YÜKLENİYOR
Pandemi öncesi ve sonrası verilere göre İzmir’de turizm nasıl etkilendi? İzmir turizminin geleceğine dair bir öngörünüz var mı?
TUNÇ SOYER: 2020 yılında dünyanın eşi görülmemiş bir küresel sağlık kriziyle, sosyal ve ekonomik krizle karşı karşıya kalmasına neden olan koronavirüs salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında turizm geliyor. BM Dünya Turizm Örgütü’nün verilerine baktığımızda pandemi öncesinde, 2019 yılında dünya genelinde 1.4 milyar insanın turizm hareketliliğine katıldığını görüyoruz. Bu aynı zamanda 1990’lardan itibaren artış gösteren rakamın en yüksek seviyeye ulaştığı yıl. 2020 yılında yaşadığımız salgınla beraber bu rakam dünya genelinde 381 milyona gerilemiş, bu da dünya genelinde %74’lük bir düşüşe tekabül ediyor.
İzmir de bu düşüşten nasibini aldı. Koronavirüs salgınının küresel bir kriz hâline geldiği 2020 Mart ayının hemen öncesinde, Ocak ve Şubat aylarında 2019 yılına oranla yaklaşık %40’lık bir artışla 2020’ye giriş yapmıştık. Fakat Mart ayından itibaren rakamlarda ciddi düşüş yaşandı. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında bu oranlarda nispeten düzelmeler oldu. Yıl sonuna geldiğimizde ise, yabancı turist sayısında 300.000’lik bir rakamla yılı kapattık. Bu da 2019 yılı verileriyle karşılaştırdığımızda %76’lık düşüş anlamına geliyor.
Biraz daha geriye gittiğimizde Türkiye genelinde 2016 ve 2017 yılında yaşanan ciddi düşüşlerin ardından İzmir’de yıllar itibarıyla yabancı turist sayısında artış oldu. 2019 yılında yaklaşık 1 milyon 250 bin yabancı turisti İzmir’de ağırlayarak düşüş öncesi rakamları yakaladık ve geçtik. Fakat bu sayı da İzmir için hedeflerimizin gerisinde. İzmir’in daha fazla turisti ağırlayacak kapasitesi ve potansiyeli mevcut. Bu potansiyeli harekete geçirmek için pandemi sonrası döneme yönelik çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Tek ölçüt olarak turist sayısını da almıyoruz. Amacımız hem bu sayıyı artırmak hem de kent ekonomisine daha fazla katkı sunacak, kişi başına harcama miktarı daha fazla olan turisti İzmir’e çekmek.
Pandemi koşullarının ortadan kalktığı dönemde İzmir için hedefimiz, pandeminin etkisinin tamamen ortadan kalkacağını umduğumuz 2024 yılında 4 milyon turisti ağırlamak. İzmir’e gelen turistlerin yaptığı kişi başına harcama miktarını Türkiye ortalamasının iki katına karşılık gelecek dolar olarak hedefliyoruz.
Sektörde çalışanların işsizlik rakamlarıyla ilgili veri var mı?
TUNÇ SOYER: Koronavirüs sürecinde turizm sektörü, turist sayısındaki düşüşe paralel büyük bir kayıp yaşadı. TÜİK verilerine baktığımızda Mart 2020’ye kıyasla konaklama ve yeme-içme sektöründe çalışan sayısında 2021 Mart ayında yaklaşık 100.000 kişilik azalma görünüyor. Seyahat acenteleri ve tur operatörlerinde bu kayıp %20 civarlarında. Bu da yaklaşık 10.000 kişilik istihdam kaybı demek. Dünyada ise, 100 milyondan fazla işletmenin bu süreçten olumsuz etkileneceği öngörülüyor. Böyle bir tablo karşısında gelecek yıllara dair çalışmalarımızla İzmir’de bu kayıpları en aza indirmeyi ve sektörün yaralarını sarmayı hedefliyoruz.
Kentiniz pandemi koşullarında sezona hazırlanırken ne tür önlemler alındı? Belediyenizin sektör meslek kuruluşlarıyla, acentelerle, konaklama yerleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışması oldu mu? Bu çerçevede neler yapılıyor?
TUNÇ SOYER: Turizm hareketliliğinin durma noktasına geldiği bir dönemde İzmir turizmini büyütmek için 2020 yılında birçok yeniliğe imza attık. Üstelik, bunu kent vizyon ortaklığıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle, İzmir Vakfı’yla, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’yle, İzmir Kalkınma Ajansı’yla, meslek odalarıyla, kent paydaşlarıyla birlikte başardık.
Koronavirüs salgınına yönelik İzmir Turizm Hijyen Kurulu’nu kurduk. “Turuncu Çember Hijyen Sertifikası” uygulamasıyla koronavirüs salgını sonrası İzmir’i sağlıklı ve güvenilir bir destinasyon olarak konumlandırdık. Turuncu Çember uygulaması öncelikle restoranları ve konaklama işletmelerini kapsıyordu. Hijyen Kurulu’nun çalışmalarıyla Turuncu Çember, İzmir’e gerçekleştirilen uçuşlara kadar genişletildi. Havayolu firmaları da uçuşlarını Turuncu Çember güvencesiyle gerçekleştirmeye başladı.
Öte yandan, 2020 yılında fiziki fuarlar tümüyle durdu. İZFAŞ, tamamı özgün bir dijital altyapıyla sanal fuarlar düzenlemek için kendi altyapısını kurdu. Türkiye’nin en büyük ve en modern fuar alanı Fuar İzmir’in 3D modellemesi yapıldı. “Digital İzmir Fair” platformunda Olivtech, ekoloji ve turizm sanal fuarlarını düzenledik. Bu süreçte TÜRSAB ortaklığıyla Türkiye’nin ilk dijital turizm fuarını gerçekleştirdik. Önümüzdeki süreçte fuarları halk sağlığı açısından uygun bir şekilde düzenlemek amacıyla Fuar İzmir için TSE Covid-19 Güvenli Alan Belgesi’ni aldık.
2020 yılını İzmir turizmi için bekleme, durma ve dinlenme yılı olarak görmedik. Gelişen ve dönüşen turizm eğilimlerini takip ederek adımlar attık. İzmir turizmine yönelik attığımız her adımda gücümüzü kentteki tüm paydaşlarımızla ortak hareket etme kapasitemizden alıyoruz.
BM, 2022 yılı turizm sezonunun da pandeminin domine edeceği koşullarda olacağını öngörüyor. Turizm sektörü, iklimin ve pandeminin etkisinde nasıl dönüşüyor? Seyahat pratiklerinde değişim gözlemliyor musunuz? Buna yönelik projeleriniz, önlemleriniz var mı?
TUNÇ SOYER: Koronavirüs salgını sonrası başta djitalleşme olmak üzere pek çok eğilim hız kazanıyor. Yeni eğilimler oluşuyor, insanların seyahat alışkanlıkları değişiyor. Turistlerin ilgisi daha az bilinen destinasyonlara, butik turizme, “ikinci şehir turizmi” dediğimiz yöne doğru evriliyor. Turizmin dönüştürücü etkisine olan ilgi artıyor, deniz-kum-güneşle birlikte tarih ve kültür turizmi de ön plana çıkıyor. İnsanlar tercihlerini kalabalıklardan uzaklaşabildikleri, doğayla iç içe kalabildikleri sakin destinasyonlardan yana kullanıyor.
Bunun yanında iklim krizi ve diğer çevre sorunları da turistlerin seyahat tercihlerini gün geçtikçe daha fazla etkiliyor. Doğa dostu konaklama ve ulaşım tercihlerinin artması bekleniyor. Yine iklim sorununa duyarlı ziyaretçilerin seyahat ettikleri destinasyonda yerel halka ve kültüre olumlu etki edecek turistik faaliyetlere yöneldiğini biliyoruz.
İzmir’de rekabetin yoğun olacağı önümüzdeki sürece hazırlıkları tamamlamış bir şekilde giriyoruz. Başlattığımız Turuncu Çember uygulamasını yaygınlaştırarak ziyaretçilerin İzmir’de güvenli ve sağlıklı vakit geçirmesini hedefliyoruz. Yeni eğilimleri göz önünde bulundurarak çalışmalarına başladığımız diğer bir proje, İzMiras Rotaları. Kent merkezinden başlayarak kesintisiz yürüyüş ve bisiklet yollarıyla kent çeperindeki doğal alanları buluşturacağımız beş farklı rota çalışmamız var. Bunlardan ilki, Bostanlı sahilini Yamanlar Dağı’na bağlayan Yamanlar Yolu. Hem İzmirliler hem de doğasever turistler için bu rotalar önemli cazibe merkezleri hâline gelecek.
Hazırladığımız yeni turizm stratejimizin önemli hedeflerinden biri, turizmi 12 aya ve 30 ilçeye yaygınlaştırmak. Böylece özellikle yaz aylarında ve kıyı destinasyonlarda yoğunlaşan turist hareketliliğini kent geneline yaymayı hedefliyoruz. Yeni eğilimler ve dönüşen seyahat alışkanlıkları İzmir’i avantajlı kılıyor.
Tatilcilerin talepleri arasında ekoloji de ön plana çıkıyor. Sahillerdeki betonlaşma ve doğa tahribatı devam ediyor. Çeşme bölgesinde de bir “Kanal İstanbul” projesi sessiz sessiz devam ediyor. Büyükşehirin bu konuda kamuoyuna yönelik farkındalık çalışması olacak mı? Çeşme Belediyesi’yle, meslek kuruluşlarıyla birlikte değerlendirme ve risk raporu hazırlığı var mı?
TUNÇ SOYER: Bir belediyenin temel görevi, sorumlu olduğu bölgenin kültür ve doğa mirasını korumaktır. Çeşme Projesi gibi çok boyutlu işler, farklı kurumların çalışma alanının kesiştiği, bölge halkının ve doğasının geleceğini doğrudan etkileyen girişimler. Bu doğrultuda geçtiğimiz günlerde İzmir Kent Konseyleri Birliği’nin yürütücülüğünde bir çalıştay gerçekleşti. Sivil paydaşların ve kamu paydaşlarının bir araya geldiği bu çalıştayda yarımada ve Çeşme’nin geleceği konuşuldu. Çalıştayın sonuçlarını tüm paydaşlarımızla bölgenin kültür ve doğa mirasını koruyarak değerlendireceğiz.
Bu koşullar düşünüldüğünde turizm acil eylem planı ne olmalı? Yerel yönetimlerin sorumluluk alanını nasıl görüyorsunuz? Bu konuda siz neler yapıyorsunuz?
TUNÇ SOYER: Yaşadığımız süreçte turizmle ilgili en önemli konunun aşılama olduğu görülüyor. Yani yerel ölçekte ne yaparsanız yapın, Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülkelerin kırmızı listesinde bulunmak, bu ülkelerin Türkiye’ye uçuşları durdurması ya da azaltması, kayıpların telafi edilmesinin önüne geçiyor. Bu doğrultuda hem vaka sayılarının azalması hem de başta turizm sektörü olmak üzere ülke genelinde aşılanan kişi sayısının artması, turist hareketliliğini doğrudan etkileyecek.
Sektöre yönelik maddi destekler de önemli bir konu. Sektörün maddi destek olmadan bu koşullarda ayakta durabilmesi zor görünüyor. Vergi ödemelerinde erteleme yapılması ve istihdam kaybının önüne geçilmesi için maddi destek paketlerinin genişletilmesi gerekiyor.
Yerelde ise, belediyelerin sektörle yakın temas hâlinde olması ve altyapı gibi temel konularda turizmcilere destek vermesi gerekiyor. Biz İzmir’de buna büyük önem veriyoruz. Örneğin, birkaç gün önce Çeşme’ye giderek turizm sektörünün belediyemizden beklentilerini dinledik. Yetki alanımıza giren tüm taleplerin sezon öncesinde ivedilikle giderilmesi için gerekli talimatları verdim. Bunu tüm ilçelerimiz için yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Turuncu Çember sertifikası da turizm sektörüne destek olmak için yürüttüğümüz çalışmalardan bir diğeri.
Yaşanan kayıpların telafisi için ülkenin koronavirüs koşullarında turistlerin güvenle tercih edebileceği bir destinasyon olarak öne çıkması ve turist hareketliliğinin artması önem taşıyor.
Yakın zamanda lansmanını gerçekleştirdiğiniz Visitİzmir projesini anlatır mısınız?
TUNÇ SOYER: Visitİzmir mobil aplikasyonunu hazırlarken ana kaynağımız, oluşturduğumuz dijital turizm ansiklopedisiydi. Dijital turizm altyapısının hazırlık sürecinde İzmir Kalkınma Ajansı’nın finansal desteğiyle, 40’tan fazla uzmanın çalışmasıyla 11 farklı başlıkta, 2.000’den fazla turistik noktaya dair bilgi ve görseller tek bir dijital veri tabanında bir araya getirildi. Bergamalı son sepet ustası Mustafa Pancar’dan Çeşme’deki lüks otellere, İzmir’in 8500 yıl öncesine uzanan ilk yerleşim yeri Yeşilova Höyüğü’nden müze ve sanat galerilerine, az bilinen doğa alanlarına ve bu alanlardaki canlılara kadar tüm noktalara dair detaylı bilgilere aplikasyon ve web sitesi üzerinden ulaşılabiliyor. Kullanıcılar, İzmir’in hangi değerini keşfetmek isterse istesin, bu noktalara dair detaylı bilgilere, fotoğraflara ve videolara Visitİzmir’den ulaşabiliyor.
Visitİzmir’i oluştururken esas itibarıyla üç tipte kullanım şekli düşündük. Bunlardan ilki, İzmir’e gelen ziyaretçiler ve bu ziyaretçilerin kent içinde ilgisini çeken noktalara erişimi. Kullanıcılar, aplikasyondaki harita vasıtasıyla etraflarındaki cazibe noktalarını görebiliyor. İzmir’in herhangi bir yerindeki turizm noktasına nasıl gidebileceğine dair bilgilere ulaşabiliyor. İzmir’e gelen ve İzmir’in tarihini, doğal güzelliklerini keşfetmek isteyen turistlere böylelikle alan açıyoruz. Kullanıcılar bunun yanı sıra İzmir’deki güncel etkinliklere, konserlere, tiyatrolara ve gösterilere dair bilgilere ulaşabiliyor.
Diğer bir kullanım şekli hem İzmirlileri hem de turistleri kapsıyor. Kullanıcılar, tıpkı bir sosyal medya platformunda olduğu gibi, İzmir’in turistik değerlerine dair yorum yapabiliyor, fikirlerini diğer kullanıcılarla paylaşabiliyor, farklı noktaları beğenip favorilerine ekleyebiliyor, yeni noktalar önerebiliyor. Çalışma arkadaşlarımız önerilen yerleri sistem üzerinden görebiliyor, oluşturduğumuz ekipler de bu noktalarla ilgili bilgiyi ve fotoğrafları hızlıca oluşturarak Visitİzmir’e ekleyebiliyor. Yani statik bir altyapı değil, etkileşim hâlinde sürekli gelişen ve büyüyen bir ansiklopedi olarak Visitİzmir sürekli güncelleniyor.
Visitİzmir, dünyanın neresinde olursa olsun, tüm kullanıcılar için bir tanıtım mecrası. Yeni eklenen yerlerden binlerce yıllık tarihleriyle ören yerlerine kadar İzmir’i tanımak, İzmir’e dair bilgi sahibi olmak ve bugünlerde gezemediğimiz noktaları dijital olarak da olsa keşfedebilmek isteyen herkes Visitİzmir’le bunu gerçekleştirebiliyor. Böylelikle Visitİzmir, İzmir’in ana tanıtım mecrası şeklinde hizmet vermeye devam ediyor. Sun Express de projeye dahil oldu. Onların katkısıyla önümüzdeki süreçte Visitİzmir daha fazla bilinecek.
Projeyle nasıl bir pazarlama stratejisi öngörülüyor?
TUNÇ SOYER: Dünyanın neresinden olursa olsun herhangi bir gezgin, Visitİzmir aplikasyonuyla İzmir’in en ücra köşesindeki turizm destinasyonuna ait her türlü bilgiye hızlı bir şekilde erişebilecek. Dünyada böyle bir turizm uygulamasına sahip az sayıda kent var. Türkiye’de bir ilk. Bu nedenle Visitİzmir, İzmir’in Akdeniz’de ve dünya genelinde farklı bir destinasyon olarak öne çıkmasına katkı sağlayacak.
Türkçe ve İngilizce dil seçeneklerine önümüzdeki aylarda Rusça, Almanca ve Çince eklenecek. Yani Visitİzmir’i yayına aldık, işimiz burada bitti demiyoruz. Bu uygulama gelişecek. İkinci ve üçüncü versiyonlarda kullanıcı etkileşimini artıracak fikirlerimiz var. Kullanıcılar kendi çektikleri fotoğrafları, videoları ve pek bilinmeyen noktaları Visitİzmir’e ekleyebilecek. Böylelikle gelişime açık, aktif bir uygulama ve web sitesi hayal ediyoruz. Visitİzmir’e üye olduğunda her kullanıcı “İzmir Dostu” etiketine sahip oluyor. Etkileşim, yorum yapma ve beğenme, kullanıcılara puan kazandırıyor. 8.500 puanı toplayan kullanıcılar “İzmir Elçisi” oluyor. İlerleyen süreçte İzmir elçilerine farklı avantajlar sağlayacağız. Otellerde ve restoranlarda indirim, aklımızdakilerden birkaçı.
Turizmin yeni normalinde dünyadaki büyük kentlerin uyum planları nedir? İzmir bu alanda ne tür projeleri hayata geçirdi ve ilerisi için ne planlıyor?
TUNÇ SOYER: İzmir’i turizmde dünyanın önde gelen destinasyonlarından biri hâline getirmek için bu süreçte İzmir Turizm Tanıtım Stratejisi ve Eylem Planı’nı hazırladık. Strateji, İzmir’de turizm, tanıtım faaliyetleri yürüten tüm kurumların politikalarını ortaklaştırıyor. İzmir’i sadece bir kıyı destinasyonu olarak değil, tarih, kültür, doğa ve gastronomisiyle de ön planda bir kent olarak konumlandırıyoruz. İzmir için temel önceliğimiz, turizmi 12 aya ve 30 ilçeye yaymak. Daha önce bahsettiğim Turuncu Çember uygulaması, İzMiras Rotası gibi çalışmalarımızı hızlandırdık. İzmir turizminde 2020 yılını bekleme, durma ve dinlenme yılı şeklinde görmedik. Gelişen ve dönüşen turizm eğilimlerini takip ettik.
BM Dünya Turizm Örgütü’nün yayımladığı bir rapora göre, turizmde 2019 verilerine geri dönüş için en erken tarih 2023. İzmir’de gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla, önümüzdeki süreçte tamamlayacağımız markalaşma ve iletişim çalışmalarıyla 2019 verilerini 2022 yılında yakalamayı hedefliyoruz. Hedefimiz, 2024 yılı itibarıyla yerli/yabancı toplam 4 milyon turisti İzmir’e çekmek. Bu hedefi belirlerken turizmi sadece sayılara indirgemiyoruz. Gelen turistin kent ekonomisine daha fazla katkı sağladığı bir turizm anlayışıyla hareket ediyoruz. Çalışmalarımızın ana odaklarından biri ise, sektörün bu süreçte aldığı hasarı mümkün olduğunca azaltmak ve yaşanan kayıpları telafi etmek. Bu doğrultuda tüm paydaşlarımızla iletişim hâlindeyiz, eşgüdüm içinde çalışıyoruz.