YÜKLENİYOR
İzmir, deniz kenarında bir kent. Değerli su havzalarına ve deltalara sahip. İzmir’in çevre korumasında ve kontrolünde temel sıkıntıları nereden kaynaklanıyor?
TUNÇ SOYER: İzmir’in en önemli sorunu, yağmur suyu ve kanal sisteminin zamanında birleşik sistem olarak yapılmış olması. Birleşik sistem olduğu için aşırı yağışlarda denize yakın, deniz seviyesinde ve deniz seviyesinin altında kalan alanlarda zaman zaman sorun yaşanıyor. Bunun dışında İzmir’in altyapısında su ve atık suyla ilgili önemli bir sorun yok. Yağmur suyunun ayrıştırılması, denize ve derelere deşarj edilmesiyle ilgili bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmayı hızlandırdık. 2019 ve 2020 yılında bu konuyla ilgili projeleri hazırladık, 71 kilometre yağmur suyu ayrıştırma işi yaptık. Bu sorunu, 2021-2022-2023 yıllarında daha da hızlanarak çözeceğiz.
Buca, Bornova ve Konak’ta ihaleye çıktık. Burada yapacağımız işlerle beraber 2021 yılında Karşıyaka, Çiğli, Karabağlar ve Bayındır Hasköy Çırpı’da ihaleye çıkıyoruz. Projeleri hazır. Yapım ihalesine çıkıp yağmur suyunu kanaldan ayrıştıracağız, bu suyu uygun bir ortamda derelere ve denize deşarj edeceğiz. Proje çalışması devam eden yerler de var. Özellikle Poligon Deresi çevresi ve Güzelyalı. Proje çalışmaları devam ediyor, bu yılın ortalarında bitecek. Dolayısıyla yılın sonuna doğru yapım ihalesine çıkacağız. 2024 yılına kadar 500 kilometreye yakın yağmur suyu ayrıştırma işini gerçekleştireceğiz. Bu hem körfezi hem kanalları hem de arıtmayı rahatlatacak. En önemlisi, taşkınları engelleyecek. Ancak kent içinde çalışıldığı için vatandaşların altyapı çalışmalarından rahatsız olması normal. Sonuçta sokağınız ve caddeniz kazılıyor, ama bu çalışmaları en hızlı şekilde tamamlayacağız. 2024 yılına bu sorunları çözerek gireceğiz. Bu iş, aslında dokuz ilçedeki sorunu çözecek. Daha sonra Balçova ve Narlıdere tarafında yapacağımız işler var, onlar da projelendiriliyor.
Marmara Denizi’ndeki çevre felaketi, atık yönetiminin ve arıtmanın önemini gündeme getirdi. Bu durum İzmir, Gemlik, İzmit vb. sanayinin baskısı altında olan ve kanalizasyonu denize, nehirlere basılan kentlerde uzun yıllardır yaşanıyor. Denizleri ve nehirleri çevre felaketlerinden korumak için kentlerin yakın/orta vadedeki atık suya ve arıtmaya yönelik acil eylem planı ne olmalı?
TUNÇ SOYER: Uzmanlara göre, Marmara Denizi’nin her tarafında görülen müsilajın önlenmesi için ya deniz suyu sıcaklığının değişmesi ya denizde dikey karışımların artırılması ya da denize deşarj edilen atık yükünün azaltılması gerekiyor. Müsilajın ortaya çıkmasında rolü olan bu üç faktörden ikisi maalesef insan eliyle yapılabilecek müdahalelerin dışında.
Müsilaja neden olan üçüncü madde, Marmara Denizi çevresinde evsel ve endüstriyel atıkların doğrudan veya dolaylı olarak denize deşarj edilmesiyle açıklanabilir. Bu konuda danıştığımız bilim insanları Marmara Denizi çevresindeki birçok yerleşim yerinde sıvılaştırılmış atıkların derin deniz deşarjıyla doğrudan denize salındığını, arıtma tesislerinin etkin şekilde çalıştırılmadığını dile getiriyor.
Bugün önemi bir kez daha ortaya çıkan konu, ileri biyolojik yöntemlerle kurulan arıtma tesisleri ve bu tesislerin sağlıklı bir şekilde çalıştırılması.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü’nün İzmir Körfezi’ni kurtarmak için hayata geçirdiği arıtma tesisleri ve bu tesislerin kesintisiz, sağlıklı bir şekilde çalıştırılması, Marmara Denizi’nin müsilajdan kurtulması için bir model niteliğinde.
Hatırlarsanız, 20 yıl önce İzmir’de daha vahim bir çevre felaketi yaşanıyordu. 1990’lı yılların sonunda neredeyse tek bir yaşam belirtisinin kalmadığı İzmir Körfezi, dev bir kanalizasyon çukuruna dönmüştü. Bugün Mavi Bayrak dalgalanan Güzelbahçe kıyılarında bile denize girilemiyordu.
Biyolojik arıtma, İzmir’in gündeminde mi? Bu konudaki projeler nedir?
TUNÇ SOYER: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, İzmir sahip olduğu -23’ü ileri biyolojik- 68 arıtma tesisiyle Türkiye’de lider konumda. Atık suların %97’sini arıtıyoruz. Bu rakama yaklaşan başka bir kent yok. Geldiğimiz nokta hepimiz için bir gurur vesilesi, ama nihai hedef değil.
Geçen yıl açtığımız Foça Gerenköy’le birlikte 68’e ulaşan arıtma tesisi sayısını sadece üç yıl sonra 93’e çıkaracağız. Üç adet arıtma tesisinin yapımı sürüyor. İki tesisin proje çalışmaları, yedi tesisin yapım ihalesi hazırlık çalışmaları, on dört yeni tesisin imar planı ve izin süreçleri devam ediyor. 2024 yılının sonunda İzmir’de arıtmasız tek bir yerleşim kalmayacak. Türkiye’nin arıtma lideri İzmir’i dünyada ses getiren bir başarı hikâyesinin kahramanı hâline getireceğiz.
Kemalpaşa Ulucak’ta 5.000, Mordoğan’da 11.000 metreküp kapasiteli ileri biyolojik arıtma tesislerinin yapımı sürüyor. Urla Özbek’te yapımı devam eden arıtma tesisinin yanı sıra Torbalı’da Küçük Menderes’in daha temiz akması için 100 milyon TL’nin üzerinde bir yatırımla yeni üniteler yaparak Torbalı Atık Su Arıtma Tesisi’nin kapasitesini artırıyoruz. Bu proje sayesinde sadece evsel atık suları değil, sanayiden gelen atık suları da arıtacağız.
İklim krizi, atık suları son derece değerli hâle getirdi. Arıtmalardan çıkan suları sanayide, tarımsal sulamada ve kentsel yeşil alanlarda kullanmak üzere geri kazanım projeleri de yürütüyoruz. İlk etapta dokuz atık su arıtma tesisinde geri kazanım üniteleri kurmak için çalışmalarımızı başlattık. Bu kapsamda Tire ve Bayındır Hasköy’de ihalemizi gerçekleştirdik. Dokuz arıtma tesisinden yıllık 36 milyon metreküp suyu kazanıp farklı sektörlerde yeniden kullanıma sunacağız.