"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Hamdi Arpa: Sorunları çözebilecek yapı kooperatif örgütlenmesidir

  • 22 Şubat 2021


İSYÖN’nün çalışma alanları nedir, anlatır mısınız?


Hamdi Arpa: 1993 yılında İstanbul Valiliği’ne bağlı olarak kurulmuş olan ÖZİDAŞ İnşaat Restorasyon Madencilik San. Tic. Anonim Şirketi, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan değişiklik sonrası 2014 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanmıştır. 


Kumkapı su ürünleri halinin Marmaray çalışmaları kapsamında 2015 yılında Beylikdüzü/Gürpınar’a taşınması sonrası ÖZİDAŞ, su ürünleri halinin işletmeciliğini üstlenmiştir. Şirketin ismi 2016 yılında İSYÖN İstanbul Yönetim Yenileme A.Ş. olarak değiştirilmiştir.


İSYÖN, İBB’ye ait alanlarda kurban satış ve kesim faaliyetlerini organize etmekte, çeşitli özel ve kamu kurum ve kuruluşlarına su ürünleri satışı yapmakta, Tarihi Kadıköy Salı Pazarı ve Beşiktaş Ulus Pazarı’nın işletmeciliğini sürdürmektedir. İstanbul plajlarında cankurtaran hizmetleri de İSYÖN tarafından verilmektedir.


İBB’nin tarım ve gıda alanında ihtisas şirketi olmayı hedefleyen şirketimiz, bu doğrultuda 2021 yılında sera ortamında sebze fidesi üretimine de başlamıştır. Kemerburgaz’da İBB Katık Atık Sahası içinde bulunan sebze üretim serasının ısıtma ihtiyacı, atıklardan elde edilen enerjiden karşılanmaktadır. Serada İBB tarafından İstanbul’da çiftçilere dağıtılacak fidelerin yarısından fazlasının üretilmesi planlanmaktadır.  


Şirketimizin temel faaliyet alanını su ürünleriyle ilgili faaliyetler oluşturmaktadır. Şirketimiz tarafından işletilmekte olan 400 dekarlık alana kurulmuş olan Gürpınar Su Ürünleri Hali, Avrupa’nın en büyük su ürünleri halidir. 


İSYÖN, Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde ne tür faaliyetler sürdürüyor?


Hamdi Arpa: Gürpınar Su Ürünleri Hali mezat alanı; soğuk ve donmuş ürün muhafaza odaları, balıkçı limanı ve Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan onaylı su ürünleri işleme tesisiyle farklı su ürünleri faaliyetlerinin gerçekleşmesini mümkün kılan bütüncül bir yapıdadır. 


İstanbul’un ve Türkiye’nin her yerinden karayolu veya denizyoluyla gelen avcılık veya yetiştiricilik sayesinde elde edilmiş su ürünleri, Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde satışa sunulmaktadır. 9.000 metrekarelik mezat alanında her gece su ürünlerinin toptan satışı yapılmakta, Türkiye balık piyasası burada ortaya çıkan fiyatlara göre oluşmaktadır.


Hal kompleksinde 800’er tonluk donmuş ve taze ürün muhafaza depoları, 81 tonluk şoklama odaları, günlük 90 tonu deniz suyundan, 30 tonu tatlı sudan buz üretimi yapma kapasitesine sahip buz üretim üniteleri bulunmaktadır.




İstanbul’da kaç tane kooperatif bulunuyor? Bu kooperatiflerden tüm ürünler Gürpınar haline mi geliyor? Halin bu kadar uzağa taşınması, balıkçıların nakliye maliyetlerini artırıyor mu? Anadolu Yakası’nda bir hal projeniz var mı? Dünyadaki uygulamalar, ulaşılabilir ve orta/küçük üreticileri koruyan bir sisteme dönüyor. Sizce hangi uygulama daha etkili? Balıkçılar ve vatandaş açısından hangi uygulama avantajlı?

Hamdi Arpa: Türkiye’de 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında iç sularda veya denizlerde avcılık faaliyetinde bulunmak amacıyla kurulmuş, 30.000 ortağa sahip, 567 tane su ürünleri kooperatifi bulunmaktadır. Bu kapsamda İstanbul’da kurulmuş su ürünleri kooperatif sayısı 49’dur ve 4.000 ortağa sahiptir. Kooperatif ortaklarının avladıkları ürünleri kooperatifleri üzerinden pazara çıkarması gerekirken Türkiye’de bu yapı çalışmamaktadır. Kooperatifler aracılığıyla satışa sunulan ürün miktarı %2’den daha düşüktür. Su ürünlerinin %60’dan fazlası komisyoncular tarafından pazarlanmaktadır. Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde tedarikçi olarak satışa sunulacak ürünleri temin eden 104 komisyoncu bulunmaktadır. 


Türkiye’de su ürünleri alanında ve tarımın diğer alanlarındaki kooperatif yapısı, ortaklarının ürünlerini pazarlayacak ve değerlendirecek bir finansal güce ve örgütlenme yapısına ulaşmadığı sürece kooperatiflerin tarımsal pazarlamada etkin rol alması mümkün görülmemektedir. 


Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde satışa sunulan ürün miktarı, avcılık miktarına bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte yıllık 50.000 ton civarındadır. Bu miktar Türkiye su ürünleri üretiminin %8’lik-%10’luk bir kısmına denk gelmektedir. 


Gürpınar Su Ürünleri Hali’nin bulunduğu konum ve şehir merkezine olan uzaklığı, İstanbul trafiği dikkate alındığında önemli bir sorundur. Ancak buna rağmen tesisin daha uygun bir lokasyona taşınması -çok büyük bir maliyetle yapılmış olması nedeniyle- gündemde değildir. 


Mevcut yerin seçilmesinde su ürünleri halinin deniz kenarında olması gerektiği yaklaşımının benimsenmesi önemli bir etkendir. Ancak Gürpınar’a gelen ürünlerin %10’luk-%15’lik kısmı denizyoluyla gelmektedir. Denizyoluyla gelen ürünler, Marmara Denizi’nde hale yakın bölgelerde avlanan ürünlerdir. Avlanan ürünlerin denizyoluyla ulaştırılmasında -karayoluyla ulaştırılmasına nazaran- daha uzun süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Buna bir de çalışanların dinlenme süresi ve av bölgesine geri dönüş süresi eklendiğinde denizyoluyla ürün aktarımının çok cazip olmadığı açıktır. Bu nedenle Türkiye’de birkaç küçük merkezdekiler hariç olmak üzere İzmir, Samsun, Bursa’daki su ürünleri halleriyle dünyanın birçok ülkesindeki su ürünleri halleri denizden uzak ve karayoluyla ulaşımın daha kolay yapılabildiği merkezlerde kurulmuştur.


Anadolu Yakası’nda inşa aşamasında olan sebze-meyve hali projesi bulunuyor. Bu projenin bir parçası olarak su ürünleri haline de yer verilmiş. Ancak projenin hayata geçirilmesi için büyük bir finansal kaynağa ihtiyaç duyuluyor. İstanbul’un öncelikli başka ihtiyaçları nedeniyle yakın bir zamanda bu projenin gerçekleşmesi beklenmiyor. 


Küçük balıkçıların ürünlerini oldukları yerde pazarladıkları bazı uygulamalar bulunuyor. Ancak küçük balıkçıların yeterli miktar ve çeşitte ürünlerinin olmaması, kooperatiflerine ve kooperatifçiliğe inanmamaları, kooperatif vasıtasıyla ürünlerini sattıklarında kooperatife verecekleri küçük rüsumları önemsemeleri gibi nedenlerle bu uygulamalar çok fazla yaygınlaşamıyor. Başlangıçta kendi ortağının ürününü satmak üzere yola çıkan pek çok kooperatifin yapısı bir süre sonra ortağının ürününü değil, halden aldığı ürünü satan bir yapıya dönüşüyor. 


İstanbullu üreticilerin kendi yetiştirdiği ürünleri pazarlamaları için Kadıköy Salı Pazarı’nda üretici ve kooperatif pazarı açtık. Aynı pazarın bir benzerini bu yıl Avrupa Yakası’nda da açacağız. Bu pazarlarda su ürünleri kooperatiflerinin ürünlerini tüketicilere satma imkânı bulunuyor. Ancak kooperatif yapısı çalışmadığı için kooperatiflerin elinde ortaklarına ait satışa sunacakları ürünler bulunmuyor. Az miktarda bulunan ürün de olduğu yerde satılabiliyor. Az miktardaki ürünün üretici pazarlarına götürülmesi ve satılması, birim başına düşen maliyetin artması nedeniyle cazip gelmiyor.


Balıkçıların halde aracılara ödedikleri komisyon neye göre belirleniyor, bu oran nedir? Orta ve küçük balıkçıları koruyucu önlemler nelerdir?


Hamdi Arpa: Türkiye’de denizlerde ticari amaçlı avcılık faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat tezkeresi verilmiş 15.000 civarında balıkçı gemisi bulunuyor. Bu gemilerin yaklaşık %10’u endüstriyel avcılık olarak isimlendirdiğimiz gırgır ve trol ağlarıyla avcılık faaliyetinde bulunabilen on iki metreden büyük gemiler. Denizlerden avlanan su ürünlerinin %90’nını geçen kısmı bu balıkçı gemileri tarafından elde ediliyor. Gürpınar Su Ürünleri Hali, 2015 yılı Eylül ayında faaliyete geçti. 2020 yılına kadar olan beş yıllık dönemde halde satışa sunulan ürünlerin %81’ni hamsi, istavrit, palamut, mezgit, sardalya, levrek ve çipura oluşturuyor. Türkiye’nin toplam üretimi dikkate alındığında bu türlerden palamut, istavrit ve sardalyanın çok küçük bir kısmı on iki metreden küçük balıkçı gemileri tarafından avlanabilmektedir. Levreğin ve çipuranın çok büyük kısmı ise, yetiştiricilik yoluyla elde edilmektedir. Bu durum dikkate alındığında su ürünleri haline orta ve küçük balıkçılardan gelen ürün miktarı çok düşük düzeydedir. Fazlaca sayıda olmalarına karşın avladıkları ürün miktarı az olan küçük balıkçıların avladıkları ürünleri tek başlarına hale göndermelerinde ya da kendileri gibi meslektaşlarıyla bir araya gelerek göndermelerinde büyük güçlükler bulunmaktadır. Küçük balıkçılar ürünlerini pazarlamada yaşadıkları bu sorunu ürünlerini avladıkları yerde veya doğrudan satışa sunarak, oradaki komisyoncu ya da esnafa satarak çözebilmektedir. Fazla miktarda ürün avlayan gırgır ve trol gemileri ise, avladıkları ürün miktarı nakledilebilecek seviyede olduğu için hale göndermekte zorluk çekmemektedir. 


Su ürünlerinin pazarlanmasında karşımıza çıkan yaygın bir uygulama da komisyoncuların sezon öncesi ürün alacağı balıkçı gemilerini avans vermek suretiyle kendisine bağlamasıdır. Komisyoncuya borçlu olan balıkçı bu nedenle ürününü avans aldığı balıkçıya göndermek zorunda kalmaktadır.


Türkiye’nin geneline bakıldığında su ürünleri sektöründe komisyoncuların aldığı komisyon oranının %15’e kadar çıkabildiği görülmektedir. 5957 sayılı kanunun beşinci maddesinin beşinci fıkrasında, “Komisyoncuların satış bedeli üzerinden alacakları komisyon oranı %8’i aşmamak üzere taraflarca serbestçe tespit edilir” hükmü yer almaktadır.  Aynı kanunun dördüncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise, “Bakanlıkça, piyasada yeterli arz ve talep derinliği bulunduğu belirlenen diğer mallar hakkında da bu kanun hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir. Su ürünlerinin “piyasada yeterli arz ve talep derinliği bulunan” mallar kapsamına alınmasıyla ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle, mevzuat boşluğunun giderilerek ilgili yönetmeliğin çıkarılması gerekmektedir. Bu düzenlemeler yapılmadan komisyoncuların aldıkları komisyon oranıyla ilgili bir sınırlama yapılması mümkün değildir.


Balıkçılar, finansal gücü olan, ürün pazarlamasını yapacak veya ürün fiyatlarındaki dalgalanmaları en aza indirecek müdahale araçlarına sahip olmadıkları sürece komisyonculara bağımlı olmaya devam edecektir. Bu yapıyı değiştirebilecek, pazarlamaya ilişkin sorunları çözebilecek yapı ise, kooperatif örgütlenmesidir. Ancak Türkiye’de kooperatif yapısı bugüne kadar beklenen şekilde çalışmadığı için üreticilerin güvenini kazanamamıştır. Öncelikle üreticilerin güvenini kazanacak, yöneticilerin keyfi tutumlarından uzak, birlikte olmanın avantajını yaşatacak demokratik bir kooperatif örgütlenmesinin hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır. Bu başarılamadığı sürece küçük balıkçıların pazarlama sorununun çözülmesi, tedarik zincirinde aracıların etkisinin azaltılması veya kaldırılması mümkün olamayacaktır.



Balıkların küçük avlanması bugünlerde yine gündemde. Bu konunun denetlenme yeri balık halleri midir? Siz nasıl önlemler alıyorsunuz?


Hamdi Arpa: Su ürünleri avcılığına yönelik yasak, sınırlama ve sorumluluklar 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı’nca belirlenmektedir. Bu kapsamda avlanacak su ürünleri için avlanabilir asgari boy uzunluğu başta olmak üzere avlanma zamanı, avlanma araçlarının özellikleri, avlanma bölgeleri gibi konularda usuller ve esaslar belirlenmektedir. Avcılığa ilişkin kontroller, denizlerde veya iç sularda avcılık ânından başlayarak avın karaya çıkarıldığı yer, avlanan ürünlerin nakli ve tüketiciye satışına kadar olan süreç boyunca devam etmektedir. 1380 sayılı kanunun su ürünleri kontrolüyle ilgili yetki verdiği kurum ve kişiler; Tarım ve Orman Bakanlığı, Sahil Güvenlik ve Jandarma teşkilatı mensuplarıdır.


Su ürünleri kontrollerinin etkili olabilmesi için kontrol ve denetimlerin -öncelikle avcılık sırasında- sürecin tüm aşamalarında eksiksiz bir şekilde yapılması gerekmektedir. Su ürünlerinin toptan satışının yapıldığı haller de kontrollerin yapılması gereken önemli merkezlerdir. 


Gürpınar Su Ürünleri Hali’ni işleten şirketimizin su ürünleri kontrolü yapmasına ilişkin kanunen verilmiş yetkisi ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle şirketimiz tarafından hale gelen veya satışa sunulan ürünlere yönelik bir kontrol yapılamamaktadır. Su ürünleri halindeki kontroller 1380 sayılı kanunun yetki verdiği kurum personelince yapılmaktadır.

 

Balıkçıların durumu da çiftçiler gibi. Asıl büyük emeği veren balıkçılar az kazanırken aracıların fahiş kazançları ve hal mevzuatının düzenlenmesi gereken konuları nasıl ele alınmalı? Tedbirler neler olmalı?


Hamdi Arpa: 2010 yılında “5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. 5957 sayılı kanunla su ürünleri halleriyle ilgili düzenlemeleri içeren Su Ürünleri Toptan ve Perakende Satış Yerleri Hakkında Yönetmeliğin dayanak maddesi olan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nun 26. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. 


Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca 5957 sayılı kanun kapsamında 2012 yılında Sebze ve Meyve Ticareti ve Toptancı Halleri Hakkında Yönetmelik çıkarılmış olmasına karşın Su Ürünleri Ticareti ve Hali Yönetmeliği adıyla başlatılan mevzuat çalışması sonuçlandırılamamıştır. Bu nedenle öncelikle Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’yla Tarım ve Orman Bakanlığı’nın su ürünleri halleriyle ilgili mevzuat çalışmasını tamamlaması, uygulamadaki yasal boşluğu ortadan kaldırması gerekmektedir. 


Su ürünleri sektörü ve genel olarak tarım sektörü çok sayıda küçük üreticiden oluşmaktadır. Bu üreticilerin piyasa koşullarında kârlı ve rekabet edebilir bir üretim faaliyetinde bulunmak ve ürünlerini en iyi şekilde pazarlayabilmek için bir araya gelmeye, güç birliği oluşturmaya ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri tek yapı, kooperatif örgütlenmesidir. Kooperatif örgütlenmesi, üreticilerin ürünlerini aracılar vasıtasıyla pazarlama sorunlarını gidererek üretim ve tüketim arasındaki fiyat farkını da ortadan kaldıracaktır.


 



Önerilen Haberler