"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Hüseyin Varış: Evlerin Balkonunda Sebze Yetiştirilebileceğini Gösteriyoruz

  • 10 Mayıs 2021

HÜSEYİN VARIŞ

Yeryüzü Derneği





Yeryüzü Derneği’nin farklı çalışma alanları var. Bu alanları anlatır mısınız?


HÜSEYİN VARIŞ: Yeryüzü Derneği 2009 yılında kuruldu. Ekoloji, çevre, sürdürülebilir yaşam gibi değişik konularda farklı etkinlikler yapmak düşüncesiyle yola çıktık. Yaptığımız etkinliklerden ilki, kent bahçeciliği. Ekilebilir yeri olanlara tohum ve fide sağlamak, belirli konularda eğitim vermek gibi basit bir uygulama. Bu, her yıl Mart ayında başlayıp Mayıs ayı sonuna doğru tohumların ve fidelerin dağıtılmasıyla biten, belirli süresi olan bir uygulama. Her yıl tekrarlanıyor. Takas şenliklerimiz oluyor. Bu şenlikler 2012 yılında başladı. Takas şenliği de bir tür ileri dönüşüm uygulamasıydı; çünkü bize hep geri dönüşümden söz ediliyor, ama geri dönüşümün maliyetinden bahsedilmiyor. Geri dönüşüm oldukça maliyetli ve kaynak, enerji tüketen bir uygulama. Dolayısıyla kullandığımız bir eşyayı geri dönüştürmek maliyetli bir iş. Takas şenlikleri, ihtiyacımız olmayan eşyaların ve ürünlerin ihtiyacı olan bir başkası tarafından tekrar kullanılmasına olanak tanıyordu, bedelsiz olması da önemliydi. Ama bir süredir yapamıyoruz. Çünkü hem yer sıkıntımız oldu hem de gönüllü bulmakta zorlandık. 


Bir başka uygulamamız: Repair Cafe. Yani onarım kahvehanesi, onarım atölyesi diye çevirebiliriz. Biz bunu dünya çapındaki bir oluşumun şubesi şeklinde hayata geçirdik. Bu oluşuma katılınca Repair Cafe adını kullanmak durumundaydık. Onu da yaklaşık dört yıl sürdürdük. Yüz yüze yapılan bir etkinlik, salgın yüzünden yapamıyoruz. Önceleri kendi lokalimizde, bir süre de Kadıköy Kent Konseyi’nde yaptık. Şu anda Kadıköy’de Ekolojik Yaşam Merkezi’nde yapıyoruz. Samandan yapılmış bir ev, bir atölye. Orada gerçekleştiriyorduk, ama dediğim gibi bir süredir yapamıyoruz. Bu etkinlikte çalışmayan, arızalı eşyaların onarımı söz konusuydu. Kullanım dışı kalmış eşyaların onarımı. Yine ileri dönüşüm projesiydi. Eşyaların atılması yerine tekrar kullanıma kazandırılmasını amaçlayan bir etkinlikti. Türkiye’de bizden başka yapan olmadı. 


Diğer bir çalışma alanımız, gıda toplulukları. Topluluk destekli tarımı baz alarak insanların sağlıklı ve doğal gıdaya ulaşmasını sağlamaya çalıştık. Avrupa’da birçok ülkede uygulanan bir yöntemi tercih ettik. Ürün listesinin paylaşılması, siparişlerin toplanması, toplanan siparişlerin ilgili üreticilere yönlendirilmesi, onlardan gelen ürünlerin ay içerisinde belirli bir tarihte ve yerde sipariş verenlere ulaştırılması şeklinde çalışan bir sistemdi. Bu da yaklaşık 6-yedi yıldır sürdürdüğümüz bir etkinlik. Ancak bir süre sonra belirli kişilerin üzerinde kalıyor, gönüllüler yoruluyor. Emek gerektiren bir çalışma. Aktif üye sayısı belirli bir sayının üzerine çıktığında, 30-35-40 gibi olduğunda yeni bir grup kuruluyor ve böylece çoğalıyoruz. İstanbul’da sekiz-dokuz grup olduk. İstanbul dışından talepler oldu: Bursa’da, Ordu’da, Antalya’da, Ankara’da, İzmir’de gruplar oluşturduk. Onlardan bazıları bu çalışmayı hâlâ sürdürüyor, ama bu çalışmayı ilk başlatanlardan olduğumuz için aksayan yanları da gördük. Nereye doğru evrilmesi gerektiği konusunda bir çalışmamız oldu. Çünkü gönüllülerle bu işin sürdürülebilirliği zor oluyor. Öylesine hızlı bir yaşam var ki artık kentlerde yeni gönüllü bulmakta zorlanabiliyorsunuz. Gıda topluluklarının bir süre sonra evrilmesi gerektiğini düşünüyorduk zaten. Bizlere yakın olan bir yer, Yeşil Düşünce Derneği vardı. Oradaki ve Yeryüzü Derneği’ndeki arkadaşlarla bir araya geldik. Gıda topluluklarını nasıl başka bir yöne çevirebiliriz diye düşündük ve kooperatifin sağlıklı olacağı sonucuna vardık. Nasıl bir kooperatif sorusunun cevabında bize Yerdeniz Kooperatifi esin kaynağı oldu. Onlar sıradışı bir kooperatif, temelde hizmet kooperatifi. Hizmet kooperatifi olunca hem gıdayla ilgili işler yapabiliyorsunuz hem de farklı çalışmalar gerçekleştirebiliyorsunuz, ama kuruluş sürecinde uğraştırıcı bir aşama var. Geçen yıl Mart ayında kooperatifimizin onayını aldık ve hazırlıklı olduğumuz için Bostancı civarında kooperatif ürünlerinin -yani gıda alanındaki ürünlerin- tüketiciye ulaşmasını sağlayacak bir dükkân açtık. Bir yıl iki ayı geçtik, bir dükkânımız var artık. Yeryüzü Derneği genel olarak bu şekilde çalışıyor. Bu arada Avrupa Birliği projeleriyle iklim değişikliği hakkında çalışmalar yapıyoruz. Kömürlü termik santrallerin insan sağlığına ve insan haklarına olumsuz etkileriyle ilgili iki yıl süren bir proje yürüttük. Bu projenin raporları yayınlandı. Bu tür yan çalışmalarımız da var, ama temelde insanlarla yüz yüze etkinlikler yapıyoruz.



Sizin bir süredir yürüttüğünüz kent bahçeciliği alanındaki çalışmalarınız pandemiyle birlikte daha fazla insanın gündemine yerleşti. Kentlinin doğayla ilişki kurmasında ve bu ilişkiyi geliştirmesinde kent bahçeciliği bir yol olabilir mi? Siz bu alanda neler yapıyorsunuz? 


HÜSEYİN VARIŞ: Her yılın Mart ayında başlayıp Mayıs ayında biten üç aylık bir süreç. Kentlerde yapılan tarımı ya da kentlerdeki bahçeciliği düşündüğümüzde bundan üretim yapıp geçimini sağlayanları kastetmiyorum. Bunların dışında yapılan şeyler ki, o konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi iki yıldır iyi bir proje yürütüyor. Özellikle İstanbul yakınında tarımsal üretim yapan kişilere ya da üreticilere tohum ve fide desteği sağladı. Hatta topraklarını işlemeye hazır hâle getirmeleri için destek verildi. Bu, iyi bir proje. En azından insanlar artık üretim yapmaktan kaçınmıyorlar. Biliyorsunuz, Türkiye nüfusunun 1/5’i hatta neredeyse 1/4’ine yakın bir bölümü İstanbul’da yaşıyor. İstanbul, artık büyük bir metropol, her yer beton yığını. Ekilebilecek alanlar, ziraat alanları ve tarımsal alanlar iyice kent dışına itildi ve miktar olarak azaldı. Birkaç yıl önce büyükşehir belediyesi yasasında yapılan değişiklerle il sınırları büyükşehir belediye sınırı olduğu için tarımsal faaliyette bulunmak, özellikle hayvancılık yapmak neredeyse imkânsız oldu. Meralara el konuldu, hayvan yetiştiriciliği engellendi. Aslında yasayı uygulasalar, şu anda İstanbul’da ya da büyükşehir olan herhangi bir ilde tarımsal, hayvansal üretim yapılamaz. Bırakın ineği, tavuk bile besleyemezsiniz, yasak. Bu, üreticilerle ilgili bir durum. Kentte yapılan tarım genelde üç ayrı grupta toplanıyor. Community garden, “topluluk bahçesi” diye çevirebileceğimiz bir uygulama var. Buna bizden en yakın örnekler bostanlar. Burada amaçlanan, ekilebilir alanların o yöredeki insanlar tarafından kullanılması, elde ettikleri ürünleri öncelikle kendi ihtiyaçları için kullanmaları fazlasını satmaları. Bu sayede de ekonomik getiri elde etmelerini amaçlayan bir uygulama. İkincisi “urban gardening” denilen uygulama. Bizim “kent bahçeleri”yle örtüşüyor. Burada da kişiler kendi ekilebilir alanlarını sadece kendi ihtiyaçları için kullanıyor. Üçüncüsü de “gerilla gardening” denilen yöntem. Burada da kamusal ekilebilir alanların -genellikle yol kenarlarında çimlendirilmiş alanların- tohum toplarıyla ya da benzer yöntemlerle tarımsal üretim alanına dönüştürülmesi. Ama oraya tohum atanla, oradaki tohumdan çıkan ürünü hasat edenler aynı kişiler değil. Gerilla gardening uygulamasına Türkiye’de henüz hiçbir yerde rastlamadım. Ama Amerika’da oldukça yaygın olduğunu biliyorum. 


2017’de Kadıköy Kent Konseyi’nde Gıda Çalışma Grubu’nu kurduk. 2019’a kadar sorumluluğu bendeydi. Kadıköy Kent Konseyi, garip bir durum yüzünden iki yıldır faaliyet gösteremiyor. Dolayısıyla bizim çalışmalarımız da askıya alındı. Orada yaptığımız uygulamaları kent bahçeleri kapsamında anlatmak isterim. 


Mart ayında duyuru katılımcıları belirliyoruz. Katılımcılar, ekilebilir alanı olan kişiler. Bunlar nedir? Evinin bahçesi ya da bir apartmanın ortak kullanılan bahçesi olabilir. Balkonunda saksıda ya da terasta yükseltilmiş yatakta bu işi yapıyordur. Bu kişilerin taleplerini ve başvurularını alıyoruz. Tohumlarını ve fidelerini talep sahiplerine ulaştırıyoruz. Sonrasında onlara toplu bir eğitim veriliyor. Hangi ürünler, bitkiler tohumdan üretiliyor, hangisi fideye, toprağa aktarılarak üretiliyor, bunları anlatıyoruz. Bakımının, budamaların ya da ekim-dikimlerinin, sulamalarının nasıl yapılacağı gibi üretime dönük bilgilendirme yapıyoruz. Sonrasında bu kişiler e-mail grubuna ekleniyor. Akıllarına takılan soruları sorarak süreçte içinde yardım alabiliyorlar. Geçmiş yıllarda da bu gruplara katılmış kişiler var. O kişilerin bilgilerinden ve deneyimlerinden yararlanıyorlar. Böylece ekim işlemi ve üretim için hazırlanıyorlar. İstanbul için uygun ekim zamanı, Mayıs ayının ikinci yarısı. Biz ilk yıllarda Mayıs’ın 15’inden sonra uygun bir hafta sonunda iki araçla Avrupa-Asya Yakası’nda belirli bir güzergâhı dolaşarak tohumları ve fideleri dağıtırdık. Sonraları tek merkeze indirdik. Aracın gün boyu dolaşması ya da trafikte olması tohumlara genel anlamda zarar vermiyor, ama kapalı araçsa fideler sıcağa dayanmıyor. Toprağa ulaşmadan soluyor ya da bozuluyordu. Bu nedenle dağıtımı birkaç yıldır Avrupa Yakası’nda tek merkez, Anadolu Yakası’nda tek merkez şeklinde yapıyoruz. Böylece tohumlar ve fideler sağlıklı bir şekilde sahiplerine ulaşıyor. Burada amaçlanan ne? Kişilerin bir kentte sebze üretimi ya da yenilebilir ot üretimi yapılabileceğini görmesi. Emekliler, çocuklar için toprakla ve bitkiyle uğraşmak bir rehabilitasyon/terapi yöntemi. Talepte bulunanlar çoğunlukla emekliler. Onlara hem bir faaliyet alanı yaratıyoruz hem de bahçede açık havada bitkilerle uğraşmalarını sağlıyoruz. 


Kent bahçeciliğinde arıcılık bile yapmak mümkün. Biz bu konuda iki yıl seminer yaptık. Seminerlerden birisine Amerika’da bu konuyla doğrudan ilgilenen bir arıcı geldi, Amerika’da yaptıklarını anlattı, üç-dört saat seminer verdi. Yasal açıdan herhangi bir engel yok. Sadece kovanın okula 100 metre uzak olması isteniyor. Ama şöyle bir durum var, bizim yasalarımız arıları evcil hayvan olarak kabul ediyor. Apartmandaki bir komşunun şikâyetiyle kovanları başka bir yere taşımak zorunda kalabiliyorsunuz. 


Kadıköy’de eski yerleşim, adalar bazındadır. Evler yanaşık düzendir, aralarında boşluk yoktur, ama evler bir adanın -ada dediğim dört tarafından sokak ya da cadde geçen inşaat alanları-  dış kenarına yerleşir. Adanın ortası genellikle boştur. Bütün apartmanların baktığı bir açık alan vardır, ama her apartman kendi alanını kullanır. İki tane bank atar, üzerinde otururlar ya da birkaç tane ağaç vardır kimse bakmaz, ilgilenmez. Birileri bakan kişilerden şikâyetçi olur. Birisi meyvesini toplar, “Vay neden sen topluyorsun, bize bırakmıyorsun?” derler. Bu da bir kavga konusudur. Biz ada ortası bahçeciliği yapmayı projelendirdik. Bu konuyla ilgili çalışmalar yapalım dedik, ama zamanımız yetmedi. Benzer çalışmayı Yeryüzü Derneği olarak 2013 yılında Yeldeğirmeni Mahallesi’nde yapmıştık. Sürdürülebilir olmadı. Buğday Derneği, ÇEKÜL ve belediye işbirliğiyle bir ada ortasında örnek bir çalışma yapıldı. Bahçe hazırlayıp, ekip diktikten sonra oradaki apartmanların kullanımına, denetimine bıraktık. Onlar bu işi sürdüremedi. Devamı gelmedi, ama biz kent konseyi olarak böyle bir projeyi yaygınlaştırabiliriz diye düşünüyorduk, zamanımız olmadı. Proje, proje aşamasında kaldı.

Belediye, Yeryüzü Derneği’yle birçok konuda işbirliği yapıyor. Kent konseyinin toplantı salonunu Repair Cafe için kullandık. Kadıköy’deki Gıda Topluluğu gene aynı salonu dağıtım için kullandı. Son zamanlarda da Ekolojik Yaşam Merkezi’ni hafta sonları ekolojik etkinliklerin yapıldığı bir alana çevirdik. Vegan yemek yapıldı, takası da orada gerçekleştirdik. Çeşitli konulardaki toplantılar, zehirsiz ürünlerin yapımı, deterjan yapımı gibi etkinlikler orada yapıldı. Belediye o konuda bize destek veriyor. Gıda çalışma grubu olarak üç yıl boyunca belediyenin katkısıyla Dünya Gıda Günü’nde “Gıda Şenliği” yaptık. Şenliklerin ikisi Özgürlük Parkı’nda yapıldı. Diğerini hava muhalefeti yüzünden kapalı bir mekânda yapmak durumunda kaldık, ama oldukça etkiliydi. Çeşitli paneller, tartışma toplantıları, atölyeler gerçekleştirildi. Gıdayla ilgili birçok STK geldi, orada ürün tanıtımı ve satış yaptılar. Bu şenliklerde belediyenin katkısı oldukça fazlaydı.



Kent bahçeciliğine olan ilgi yıllara göre nasıl? Pandemide talep arttı mı?



HÜSEYİN VARIŞ: Yıllık ortalama 500-600 katılımcı oluyor. Bunlar tabii her yıl yeni 500-600 kişi. Geçmiş yıllarda katılanlar tekrar gelmiyorlar, ama grupta kalıyorlar. Neden gelmiyorlar? Çünkü bu işi öğreniyorlar. Kendi tohumlarını kendileri elde edebiliyor artık. Hatta verdiğimiz eğitim sayesinde fidelerini üretiyorlar. Ürettikleri fideler kendilerine fazla geldiği için “Ben şu kadar domates fidesi ürettim. Şu kadarını size verebilirim,” diyerek ürettikleri fidelerin fazlasını bir sonraki yıl yeni katılımcılara ulaştırmak için bize verebiliyorlar. Hatta biz kent bahçeleri projesi öncesinde bir tohum-takas şenliği yapıyoruz. Elimizdeki tohumları talep edenlere veriyoruz, tohum-takas derken karşılığında tohum almıyoruz. Aslında dağıtım şenliği gibi bir şenlik yapıyoruz. Bu tohumu katılımcılara veriyoruz ve onların bize bu tohumlardan fide üretmelerini, ürettikleri fideleri de yeni katılımcılar için bize vermelerini talep ediyoruz. Son yıllarda başka profesyonel üreticilerden tohum ve fide almak yerine kendi fidemizi üretiyoruz. Pandemi nedeniyle bu yılın kent bahçeleri projesini Nisan ayı başında duyurabildik, ama bildiğim kadarıyla 300’ün üzerinde başvuru var. Eğitim bu kez online verilecek, tohum ve fide dağıtımı yine yüz yüze olacak. Genelde ortalama 500-600 kişi bu projeye katılıyor. Şimdiden 300’e yakın bir başvuru var, artacak gibi görünüyor.








Önerilen Haberler