"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Osman Gürün: İklim Politikaları Bilinçlendirici Olmalıdır

  • 16 Ağustos 2021

28 Temmuz 2021 tarihinde başlayan ve oldukça geniş bir alana yayılan orman yangınlarının ardından bölgenizdeki son durumu öğrenebilir miyiz? 


OSMAN GÜRÜN: Ülkemiz yaklaşık iki yıldır mücadele ettiği salgının yaralarını sarmaya başlamışken önce yangınlarla ardından sel felaketleriyle mücadele etmeye başladı. 28 Temmuz’da Manavgat’ta çıkan yangınların hemen ardından 29 Temmuz’da Muğla’nın beş ilçesinde farklı alanlarda yangınlar başladı. Datça, Marmaris, Köyceğiz, Milas, Bodrum ve daha sonra 30 Temmuz’da Fethiye, 1 Ağustos’ta Milas, Bodrum, Köyceğiz, Kavaklıdere, Seydikemer, 3 Ağustos’ta Menteşe, 6 Ağustos’ta Yatağan, 8 Ağustos’ta Dalaman, Datça, 9 Ağustos’ta Ula yangınıyla 11 ilçede yangınlarla mücadele ettik. 12 Ağustos itibarıyla Köyceğiz’deki yangının kontrol altına alınmasıyla il genelindeki yangınlarda soğutma çalışmalarına başlayabildik. Ne yazık ki, bu süreçte 66.874 hektar orman alanını kaybettik. %68’i orman olan Muğla’nın %8’lik alanı siyaha büründü.


İlk belirlemelere göre, 62 mahalle, 13.768 haneden 38.715 vatandaş tahliye edildi, 165 köy yangından etkilendi, 23 köy doğrudan etkilendi.


Muğla Büyükşehir Belediyesi olarak orman yangınlarına 1.257 personel, 54 arazöz, 71 iş makinesi, 43 su tankeri ve 116 hizmet aracıyla müdahale ettik. Orman yangınlarına 18 büyükşehir belediyesinden, 80 il, ilçe, belde belediyesinden personel ve araç desteği geldi. Yangınlarda Muğla’nın 13 ilçe belediyesi, diğer büyükşehir, il, ilçe, belde belediyelerinden 1.043 personel, 116 arazöz, 21 iş makinesi, 125 su tankeri ve 71 hizmet aracı görev aldı.


Söndürme ve soğutma çalışmalarında karşılaştığınız güçlüklerden bahseder misiniz? Afet risk yönetimi kapsamında doğal afetlerle mücadele sürecinde yetki ve sorumluluk açısından yaşadığınız zorluklar nelerdir?


OSMAN GÜRÜN: Orman yangınlarıyla, yerleşim yerlerinde çıkan yangınlarla ilgili olarak kimlerin sorumlu ve görevli olduğu kanunda açıkça yazılıdır. Muğla’da ormanlık alanlardan başlayarak yerleşim yerlerini tehdit eden yangınlara ekiplerimiz anında müdahale etti. Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerine de yangının başından sonuna kadar her konuda destek verildi. Tankerler, araçlar, lojistik, personel vs. her türlü yardımlaşmayla yangınlara etkin ve verimli müdahale karadan yapıldı. Burada karadan olduğunun altını çizmekte yarar var. Çünkü 29 Temmuz’da ormanlık alanlarda başlayan yangınların bu kadar büyümesinin sebebi, bakanlığın da açıklamalarına bakarsak, envanterde yangın söndürme uçaklarının ve helikopterinin olmamasıdır. İlk üç gün havadan müdahale edilemeyen ya da az müdahale edilen alanlarda yangınlar rüzgârın da etkisiyle büyüyerek ormanları sardı. Örnek vermek gerekirse, Kavaklıdere’de başlayan yangın, havadan anında müdahale olmadığından kilometrelerce uzağındaki Menteşe merkez ilçesini, Köyceğiz’deki yangında yüksek kesimler söndürülmediği için Denizli ilini tehdit eder hâle geldi. Ne yazık ki, orman yangınlarına bakanlığın yeterince hazırlıklı olmadığı, yangın söndürme helikopteri ve uçağı ihtiyacının karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı girişimler sonucunda WWF Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından tahsis edilen helikopter Muğla’ya getirildi, orman yangınlarına müdahale etmek üzere ilgililerine teslim edildi. Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne ait “Çevre Puma” adlı helikopter, 9-12 Ağustos tarihleri arasında 571 atış yaparak 2.210 ton su boşalttı ve yangınlarda aktif rol aldı.


Ayrıca koordinasyonda büyük sıkıntılar yaşandı. Yangınlarla ilgili afet koordinasyon toplantılarına ilk günlerde ekiplerimize davet gittiği hâlde belediye başkanları çağrılmadı. Bu sıkıntı, daha sonraki günlerde yaptığımız girişimlerle, açıklamalarla çözüldü.


İklim krizinin ve ekolojik krizin artan etkileri neticesinde orman yangınları, sel gibi doğal afetler hem dünyayı hem ülkemizi etkiliyor. Yerel yönetimlerin geliştireceği iklim politikalarının içeriği, çevre politikalarıyla eşgüdümü ve stratejik plan kapsamı sizce nasıl olmalı?


OSMAN GÜRÜN: Günümüzde yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada iklim krizinin ve ekonomik krizin artan etkileri sonucunda oluşan kuraklık, sel, orman yangınları, dolu vb. doğal afetler sonucunda doğal hayatta ve insan hayatında çevre ve insan sağlığı açısından ciddi olumsuzluklar ve tahribatlar yaşanmaktadır. Yerel yönetimler olarak geliştireceğimiz iklim politikaları öncelikle halkın bu konuda bilinçlendirilmesi üzerine olmalıdır. Bununla ilgili yapılacak eğitimler ve atölye çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Yerelde yapılacak iklim değişikliği çalışmalarının yereldeki bütün paydaşlarla (kurum/kuruluş/STK) birlikte yapılması, doğru çevre politikalarının belirlenmesine önemli katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda Muğla Büyükşehir Belediyesi olarak 2017-2019 yılları arasında AB hibe programına “İklim Değişikliği Azaltımı Projesi”yle yaptığımız başvuru sonucunda kazandığımız hibeyle ilimizin paydaşlarıyla bir araya gelerek gerçekleştirdiğimiz atölye çalışmalarında Muğla’da bu konuda farkındalığın artırılması için çalışmalar yürütülmüştür. Aynı zamanda yereldeki karbon salımını ve sera gazı emisyonlarını azaltacak çalışmalar, yerel yönetimler tarafından benimsenmesi gereken ve uygulanması kaçınılmaz olan çalışmalardır. Bünyemizde hizmet veren beş adet katı atık düzenli depolama sahasında metan gazından elektrik enerjisi elde ederek bu konuda ciddi katkı sağlamaktayız. Ayrıca belediyemiz bünyesindeki Menteşe ve Bodrum otogarlarının çatılarına kurulan GES santralleri, Konacık hizmet binamızın çatısına kurulan GES santrali, Sağlık ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından işletilen Menteşe mezbahasındaki GES santralleriyle yenilenebilir enerji kaynaklarından temiz enerji elde edilmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bununla birlikte ilimizdeki ulaşım faaliyetlerini iklim değişikliğine ve çevreye duyarlı olarak gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu kapsamda araç filomuz oluşturulmuş durumdadır. Yerel yönetimler tarafından hazırlanacak stratejik plan, bütün bu konuları, çalışmaları ve yerel paydaşların tamamını içeren bütüncül bir çalışma olmalıdır. Bu tarz faaliyetlerin stratejik planda yer alması ve yerel paydaşların tamamının görüşünün alınması, iklim değişikliği azatlım/uyum çalışmalarından doğru sonuçların alınması, kentin bu konudaki bir çalışmada söz sahibi olması, iklim değişikliği konusunun detaylı olarak irdelenmesi, önemli sonuçların ortaya konması ve izlenmesi açısından büyük önem arz etmektedir.


Doğal afetler sonrası yaşanan krizlerde belediyeler yetki, görev ve finansman kaynakları açısından sizce ne kadar güçlü? Bölgeniz dahilinde iklim eylem planınız var mı? Varsa somut hedefleriniz nelerdir?


OSMAN GÜRÜN: Ülkemizde yaşanan doğal afetlerde ve sonrasında organize olma, güç birliği yapma ve dayanışma süreçlerinde yerel yönetimlerin daha aktif ve güçlü olduğunu görmekteyiz. Salgında, yangınlarda ve sel felaketinde yerel/genel her kurumun en kısa sürede organize olması, en önemlisi de bu konulara hazırlıklı olması gerekir. Özellikle deprem gibi doğal afetler konusunda önceden hazırlık yapılması, her şeyden önemli ve hayati bir meseledir. Yangın, sel felaketi konusunda tedbirli, hazırlıklı ve donanımlı olmanın ne kadar önemli olduğu da yaşadığımız felaketlerde görülmüştür. Finansman açısından sel, yangın, deprem konusunda merkezi yönetimin yerel yönetimlere destek olması ve tüm gücüyle yerel yönetimlerin yanında olması gerekir. Ne yazık ki, bu süreçte vatandaşa banka hesap numaraları gönderilmesi vicdanları sızlatmaktadır. 


2014 yılında iklim değişikliğine neden olan sera gazı salımının kaynaklarını, ne düzeyde olduğunun tespit edilmesini, iklim değişikliğine neden olan sera gazı salımının azaltılabilmesi amacıyla alınabilecek önlemlerin ve yapılabilecek faaliyetlerin neler olduğunu belirlemek amacıyla “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı” hazırladık. Bu kapsamda kurum bazında iklim değişikliğini ve sera gazı salımını azaltmak amacıyla ortaya konan hedefler hayata geçirilmiştir. 


İklim Uyum Eylem Planı hazırlığı sürecinde BM Kalkınma Programı, AB ve Türkiye tarafından ortaklaşa finanse edilen, özellikle sektör ve kent ölçeğinde iklim değişikliğine uyumun güçlendirilmesi yoluyla toplumsal direnci artırmayı hedefleyen Türkiye’de İklim Değişikliğine Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında seçilen dört pilot ilden biri de Muğla’dır. Projeyle ilgili çalışmalar 9 Ekim 2019 tarihinde başlamıştır. Proje sonunda ilimize ait İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanacaktır. Ortaya çıkacak İklim Değişikliği Uyum Eylem Planı kapsamındaki hedefler de hayata geçirilecektir.


Önerilen Haberler