürünleri avlanma motoru ya da yedek motoruyla Gürpınar’a uzun bir yolculuktan, yakıt sarfiyatından sonra ulaştırılmakta ve bu da otomatik olarak satış fiyatlarına yansımaktadır. Oluşturulması istenen balık çıkarma alanlarında bekleyecek soğuk zincir araçlarıyla birkaç avlama aracının avladığı ürünün balık haline taşınmasıyla az emek ve sarfiyat sağlanması gerekmektedir. CHP’nin elinde birikim var, kıyılarda belediyeleri mevcut, 1380 sayılı kanunda yetkileri bulunuyor, AB projeleri, ulusal kaynaklar ve projeler söz konusu. Yerel yöneticiler önce samimi olarak bu işe girmeli, istihdam edilecek dar kadrolar kurmalı, eğitim alıp yerelde eğitime ağırlık verilmeli. Su ürünleri halleri belediyelere bağlı modern haller ve satış yerleri gibi yetkiler belediyelerde. CHP’li belediyeler bu konuda çok başarılı olabilir. 8.715 kilometre, kıyılarımızda ve iç denizlerde bulunmaz kaynaktır ve bütün bunların çok iyi değerlendirilmesi gerekir.



Önerilen Haberler