YÜKLENİYOR
Kentinizin kültürel miras kapsamındaki değerleri (arkeolojik, tarihî, kültürel vb.) nelerdir?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: Yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilere göre Eskişehir, kuruluşu MÖ 3000’li yıllara kadar uzanan bir yerleşim bölgesidir. Anadolu’da, MÖ 2000’li yıllarda hüküm süren Hititler döneminde de önemli bir yerleşim bölgesi olmuştur. MÖ 1200 yılından sonra Frigler Anadolu’ya girmiştir. Eskişehir bir Frig şehri olarak Dorylaion adıyla kurulmuştur.
Friglerden sonra şehir Lidyalıların, MÖ 546 yılında da Persler'in hâkimiyetine girmiştir. Daha sonra Büyük İskender tarafından fethedilen şehir, MÖ 190 yılında Romalıların eline geçmiştir. Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı olarak ikiye ayrılmasının ardından Doğu Roma’nın, yani Bizans’ın yönetimine giren şehir, 1074 yılında önce Selçukluların sonra da Osmanlıların yönetimine girmiştir.
Osmanlı Devleti, Eskişehir’e çok yakın olan Söğüt’te kurulmuştur. Osmanlı Beyliği'nin fermanı sayılan, Osman Gazi adına ilk cuma hutbesi Karacahisar’da okunmuştur. Ayrıca onun adına ilk bayram hutbesi de yine Eskişehir'de okunmuştur. Şehir, zamanla önemini yitirmiş, gözden ırak bir Anadolu kasabası olarak varlığını sürdürmüştür. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra göçlerle birlikte kalabalıklaşmaya başlamış ve gelişmiştir. Eskişehir’in asıl gelişmesi ise, İstanbul-Bağdat arasındaki demiryolu güzergâhı üzerinde olması nedeniyle bu hat üzerinde çalışacak trenlerin bakım ve onarımlarının yapılabilmesi için Cer Atölyesi’nin işletmeye açılmasından sonra olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın en önemli çarpışmaları Eskişehir ve bölgesinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından il olan Eskişehir, hızla gelişmeye başlamıştır. Demiryolu fabrikası (Cer Atölyesi olarak kurulan), şeker fabrikası, hava ikmal bakım merkezi gibi, devlet eliyle kurulan büyük fabrikalar sayesinde ülkenin sayılı şehirleri arasına girmiştir.
Eskişehir hem sahip olduğu tarihî miras hem coğrafi açıdan bulunduğu konum hem de Balkanlar, Kırım, Romanya ve Kafkasya’dan gelen göçler nedeniyle farklı kültürlerin, geleneklerin buluştuğu bir şehir olmuştur. Birçok tarihi esere sahiptir. En büyük Frig anıtı olan Yazılıkaya, Eskişehir’in Han ilçesi sınırları içindedir. Yine bölgede birçok kaya mezarı bulunmaktadır.
Eskişehir, sahip olduğu tarihsel ve kültürel değerleri iyi harmanlamayı bilmiştir. Tatar, Çerkes, Muhacir göçleriyle gelenlerin ve Manav olarak adlandırılan yerli halkın kaynaşması kolay olmasa da, zamanla geniş, çeşitli ve renkli bir sosyal yaşam formu oluşmuştur.
UNESCO kapsamında olan ve koruma altına alınan yerler var mı? UNESCO’yla işbirliğinizin çerçevesi nedir? Nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: 6 Eylül 2016 tarihinde UNESCO “Öğrenen Şehirler Küresel Ağı”na üye olan belediyemiz, hayat boyu öğrenme ve vatandaşa verilen her türlü hizmette eşitlik ilkesini öncelikli tutarak vatandaşlarına ve çalışanlarına destek olmaya yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.
“Öğrenen Şehirler (Learning Cities)” programı, merkezi Almanya’da bulunan UNESCO Hayat Boyu Öğrenme Enstitüsü (UIL) tarafından yürütülen küresel bir ağdır.
Dünya’nın çeşitli bölgelerinden 1.000’in üzerinde şehir ve topluluk, “Öğrenen Şehir” olmuştur veya olma sürecindedir. Öğrenen şehirler, hayat boyu öğrenme uygulamalarını desteklemeyi ve geliştirmeyi hedefler ve öğrenme kültürünü teşvik eder.
Şu an için UNESCO kapsamında olan bir yerimiz yok, ancak Odunpazarı kentsel sit alanı, 2012 yılında UNESCO “Dünya Miras Listesi” adaylığına kabul edildi. Bu son derece güzel ve tarihî bölgeyi aday listesinden çıkarıp “Dünya Miras Listesi”ne sokmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’yle Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında 23 Aralık 2020 tarihinde işbirliği protokolü imzalanmıştır. Protokol kapsamında Odunpazarı kentsel sit alanı içerisinde tarihî, kültürel, arkeolojik ve doğal değerleri korumak, geliştirmek, ulusal/uluslararası tanıtımını yapmak ve gelecek kuşaklara aktarımını sağlamak amacıyla alan yönetimi çalışması gerçekleştireceğiz.
Unesco Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Geçici Listesi’nde ise, Odunpazarı Tarihi Kent Merkezi (Eskişehir) [2012], Sivrihisar Ulu Cami (Eskişehir) [2016], Anadolu’daki ahşap çatılı ve ahşap taşıyıcılı camiler (Konya-Eşrefoğlu Camisi, Kastamonu-Mahmut Bey Camisi, Eskişehir-Sivrihisar Camisi, Afyon-Afyon Ulu Cami, Ankara-Arslanhane Camisi) [2018] bulunmaktadır.
Kültürel değerler sizce kentinizin kimliğine neler katıyor? Farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalarınız var mı? Varsa nelerdir?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: Kültür, insanın doğuştan getirmediği ancak sonradan edindiği yaşam biçiminin en önemli parçasıdır. Özellikle “somut olmayan kültürel değerler”, dünyanın tüm şehirlerinin kimliğinin oluşmasında önemli rol oynar. Arkeolojik bulgular, tarih, mimari, şehirleşme, yeme-içme kültürü gibi somut kültür değerleri ise, şehirlerin farklılaşmasında ve kendi kimliklerini oluşturmasında önemlidir. Örneğin, caddelerin ve sokakların temizliği, halkın tamamının kullanımına sunulan kent mobilyalarının kullanımı, çevreye duyulan saygı, toplu bulunulan yerlerde ve sosyal ortamlarda insanların birbirlerine davranışları vs. kent kimliğini oluşturan ana unsurlardır. Önemli olan, bir şehrin ismi anıldığında, o şehrin sizin zihninizde oluşturduğu imaj, algı ve marka değeridir.
Bizim bu konuda hiçbir sıkıntımız yok. Çünkü Eskişehirliler bunun farkında. Bu şehir kimliğini önemsiyor, dahası kimliğiyle gurur duyuyor. Bunları da yerel yönetimler olarak biz anlatmıyoruz. Eskişehir’de yaşayanlar görüyor, farkına varıyor.
STK’larla çalışmalarınız var mı? Varsa nelerdir?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: STK’larla birçok alanda ortak çalışmalar yapıyoruz. Onlardan gelen talepleri elimizden geldiğince ve bütçemiz elverdiğince yerine getiriyoruz. Köy/mahalle derneklerinin düzenlediği yağmur duasından tutun da, daha geniş katılımlı panel, seminer, söyleşi, sergi gibi etkinliklere kadar birçok etkinlikte yardımcı oluyoruz. Kültür-sanat etkinliklerine destek olmak için özellikle hassas davranıyoruz.
Kültürel kalkınma, kent ve bölge için bir kalkınma yolu olabilir mi? Sizin bu konuda faaliyetiniz var mı?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: Kalkınma, oldukça kapsamlı bir olgu. Birçok alt başlığı barındırıyor. Kalkınmak ve gelişmek hayatın her ânı için hayati önem taşıyor. Ekonomik ve kültürel kalkınma, sağlık ve eğitim alanında kalkınma birbirine bağlı. Kültürel kalkınma, her şehir, her bölge ve her ülke için toptan kalkınmanın parçalarından biri. Ekonomik kalkınma, eğitim, sağlık, turizm gibi alanlarda kalkınma olmazsa kültürel kalkınmanın bir anlamı kalmaz, gerçekleşmesi de mümkün olmaz. Kültürel anlamda önemli değerlere sahipseniz, ekonominiz, sağlık sisteminiz, eğitim sisteminiz kötüyse, ortaya olumlu bir örnek çıkmaz. Dünyada bunun örneği olan çok ülke var. Uzak Doğu’da, Güney Pasifik Bölgesi’nde, Güney Amerika ve Afrika’da. Bu ülkelerdeki kültürel varlıklar ve değerler tüm dünyanın dikkatini çekiyor, ancak diğer alanlardaki kalkınmayla örtüşmediği için toplu bir kalkınma modeli üretilmesine yetmiyor.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak verdiğimiz her hizmet, ürettiğimiz her proje halkın yararlanması için. Bu sayede şehirde yaşayanların memnuniyeti diğer şehirlere ulaşıyor, onları etkiliyor ve gelip görmek istiyorlar. Bu da turizmin ve doğal olarak gelirin artması demek. Eskişehir’i görenler, kendi yerel yönetimlerinden de aynı uygulamaları talip ediyor. Bu da ülke geneline yayılan yaşam memnuniyeti talebini körüklüyor ve Eskişehir gibi şehirlerin artmasına yol açıyor.
Dünyadaki ülkeler kentleriyle anılıyor ve kültürel miras bu açıdan büyük değer taşıyor. Stratejik planınızda ve hedeflerinizde bu alana yönelik politikalarınız neler?
YILMAZ BÜYÜKERŞEN: Bu doğru bir tespit. Fransa deyince Paris, İngiltere deyince Londra, Avusturya deyince Viyana aklımıza geliyor. Türkiye deyince de İstanbul. Ama Kanada ya da Avustralya deyince aklınıza hemen bir şehir ismi gelmez. Oysa oralarda da kültürel miras açısından zengin şehirler ve bölgeler var. Ancak bu özelliklerini marka yapmakta ya onlar yetersiz kalıyor ya da biz onlara uzak kalıyoruz.
Stratejik planımızda ve hedeflerimizde şehrin kültürel mirasının korunup geliştirilmesi ve şehrin kalkınmasına ivme kazandırılması konusu var. Ancak bunlar yasal mevzuat içinde bize tanınan yetki ve sorumluluklar çerçevesinde. Şehrin sahip olduğu arkeolojik değerler ve tarihî eserler konusunda tanıtımdan öte bir etkimiz ve yetkimiz yok. Hedefimiz, şehirleşme ve yerel yönetim modeli anlamında bir politika ortaya koymak. Diğer bir deyişle, 1999’dan bu yana yaptıklarımıza devam etmek ve bunların ileride de sürdürülebilir bir işleyişe sahip olmasını sağlamak.