YÜKLENİYOR
İnsanların tarihteki seyahat pratikleri/hareketliliği nasıl bir değişim gösteriyor?
SAADET ÖZEN: Bu soruya birkaç cümleyle cevap vermek gerçekten zor, zira Michel de Certeau’nun söylediği üzere, “Her anlatı bir yolculuk anlatısı, bir mekân pratiğidir.” Çok yakın zamana kadar fiziken yer değiştirme, toplumsal aygıtın düzenli işleyişi için temel şartlardan biriydi. Ekonomik faaliyet, savunma, kültürel alışverişler, başkasına bakarak kendini tanımlama ihtiyacı ve tabii statü edinme kaygısı ya da zevk için bu söylenebilir. Yolculuk, herhangi bir dönemde icat edilmedi, fakat mekânsal ve zamansal olarak amacında, sisteminde ve araçlarında dönüşümler oldu. Günümüzdeki yolculuk ekosisteminin kabaca 18. yüzyılda doğduğu söylenebilir. Yolculuk süresinin ve içeriğinin öngörülebilir hâle gelmesi, dolayısıyla yolculuğun bir “ürüne” dönüştürülerek pazarlanabilmesi, buna bağlı olarak turizmin doğuşu, sayısı giderek artan hareket eden bedenlerin yönetimi ve kontrolü için bazı rasyonel yöntemlerin sistematikleşmesi gibi kimi gelişmeler bu dönemde filizlendi. Eskiye göre en önemli fark, seyahatin yaygınlaşması ve daha büyük bir kitlenin bu faaliyete katılabileceği koşulların oluşmasıydı. Süreç, dünyanın her yerinde aynı şekilde yaşanmadı. Sözgelimi turizmde ilişkiler hep “asimetrik” kaldı. Küresel hiyerarşiler, gezenlerle gezemeyenler arasındaki farkı da belirledi. Örneğin, Batı Avrupa’da iki savaş arası dönemde orta sınıflar yurtdışı seyahati tahayyül edebilirken, Türkiye’de bu ancak 2000’lere doğru düşünülmeye başladı.
İklim krizi nedeniyle dünya bir süredir turizm dahil pek çok kitle hareketini, buna bağlı endüstriyi ve insan hareketlerini yeniden gözden geçiriyordu. Pandemi, bu sürece dramatik bir müdahale oldu. Seyahat pratiklerine bu iki faktör sizce nasıl yansıdı? Gelecek dönemde nasıl yansıyacak? Turizmi nasıl bir dönüşüm bekliyor?
SAADET ÖZEN: Saf anlamda turizm (kültürel ya da keyfi bir faaliyet olarak organize yolculuk), seyahat alanının yalnızca bir parçası. Esasen bu hareketliliğin yarattığı ya da erişilebilir hâle getirdiği araçlar (ulaşım ve konaklama gibi), çalışma, eğitim vb. amaçlarla da büyük bir kitlenin hareket edebilmesini sağlıyordu. Fakat şimdi, fiziken bir yerden bir yere gitmeden çalışmak, eğitim almak, sosyal ilişkiler kurmak mümkün. Pandemiden sonra bu yeni sistemin ortadan kalkma ihtimali düşük görünüyor. Turistik seyahat alışkanlığı varlığını korusa da, biçim değiştirmesi, grup hâlindeki organize seyahatin yerine bireysel organizasyonların ön plana çıkması mümkün. Zaten pandemiden önce de internetle birlikte küresel iletişim olanaklarının gelişmesi bunu düşündürüyordu.
Kentler ve kent turizmi bu durumdan nasıl etkilenecek? Önlemler ne olmalı?
SAADET ÖZEN: Kentler, gezen yeni kuşakların bundan on yıl önceki gibi yaşamadığını, iletişim olanaklarının muazzam seviyede gelişmiş olduğunu, siyasi ve kültürel bağlamda beklentilerinin değiştiğini bilmeli. Yerel yönetimlerin turizm profesyonelleriyle işbirliği bu bakımdan hayati bir önem taşıyor. Kentler, giderek artan münferit turistlere hitap eden alanları ve ortamları geliştirdiği oranda kazanacak. Eski turizm anlayışında misafirlerin ağırlıklı olarak tur programına göre hareket edeceği, belli alanlarda varlık göstereceği varsayılırdı. Müzeler, belli semtler ve meydanlar, çarşılar vb. alanlar bu kitleye göre tasarlanabilirdi. Münferitler arttıkça kentin daha önce “yabancı varlığına” alışkın olmayan mekânları da hareketliliğe dahil olacak. Güvenlik, ulaşım, hijyen başta olmak üzere her başlığın tekrar düşünülmesi gerekiyor.
Siz aynı zamanda bir rehbersiniz. Rehberler, turizmin yaşadığı sorunlarda adı en az anılan grup oldu. Onlar bu süreçten nasıl etkileniyor? Sektörü bırakıyorlar mı? Gözlemleriniz nedir?
SAADET ÖZEN: Bugünkü gibi turizmin çöktüğü koşullarda elbette sektör değiştirmek zorunda kalanlar oluyor, ancak genel işsizlikten dolayı bu da kolay değil. Muazzam hacimdeki nitelikli işgücü atıl durumda kalıyor. Rehberler, turistlerin ülkeyle en kuvvetli bağlantısı, giderken zihninde taşıdığı izlenimlerin dolaysız mimarıdır. Rehber, güvenlikten hijyene kadar her konuda birinci derecede rol oynar. Bunun yanı sıra turizmin işleyişindeki olumsuzlukları turistlerin hoş görebileceği noktaya çekme işi de rehberlerindir. Rehberler, bir temsiliyet görevi, sık sık söylendiği gibi bir “kültürel elçilik” görevi üstlenir, üstelik zaman ve mekân sınırlamasının da, iş güvencesinin de olmadığı çalışma koşullarında. Fakat rehberleri yalnızca yabancı turistlerle düşünmek doğru değil. Son yıllarda kentlerin yerli sakinlerine yönelik geziler arttı, rehberler de büyük bir tecrübe kazandı. Bu nedenle rehberler, yerel yönetimlerin kent bilincini oluşturmasında önemli bir rol oynayabilir. Mesela öğrenciler için düzenlenen kültürel geziler, iyi niyetle yola çıkılsa bile, rehber olmadığı takdirde bir mahalleden diğerine “yer değiştirmekten” öteye pek geçmiyor. Oysa rehberler, kentin doğal gözlemcileridir. Ayrıca bu konuda kültürel altyapısını geliştirmek için çaba harcayan bir gruptur. Kaldı ki, toplu gezilerde bir rehber bulundurulması zorunlu. Yani belediyelerin rehber kokartı olmayanları grupların başına vermemesi gerekiyor. Bu vesileyle İstanbul Rehberler Odası olarak belediyelerle ortak faaliyetleri zorladığımızı ve nadiren cevap alabildiğimizi belirtmek isterim. Rehberler, pandemi koşullarında bile yüksek organizasyon becerileriyle sağlık koşullarına riayet ederek sokakların boş kalmamasını sağlayabilirlerdi. İleride, koşullar düzeldiğinde, belediye ve sağlık çalışanlarının, marketlerde ve kargo şirketlerinde görevli olanların katılacağı geziler düzenlenmesi için birçok proje yaptık. Bu gezilerin bizim için fedakârca çalışanlara kentin bir teşekkürü olmasını hedefliyoruz. Henüz hiçbir somut adım atılmamış olsa da umudumuzu koruyoruz.