"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Hayatın Devamlılığı Doğanın Korunmasıyla Mümkün

Belediye Gazetesi

İnsanlığın doğa üzerindeki etkisi iki yönlüdür. Birincisi, insani faaliyetler neticesinde doğanın yeniden düzenlenmesi ve değiştirilmesidir. İkincisi, insan ve doğa arasındaki ilişkinin niteliğini belirleyen toplumsal yapının içeriğidir. Çünkü doğanın kendi tarihi de vardır. Bu nedenle doğa, insani ve toplumsal aşamalara ait etkilerin bütün izlerini bu tarihsel bağlamı içinde taşır. Doğanın özündeki bütünlüğe insan eliyle yapılan müdahaleler, toplumsal yaşamı da tehdit etmeye başlar. Dolayısıyla ekosistemler birbirine bağlıdır, birbirlerini doğrudan etkileyen ve canlı-cansız her varlığı ilgilendiren koşulları vardır. 

Bu bağlamda yaklaşık bir aydır ülkemizde arka arkaya yaşadığımız doğal afetler, birer çevre felaketine dönüştü. Vatandaşlarımızın hayatını geri döndürülemez sonuçlarıyla doğrudan etkiledi. Doğanın gücü ve biçimlendirici özelliği, bugüne kadarki hatalı uygulamaları, çevre talanını, yanlış yapılaşmayı, ekosistemlere verilen zararı daha da görünür hâle getirdi. Hayatın devamlılığı doğanın ve çevrenin korunmasıyla mümkün. Bu gerçeği asla unutmamalıyız. Yaşadığımız ve artık yaşamak istemesek de küresel ısınmayla, iklim kriziyle ilerleyen süreçlerde de karşılaşacağımız doğal afetleri ve meteorolojik olayları iyi analiz etmek, ekolojik krize yönelik yeni önlemler alacak etkin politikalar geliştirmek, uygulanabilir planlamalar yapmak ve doğru kentleşmeye yönelmek zorunludur.

11 Ağustos 2021 tarihinde Batı Karadeniz Bölgesi’nde başlayan ve etkili olan aşırı yağışlar sonucunda Kastamonu, Sinop ve Bartın’da yaşanan sel felaketini bu bakış açısıyla tekrar değerlendirmemiz gerekiyor. Onlarca vatandaşımızın hayatını kaybettiği, hayatta kalanların da yaşamlarını yeniden kurarak nasıl devam ettireceklerini bilemediği bu denli zor günlerin tekrar yaşanmaması için meseleyi siyaset üstü bir bakış açısıyla ele almak gerekiyor. Orman yangınlarının ardından bölgenin ve vatandaşların yaralarını daha tam saramamışken yaşadığımız sel felaketi, sorumlunun sadece iklim değişikliği olmadığını da bir kez daha gösterdi. 

Ekolojik kriz, insan eliyle doğaya verilen zararın birleşiminden oluşuyor. Küresel ısınma, biyoçeşitliliği doğrudan etkileyen canlı türlerinin yok oluşu ve yok edilmesi, doğal kaynakların azalması ve azaltılması, toprağa, denizlere, atmosfere zarar veren kimyasalların yoğun olarak kullanılması, dere yatağı yapılaşmaları, hatalı inşaat kararları, bozulan su döngüsü, artan buharlaşma, eğimli alanlardaki bitki örtüsünün ve ormanların tahrip edilmesi, arazi kullanımındaki hatalar, kentlerdeki nüfus yoğunluğu en önemli nedenler arasında. Bu nedenler dahilinde iklim krizini durdurmak ve küresel sıcaklık artışını 1.5 derecede sınırlamaya yönelik hayati hedefler içeren, 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan ve iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına karşı küresel açıdan sosyo-ekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesini hedefleyen Paris Anlaşması’nı onaylamayan ülke statüsünden çıkmak öncelikli hedefimiz olmalıdır. Çevre örgütlerinin bu anlamdaki çabası göz ardı edilmemeli ve anlaşmanın mecliste ivedilikle onaylanması sağlanmalıdır. Yaşanabilir bir çevre yaratmanın orta ve uzun vadede en önemli adımlarından biri budur. 

Birbirine bağlı tüm bu süreçler neticesinde ekoloji büyük bir hızla bozulurken, ekolojik açıdan sağlıklı bir dünyada yaşamak amacıyla yapmamız gerekenlerin bilincindeyiz ve CHP’li yerel yönetimler olarak üstlendiğimiz sorumluluğun da farkındayız. İktidarın günü kurtaran ve doğayı sadece sermayeye, ranta, sömürüye açan politikalarına karşı durmaya, ses çıkarmaya devam edeceğiz. Ekolojik krizin yıkıcı etkilerini doğru politikalarla, yöntemlerle, uygulamalarla minimum seviyeye çekmek için ekosistem tabanlı afet risk azaltma planlarını ve iklim politikalarını yerel yönetimler bazında geliştirmek için de çalışmaya devam edeceğiz.


Önerilen Haberler