YÜKLENİYOR
Dr. Esra Akan
Mimar
Yaşlı uyumlu kentler nasıl ele alınmalı?
Esra Akan: Yaşlı uyumlu kent kavramının yaşlanma, yaşlı, yaşlı kapsayıcı tasarım ve kentsel çevre kavramları üzerinden irdelenerek tartışılmasının doğru olacağını düşünüyorum.
Ursula Lerh, “Dünyanın saçları ağarıyor,” diyor. Ülkemizde 2020 yılında toplam nüfus 83.614.362 kişiyken 65 yaş üstü nüfus 7.953.555 kişidir. Bu da yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının %9.5’e tekabül ettiğini gösteriyor. Doğum ve ölüm ortalamalarındaki azalma, yaş ortalamasını hızla artırırken teknoloji ve tıp alanındaki gelişmeler de bu konuda oldukça etkili rol oynuyor. Dolayısıyla küresel yaşlanma olgusu, yaşlı kapsayıcı, yaşlı uyumlu kentler ihtiyacını da hızla artırıyor. Yaşlı uyumlu kenti iki temel alt başlık üzerinden ele alarak anlatmaya çalışmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Bunlardan ilki, yaşlı uyumlu kentte yaşlının gereksinimleri neler? İkincisi, yaşlının saygı duyulması gereken tercihleri neler? Yaşlı uyumlu kent tasarımının sadece yakın-uzak dış mekân ya da etkileşim boyutu göz önünde tutularak değil, yaşlı bireyin ev ölçeğinden başlayarak ele alınması gerektiğine inanıyorum. Yani kent bazından ve en ufak ölçekten yola çıkmak gerekli. Bu bağlamda değişen yaşlı gereksinimleri yönünden bakacak olursak -yaş ilerledikçe insanın gereksinimleri de değişiyor, boyutlar farklılaşıyor vs.- öncelikle mevcut evin uyumlanmasının en kolay yaklaşım tarzı olacağına inanıyorum. Burada da önce problemi ortaya koymamız gerekir. Biz mimarlar bir projeyi ele alırken önce problem olarak önümüze koyarız, o problemler üzerinden ilerleriz. Yaşlı birine ev gerektiğinde yaşlı ayrımcılığı yapmadan bakarız. Bir gün hepimizin bir kaza neticesinde tekerlekli sandalyeye ihtiyacımız olabilir. Gerektiğinde tekerlekli sandalyeyle mekânlar arasında rahat geçiş yapabiliyor mu? Kapı girişleri yeterli mi? Küvet engel teşkil ediyor mu? Tek başına banyosunu yapabiliyor mu? Zemin kaydırmaz mı? Banyoda maliyeti çok düşük olan tutamaklar var mı? (Abdest alırken, ayağını yıkarken düşüp hayat konforunu büyük ölçüde kaybetmiş bir sürü yaşlı insan tanıyorum.) Yine mutfak tezgâhı kullanımı kolay mı? Çünkü yaşlandıkça birtakım fiziki değişiklikler oluyor. Dolaplara rahat ulaşabiliyor mu? Eşikli geçiş alanları var mı? Daire kapısından çıkıp apartman kapısına nasıl ulaşıyor? Asansör olmayan eski evler var, asansörler için kolay izin alınabiliyor mu? Yine apartman çıkışlarında rampa var mı, eğimi doğru mu, tekerlekli sandalyeyle kaldırıma rahat ulaşabiliyor mu? Kentin dinamiğine özerk bir şekilde katılabiliyor mu? Çok lüks apartmanlar yapılıyor, bir bakıyorsunuz rampanın eğimi yanlış. Yüksek meblağda para vererek sahip olduğu evden tek başına inemiyor. Özerk bir şekilde kentin dinamiğine katılamıyor. Ufak bir detay ama çok önemli bana göre.
Otoparkta basamak oluyor. Ev asansörlü, fevkalade diyorsunuz, otoparka tekerlekli sandalyeyle bırakın tek başına inmeyi, bir yardımcıyla beraber indiğinizde de bir basamak çıkıyor karşınıza. O zaman asansörün kolaylığı nerede? Görüldüğü üzere yaşlı uyumlu kent hâli öncelikle ev ölçeğiyle mevcut evin içinden başlayarak irdelenmesi gereken bir konu.
Yine yaşlının kent için handikapları var. Bu da çok önemli bu nokta. Çünkü yaşlı birey yapılı çevre içinde bireysel olarak iki negatifle sınav veriyor. Birincisi, azalan duyusal yetkinlikleri. Diğeri, çevresel baskı ve stres. Yetkinlikler azalıyor. Mesela küçük puntolarla yazılan sokak isimlerini daha zor görüyor veya hareket kabiliyetinde azalma var, kırmızı ışıkta geçerken o süre yetmiyor. Yurtdışında yapılan uygulamalarda birtakım sensörler var, algılıyor ve süreyi uzatıyor.
Yaşlanma, kişinin yetkinliğinin düştüğü, baskının üstesinden gelemediği bir uyum problemi olarak karşısına çıkıyor. Yine çevresel baskıdan bireysel yetersizliklere kadar uzanan bütün değişkenleri içeren bir boyut. Bütün bu etkenlere ilave olarak son dönemde gündemde olan diğer bir konu da kentsel dönüşüm. Yaşlı üzerinde fiziksel, psikolojik ve sosyolojik olarak büyük ölçüde kısıtlayıcı rol oynuyor ne yazık ki. Kentsel dönüşümdeki doğru planlamalar özellikle yaşlı bireye konfor da sağlayabiliyor. Ama bu çok kritik bir geçiş. Yine kentsel dönüşümle başlayan kent bilinci kaybı ve tanıdık çevrelerin yabancılaşması, çevresel stres dozunu artıran diğer bir faktör. Eskiden “Kırmızı evden sağa döndüğünde üçüncü ev benim ya da arkadaşım Keriman’ın evi” derken o ev yok olunca bilinç de kaybolmaya başlıyor.
Kentsel dönüşüm, yapılı çevreyi değiştirirken yaşlıların sosyal çevreleri üzerinde de etkili. Ben buna tanıklık ettim. Bir yaşlı için çoğu zaman en önemli şey, kentin dinamiğine tanıklık etmek. Yıllarca pencere yanından ya da balkonundan sokağı seyrederken duyduğu kuş sesleri, kentsel dönüşümle belki yine aynı apartmandaki dokuzuncu kata taşınıyor. Ne oluyor? Birdenbire kendini hapisteymiş, izoleymiş gibi hissediyor ve stres yükseliyor. Sokağı izlemek, tanıklık etmek, sokak ortamına yakın olmak, zorda kaldığında belki bir seslenme mesafesinde olmak, bu çevreden kopmak stres yaratıyor, yalnızlaştırıyor, yalnız hissettiriyor. Kentlerde yaşlılar bir yandan sosyal izolasyona uğruyor diğer yandan da sürekli kalabalıklaşan kentle başa çıkmak zorunda kalıyor. Bu durumlar da kişiyi strese maruz bırakıyor. Yabancılaşma artıyor.
Erenköy’de yapmış olduğum bir atölyede mimarlık öğrencilerine yaptırdığım bir çalışmada gördüm ki, mahalleler artık yeni gelen sakinlerine göre şekil almaya başlıyor. Mesela geleneksel ufak tefek çarşılar, konutların giriş katındaki birtakım dükkânlar hızla işlev değiştiriyor. Kasaplar, manavlar, yorgancılar, kunduracılar vb. yerel esnaflar yok oluyor. Yerlerini kafelere, marketlere bırakıyorlar. Sosyal yapı değişikliği oradaki bütün fiziksel çevreye yansıyor. Bu durumda oluşan yeni çevre de eski mahalle yaşlılarının bilişsel hafızalarının flulaşmasına sebep oluyor. Yaşamdan geri çekilmelerine yol açıyor. Hem mekânsal hem de sosyal yalnızlaşmaya kadar giden bir süreç. Kentsel dönüşümün de yapılması gerekiyor. Peki, ne yapılabilir? Mahalle kültürünün korunması, komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesi, gündelik alışkanlıkların ve toplumsal hafızanın mümkün olduğunca devam ettirilmeye çalışılması, tanıdık çevrenin çok da kaybolmaması gibi yaşlının aslında gündelik hayatını derinden etkilemeyecek müdahalelerle daha yumuşak bir geçiş sağlanabilir. Kentsel dönüşümün negatif etkisi nispeten pozitif yöne evirilerek yaşlılar için olumlu bir şekle sokulabilir. Doğru çevresel tasarımlarla yaşlılık dönemindeki kişilere verilebilecek uyum, güvenlik, konfor, aidiyet vb. olumlu destekler yaşlıların yaşam kalitelerini yükseltme yönünde önemli etkilere sahip olabilecektir diye düşünüyorum.
Sizce yerel yönetimlerin alabileceği ne gibi sorumluluklar/inisiyatifler olabilir?
Esra Akan: Yaşlının tercihleri var. Tecrübe sahibi ve bir yaşam deneyimi olan insan var karşınızda. Kültür seviyesi ne olursa olsun yaşanmışlığı var. Öncelikle kendisine sorulmalı derim. Kendisine tercihleri sorulmalı. Nerede yaşamak istiyor? Çünkü sadece kent değil, ülkelere göre de değişiyor. Yaşlılık heterojen bir yapı, homojen değil. Minicik bir bebeğin bile farklı karakteri var değil mi? Yaşlılık sürecinde araya birçok etken giriyor. Psikolojik, sosyolojik ve fiziksel yaşanmışlıklar var. Bu nedenle yaşlılığı heterojen bir yapı altında ele almalıyız. Yaşlılara tercihlerini sormalıyız. Nerede, nasıl yaşamak istiyorsun? Mesela alternatiflerden bir tanesi, yerinde yaşlanmak. Bizim her zaman için en uygun gördüğümüz ve desteklenmesi gereken durum. Diğeri de kurumsal yapı tercihi. Gri alanda olan yaşlılar var, bu alandakiler aslında yaşamını tek başına devam ettiremez hâlde, zorlanıyor, fakat değişimi de istemiyor. Yalnız yaşamakta direniyor. O hâlde bu kişilere de alternatiflerin sunulması önemli. Kendi evinde ve mahallesinde tanıdıklar/aile tarafından bakılsın, ama muhtarlıkların da ilgisi bu yaşlıların üstünde olsun. Faturaların ödenmesi, sıcak yemek ulaştırılması gibi birtakım destekler olabilir. Ama öncelikle onların fikirleri sorulsun, çünkü karşımızda birikimi, geçmişi, deneyimi kapsamlı olan bir kişi var. Önce yaşlıyı tanımak ve bilmek gerekiyor.
İşte, yaşlı uyumlu kentin tarifi de buna göre biçimlenir. En bilinen ve en çok kullanılan tanımıyla yaşlı uyumlu kent, yaşlıların evlerinden başlayarak yakınındaki ve uzağındaki çevresine kadar uyumu gözeten, aktif ve yerinde yaşayabilmenin çözümlerini arayan, aynı zamanda da üreten, sosyal etkileşimi güçlendiren, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve mekânsal boyutu dikkate alan bir anlayışla tasarlanması gereken geniş kapsamlı çevredir. Burada değişkenler, kültürel ve coğrafi farklılıklar oluyor, çünkü İstanbul’la Konya’yı hiçbir zaman eşit şekilde planlayamazsınız, değil mi? Yükseltiler, düzeyler vs. her şeyi farklı iki kent var ortada. Bunlar da yerel olmalıdır. Her şey için aynı formatı kullanamazsınız. Yaşlılık heterojen bir yapıdır, dolayısıyla kültürel ve coğrafi farklılıklar da değişkendir. Başlıca hedef, güvenli, sağlıklı ve aktif yaşlanmaya destek vermek olmalıdır.
Yaşlı yaşam alanlarının kent içindeki yerinde tasarım kriterleri neler olmalıdır?
Esra Akan: Kentte herkes için eşit fırsatlar olmalı. Sadece yaşlı ayrımcılığı yapmayı da doğru bulmuyorum. Çünkü herkes için eşit fırsatlar tanıyan çevresel koşulları yaratmak, tasarımın herkes için erişilebilir nitelikte olmasıyla başlıyor. Engelsiz ulaşım tabii ki olmazsa olmaz, ilk şarttır. Yine planlamada standart insan ölçüsü yerine her insanın değişik yaş ve fiziksel durumları göz önüne alınmalıdır. Tekerlekli sandalye ölçülerine dikkat edilmelidir. Ben tasarım derslerinde mimarlık öğrencilerine -şu anda yaşlılığı konuştuğumuz için yaşlılık diyeceğim- her zaman bu farkındalığı vermeye çalışıyorum. Onlara yaşlı ve mekân, yaşlının mekânsal davranışı ve bilişi, yaşlı yaşam alanları ve huzurevi yaklaşımları konusunda farkındalık kazandırmaya çalışıyorum. Bir üniversitede öğrencilere atölye çalışması yaptım. Başlığı, “Kentsel Dönüşümün Gözlem, Yüz yüze Görüşme ve Bilişsel Haritalar Üzerinden İrdelenmesi”ydi. Erenköy Mahallesi örneğini seçtim. Neden Erenköy Mahallesi’ni seçtim? Orada geleneksel bir yapı vardı ve hızlıca kentsel dönüşüme uğrayan bir alandı. Yaşlı nüfusu çok fazlaydı. Niye gözlem yaptırdım? Önce tanımalarını istedim, sonra yüz yüze görüşme yaptırdım. Bunun da amacı, yaşlıyla genci karşılıklı bırakmaktı. Kullanıcı özne, yaşlı insandı, mahalleliydi. Gözlemlerde fiziksel çevreyi tanıdılar, sosyal yapıyı gördüler. Bilişsel haritalama istedim. Neler değişiyor gibi konulara baktığımız çok kapsamlı bir çalışmaydı. Bu çalışmadaki amacım, öğrencilerin kentsel alanda, fiziksel ve sosyal yapıda olan değişimleri yaşlı kullanıcı üzerinden okumalarını sağlatmaktı. Bu bir farkındalık çalışmasıydı ve bence çok önemliydi. Kentsel alanda mahalle, kültür, kimlik, aidiyet, sosyal etkileşim ve eski-yeni ilişkisi, dönüşüm esnasında eski kent dokusuyla yenileşme arasındaki bağlantılar vs. alt metne giriyor. Bunlara tanıklık ettiler. Çıkan sonuçlarda da kentsel dönüşümün eski dokuya olan önemini gördüler. Mahalle kavramının önemini, mahallenin ne olduğunu, sıcak ilişkileri… Herkesin birbirini tanıyıp selam vermesinin değerini gördüler. Ataşehir’de yaşayan öğrencilerim vardı, “Hocam biz ilk defa böyle şeyler düşünüyoruz, ilk defa böyle şeyleri görüyoruz,” dediler. Kentsel dönüşüm gerekli ama bu süreçte kısmen de olsa “sürdürmenin” önemini anladılar. O doku nasıl sürdürülecek, eski-yeni ilişkisi nasıl kurulacak ve aktarılacak? Eğitim de çok önemli. Kent, yaşlı, uyum, yaşlı uyumlu kent hâli diyoruz. Yaşlı uyumlu kent hâlini oluşturacak kişilerin eğitimi çok önemli.
Yaşlı uyumlu kent planlamasında çözümlerin disiplinlerarası işbirliğiyle geliştirilmesini önemli görüyorum. Çünkü geleceğin yaşlı uyumlu kent yapıları şehir plancı, mimar, iç mimar gibi tasarımcılarla psikologların, sosyologların, gerontologların işbirliğiyle planlanan bir süreç olmalıdır. Hasta bakım üniteleri, botanik bahçeleri, galeriler, konferans/spor salonları imkânlarına ve dijital teknolojilerle donatılmış planlama özelliklerine sahip olmalıdır. Çünkü geleceğin yaşlılarının beklentileri bugünkü yaşlılardan farklı olacaktır.
Yine planlama gereksinimlerinin değişim göstereceği olasılıklara göre esnek tasarım fikirleri oluşturulmalıdır. İleri teknolojilerin ürünlerine olanak vermeleri önemlidir. Sürdürülebilir tasarım yoluyla minimum enerji tüketen, kendine yetebilen mekânlar çevreye ve organik yaşama da destek verecektir. Kamusal alanlarla, mahalle ve şehir meydanlarıyla sosyal izolasyon minimuma indirilebilir, sosyal etkileşim artırılabilir.
Komşu dayanışmasını çok önemli buluyorum. Balkonlarla, çıkmalarla, apartman bahçeleriyle ve sitelerdeki sosyal alanlarla bu sağlanabilir. Tanıdık çevre koruması önemlidir demiştik. Bu, kendine güven duygusu sağlayıp bağlanmayı, aidiyeti artıracaktır ve yaşlıyı hayatın içinde tutabilecektir.
Kaldırım/sokak ilişkisinin akışkan kurulmasını da çok önemli buluyorum. Yaşlı bireyi sokağa çıkartabilmek ve hayatın içinde tutabilmek için evinden gitmek istediği yere kadarki ulaşımın engelsiz olması gerekiyor. Binadan başlayarak merdiven, asansör, rampa, kaldırım, sokak ilişkisi eşiksiz kurulmalıdır. Bunun yanı sıra sokakların sosyal yapısı da önemlidir. Mahalle kültürü yaşatılmalı, kendine özgü dokusu korunmalıdır. İstasyon, çeşme vb. gibi nirengi noktaları çok belirleyici ve tanımlayıcıdır, korunmalıdır. Yine yaşlı dostu otobüs durağı, yaşlı dostu bank, yaşlı dostu şehir mobilyaları, rampa inleri, kaldırım yükseklikleri ve işaretleme sistemleri çok önemlidir. Yön bulmada, oryantasyonda, güvende hissetmede ve konforda olmazsa olmaz bileşenlerdir. Yönlendirme ve işaret sistemleri basit ve okunaklı olmalı. Kolay anlaşılabilir ve uzaktan olmalı. Gerekiyorsa ışıklı olmalı. Görme ve işitsel engellilerin ihtiyaçları da göz önünde bulundurulmalıdır. Renkler kullanılabilir, harfler ve arka plan renkleri arasındaki kontrastlık önemlidir, okunmayı artıracaktır. Kamusal alanlar, hastaneler, devlet daireleri gibi yerler tanımlı olmalıdır.
Büyük sitelerin içinde belki üç-dört katlı yaşlı uyumlu apartman modelleri olabilir. Kurumsal yapı modellemesi de önemli. Mesela ben iki yapı üzerinden çalışmıştım. Düşeyde yükselen yapılarda yaşayan yaşlılarla yatayda yayılan kurguya sahip yapılarda yaşayan yaşlıların dış çevre kullanımının farklılıklar gösterdiğini gördüm. Yatayda uzayan bina daha dışa dönük bir yaşantı tarzı sunar. Yine şehiriçi konum çok önemli. Bir müddet yurtdışındaki ilk yaşlılık evleri şehrin dışına entegre edilmişti. Bu, oldukça yanlış bir tutum. Şehiriçi konum yaşlıyı aktive eden bir yapılaşma sunuyor. Kuşaklararası etkileşimi de destekliyor, gidip gelmeyi kolaylaştırıyor. Yaşlıların bu yapılar içinde doğru alana ve yeterli özel alana ihtiyacı oluyor. Erişebilir ve erişilebilir olma, bu beraberlik için olmazsa olmaz kriterlerdir. Farklı yaş gruplarıyla beraber destekleyici tasarımın kuşaklararası etkileşimi dikkate alması çok önemlidir.
Tasarımın yaşlı bireylere sağlayacağı özgürlük ve özerklik, bağlanabilirlik ve aidiyet, erişebilir ve erişilebilir olma, sosyal ilişki ve yüksek etkileşim, güvenlik ve mahremiyet onların yaşam kalitelerini yükseltecektir. Bu, mekânsal davranış ihtiyaçlarının karşılanmasına ve ister kent ister bina ister ev ölçeğinde olsun hızla değişen çevreye kolay uyum sağlamalarını artırmaya yönelik parametreler olarak rol oynayacaktır. Kenti yaşlı ayrımcılığı yapmadan herkes için bilişsel, davranışsal, fiziksel ve sosyal açıdan eşiksiz hâle getirmenin hem mimari açıdan hem diğer bütün disiplinler açısından ortak hedef olması gerektiğini düşünüyorum.