"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Çocuk Dostu Kent, Herkes İçin Yaşanası Kent Demektir

  • 26 Nisan 2021

Çocukların haklarına ilişkin dünya çapında en fazla kabul gören mutabakat metni, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Sözleşme, dünya üzerindeki tüm çocukların sahip olması gereken hakları tanımlamaktadır. Ayrıca ülkeleri kendi durumlarını gözden geçirmeye ve iyileştirmeye yönelik politikalar geliştirmek üzere yönlendirmektedir.

1996 yılında İstanbul’da düzenlenen Habitat II’de, UNICEF’in atölye çalışmasında çocuk hakları ve hızla kentleşen dünyada bu haklar kapsamında yapılması gerekenler hakkında tartışıldı. Çalışmanın sonunda yayımlanan “The Children’s Rights and Habitat Report”,  Çocuk Dostu Şehirler (ÇDŞ) programı konusunda atılmış ilk önemli adım oldu. 2000’ler itibarıyla öne çıkmaya başlayan kavram, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde tanımlanan hakların hayata geçirilmesi konusunda yol gösterici olacak kriterlere sahip. UNICEF’in belirlediği 12 başlık, çocuk dostu kentlerin sağlaması gereken çevresel, mekânsal, yönetimsel ve sosyal olanakları tanımlayarak farklı uygulamalar için yönlendirici oldu.

2019 itibarıyla dünya nüfusunun yarıdan fazlasının ve Türkiye’de toplam nüfusun %75’inin kentlerde yaşadığını düşünürsek kentlerin dezavantajlı grupları kapsayıcı olmasının önemini daha iyi görebiliriz. Bu nedenle mekânsal gelişmeler, ölçeği giderek büyüyen kentlerde doğup büyüyen çocukların ihtiyaçları açısından da önemli bir konu hâline geldi. 

“Çocuk Dostu Şehirler Girişimi”, sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir girişimdir. Kalkınma hedeflerinin 11. maddesi, kentlerin ve yerleşim yerlerinin daha güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılınması için özel çağrıları içeriyor.  

Sosyal demokrat belediyecilik anlayışı, çocukların güvenli koşullarda yaşamasını ve ihtiyacı olan hizmetlere ulaşmasını öngören bir anlayıştır. Belediyelerimiz mevcut durumun ve eşitsizliklerin farkındadır. Bu nedenle kentlerin karmaşasında istekleri/ihtiyaçları ertelenen ve görmezden gelinen çocuklarımıza sahip çıkmak, sorumluluğumuz. 

Yarının sağlıklı toplumu, bugün çocuklara ruhsal ve bedensel anlamda sunduğumuz imkânlardan geçiyor. Hepimiz biliyoruz ki aileler, çocuğun en güvenli ortamları olamayabiliyor. Ebeveynlere destek olmak ve yardım etmek elimizde. Ekonomik sıkıntılardan bunalan ve çaresiz kalan anne babaları görüyoruz, elimizi uzatıyoruz.

Çocuklar arasındaki coğrafi/sosyal eşitsizliklerin ve cinsiyet eşitsizliklerinin azaltılması, fırsatlara ve hizmetlere daha eşitlikçi ulaşılmasını sağlamanın yanı sıra çocuk istismarları, çocuk işçiliği, göç ve engellilikle ilişkilendirilen toplumsal dışlanmayı da azaltıcı etkiye sahip. Bu ortam aynı zamanda aileleri de etkileme gücünü taşıyor. 

Uzmanlar, 0-3 yaş arasındaki dönemin bir çocuğun beyin kapasitesi gelişimi açısından oldukça önemli olduğunu ifade ediyor. Bu dönem, okuldan önce ailede ve çevrede başlıyor. Yeşil alanların inşaata kurban edildiği AKP yönetiminde yeşil alanları, parkları ve oyun alanlarını artırmak, öncelikli hizmetlerimiz olmak zorunda. Bu alanlar sadece çocuklar için değil, tüm toplumun beden ve ruh sağlığı açısından önemli. Çocuğun hayat kalitesini artırmaya yönelik attığımız her adım, anne babasının yaşam kalitesinin de aynı ölçüde artması demek.  

Bu nedenle çocuk dostu bir kent, herkes için yaşanası bir kent demektir.


Önerilen Haberler