YÜKLENİYOR
28 Temmuz 2021 tarihinde başlayan ve oldukça geniş bir alana yayılan orman yangınlarının ardından bölgenizdeki son durumu öğrenebilir miyiz?
LÜTFÜ SAVAŞ: Temmuz ayının sonunda ilimizin Kırıkhan, Hassa, Antakya, Samandağ, Dörtyol, Yayladağı ve Belen ilçelerinde meydana gelen yangınların tamamını 69 aracın ve 142 personelin çalışmasıyla kontrol altına aldık. Ne yazık ki, bu yangınlarda bölgemizde yaklaşık 240 hektar ormanlık alan yandı. Küresel iklim değişikliğinden dolayı artan sıcaklıklar ve düşük nem oranı sebebiyle yangın riski devam etmektedir. Öyle ki, bu yıl kentimizde 286 hektar ormanlık alan zayi oldu. Geçen yıl ise, İskenderun, Belen, Arsuz, Samandağ ve Antakya’da çıkan yaygınlarda da yaklaşık 3.900 hektarlık alan yandı.
Bu sebeple belediyemizin Afet ve Acil Durum Koordinasyon Merkezi, her zaman tüm bileşenleriyle teyakkuz hâlindedir.
Son iki yılda bu kadar yangınla mücadele etmek zorunda kalınca, yangın riski taşıyan yüksek bölgelerdeki mahallelerimizde “Gönüllü İtfaiyecilik” uygulamasını hayata geçirdik. Bu çalışmamız şimdilik yedi mahallede devam etmektedir. 14 yerde daha yapacağız. Gönüllülere eğitim vereceğiz, ekiplerimiz yangın bölgesine gelene kadar yangına ilk müdahaleyi yapmalarını sağlayacağız.
Bu uygulamamızla birlikte kritik bölgelerde, kentin ormanla birleşen noktalarında itfaiye ve zabıta teşkilatımıza ait ekiplerimiz erken müdahale maksadıyla nöbet tutmaktadır ve devriye gezmektedir.
Ayrıca bu süreçte komşu illerimiz olan Kilis, Osmaniye, Adana, Mersin ve Muğla’da çıkan yangınların söndürme çalışmalarına 24 araç ve 55 personelle destek verdik.
Söndürme ve soğutma çalışmalarında karşılaştığınız güçlüklerden bahseder misiniz? Afet risk yönetimi kapsamında doğal afetlerle mücadele sürecinde yetki ve sorumluluk açısından yaşadığınız zorluklar nelerdir?
LÜTFÜ SAVAŞ: Afet risk yönetimi kapsamında doğal afetlerle mücadele sürecinde yetki ve sorumluluk açısından bu yangınlarda önemli bir problem yaşamadığımızı söyleyebilirim. Afet ve Acil Durum Koordinasyon Merkezi bileşenleriyle, valilik birimleriyle, ilçe belediyeleriyle, il AFAD ve Orman İşletme Müdürlükleri’yle tam bir uyum içerisinde koordineli olarak yangınlara müdahale ettik.
Müdahalelerde, söndürme ve soğutma çalışmalarında karşılaştığınız güçlüklere değinmek gerekirse, yangınlara havadan müdahalede geç ve yetersiz kalındığını ifade edebilirim. Özellikle Orman Genel Müdürlüğü’nün bölgemizdeki hava müdahale gücünün kullanım maksadına göre uçak, helikopter ve İHA’larla artırılması konusu büyük önem arz etmektedir.
Maalesef envanterdeki kiralık hava araçlarının yapılan anlaşmaya göre saat 18:00’e kadar çalışması üzücü ve düşündürücüdür. Örneğin, Hassa’da çıkan yangınlarda orman yolunun olmaması sebebiyle havadan müdahale zorunlu hâle gelmişti. Ancak akşam 20:00’ye kadar çalışabilecek araç, 18:00’e kadar çalışmıştı. Bu da yangının söndürülme ve kontrol altına alınma sürecini uzatmıştır.
Yerden müdahalelerde kullanılan arazözlerin, bölgemizin coğrafyasına uygun, hareket kabiliyeti yüksek küçük tip arazözlerle yenilenmesi ve toplam sayının artırılması gerekmektedir. Özellikle ilimizde ve Akdeniz Bölgesi’ndeki yangınlarda kullanıma uygun, yüksek manevra kabiliyeti ve su isabet oranı bulunan, THK’nin envanterinde mevcut olan CL215 yangın söndürme uçakları da orman yangınlarıyla mücadelede büyük oranda fayda sağlayacaktır.
Yaylaların ve mahallelerin ormanla birleştiği noktalarda yangının yerleşim yerlerine ulaşmasını engellemek için 50-100 metre civarında bant yol açılması fayda sağlayacaktır.
Ayrıca yol açma çalışmalarında Orman İşletme Müdürlükleri’nin iş makinesi (lastikli kepçe, üçgen paletli iş makinesi vb.) eksikliği belediyemizden, ilçe belediyelerinden veya çevre illerden temin edilmeye çalışılmaktadır. Bu da vakit kaybına sebep olmaktadır.
İklim krizinin ve ekolojik krizin artan etkileri neticesinde orman yangınları, sel gibi doğal afetler hem dünyayı hem ülkemizi etkiliyor. Yerel yönetimlerin geliştireceği iklim politikalarının içeriği, çevre politikalarıyla eşgüdümü ve stratejik plan kapsamı sizce nasıl olmalı?
LÜTFÜ SAVAŞ: İklim değişikliğinin kentlere taşıdığı problemler derin ve çeşitlidir. Isı ve yağış miktarının-rejiminin değişimi, kuraklık-sel, deniz seviyesinin yükselmesi, nüfus hareketleri, biyolojik değişimler, ürün desenlerinde farklılaşmalar, ani sıcak-soğuk dalgaları gibi birçok sorun kentleri de yakından ilgilendirmektedir. Bu sorunlar ekonomik ve toplumsal yönleriyle de ele alınması gereken özellikleri içermektedir. Ulusal düzeydeki stratejilerin yerel düzeye aktarılması ve kentlerin artan risklere karşı uyum yeteneğinin artırılması gerekmektedir. Bu kapsamda arazi kullanımından sanayiye, enerji temininden orman alanlarının geri kazanımına kadar birçok konunun sürece dahil edilmesi söz konusudur.
Politikaların ve stratejilerin belirlenmesinde önleyici orta-uzun vadeli yaklaşımlara odaklanılmalıdır. Mekânsal planlama süreci içinde iklim değişikliğiyle mücadele mekanizmaları oluşturan başarılı örnekler sayıca az olsa da, planlama yaklaşımlarının mevcut değerleri korumak kadar iklim değişikliği sürecinde ortaya çıkan yeni riskleri de içerecek şekilde geliştirilmesi gereklidir.
İklim değişikliği sorununun yerel yönetimler tarafından ciddi bir şekilde ele alınması, kent yaşamı ve sunulan hizmetler açısından hem kamu kurumlarının hem de özel sektörün sorumluluk üstlenmesi, bireylerin ulaşım, ısınma, konut tercihlerini sera gazı emisyon oranlarını göz önünde bulundurarak yapması, çevreci düzenlemeler için yerel yönetimlerin fon ve finansman desteği bulabilmesi, daha büyük boyutlu adımlar için harekete geçilmesini kolaylaştırabilir.
Kent planlamasında yeşil alanların, yaya ve bisiklet yollarının göz önünde bulundurulması, verimli toplu ulaşım hizmetlerinin temiz yakıt alternatifleriyle birlikte sunulması, binalarda güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların desteklenmesi, yerel yönetimlerin bu konuda hayata geçirebileceği önemli uygulamalar olarak sıralanabilir. Ekonomik büyüme gerekçesiyle fosil yakıt kullanımını sürdüren ülkeler, kentler bazında hayata geçirilen temiz yakıt alternatiflerini, çevreci ulaşım seçeneklerini ve yeşil yatırım olanaklarını değerlendirerek bu uygulamaları ulusal yasalarla ve düzenlemelerle yaygın hâle getirebilir.
Doğal afetler sonrası yaşanan krizlerde belediyeler yetki, görev ve finansman kaynakları açısından sizce ne kadar güçlü? Bölgeniz dâhilinde iklim eylem planınız var mı? Varsa somut hedefleriniz nelerdir?
LÜTFÜ SAVAŞ: BM Kalkınma Programı’na yaptığımız proje başvuruları arasında yer alan “Hatay İli Sera Gazı Envanteri ve İklim Değişikliği Eylem Planı” projesi, “Suriye Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Programı”, yerel yönetimlerin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla sunulan hibe programı kapsamında Eylül 2019’da tamamlanmıştır.
“Hatay İli Sera Gazı Envanteri ve İklim Değişikliği Eylem Planı” projesinde yer alan 2019 yılı verileri ışığında Hatay’da toplam emisyonlar 17.636.853,98 tCO2e/yıl olarak (2017 yılı baz) hesaplanmıştır.
Bu emisyonların 6.867.941 tCO2e/yıl’ı endüstriyel proses ve ürün kullanımından kaynaklı emisyonlar, 10.768.912,98 tCO2e/yıl’ı ulaşım, atık-atık su, sabit enerji, tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklanan emisyonlar olarak ayrılmıştır. Endüstriyel proseslerin neden olduğu salınımlar, yerel yönetimlerin görevleri kapsamında olmadığı için azaltım hedefleri içerisine dahil edilmemiştir.
Belediyemizin yetkisinde ve sorumluluğunda olan ulaşım, atık-atık su, sabit enerji, tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımından kaynaklanan emisyonlar 10.768.912,98 tCO2e/yıl olarak belirlenmiş olup 2030 yılı projeksiyon emisyonlarına kıyasla emisyon artışından %23 oranda azaltım hedeflenmektedir.
Belirlenen azaltım hedefine ulaşmak için eylem planımızda bazı faaliyetler belirlenmiştir. Bu faaliyetler aşağıda yer almaktadır.
Bina:
-Binalara ısı yalıtımının yapılması,
-Isıtma amaçlı kömür kullanımından doğalgaz kullanımına geçilmesi,
-Enerji sınıfı yüksek elektrikli ev aletlerinin kullanımının yaygınlaştırılması.
Ulaşım:
-Bisiklet ulaşımının yaygınlaştırılması,
-CNG’li otobüs filosunun oluşturulması,
-Elektrikli ve hibrit araçların teşviki,
-Kent içi trafik düzenlemeleri,
-Toplu taşımada güzergâh optimizasyonu,
-Akıllı kavşakların yapılması.
Tarım:
-Hayvan gübresinden anaerobik çürütülmesi ve biyogaz tesislerine erişiminin sağlanması,
-Organik tarımın teşvik edilmesi,
-Gıda kurtarma ve organik atıkların değerlendirilmesi.
2021 yıl sonunda devreye alınacak olan EXPO alanı ve yenilikçi botanik uygulamalar hem 250 hektarlık alanın belirli bir kısmında yeşil alan artışı hem de özendirici faktör olarak emisyon azaltımına katkıda bulunacaktır.