"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yaşatmak İçin Korumak Gerekir

Seyit Torun

CHP CHP Parti Meclisi Üyesi | Ordu Milletvekili

Kültürel miras, bir toplumun üyelerine ortak geçmişlerini anlatan, aralarındaki dayanışmayı ve birlik duygusunu güçlendiren bir hazinedir. İnsanların tarih boyunca biriktirdikleri deneyimlerin ve geleneklerin devamlılığını, geleceğin doğru kurulmasını sağlar. 


Kültürel miras, ona miras niteliğini veren evrensel değerlerin yanında genç nesillere öğrenme ve gelişme fırsatları sunan, yaratıcılığı ve keşfetme güdüsünü besleyen, dünyaya ve hayata yönelik bakışa derinlik katan değerler bütünüdür. Kültürel miras hem geçmişi öğretendir hem de gelecekte barış içinde yaşamanın teminatıdır. Bu nedenle korunmalıdır.


Türkiye, binlerce yıllık bir geçmişe dayanan zengin uygarlıkların yaşadığı bir ülke olarak insanlığın kültürel mirasının korunması konusunda evrensel sorumlulukları yüksek olan ülkelerin başında geliyor. 


Kültürel mirası korumanın önemi sadece geçmiş değerleri gelecek kuşaklara tanıtma amacıyla sınırlandırılamaz. Geçmişteki birikim, gelecek için en önemli kaynaktır. Kentlerin kültürel mirasın korunmasıyla ilgili farkındalığı arttıkça kültürel kimliği yeni yaşam çevreleriyle entegre etmeleri de önem kazanıyor. 


İnsanın geçmiş deneyimlerinden oluşan “süzülmüş birikim geleneği”, var oluş süreci ve nedenleri, geçmişin hafızasında gizleniyor. “Bugün”ün anlaşılması ve “gelecek”in kurulabilmesi, “geçmiş”in her türlü belgesine, kanıtına, doğru ve güvenilir bilgisine erişilebilmesine bağlıdır. Bu tespit, “bugün” ortadan kaldırılan ve yok edilen her şeyin bir bilgi kaynağı olduğu anlamına geliyor. Doğal ve kültürel varlıklar, bu bilgi kaynaklarının başlıcaları. Doğayı, kültürü ve mekânı bir bilgi kaynağı olarak görmek, onun nasıl okunması, korunması ve geleceğe taşınması gerektiğini bilmek sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. 


20. yüzyılın sonlarından itibaren kültürel değerleri korumak için sürdürülebilir, bütünleşik ve akılcı koruma yaklaşımlarına dayalı miras yönetimi öngörülerek geniş kapsamlı katılım, şeffaflık ve eşitlik ilkesi önem kazanmıştır. Uluslararası sözleşmeler, ilkeler, rehberler ve araştırmalar, kültür mirasını koruma programlarının belirlenmesinde, yönetilmesinde ve izlenmesinde yerinden yönetimin ve/veya yönetişim bağlamıyla paydaş katılımının önemini vurgulamaktadır.


Yerel halk, taşınmaz kültür mirası niteliğindeki yaşam alanıyla kurduğu (aidiyet, kültürel kimlik, benlik-varoluş, kalıcılık, bellek vb.) hayati bağlar nedeniyle bu alana ilişkin her türlü yaptırımdan doğrudan etkilenecek grup olarak diğer paydaşlara göre öncelikli konumdadır. Bu durumun taşınmaz kültür mirasını koruma sürecine etkileri farklı açılardan değerlendirilmektedir. Yerel halkın, yaşam alanlarını etkileyen kararlara katılma hakkıyla bu sürece etkin katılımı ve işbirliği, miras değerleri üzerinden sağlanacak sosyo-kültürel, ekonomik, yönetsel-kurumsal gelişmeye ve yerel demokrasiye doğrudan katkı anlamına gelmektedir. Böylece geniş katılımlı sahiplenmeyle bu değerlerin sürekliliği garanti edilirken, tanıtımı da kolaylaşmaktadır. Katılımın ön koşulu ise, taşınmaz kültür mirasının değerini bilme, bu değerin bir parçası olduğu anlama, bu değerler hakkında bilinç ve farkındalık sahibi olmaktır.


Tarih öncesi dönemlerden cumhuriyetin kuruluşuna kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu’daki kültür birikiminin korunması ve yaşatılması, tüm dünyaya karşı sorumluluğumuzdur. Kültürel ve doğal varlıkların korunması, çevre, kentleşme, planlama, mimarlık, mühendislik, arkeoloji, sanat tarihi, hukuk, insan hakları gibi birçok konuyu aynı anda ilgilendiren, bütün boyutlarıyla ele alınması gereken bir konudur. Ülkemiz, dünya ülkeleri arasında kültürel zenginlik açısından ilk sıralarda yer alıyor. Ancak bu zenginliğin hiç tükenmeyeceğini düşünemeyiz. Yaşatmak için korumak gerekir. Bu nedenle kültürel değerlerimizi yitirmeden gerekli önlemlerin alınması şarttır.


Tüm bilim alanlarının kendi sınırlarını yeniden sorgulamaya başladığı günümüzde, doğal ve kültürel varlıkların korunması olgusu, diğer uzmanlık alanlarından daha karmaşık ve dinamik bir süreci temellendiriyor. Bu nedenle koruma konusundaki deneyimlerle oluşturulan politika, mevzuat, ilke kararları, teknik yaklaşım ve uygulama araçları gibi hususların yeniden değerlendirilmesi gerekiyor.  


Yerelin ve yerel yönetimlerin bu alandaki politikaları her zamankinden önemli. Dünya mirası olan varlıkları, dünyayla aramızdaki en değerli köprü olarak kabul etmek, korumak ve bölgesel kalkınmanın önemli kaldıraçlarından saymak önemli bir vizyon. CHP’li belediyelerimiz bu vizyonla değerli adımlar atıyor. Somut ve soyut kültürel değerlerimizi korumak için merkezi hükümetin rant ve talan girişimlerine karşı direniyorlar. Yereldeki bu çalışmalara ne kadar çok paydaşın katılımını sağlar, farkındalığı ne kadar yükseltebilirsek, kentlerin kültürel kalkınmayla refah seviyesinin artması için de önemli bir fark yaratacağız. CHP’li belediyeler, bu toprakların geçmişinin, bugünün ve geleceğinin sahibidir.


Önerilen Haberler