YÜKLENİYOR
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
CHP Bursa Milletvekili
CHP PM Üyesi
Sizi tanıyalım. Siyasete girme motivasyonunuz neydi?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU: Pertek doğumluyum. Liseyi İstanbul’da okudum. Üniversiteyi Ankara’da bitirdim, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Sonra Bursa’da stajımı tamamlayıp avukatlık yapmaya başladım.
Bursa Barosu Yönetim Kurulu’nun en genç üyesi olarak yönetimde görev aldım. Baroda yoğun ve aktif bir şekilde çalıştım. Barolar Birliği ve Avrupa Konseyi projesinde insan hakları eğitimi konusunda eğitimcilik yaptım.
Siyasete üniversitede başladım. Üniversiteye 1994 yılında girdim. O yıllar biraz hareketliydi, bilirsiniz. Harçlara %300 zam yapıldığı, öğrenci eylemlerinin, hareketlerinin yoğunlaştığı bir dönemdi. Eminim ki herkesin motivasyonu, bir şeyleri değiştirmek. Aristo’nun dediği gibi, insanı hayvanlardan ayıran en önemli özelliği düşünmesi, sorgulaması, siyasi bir yanının olması. Dolayısıyla çevrenizde, hayatta, yönetimlerde, dünyada gördüğünüz haksızlıklar ve eşitsizlikler sizi rahatsız edince bir şey yapma gereği duyuyorsunuz. Bunun yolu da siyasetten geçiyor elbette. Dünyanın daha adil olması, insanların eşit koşullara erişebilmesi, özgür ve mutlu olabilmesi için bir şey yapmak adına siyasete dahil olma gereği duyuyorsunuz. Ben de üniversiteden itibaren hep siyasetin içinde yer aldım. 2015 yılında da ön seçimle milletvekili oldum.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi eğitimcisi olarak hukukçulara eğitimler verdiniz. O dönem Türkiye’nin hukukçularının insan haklarını kavrayışı ve bu konuya ilgisi nasıldı?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU: O dönemde insan hakları kavramı önemseniyordu ve değerliydi. Biliyorsunuz, AKP iktidarı birtakım iddialarla yola çıktı. Avrupa Birliği konusunda çalışmalar sürdürülüyordu, eksikliklerin giderilmesi için bazı adımlar atılıyordu. Dolayısıyla bir dönem görünürde olumlu gidiyordu; Avrupa Birliği süreci, insan hakları konusu, hassasiyeti vb. Bugüne bakıldığında inanılmaz bir şekilde gerilediğimizi görüyoruz. Artık her gün sosyal medyada işkence görüntüleriyle karşılaşıyoruz ve bu durum normalleştiriliyor.
Bekçilerin sokak ortasında insanları dövmesi, sosyal medyaya yansıyan görüntüler, eylem yapan işçilere orantısız güç kullanımı vs. kötü muamele kapsamında ve uluslararası sözleşmenin ihlali. Kendi hukukumuzda uygulamaya baktığımızda, bunlar artık iktidarın gözünde normalleşmiş konular. Adalet Bakanı söylemlerinde biraz dikkat etmeye çalışıyor, ama bunun eyleme yansımadığını görüyoruz. Güvenlikten kim sorumlu? İçişleri Bakanı. Bir bakan, “Uyuşturucu satıcısı ya da kullanıcısı gördüğünüzde bacağını kırın,” diyorsa bu, uygulayıcıların hukuka uygun davranmaması için meşru zemin oluşturulması anlamına geliyor. Hukuk kısmından bahsediyorum, siyaset boyutuna geçmeyeceğim. Bir örneği de hukukçu gözüyle söyledim. İnsanlar yüzlerce yıl insan hakları mücadelesi vermişler. Masumiyet karinesi var. Mahkeme kararıyla kesin hüküm olmadan bu karineden faydalanıyorlar, suçlu muamelesi görmemeleri gerekiyor. Bu noktaya gelene kadar insanlar bedel ödemiş. Orta Çağ’da cadı avından engizisyon mahkemelerine, işkence sandalyelerine kadar yaşanmış süreçler var. I. ve II. Dünya Savaşı var. İnsanlık, bütün bu yaşananların sonunda birtakım kurallar, evrensel ilkeler getirmek zorunda kalmış ve bunları ileriye taşımış. Hukuktan hiç anlamayan, bu toplumsal dönüşümleri bilmeyen, hiçbir eğitimi, bilgisi, birikimi olmayan bir insana devletin bütün kamu gücünü veriyorsunuz, o da birtakım popülist söylemlerle kendi siyasi geleceği için hukukun kabul edemeyeceği açıklamalar yapıyor.
Kadın haklarıyla ilgili konular söz konusu olduğunda -merkezi yönetimin İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili tasarrufları var- siyaset üstü bir anlayışla diğer partilerin kadın milletvekilleriyle bir araya geliyor musunuz? Kadın hakları için birlikte hareket ediliyor mu?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU: Maalesef olmuyor. Tabii ki olmasını isteriz. Konuşmalarımızda sık sık dile getiriyoruz. Komisyonlardaki arkadaşlarımız da hep söylüyor. Kadın ve çocuk hakları siyaset üstü olmalı diyoruz, ama siyaset her konuda belirleyici. Yani bu politikalar, siyasi iradenin aldığı kararlarla oluşuyor, hayata geçiyor, insanlara yansıyor.
Kendi adıma şunu söyleyeyim. İstanbul Sözleşmesi, bir gece yarısı kararıyla ortadan kaldırılmadan önce -gerçi biz bu kararın geçerli olmadığını söylüyoruz, vurgulamak isterim- kampanya yürütülürken sosyal medyada Ak Partili kadın milletvekillerine ya da o dönemin grup başkan vekiline yönelik trol saldırısı olduğunda bu arkadaşlara sahip çıkan twitler attım. Çünkü kadın sorununa ilişkin durumları ayırmamak gerekiyor. Cumhur İttifakı cephesinde milletvekillerinin doğru bulmasalar dahi bunu yüksek sesle dile getirmediklerini, getiremediklerini görüyoruz.
Galiba döngüyü değiştirmek gerekiyor. Mesela geçenlerde, pandemi koşullarındaki şiddetin tolere edilebileceği söylendi. Siyasi kimlikle, sorumlulukla ifade edilmesi gereken yerlerde terminolojiye dikkat edilmesi gerekir.
Ankara’nın gündemi yoğun. Siz de saha çalışmalarında oldukça faalsiniz. Aynı zamanda Bursa milletvekilisiniz. Bu yoğun gündemde bölgenize gidebiliyor musunuz? Saha çalışmalarındaki gözlemleriniz neler? Yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, ilçe/il örgütleriyle ilişkileriniz nasıl?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU: Sizin de söylediğiniz gibi gündem yoğun. Ben Veli Ağbaba’nın koordinasyonundaki “Esnaf Masası”nda görev yapıyorum. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun il ziyaretlerinde önceden gidip programları yapıyoruz, kanaat önderlerini davet ederek çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Şehirdışı çalışmalarımız da yoğun. Hafta içi Ankara’da oluyoruz. Kısıtlamalar olduğu için hafta sonu etkinlikleri yoğun olamıyor. Bu nedenle bölgemizde hafta sonu bulunuyoruz. Mümkün olduğunca vatandaşların arasındayız, yanındayız. Biliyorsunuz, son zamanlarda çok sık esnaf ziyaretleri gerçekleştirdik. Geçen ay Doğu Anadolu Bölgesi’nde beş ili ziyaret ettik. İki gün önce Burdur’daydım. Türkiye’nin her yerinde sorunlar ve dertler ortak: Ekonomik kriz. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik oranını yaşıyoruz. Yüksek enflasyon, döviz, faiz, bütün bunlar vatandaşın cebini yakıyor. Dolayısıyla her gün hepimize onlarca telefon geliyor, iş talebinde bulunuyorlar. Çok haklılar. Gençler işsiz, gençler umutsuz, kaygılanıyorlar ve iş bulamıyorlar. Esnaf zaten perişan. Destek veriliyormuş gibi yapılıyor, ama sonra zamlarla geri alınıyor. “Esnafa 3.000-5.000 TL vereceğiz,” dendi. Başvuruların çoğunlukla reddedildiği bilgisi geliyor. Benzin ve mazot fiyatları inanılmaz boyutlarda arttı. İnsanlar faturalarını, kiralarını ödeyemiyor, kiracılar tahliye ediliyor. Bu durum kriz boyutunu aştı, ciddi bir buhran var. Bunlar bizi üzüyor, ama umutsuz değiliz. Çözüm her zaman var. Yeter ki, bu çözümleri hayata geçirecek bir siyasi irade ve yönetim anlayışı olsun. Onun da yolu seçimden geçiyor. Bu sorunları çözecek bir iradenin ülke yönetiminde olması ve bir an önce seçim yapılması gerekiyor. Ne yapılması lazım? Öncelikle ülkede güven ortamının ve istikrarın sağlanması lazım. Hukuk yok. Eğitimde ciddi anlamda geride kalıyoruz. Nitelikli bir eğitimle gençlerimizi iyi yetiştirelim, çağı yakalayalım amacı yok. Tam aksine, partimin arka bahçesini oluşturacak nesiller yetiştireyim, sorgulamasın, düşünmesin bana oy versin anlayışıyla eğitim süreci yönetiliyor. Bütün bunlar zaman kaybı.
Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Adalette, demokraside, dış politikada onurlu bir yerde duracak, eğitimi nitelikli hâle dönüştürecek, refahı artıracak ve adil bir şekilde paylaştıracak ülkeyi hep beraber tesis edeceğiz.
Yerel yönetimlerin bu süreçteki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Yerel yönetimlerin alacağı inisiyatiflerde kritik konular sizce nelerdir?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU: Bu süreçte belediyelerimiz çok önemli çalışmalar yaptı, yapıyorlar. Pandemi sürecinde hükümetin yetersiz kaldığı, maske dağıtamadığı noktada bizim belediyelerimiz hızlı bir şekilde çözüm üretti. Etkili, sonuç odaklı çalıştılar. Maske diktirdiler, dağıttılar. Tek adam rejimi bir gece karar alıp insanları eve kapattı, belediyelerimiz hemen ertesi sabah ekmek yetiştirdi. Esnafın yaşadığı sıkıntılarda mevzuatın el verdiği ölçüde çözüm ürettiler, üretiyorlar. Bu anlamda CHP yönetim anlayışının yansıması oldular. CHP, ittifakla birlikte geldiğinde ayrım yapmadan vatandaşın dertlerini çözebileceğini gösterdi. Bu nedenle saçma sapan gerekçelerle soruşturmalar açıldı, çalışmalar engellendi. Vatandaş bunları görüyor. İstanbul’un tekrarlanan seçimlerinde de gördük. Hukuku nasıl katlettiler ve vatandaşın tepkisi sandıkta nasıl oldu hep beraber yaşadık.
Belediyelerimizi takdir ediyorum. Gittiğimiz yerlerde de görüyoruz. Bazı noktalarda mevzuatı aşmak mümkün değil. Bütün Türkiye belediyeleri için bu durum böyle. İktidar olduğumuzda, mecliste çoğunluğu elde ettiğimizde kanun değişikliklerini vatandaşların lehine yapacağız, mecliste yasama faaliyeti olarak yerine getireceğiz. Sizin aracılığınızla bütün belediye başkanlarımıza özverili, ayrımcılık yapmayan, etkili, faydalı çalışmaları için çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca bülten çalışanlarına da yaptıklarımızın insanlara ulaşmasını sağladıkları için teşekkür ediyorum.