"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Oktay Çaparoğlu: Yalnız ve çaresiz hissetmeyelim, hissettirmeyelim

  • 22 Mart 2021

Oktay Çaparoğlu

İzmir Müzisyenler Derneği Başkanı



Önce İzmir Müzisyenler Derneği’ni tanıyalım. Sonra da pandemi sürecinde üyelerinizle iletişiminizi ve yaşadığınız sıkıntıları konuşalım. 


Oktay Çaparoğlu: İzmir Müzisyenler Derneği 2012 yılında kuruldu. Kuruluşta iki temel amacımız vardı. İlki, müzisyenler arası bilgi paylaşımı, dayanışma ve haklarımızı savunmak üzerine bir zemin oluşturmaktı. İkinci temel amacımız da “Hayatı müzikle güzelleştireceğiz”di. Müziğin toplumsal etkinliğini artırmayı,  müziğin iyileştirici gücünü hayata yansıtarak toplumsallaşma sürecine girmeyi hedef edindik. Özellikle 12 Eylül’den sonra toplumda duygudan, nezaketten, incelikten, anlayıştan, bilimden, sanattan, felsefeden yoksunluğun verdiği bir ruhsal kırılma yaşandı. Derneğimizin ilk kuruluş şenliği “Termik Santrallere Karşı Müzisyenler Doğayı Savunuyor” etkinliğiydi. Doğadan ve yaşamdan yana bir anlayışla toplumdaki engellilerle, kadınlarla, mültecilerle, hastanede kalan çocuklarla, cezaevindeki çocuklarla ve kadınlarla başta olmak üzere toplumun ötekileştirilen tüm kesimleriyle ortak bir köprü kurmak, sosyal duyarlılık ve farkındalık yaratmak için yola çıktık. Çünkü müziğin olduğu yerde bütün yapay ayrımlar ortadan kalkar. İnsanlar müziğin, ezginin ve ritmin coşkusuyla, hüznüyle, yarattığı duyguyla daha içsel ve daha evrensel boyutta ortaklaşırlar. Kurulduğumuz günden beri bunu hayata yansıtmaya çalışıyoruz. 


Pandemi sürecine gelince, aslında müzisyenler için her zaman pandemi. Biliyorsunuz, ülkemizde sanat sadece bir eğlence aracı olarak algılanıyor. Diyelim ki deprem oldu, şehit haberleri geldi, hemen müzik susturulur. Futbol devam eder, üretim devam eder, hayat akar, ama müzik susar. Sanki müzik sadece eğlenmeye yarayan bir tüketim aracı gibi. Hâlbuki en temel besin kaynaklarımızdan bir tanesi. O yüzden müzisyenler mesleki ve sanatsal anlamda yoksun bırakılan, geçimlerini sağlamakta sıkıntı yaşayan bir kesim. 


Bizler büyük oranda kayıtdışı çalışıyoruz. Kayıtdışı çalışmanın getirdiği bir yük olarak da sosyal güvencemiz yok. Bu dönemde işsizlik ödeneği alındı, ama müzisyenler kayıt altında olmadığı için bundan faydalanamadı. Bu tarz sıkıntılarımız var. Anayasada “devlet sanatı ve sanatçıyı korur” dendiği hâlde Türkiye’de bu konuda yeterli ve olumlu yönde adım yok. Diğer taraftan, şu an hükümet insanların yaşam tarzlarına müdahale konusunda çok kararlı bir şekilde ilerliyor. Sadece alkolle özdeşleştirilip alkollü mekânları içeren birçok yasak ve kısıtlama getirildi. Bizler Elazığ depremi, İdlip saldırısı başta olmak üzere bir yıldır işsiziz. Pandemi Mart ortası gibi başladı, ama biz Aralık, Ocak, Şubat’tan başlayarak bir yılı aşkın süredir işsiziz. Evimize ekmek götüremiyoruz ve bu süreçte sesimizi kimse duymadı. 


Biz dernek olarak Nisan ayından başlayarak İzmir’de sekiz yüzden fazla müzisyeni tek tek aradık. Ne yaptık? Birden beşe kadar acil ihtiyaç durumu olanlar vardı. Aralarında öğretmen, konservatuvar mezunu ya da eğitim verip online para kazanma şansı olan var, ama büyük çoğunluğun böyle bir şansı da yok. Onları tespit ettik. Derneğimizin dayanışma ağı vesilesiyle sınırlı da olsa kira ve erzak desteği sağladık. Çok da yeterli olmayan düzeyde sağladık. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden rica ettik. Hazırladığımız listelere ikişer defa erzak ve hijyen paketi desteği verildi. 500-600 müzisyene arka arkaya. O çalışmalarımız devam ediyor. 

Son süreçte de Kültür Bakanlığı’yla Türkiye çapında 23 tane meslek odası, MÜYAP, MESEM, meslek birlikleri, federasyonlar ve bazı dernekler -derneğimizin de içinde olduğu- bir araya geldi, bakanlığı aylar boyu süren görüşmelerimizde ikna edebildik. Şu an 35.000 müzisyene dört ay boyunca 1.000’er TL destek kararı çıktı. Ama bunlar yeterli değil. Bizler bir an önce mesleki anlamda tanınmayı, haklarımızın sosyal güvence altına alınmasını, pandemi ve benzer koşullarda sosyal devlet ilkesinin gereği olarak sanatçıların ve bizim gibi olan tüm kayıtdışı çalışan insanların kayıt altına alınmasını, temel haklarının korunmasını talep ediyoruz. Bu dönem çalışmalarımız daha çok bu yönde. 


Türkiye’de sizin gibi kayıtdışı olup günlük çalışmalarının karşılığıyla yaşayan ne kadar insandan söz ediliyor? 


Oktay Çaparoğlu: Müzisyenlik kapsam olarak çok geniş. Bunun içine tonmaister da, sahne düzenleyen kişiler de girer. 350-400.000 civarında bir sayıdan bahsediliyor. Onun dışında evinizde amatör olarak müzikle uğraşıyorsunuz. Bu dönem çok fazla insan amatör olarak müzikle uğraştığı hâlde sokak müziği yapmaya başladı. Sonuçta işsiz, ek gelire ihtiyacı var. Sayı fazlasıyla arttı. Biz pandemi sürecinde birçok platform kurduk. İMD’nin içinde olduğu Türkiye Müzik ve Sahne Emekçileri Platformu kuruldu. Birçok dernek bir araya gelip federasyon hâline dönüştü, biz de dahil olduk. Türkiye Esnaf Platformu diye bir oluşum var. Mesela biz 1 Mart’ta Türkiye’de yedi ilde eylem yaptık. Pandemi sürecinin bedelini sadece biz ödemek istemiyoruz, gerekli önlemler alınsın diye. Turizm işçileri, otel, lokanta, eğlence sektörü çalışanları, işçileri ve esnaf dernekleri ile birlikte yedi ilde eylemimiz oldu. Çok güzel ses getirdi. Medya ilgi gösterdi.


Kayıtdışı çalışmanın neticesinde çok fazla istatistiki veri elde edemiyoruz. Anadolu’da -Kırşehir, Nevşehir, Niğde, İç Anadolu- düğünlere giden abdallar var. Onlara çok daha zor. Onların çoğu sosyal medya kullanmıyor. Telefonla ulaşamıyorsunuz. Burada aslında devlete görev düşüyor. Devletin bununla ilgili karar alması, SGK’ların ve Kültür Turizm İlçe Müdürlükleri’nin çalışma yapması gerekiyor, biz bununla ilgili de görüşüyoruz. En azından bir veri tabanı oluşturulsun. Ne yapılabilir? Biz diyoruz ki, kolaylaştırıcı bir şekilde sigorta ve sözleşmeli çalışmayla ilgili bir yasal düzenleme yapılsın. Mesela şu an evde çalışanlar için var. Evinde üretim yaptığı zaman kısmi sigortadan faydalanabiliyor. Çünkü onun çalışma süresi yok. Diyelim ki, günde sekiz saat çalışmıyor. Diyor ki, sen aylık yirmi gün gibi prim öde, bu da aylık 300-400 TL’ye geliyor, biz üstünü tamamlayalım. Sen hem emeklilik hem sağlık hakkından faydalanan. Müzisyenlere de 2012 yılında benzeri bir yasa çıktı, ama şu an uygulanır durumda değil. Bunun kolaylaştırılmasını istiyoruz. Bir de şu sıkıntı var. Müzisyenler müzikten uzak kalmanın verdiği psikolojik buhran da yaşıyor. Sonuçta müzik bizim ruhumuzu besliyor. Sahnede olmak, müzik icra etmek, o coşkuyu, mutluluğu paylaşmak önemli. Bundan uzak kalmanın getirdiği sosyal ve psikolojik baskıyla karşı karşıyayız. Geliriniz yok. Günlük kazanıp günlük yediğimiz bir ortamdaydık, birikimimiz yok. Başka insanların desteğine muhtaç durumda kalmanın psikolojik baskısının yanı sıra müzikten de uzakta kalmak birçok arkadaşımızı intihara sürükledi. Müziksen’in verisine göre, yüzün üzerinde intihar var. İzmir’de sadece dört tane intihar var. Mesela Mehmet Mert arkadaşımız dernek üyesiydi, dayanışma sürecinde ve örgütlememizin başında yer alan bir arkadaşımızdı. İnsan işsiz olduğu zaman hem geçmiş travmalar nüksediyor hem geçim sıkıntısı stresiyle olumsuz durumlar katlanıyor. Bununla baş etmek mümkün olmayabilir. Yani devletin bir an önce bu konuda gerekli önlemler almasını, mekânların açılmasını, müziğin eski hâline gelmesini talep ediyoruz. Elbette pandemi zor bir süreç. Herkesin hayatını etkiledi. Sadece bizleri değil. Ama bunu elbirliğiyle bilinçli bir şekilde aşabiliriz. Sadece yasaklarla aşılamaz. Kongreler, açılışlar yapılırken bulaşmayan virüs biz sahne yaptığımızda da bulaşmayacaktır. Yeter ki, önlemleri doğru alalım. Biraz da güvenelim mekânlara ve müzisyenlere. 


Müzisyenler online olarak müziklerini icra etti. Siz bu sürece katıldınız mı?


Oktay Çaparoğlu: Biz doğrudan katılmasak bile örgütlenme sürecinde yer aldık. Müzisyenlerimizi bilgilendirdik. TOPSAV’ın İstanbul’da benzer bir çalışması oldu. Türkiye çapında müzisyenlere destekte bulunuldu. Oradan elde edilen gelirle erzak ya da alışveriş kartı yollandı. Biz bu süreçte benzer bir şey düşünüyoruz. Büyükşehir belediyesi geçen yıl yaklaşık 400 müzisyenle Fuar Açıkhava’da konserler yaptı. Orada müzisyenlere kişi başı 500 TL destek verildi. Önümüzdeki süreçte yine 500 müzisyene 1.000’er TL destek verilecek. Bu tarz bir çalışma var. Artık dernek sayfamızda dijital konserler planlıyoruz. Bu konuda hem halkımızdan katkıda bulunmak isteyenler hem de durumu biraz daha iyi olan müzisyenler destek olacak. Doğrudan o müzisyenlerin konserini verdiği, kendi IBAN numarasını paylaştığı ve gelirin doğrudan o müzisyene gideceği şekilde bir organizasyon. Biz sadece aracı olacağız. Gelir kısmına karışmayacağız, doğrudan kendisine aktarılacak. Bununla alakalı yasal bir sıkıntı var, çözünce başlayacağız. Artık insanlar bu konuda daha duyarlı. En son Mert arkadaşımızın paylaşımını yaptığımızda 300.000’den fazla insan dernek sayfasına aktif bir şekilde yorum yazdı, mesaj attı. Ellerinden geleni yapmak için mesajlar gönderdi insanlar, güzel bir duyarlılık oluştu. Keşke o acılar yaşanmadan bunu sağlayabilseydik. Ama işte buna vesile oldu. Bir şey diyemiyoruz. Özetle dijital konserler bu süreçte bilet satışı açısından yeni bir yaklaşım olacak, ama anlamlı da olacak.



Günlük hayatın içinde mekânda ve bölgede sorunlarla birinci dereceden yerel yönetimler muhatap oluyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle ya da bulunduğunuz ilçelerin belediyeleriyle nasıl işbirlikleriniz oluyor? 


Oktay Çaparoğlu: Roman müzisyenlerin çabaları birçok kapıyı açtı. Romanların şöyle bir özelliği var: Israrlı ve inatçılar. Hem Kültür Bakanlığı hem de yerel yönetimler önce Romanlar için çalışma yürüttü. Bu aslında onların biraz da yasal hakları. Biliyorsunuz Romanlar uluslararası koruma altında. Birleşmiş Milletlere bağlı ElRom adında uluslararası bir kurum var, bu süreçte dijital konserler ve açıkhava konserleri şeklinde bir çalışma yürütüldü. Seyircisizdi, ama kayıt altına alınıp bir şekilde belediye sayfasından yayınlandı. Bizler şu âna kadar Konak, Karabağlar, Karşıyaka ve Çiğli Belediyeleri’nden destek alabildik. Erzak desteği şeklinde destek alabildik. Büyükşehir belediyesinden iki türlü destek alıyoruz. Hemşeri İletişim Merkezi’ne birer İzmirli olarak başvuran müzisyen arkadaşlarımıza ihtiyaç durumlarına göre verilen kira ve fatura desteği gibi. 


Psikolojik destek söz konusu mu?


Oktay Çaparoğlu: Derneğimiz içerisinde sosyal hizmetlerde çalışan ya da kurumlarda bulunan dostlarımız var, onlar bu konuda gönüllü arkadaşlar ayarladı. İkna edebildiğimiz bazı müzisyenler de var. Beşi, altıyı geçmiyor henüz. Bir şekilde direniyorlar. İşin profesyonel boyuta taşınması yalnız olmadığını, yerel yönetimlerin ve devletin sahiplendiğini görmesi açısından bile çok değerli. Biz aradık, sorduk, o bile iyi geldi dediler. Birisinin arayıp hâlini sorması, on dakikalık sohbet bile onlara iyi geldi. Toplumun buna ihtiyacı var. Tüm toplumun şu an terapiye ihtiyacı var. O da ayrı konu. Hem sosyal hem ekonomik anlamda desteklenmesini talep ediyoruz, belediyelerle görüşüyoruz. Maalesef çok fazla talep olduğu için sıraya koymak zorundalar. Hepsini aynı anda yürütemeyebiliyorlar. İmkânlar ve bütçe sınırlı. Halktan alınan kaynakları halka yansıtma anlamında kullanmaya çalışıyorlar. Sağ olsunlar. O anlamda İzmir güzel sınav verdi. Mesela büyükşehir belediyesi erzak desteği verdi, aynı müzisyene bulunduğu ilçedeki belediye de destek verdi. Kapısının çalınması bile destek. Çok fazla müzisyen meslek değiştirdi. Geçici veya kalıcı olarak tarım sektörüne ve inşaata yönelen var, kuryelik yapan var, online satış yapan var. Online dersler çok doyurucu ama sürekliliği olmayabiliyor. Orası daha yetkin olan müzisyenlerin daha fazla süreklilik sağlayabildiği bir alan. Yerel yönetimler artık kendileri bizi arıyor, defalarca ziyaret ettiler, bizler de mecliste sesimizin duyurulması için siyasi partileri dolaşıyoruz. En son Müzik-Sen Başkanı İpek Koçyiğit meclis grubunda konuşma yaptı. Sorunlarımızı aktardı. Bizler CHP ve HDP’yle, bir-iki partiyle daha görüşeceğiz. Bu çabalarımız hükümetin biraz daha hassas davranmasının önünü açacaktır diye düşünüyoruz. 


Sizce bu yapılanlar dışında yerel yönetimler müzisyenlere destek anlamında nasıl bir kolaylık sunabilir?


Oktay Çaparoğlu: Şu süreçte sokak performansları sergilenebilir. Bu çok fazla salgınla alakalı değil. Biz geçen sene gezici otobüslerle müzik yapmıştık. Yedi ilçede yapıldı. Otobüsün üstünde iki tane müzik grubu geziyor ve gün boyu dönüşümlü müzik yapıyorlar. Bu şekilde satın alma yapılabilir. Çok fazla müzisyen bundan faydalanabilir. Belediye belli özel günlerde ve etkinlerde dijital olarak konser satın alımı yapabilir. Bu şekilde bir destek bekliyoruz. Zaten erzak konusunda gerekeni layıkıyla yapıyorlar. Sanatçıların bir araya gelmesini sağlayabilirler, sorunların ifade edilebileceği bir toplantı yararlı olabilir. Gerek kurumların gerek sanatçıların bir araya gelip konuşabildiği bir toplantı. Bu en azından olumlu anlamda sosyal-psikolojik çözülme sağlayabilir. Yine psikolojik destek de bekliyoruz. Bununla alakalı sosyal hizmetlerde ve belediyelerde çalışan arkadaşlarımız sorumluluk aldı. Önümüzdeki hafta Tunç Soyer’le bir görüşme olacak. Bu tarz beklentilerimiz var. Maalesef devlet toplumu ve halkı önceleyecek bir profile sahip değil, yıllardır böyle. Bunu değiştirecek olan, bizim örgütlülüğümüzdür. Ancak örgütlü toplumlar taleplerini ifade edip kazanım elde edebilir. Kültür Bakanlığı’ndan elde edilen kazanım bile sekiz-dokuz aylık bir çalışmanın ve örgütlü tavrın ürünü. O bile yeter. Bir nefes ve bir soluk. Örgütlenmemiz gerekiyor. Kurumlarımıza sahip çıkalım ve hesap soralım. Yan yana durmamız gerekiyor. Çevremizde psikolojik anlamda sorun ve sıkıntı yaşayan, maddi sıkıntı içinde olan varsa İMD ve ilgili kurumlarla iletişim kuralım. Yalnız ve çaresiz hissetmeyelim, hissettirmeyelim. Bunun için çalışıyoruz.


Önerilen Haberler