"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Doç. Dr. Betül Duman Bay: Kentsel dönüşüme dair paradigmayı değiştirmemiz gerekiyor

  • 29 Mart 2021

Doç. Dr. Betül Duman Bay

Yıldız Teknik Üniversitesi 

Sosyoloji




Yaşlılar için tanıdık çevre çok önemli bir faktör. Kentsel dönüşümden yaşlılar nasıl etkileniyor? Yaşlı nüfusun da olduğu yerlerde ve buralardaki dönüşümlerde yaşlıyı dikkate alan çözümler ne olmalı? 


Betül Duman Bay: Bu konuda TÜBİTAK projesi çalıştık. İstanbul örneklemi üzerinden kentsel dönüşümün yaşlılar üzerine etkisini araştırdık. Oradaki bulgularımızı anlatmak isterim.  En genel anlamda yaşlılar dönüşüm uygulamalarından en fazla etkilenen, en kırılgan gruplardan birini oluşturuyor. Kentsel dönüşümün yaşlılar üzerine etkisini irdeleyen çalışmaların genellikle yaşlıların yaşamlarını iyileştirici etkileri üzerine odaklandığını görüyoruz. Elbette kentsel dönüşümün yaşlıların yaşamları üzerinde iyileştirici ve  olumlu etkileri var, fakat olumsuz etkileri de var. Yani bu iki tarafı da birden görmek gerekiyor. 


Yaşlılar kendi yaşlarıyla, bedenleriyle ilişkili olarak ihtiyaç duydukları donanımlara sahip olmayan konutlarının yenilenmesinden, konut çevresinde yürüme kolaylığı sağlanmasından, asansör imkânı getirilmesinden ya da bulundukları sokakların mahallelerin güvenliklerinin sağlanmasından,  eksik olan hizmetlerin getirilmesinden, bu tür konutlardan ve çevresine dair iyileştirmelerden oldukça olumlu etkileniyorlar. Ayrıca bu iyileşmeye paralel bir şekilde gelen konut ve emlak değerinin artmasından da olumlu bir şekilde etkileniyorlar. Ama öte yandan, mahalledeki ve konut çevresindeki değişimlerin yarattığı olumsuz sonuçları da deneyimliyorlar. Özellikle yer duygusu ve mahalle aidiyeti konusunda ciddi sorunlar yaşayabiliyor, sosyal ağlarını kaybedebiliyor, yalnızlaşmaya ve dışlanmaya maruz kalabiliyorlar. Bunlar da tabii kentsel dönüşümün olumsuz sonuçları olarak öne çıkıyor. Öncelikle bunu söylemek isterim. İkinci olarak da şunu söylemek isterim: Kentsel dönüşümden etkilenmeleri bakımından yaşlıları da türdeş bir grup olarak düşünmemek lazım. Yaşlıların içerisinde de gelir, sosyal statü, kültürel/ekonomik sermaye ve yaş farklılaşmaları söz konusu. Yani biz 65 yaş üstü diye alıyoruz yaşlıları ama onun içerisinde ileri yaşlı, genç yaşlı gibi ayrı kategoriler de var. Cinsiyet bakımından farklılaşmalar söz konusu. Dolayısıyla kentsel dönüşüm etkilerinin de bu farklılaşmalarla birlikte değiştiğini söylemek isterim. 


Yer değiştirmeye bağlı olarak önemli bir farklılaşma gelişiyor. Kimi yaşlılar yıkım dolayısıyla mahallesinden ve evinden ayrılıp taşınmak zorunda kalıyor. Kimi aynı mahallede komşularıyla aynı sosyal çevrede yaşamaya devam edebiliyor. Bu ayrım mesela literatürde çok nadiren rastladığımız bir ayrım ama bizim araştırmamızda özellikle yerinden edilmiş olan yaşlılarla yerinde dönüşüme uğramış yaşlılar arasında önemli bir farklılaşmanın oluştuğunu söylemek lazım. İstanbul,  kentsel dönüşümün en yoğun yaşandığı metropol olmanın yanında yaşlıların oranı bakımından da önemli bir metropol. Türkiye’de yaşlı nüfusun oranı %9.1. İstanbul’da da yaşlıların oranı %6.7 civarında. Toplam yaşlı nüfus içerisinde İstanbul’un payı %14.3. Yani toplam yaşlı nüfus içerisindeki payının da yüksek olduğunu görebiliyoruz. O yüzden İstanbul’daki sonuçların kıymetli olduğunu düşünüyorum. 


Kentteki dönüşüm alanları farklılık arz ettiği için yaşlıların deneyimleri de farklılaşıyor. Bir, kamunun alan ilan ederek başlattığı devlet odaklı dönüşüm diyebileceğimiz dönüşümler var, bir de bireysel kararların sonucu yaşanan dönüşümler var. Orada sonuçta müteahhitle mülk sahipleri pazarlık yapmak suretiyle o yapıyı dönüştürüyorlar. Bu ikinci gruptaki yaşlılar bakımından olumsuz sonuçlar pek fazla yaşanmıyor. Daha çok olumlu sonuçlarıyla muhataplar. Çünkü yerinde dönüşüm yapıyorlar, mahalle ve konut çevresi bu anlamıyla fazlaca değişmemiş oluyor. Onlar o mahalleye ilave nüfuslar gelmesi hâlinde bu durumdan rahatsız olabiliyorlar. Yerinde dönüşüm yaşayan yaşlıların karşılaştıkları problemlerin daha sınırlı olduğunu söylemek isterim. Esas problem, kamu merkezli yapılan dönüşümlerde ortaya çıkıyor diyebilirim. Üçüncü bir dönüşüm de karma model şeklinde. Yani Fikirtepe’de olduğu gibi. Alanı kamu tayin ediyor, belirliyor ve bunun altında müteahhitlerle mülk sahipleri pazarlık sürecini yaşıyor. Bu iki grup biraz problemli. Olumsuz sonuçları bakımından bu iki

Grubu özellikle ele almak gerektiğini söyleyeyim. 


Bizim yaptığımız bu araştırmada özellikle yaşlılar bakımından yerinden olma meselesine ilişkin iki gelişmenin olduğunu gördük. Bunlardan bir tanesi, eğitimli ve geliri olan yaşlı grubu bu kentsel dönüşüm sırasında -biliyorsunuz bir kira yardımı var yasada- kira yardımından yararlanıyor. Bu bir yıllık sürede bir yere taşınmış oluyorlar. Bir yılın sonunda geri gelmeme, dönüşen konutu beyaz yakalı orta sınıflara kiraya verme, kendisi kirada kalmaya devam ederken buradan aldığı yüksek kirayla ilave gelir elde etme, ortaya çıkan kayda değer sonuçlardan.  Dolayısıyla kendiliğinden orayı beyaz yakalılara, orta sınıflara terk eden, soylulaşma sürecini tetikleyecek bir gelişme olduğunu gördük. Diğer bir şey de yine kamu tarafından yürütülen kentsel dönüşüm uygulamalarında yaşlıların zorunlu olarak yerinden edilmesi meselesi. Bu durum iktisadi imkânları sınırları olan yaşlılarda, onların yaşadığı ilçelerde söz konusu olabiliyor. Onlar da zorunlu olarak yerinden edilme durumuyla karşı karşıya kalabiliyor. Yerden kopmaya ilişkin bu iki durumu tespit ettiğimizi söyleyebilirim.


Yaşlıların kentsel dönüşümden olumsuz etkilenmeleri çerçevesinde konuşabileceğimiz bir husus da aile bölünmesi, aile parçalanması dediğimiz olgu. Kamunun yürüttüğü kentsel dönüşüm alanlarında ya da karma dönüşüm alanlarında daha önce geniş aile şeklinde yaşayan -mesela torunlarıyla, çocuklarıyla yaşayan- ailelerde konutun küçülmesi nedeniyle ailenin ayrılmak zorunda kaldığını, başka başka konutlarda ikamet ettiğini tespit ettik. Örneğin, Fikirtepe’de daha önce baba-kız birlikte yaşarlarken 1+1 ev verilmesi sonucunda baba ve kız ayrı konutlara çıkmak zorunda kalmıştı ya da daha önce torunlarıyla beş kişilik aileyken karı-koca kalıp çocukları ayrılmak zorunda kalmış aileler söz konusu. Bu yönüyle aile parçalanması meselesinin de yaşandığından söz etmek mümkün diyebilirim.

 

Üçüncü olumsuzluk olarak dönüşümler geniş ölçekli yapıldığı için yerinde kalanlar ve yerinden ayrılanlar bakımından komşulukları yitirmekten, alıştığı/bildiği sosyal çevreyi yitirmenin yarattığı bir sorundan bahsetmemiz mümkün. Alıştığı/bildiği çevreyi tümüyle terk etmekten, yeni ilişkiler ve komşuluklar geliştirememekten dolayı ciddi bir yalnızlaşma süreci yaşıyorlar. Çünkü aşinalık, tanıdık/bildik yüzlere sahip olmak yaşlılar için çok önemli. Diğer yaş gruplarından ziyade bunun yaşlılar bakımından ilave bir önemi var. Dolayısıyla alıştıkları, bildikleri çevrenin artık tanımadıkları bir çevreye dönüşmesi, tanıdıkları çevreyle edindikleri ontolojik güven duygusunun ve yardımlaşmanın ortadan kalkması anlamına geliyor. Bunun aynı zamanda ciddi psikolojik sonuçları da olduğunu söylemek isterim. Literatürde bu konuyla ilgili çok çalışma var. Yaşlılar günlerini genellikle evlerinde ve konut bölgelerinde geçiriyor. Dolayısıyla yer duygusu onlar için önemli. Onlar bulundukları yerde devamlılık duygusu yaşıyorlar. Uzun süre aynı yerde yaşayan yaşlılar bakımından fiziksel/psikolojik açıdan ve yaşam hikâyesi bağlamında bir bağlılık geliştiriyorlar. Dolayısıyla hem fiziksel olarak o yere aşinalık hem de komşularla, mahallelilerle olan iletişim ve etkileşim ortadan kalkıyor. Bir de otobiyografik bağlılık denen durum da çok önemli. Yani kişide kimlik ve devamlılık duygusu üreten bir şey. Mekâna sert müdahaleler yapılırsa, yerinden olma gibi durumlar gerçekleşirse bunun yaşlıları ciddi anlamda etkilemesi ve psikolojik stres oluşturması söz konusu. Bizim çalışmamız da bu türden olumsuz sonuçlara işaret etmektedir. Özellikle bu müdahalelerde -Fikirtepe’deki gibi- dönüşüm sürecinin uzun sürmesinin yarattığı problemleri de yaşadıklarını da söyleyebilirim. Sürekli yıkım ortamı içerisinde olmak, oldukça sıkıntılı bir durum.


Bizim kentsel dönüşümümüze özgü olarak yaşlıların özellikle dile getirdiği meselelerden bir tanesi de kamunun dönüşümleri yaparken yaşlıların bu durumdan bir tebligatla haberdar olması. Diğer sorunların yanında bu ne demek oluyor? Yaşlıların ihtiyaçları ve beklentileri bu sürece yansıyamıyor anlamına geliyor. Onların konut ihtiyaçları, konutun içindeki donanım ihtiyaçları vs. sürecin dışında kalıyor demek. Dolayısıyla onların ihtiyaçlarını dışarıda bırakan bu süreçten tebligatla haberdar olmalarından oldukça rahatsız olduklarını söylemek istiyorum. Bizim ana eksende söyleyebileceklerimiz bunlar.



Kentsel dönüşüm alanlarında yaşlıların bu ihtiyaçlarını dikkate alan çözümler görüyor musunuz? Yeniden yapılan o bölgelerde yaşlıların sosyalleşebileceği semt evi ya da çabuk ulaşabileceği sağlık merkezleri gibi çözümler görüyor musunuz? Bu konuya ilişkin saptamalarınız var mı?


Betül Duman Bay: Kamunun dönüşüm yaptığı yerler daha önce az katlı, bahçe kullanımları olan, komşularla eşiklerde birlikte olunabilen, bu türden etkileşimlere açık, yarı kamusal imkânları yüksek olan çevreler. O çevrelerden apartman yaşamına girmek kolay değil. Bu durumun yarattığı sıkıntılar var. Mesela Havaalanı Mahallesi’nde yapılan dönüşümde yaşlıların yeni konutlarında hiç kullanmadıkları atık ayrıştırma sistemleri vs. var. Yani o tür uygulamaların bilgisine sahip olmaları, öğrenip kullanabilir hâle gelmeleri oradaki yaşlı insanlar için çok da mümkün değil. Yağ atıklarını ayıran, teknik imkânlara sahip bir apartman ama yaşlıların bu imkânları kullanma şansı pek yok. Hatta asansörü kullanmakta bile tedirginlerdi. Asansörü kullanmakta tedirgin olan yaşlı profilinden böyle bir atık ayrıştırma teknolojisinde maharet sergilemesini bekliyorsunuz.  Söylediğim gibi, “Tebligatla haberdar oluyoruz ve bu sürecin içerisine dahil olamıyoruz, bizim taleplerimizin ve ihtiyaçlarımızın buraya taşınmamasına sebep oluyor,” diye ifade ettikleri somut bir durum bu.  İhtiyaçla yapılanın birbiriyle örtüşmemesi. Sadece bu da değil, üretilen konutta aile büyüklüğünün dikkate alınmaması, onların sosyalleşme biçimlerinin ve mekân kullanma alışkanlıklarının dikkate alınmaması da sürece katılamamalarına neden oluyor. Dolayısıyla aileleri de bölünebiliyor, parçalanabiliyor. 


Yaşlıların kentsel dönüşümde, konutların yenilenmesinde beklentileri sadece eski yapılar depreme dayanıklı olsundan ibaret değil. Yaşlandıkça o konutun içerisinde belli donanımlara ihtiyaç duyuyorlar. Bizim konut üretim standardımızda bu türden donanımları ilave etmek gibi bir uygulamamız yok. Antrelerde aydınlatmaların yer alması, tuvaletlerde yaşlılara uygun destek sistemlerin olması gibi yaşlıların konut içerisinde daha konforlu hayat sürmesini sağlayacak standartlar düşünülmüyor. Katılımcı bir süreç örgütlemediğiniz takdirde bütün bunları dışarıda bırakmanız beklenen bir sonuçtur.


Kentsel dönüşüme ilişkin bakış açımız genellikle fiziksel değişimden ibaret. Meselenin sosyal/çevresel boyutları ihmal edilince sizin dediğiniz müstakil, bahçeli konut hayatından apartman hayatına geçişin handikapları hemen önünüze çıkıyor. Hâlbuki başka bir türlü dönüşüm mümkün. Ama dediğim gibi, bunun için kentsel dönüşüme dair paradigmayı değiştirmemiz gerekiyor.



 


Önerilen Haberler