"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Engin Altay: Söylediğimiz sözün arkasında durmak konusunda tereddüt etmiyoruz

  • 22 Şubat 2021



CHP’nin grup başkanvekillerinden birisiniz. Grup başkan vekilliği milletvekili olarak hayatınızda neleri farklı yaşamanıza neden oluyor? Bu yoğun tempoyu ve stresi nasıl yönetiyorsunuz?


Engin Altay: CHP’nin TBMM’de üç grup başkan vekili var. Prensip olarak genel kurul ve grup toplantıları için hafta nöbetleri şeklinde işbölümümüz var. Bir de kendi aramızda yaptığımız işbölümleri söz konusu. Örneğin, ben Anayasa Mahkemesi’nin başvurularına ve idari/mali işlere bakıyorum, Özgür Bey, kanunlara ve kanun tekliflerine bakıyor. Engin Bey, medya, iletişim ve genel merkezi ilişkilerine bakıyor. 


Bunun dışında da sırayla hafta nöbeti tutarız. Hafta nöbeti bizim için stresin en yüksek olduğu dönemlerdir. Çünkü mesuliyet büyük. Normal rutin basın açıklamalarına hazırlıklı çıkıyoruz. Ama genel kurulda, polemiklerde, ani gelişen tartışmalarda anlık cevap vermemiz gerekiyor. Bunun için öncelikle güçlü bir hafızaya ihtiyaç var. İkincisi de objektif, makul ve sağduyu çerçevesinde reflekslerimizi koymamız lazım ve yine partinin itibarına halel getirecek bir şey olmaması gerekiyor. AK Parti tarafından, daha doğrusu Cumhur İttifakı tarafından yapılan mesnetsiz saldırılara hem göğüs germek hem de onları püskürtmek gibi bir zorunluluğumuz var. 


Diğer önemli konu, gelen kanun teklifleri. Her ne kadar grupta uzmanlarımız, danışmanlarımız bulunsa da konunun bizim tarafımızdan da geçmesi gerekiyor. Çünkü biz devletin şanını ve şerefini yüceltecek, milletin huzuruna, refahına ve mutluluğuna katkı sağlayacak kanun tekliflerine olumlu bakıyoruz. CHP olarak bir kanun teklifine iki temel sebeple karşı çıkarız. Birincisi, içinde milletin huzuruna, refahına ve mutluluğuna aykırı bir şey varsa; ikincisi, devletin şanına ve şerefine, yücelmesine engel olacak bir durum söz konusuysa karşı çıkarız. Adaletsiz ve eşitsiz teklifler geliyor. Kişiye özel, bir kişiye, bir aileye özel kanun teklifleri geliyor. Bunlara karşı tabii daha yüksek defans gösteriyoruz. Bir de Anayasa’nın ilk dört maddesinde ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerine ve kimi maddelerine aykırı hükümler içeren teklifler geliyor. Bütün bunları genel kurulda ciddi bir süzgeçten geçiriyoruz. TBMM içtüzüğünün bize verdiği imkânları kullanarak engelleyici bir tutum içerisinde de olabiliriz. Tekrar altını çizelim, ülke ve millet menfaatine gelen kanun tekliflerine yapıcı katkımızı koyar, kolaylaştırıcı ortamı hazırlarız. Nasıl yönetiyoruz? Milletvekillerimiz sorumluluk sahibi bir ruh hâli içerisinde. Yani parti ve grup disiplinine uyan bir grubumuz var. Özellikle 27. dönemde milletvekillerimizin fedakârlığı bağlamında hem meclis genel kurulu hem komisyon çalışmalarından hem de sahadaki çalışmalarından son derece memnunuz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da memnun. Tabii zaman zaman milletvekillerimiz kürsüyü sık kullanmak istiyor, ama kürsü bir tane, bizim konuşma zamanımız belli, çok sayıda milletvekilimiz var. Bazen onların tüm isteklerini yerine getiremiyoruz Ama yine de  bütün milletvekillerimizi de performansları ve alanları doğrultusunda hem genel kurulda konuşturuyoruz hem diğer komisyon çalışmalarında, basın toplantılarında onlardan yararlanıyoruz. Milletvekillerimizin saha çalışmaları daha çok genel merkezin işi gibi görünse de, görevlendirmeler genelde grubun bilgisi dahilinde. Bizlerin de bilgisi dahilinde. Bazen de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu direkt bizden görevlendirme ister. Anadolu’daki değişik iller için o görevlendirmeleri de yapıyoruz. Yönetme sorunumuz yok. Parti ve grup disiplini uyumu konusunda başarılı bir grubumuz var. Arada hedef gösteriliyoruz. Ben sosyal medyada bir gecede 27.000 küfüre maruz kaldığımı bilirim. Hakkımızda açılmış tazminat davalarını önemsemiyorum, ama ceza davaları ve bekleyen fezlekelerimiz var. Benim sanıyorum 6-7 tane, Özgür Bey’in ve Engin Bey’in de öyle. Bunlara alışkınız. Söylediğimiz sözün arkasında durmak konusunda tereddüt etmiyoruz. Kimi gerçekleri söylediğimiz için toplumdan, bizim parti tabanından ya da bazı kesimlerden küçük eleştiriler alıyoruz. Bu eleştirilere ilişkin görüşlerimizi anlattığımızda genellikle hak veriyorlar, ama kabul etmek lazım ki bir siyasetçinin toplumun yüzde yüzünü mutlu etmesi zaten hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu, parti içinde de böyledir. Söylediğiniz bir söze parti içinde büyük bir kesim olumlu bakarken küçük bir kesim o sözden dolayı sizi eleştirebilir, bunlara açığız. Yani AK Parti’den, Cumhur İttifakı’ndan gelen saldırılar bizi üzmez, incitmez; ama partiden bu tür saldırılar, hedef gösterme, eleştiri, hakaret geldiğinde doğal olarak inciniyor ve üzülüyoruz. Ben “en iyinin iyisi vardır” derim. Biz işimizi iyi yaptığımızı zannediyoruz. Şüphesiz, bizden daha iyi yapacak arkadaşlarımız hem grupta hem partide vardır, ama şu an için böyle denk geldi. Böyle şekillendi. Biz görevimizin başındayız.  TBMM’de, özellikle son 2021 bütçe görüşmelerine başta Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP grubunun damgasını vurduğunu bütün kamuoyu kabul ediyor. Bütçe görüşmelerinde sanki AK Parti muhalefet, CHP iktidar gibi bir durum söz konusu oldu. Bu da milletvekillerimizin hazırlıklı gelmeleri, bütçe konuşmalarına iyi hazırlanmaları, komisyon aşamasından başlayarak süreci sıkı tutmaları  partililerde ve parti kamuoyunda büyük bir memnuniyet yarattı. Hatta CHP’nin Aralık’ta meclisteki performansıyla birlikte oy oranının 4-5 puan arttığını gösteren anket verileri de elimizde. 


Biz grup başkan vekilleri olarak ağzımızdan çıkan her söze, “böyle bir soru genel başkana sorulsa nasıl bir cevap verirdi” diyerek yaklaşırız, içimizde muhakemesini yaparak söyleriz. Dolayısıyla söylediklerimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve partiyi de bağladığı için bin düşünüp bir laf ederiz. Buna rağmen yol kazası olmaz mı, olur. Kendi söylemlerimde bir yol kazası olmuşsa karşı taraftaki kim olursa olsun özür dilemesini bilirim. Bizim işimiz gerçekten zor. Stres var tabii. Şimdi meclis hastanesinden geldim. Size bağlandım. Milletvekiliyken şekerim, tansiyonum vs. normalde dört dörtlüktü. Şimdi bunların sorununu yaşıyorum. Neyse ki, tıp çok gelişti. Bizi ayakta tutuyorlar. Ama genel olarak iyiyiz. Bizim işimiz ve görevimiz, iktidarı oradan indirmek için TBMM’de, Anadolu’da ve sahada çaba göstermek. Bunu yaptığımızı zannediyoruz. Takdir önce örgütümüzün sonra kamuoyunun diye düşünüyorum.




İstanbul 3. bölge milletvekilisiniz. Bu yoğunluk içinde bölgenizle iletişiminiz nasıl oluyor? 


Engin Altay: Grup başkan vekillerinin sahada ve bölgelerinde çalışma imkânları kısıtlı. Nöbetçi olmasak da, birimiz  Ankara’ya yakın olmak zorunda. Çünkü genel kuruldaki nöbetçi arkadaş bir sağlık sorunu yaşarsa, nöbeti devralmak gibi bir durum var. Onun için örgütlerimiz, özellikle 3. bölgedeki örgütlerimiz bunu biliyor, anlayışla karşılıyor. Ben kendi sağlık sorunlarımdan kaynaklı olarak saha çalışması yapmıyorum. Covid süresince seçim bölgesine gidiyorum tabii. Pandemi süreci bir-iki ay içerisinde normale dönerse, bizi örgütlerimizde ve sahalarda daha sık görecekler. Biz görünen yüz olduğumuz için örgütler bizi görmek istiyor. Haklılar, onlara da hak veriyorum, anlayışla karşılıyorum. Hemen hemen her akşam televizyonlarda, haber bültenlerinde, basın toplantılarında ya da tartışma programlarında bizi görüyorlar. Mesajlarımızı medya, sosyal medya ve görsel medya yoluyla örgütlerimize veriyoruz. 


Üç dönem de Sinop milletvekilliği yaptınız. Memleketinizle iletişiminiz nasıl? Bu kadar uzun süre bölgenin milletvekili olunca herhalde sizi görmek istiyorlardır.


Engin Altay: Seviyorlar, sağ olsunlar. Ben de onları seviyorum, ama şimdi Sinop’ta CHP’den bir milletvekilimiz var. Arkadaşımız Sinop milletvekili olarak görevini yapıyor, Barış Karadeniz. Ben de onlar çağırdığında ve istediğinde giderim. Annem ve babam hâlâ Sinop’ta, Erfelek ilçesinde. Olabildiğince onları ziyaret ediyorum. Ben artık İstanbul milletvekiliyim. Sinop’taki siyasetten kendimi soyutladım. Arkadaşlara da “bu işe beni karıştırmayın diyorum”, ama dostluk ilişkileri, söylediğim kapsamda siyasi çalışmalar için bir de annem ve babam orada olunca bir ayağım Sinop’ta diyebiliriz tabii.


İstanbul neredeyse bir ülke. Özellikle son yerel seçimler neredeyse genel seçim havasında geçti. İstanbul milletvekili olmak nasıl bir şey? Hem grup başkan vekilisiniz hem İstanbul gibi bir büyük metropolün milletvekillerinden birisiniz. 


Engin Altay: Samimi olmak gerekirse, Anadolu milletvekilliği zordur. Yük bakımından etropol milletvekilliği daha kolaydır. Yani siyasi faaliyetten ziyade seçmen ilişkileri açısından İstanbul’daki seçmenler, partilileri ve milletvekillerini çok aramaz, çok talepkâr olmaz, zira dediğiniz gibi İstanbul bir ülke.  Ama Anadolu'da işler farklıdır. Anadolu'da vatandaş başı ağrısa, diş ağrısa arar. Bu bakımdan büyükşehir milletvekilliğinin böyle bir avantajı var gibi görülebilir. İstanbul’un da kendine has, büyüklüğünden kaynaklanan zorlu yanları var.  Bakın çok iddialı bir şey söylüyorum, sadece İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde sanayiciyi, küçük esnafı, orta ölçekli esnafı gezeceğim deseniz, üç ayda bitiremezsiniz. Ben bütün bir Sinop’u bir ayda bitirirdim. Ziyaret bakımından gezmedik, çalmadık kapı bırakmazdım. Bu büyüklüğün ve hacmin -tabii bir de İstanbul’un trafiğini işin içine kattığınızda- sıkıntısı olduğu kadar keyifli yanları da var. Geçenlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu ziyarete gittik. Metrolardan tramvaylara, raylı sistemlere kadar büyük projeleri yerinde gördük, iftihar ettik. İstanbul’un daha yaşanılır bir hâle gelmesi için kendini bu işe vakfetmiş bir belediye başkanımız var. Tabii merkezi hükümetin de yapacağı işler var. İstanbul’a hizmet noktasında Ankara’da merkezi yönetimle temaslarımızı, diyaloğumuzu ve girişimlerimizi sürdürüyoruz.


11 büyükşehir belediye başkanı başta olmak üzere il/ilçe/belde belediye başkanları tarih yazıyor. Önemli çalışmalar yapıyorlar ve hizmet veriyorlar. Onlarla iftihar ediyoruz Covid-19’la mücadelede devlet, belediyelerimiz kadar başarılı olamadı. Vatandaşlarımızda yerel yönetimlere yönelik güven ve ilgi oluştu. “CHP yapabilir”i belediyelerimiz üzerinden 83 milyona anlattık. Bu konuda belediye başkanlarımızın emekleri ve katkıları çok büyük. Bu yönüyle hepsine, hiç ayrım yapmadan teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum.



Önerilen Haberler