"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yerel Eşitlik Eylem Planı” Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Kurumsallaşması

Belediye Gazetesi

İstanbul, büyük bir kent. Dolayısıyla bu kentte üreten ve çalışan bir kitleye ihtiyacı var, ama bir yanıyla da çalışmasına izin verilmeyen, hatta okutulmayan, sokaklarda huzurla dolaşamayan kadınlara dönük bir yaşam da var. Bunun olmadığını söylemek şu aşamada ne yazık ki mümkün değil. 


Kadınlara eşit fırsat alanını sağlamazsak, seslerini duymazsak bu kente ne eşit ne adil ne de yaratıcı deme şansımız olur. Bu bakımdan kadınları ikinci plana atan anlayışla yol yürümenin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz, 21. yüzyıldayız. İstanbul’un artık bu konuda da kaybedecek tek bir ânı yok. Ortak mücadeleyle bunu başarabiliriz. 


Ne mutlu ki, 07 Mart 2021 tarihi itibarıyla bir eylem planımız var. Neticede işin teorik kısmını toparladık diyebilirim, ama yürümemiz gereken çok uzun bir yol var. Bütün bu çalışmalarımızın kurumumuza, hayatımıza, şehrimize yansıdığını ve ortak aklın eseri olan bu stratejilerin bizim yaşamımıza yön verdiğini görmemizin, hissetmemizin gerektiği günlerdeyiz. Bu yolda hızla ve kararlılıkla ilerleyeceğiz. Ama engelimiz var mı? Var. Ne yazık ki, bugün bile, birkaç gün içerisinde yaşadığımız kadın cinayetlerini konuşmaktan utanç duyuyoruz. Bunu yaşamaktan da utanç duyuyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin böylesi bir ortamda bertaraf edilmesini de kınıyorum. Bu anlamda toplumdaki hem cinsiyet eşitliğine katkı sunan hem de kadına şiddete dayalı birtakım olumsuzlukları ortadan kaldıran bir sözleşmeye yönelik karşıtlığı da anlamamızın mümkün olmadığının altını çizmek istiyorum. Bu yönüyle kararlıyız. 


Bir yıla yakındır süren “Yerel Eşitlik Eylem Planı” çalışmasında hem kurum içi hem kurum dışı katılımcıların büyük emeği var. Bu planın katılımcı bir biçimde hazırlanmış olması, kurum/kuruluşlardan STK’lara, kurum içindeki deneyimli insanlardan kadın muhtarlara, bu kararı alarak her zaman arkasında duran büyükşehir belediyesi meclisimizin kadın meclis üyelerine kadar herkesin katılımcı bir süreç yönetmesi, aslında şimdiden başarıya dönük işaret. Yani bu planı bir kurum oturup yazmadı sadece, bu değerli. Katkıda bulunan herkese ben de yürekten teşekkür ediyorum.

 
İstanbul’da toplumsal cinsiyet eşitliği kesinlikle kurumsallaşmalı ve yaygınlaşmalı. Sürdürülebilir, izlenebilir ve bütçelenmiş olmalı, bu şekilde ilerlemeli. Taahhüdünü ben buradan veriyorum, kesinlikle böyle olacak. 



Kadınların ve çocukların ihtiyaçlarını önceleyen verimli bir bütçe planlamasını mutlaka yapacağız. Bu şehirdeki her kadının hayatını kolaylaştırmak ve eşit bireyler olmalarını sağlamak için çalışacağız.  Her imkândan faydalanmaları için engelleri ortadan kaldıran hizmetleri ve politikaları geliştireceğiz, bu konuda söz veriyorum. 


Görevimize başladığımızda ne yazık ki çok acı örneklere tanık olduk. Gördüğümde, duyduğumda benim de şaşkınlıkla  “Yok ya, olmaz!” diye karşıladığım anlar oldu. Neredeyse 2.500’e yakın çalışanı olan bir kurumumuzda kadın çalışan sayısının 0 olduğunu duymak beni derinden üzdü, inanamadım. İnanmadığım için birkaç kez sordum, bana mı böyle anlatıyorlar diye, ama maalesef böyleydi. Onun için bugün bırakın kadın çalışanlarımızın sayısını artırmayı, kadın yöneticilerin de olduğu bir ortamı var ettik ve hepsi İstanbul’a başarıyla hizmet ediyorlar. Sadece 1.5 yıl içerisinde kadın istihdamını ve kadın yöneticilerin sayısını artırdığımızı gururla söyleyebilirim. Kadın yönetici sayısını da neredeyse üç katına çıkarttığımızı hepinizin huzurunda söyleyebilirim. Durmadan devam edeceğiz. Bunun da bir lütuf olmadığının da altını çiziyorum. Gerçekten hak eden, başarılı kadınların göreve geldiğinin altını çiziyorum. Bu, fırsat eşitliği ortamını ve atmosferini ortaya koymanın bir karşılığıdır. Yoksa ayrımcılık yaparak kadınlara fırsat vermek değildir, bunun da altını çizmek isterim. Kadınların az olduğu alanlarda görünür hâle gelmeleri ve onların gücünün hissedilmesi, toplumun tamamında da eşitlik bilincinin oluşmasına katkı sunuyor. Yani İETT otobüsünde bir şoförün görülmesi böyle bir şey. Koca metroların sevk ve idaresini yapan kadınların orada olması da böyle bir şey. Tramvay operatörü, zabıta memuru ve hatta tarihinde belki ilk defa itfaiye memuru. Dolayısıyla kadınların görünürlüğü ve varlığı toplum gözünde eşitlikçi bir kavrayışa sebep olacak. Çocuklar ve gençler bu sayede eşitliği hisseden bireyler olacak. Eşitliği sadece anlatmak yeterli değil. Bir salona girelim hep erkek yöneticiler ya da bir çalışma grubunda sadece erkekler olsun, bu çok acı bir durum. Bu ortamların ortadan kalkmasını sağlamamız, kendi ailemizdeki bireylere dair saygıyı da ortaya koyduğumuza bir örnek olacaktır. Dolayısıyla kadınlar her yerde. 16 milyon için çalışıyorlar ve her yerde var olacaklar. Kadınları sadece iş hayatında değil, her yerde desteklemeyi de felsefe edindik. Özellikle bazı hususlardaki katkılarımızla kadınların yaşamdaki varlıklarını daha güçlü bir şekilde göstermelerine fırsat tanıdık. 


Ev ziyaretlerinde, daha önceki görev dönemimde elde ettiğim deneyimle, 0-4 yaş arası çocukları olan annelerin otobüslere ya da toplu taşıma araçlarına ücretsiz binmesini önermiştim. Çünkü bu kentte o yaş grubuna dair 1 milyona yakın nüfus var ve bu nüfusa sahip ailelerin ne yazık ki büyük bir kısmı dar gelirli. Annelerin yaşama katılması konusunda büyük sıkıntı yaşıyorlar. Tabiri caizse çocuğunu aşıya bile götürürken “Nasıl gideceğim” diye düşünen ailelerden bahsediyoruz. Bu sıkıntıları yaşayan kadınların mobilize olmasının ve kenti yaşamasının çok değerli olduğuna inandım. Yani eve sıkışmış bir annenin psikolojik açıdan çocuğuna sağlıklı katkı vermesinin bile çok zor olduğunu hissettiğim için bu öneriyi yaptım. “Kimin parasını kime veriyorsun” diyenlere rağmen bu uygulamayı hayata geçirmenin keyfini ve onurunu yaşıyorum. Hele hele aldığım sayılar, birkaç ay içerisinde annelerin neredeyse milyonlarca kez seyahat etmiş olması, ne kadar isabetli bir iş yaptığımızın karşılığı. Muazzam bir şey, onlar hayata katılıyor, hayal ediyorlar ve yarın gerçekleştirecekler. Belki o küçük çocukların hayatına katkı sunacaklar. Yine biliyorum ki, ilerleyen yıllarda açtığımız kreşlere çocuklarını emanet edip iş yaşamına katılacaklar. O annelerin evlerini defalarca ziyaret etmiş insanım. “Aylarca evden çıkmadım” diyen anneyle eşinin yanındayken ya da yalnızken konuşmuş bir belediye başkanıyım. Dolayısıyla ben o evlerin küçücük odalarında annelerin yaşadığı zorlukları biliyorum. Bu anlamda katkılarımızı ve farklı destek paketlerimizi anneyi ve çocuğu düşünen bir anlayışla tereddütsüz sunmaktan geri durmayacağız. 


Tabii aynı zamanda çok dilli bir şekilde hizmet veren destek hatlarımızla, kadınların zor anlarında onların yanında duran merkezlerimizle, dayanışma evlerimizle beraber özellikle şiddete uğrayan kadınlara sosyal destek sunmakta da kararlıyız. Umarım ki, bu şehirde ve ülkede ne kadına şiddet konuşulsun ne de şiddete uğrayan kadınların geçici barınmalarını sağlayan merkezlere ihtiyaç duyulsun. Ama var, açtık ve ihtiyaç oldukça açmaya devam edeceğiz. 


Dört kadın adına özellikle kendimi mesul kabul ediyorum diye birçok konuşmamda söylüyorum. Anneme, eşime, kızıma, kız kardeşime karşı sorumlu büyüdüm. Bu sorumluluğu her an hissettim ve kadının toplumdaki varlığını canlı hissetmiş bir insanım. Kadının yaşadığı zorlukları da deneyimleyerek öğrenmiş bir insanım. Kadının çalışırken ne kadar mutlu ve güçlü olduğunu bilen bir insanım. Çünkü ben köy çocuğuyum. Annemin üreten bir kadın olarak ne kadar mutlu ve güçlü olduğunu yaşamış birisiyim. 17 yaşında İstanbul’a geldiğimde de ne kadar sıkıntılı bir yaşamla yüzleştiğini görmüş birisiyim. Esprisini yaparım, benim annem o yaşta eşinden para istemek zorunda kaldı, çünkü o yaşa kadar özgürlüğü olan bir kadındı, beni de aracı olarak kullanırdı diye anlatmıştım birkaç kez. Dolayısıyla benim anneciğimin yaşadığı bu problemi, bu kentte hiçbir kadının yaşamasını istemiyorum. Kadın gerçekten özgür olmazsa ve bu anlamdaki fırsat eşitliği ona sağlanmazsa bir toplumun mutlu olmayacağını biliyorum. Fırsat eşitliği ve eğitimle beraber kadına kendini geliştirme imkânı verildiğinde ne kadar güçlü ve kararlı olabileceğini, ne kadar yön verebileceğini de eşimde ve kız kardeşimde görüyorum. Dolayısıyla bu fırsatı toplumda güçlü kılmak istiyorum. Aynı gücü ve kararlılığı, hatta daha ilerisini sevgili kızım Beren de yaşasın istiyorum. Bütün bunları örnekliyorum. Çünkü benim sorumluluğum, bu kentin milyonlarca kadınına dönük aynı hizmeti, fırsat eşitliğini sağlamak ve aynı mücadeleyi kararlılıkla ve inanarak vermek üzerine. O bakımdan “Yerel Eşitlik Eylem Planı”, toplumsal cinsiyet eşitliliğinin kurumsallaşmasının,  bu kent için ne kadar önemli olduğunun tekrar altını çizmesi açısından önemli. İstanbul’un kadınları bu sürecin, sivil toplum kuruluşlarının, kentin bir parçası olsunlar. Katılımcılıkta en cesur, en önde yürüyen insanlar onlar olsunlar. Bu kentin sadece kurumsallığıyla değil, yaşayanlarıyla var olduğunu hissetsinler. 


Bugün ayrıca önemli bizim için. İstanbul’un zengin, kültürel, siyasal, iktisadi, tarihsel dokusunu ele alan çok özel iki kitabımız önümde. Bu eseri de yayın hayatına kazandırıyoruz. Osmanlı İstanbul’unda Kadın ve Cumhuriyet İstanbul’unda Kadın isimli kitaplarımız tarihten günümüze kadının İstanbul’daki yerini -özellikle ekonomiden sosyal hayata, sanat ve edebiyattan spora, siyasetten hukuka- birçok alanda irdeleyip önümüze getiriyor. Bu aynı zamanda ülkemizin toplumsal gelişiminde kadınların kurucu rolünü de anlatan bir eser. İki ciltlik bu eser, kadınların bu dönemdeki etkinliğini ve özellikle de Cumhuriyet tarihimiz boyunca hak ve özgürlükler için verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Bu, benim için çok değerli bir bölümü. Osmanlı döneminden başlayan ve Cumhuriyet döneminde devam eden süreçte kadın var oluşunun örnekleri ve çok kıymetli izleri var. Büyük bir cesaretle ve kararlılıkla eşitliğe hizmet etmemize dönük bir beyan da bulunuyor. Milli mücadelede ve sonrasında bu ülkenin kuruluşuna dair verilen mücadelenin ne kadar değerli bireyleri olduğunu anlatıyor ve tarihe ışık tutuyor. Pek çok belge ve arşiv var. 30 yazarımızın muazzam katkısıyla hazırlanmış bu eser. Tabii bunu tanıtacağız, bununla beraber bütün konuklarımızla paylaşacağız.


8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Büyük emek harcayarak ve bu niyetini yaklaşık benimle paylaşıp kurumumuzla işbirliği yaparak İstanbul’da Büyükçekmece’de tam 15.000 fidanın dikileceği tören heyecanını bize yaşatan sevgili eşim Dilek İmamoğlu’na da teşekkür ediyorum. 15.000 fidanla çok güzel bir ormanı bu kente kazandıracak. Bu sürecin güzel bir tarafı, İstanbul’un ve belediyemizin kadın çalışanları adına bu fidanları dikmeyi arzulamıştı. Sonra bu amacını daha da geliştirdi, ülkemizdeki bütün kadınlarını temsil eden insanların da içinde olduğu listeyle onların adına ağaç, fidan dikmeyi hedefledi. Orada da emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Yarın fırsatı olanları da bu ağaç dikme etkinliğimize bekliyoruz. 8 Mart’ın bu anlamlı çalışmayla kutlanmasından ve iki ciltlik kitabımızın tanıtılmasından dolayı çok mutluyum. Yarın, bir ormana dönüşecek binlerce fidanımızı kadınların mücadeleci duygularıyla dikeceğini bilerek 8 Mart’ı kutlamaktan büyük keyif duyuyorum. Bu duygularla 8 Mart Kadınlar Günü’nün kutlu olmasını diliyorum.




Önerilen Haberler