YÜKLENİYOR
Türkiye, pandemi de dahil olmak üzere her alanda sayısı gün geçtikçe artan sorunlarla mücadele ediyor. Ekonomik sıkıntılardan yoksulluğa, işsizlikten eğitim sistemindeki problemlere, pandemi yönetiminden doğal afetlere, iklim krizine kadar yaşadığımız olumsuz süreçler karşısında merkezî yönetim, akıldan, bilimden, dayanışmadan ve sağduyudan uzak yaklaşımlarıyla sadece kendi iktidarının mevcudiyetini pekiştirmeye çalışıyor. Kademeli normalleşme süreci ve Kurban Bayramı sonrası Covid-19 vakalarındaki hızlı artışa ilişkin durumu ve verileri takip ederken, beş gün önce başlayan ve 14 ayrı noktada geniş bir alana yayılan, kent ve ilçe merkezlerine yaklaşan orman yangınlarıyla sarsıldık. Hâlâ tamamıyla kontrol altına alınamayan yangınlarda vatandaşlarımız, orman işçilerimiz hayatlarını kaybetti. Yaşam alanı ormanlar olan binlerce canlı, yaban hayvanı kurtarılamadı. Vatandaşlarımız evlerini, yakınlarını, hayvanlarını, birikimlerini yitirdi. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve orman işçilerimize rahmet, acılı ailelerine sabır diliyorum. Umuyorum ki, aynı acıların tekrarı yaşanmasın.
Artık inkâr edemeyeceğimiz, görmezden gelemeyeceğimiz bir hakikat var: İklim krizi. Yaşadığımız her doğal afetin ardından bu hakikate yoğunlaşmalıyız. İklim değişikliğini, etkileri ve sonuçları bağlamında bilime dayalı yaklaşımlarla, uzmanlarıyla birlikte analiz ederek etkili politikalar geliştirmeliyiz. Biyolojik çeşitliliğe ve ekosistem hizmetlerine yönelik bütün süreçleri titizlikle değerlendirmeli ve daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Ülkemizin her bölgesinin kendine ait iklim özelliği, ekosistemi ve çeşitliliği var. Bu nedenle değişen iklim özelliklerine ilişkin kapsamlı çalışmaları ve projeleri ivedilikle hayata geçirmeliyiz. Yaşamak istemesek de, benzer doğal afetlerle, yangınlarla, sellerle tekrar karşı karşıya kalacağız. Sebepleri doğru ve akılcı yöntemlerle analiz ettikten sonra sonuca odaklanmak, yangınların neden hızla kontrol edilemediğine dair çalışmalar yapmak, önlemler almak ve doğru organize olabilecek kurumsal yapıları oluşturmak sorumluluğumuz. Hepimizin ortak geleceği için bunu yapmak zorundayız.
Merkezî yönetimin talan ve rant politikalarının, üretime ve var etmeye değil, tüketmeye ve yıkmaya yönelik siyasi argümanlarının neticesinde doğada geri döndürülemeyecek hasarlar söz konusu oldu. Özellikle orman yangınlarındaki artış, yapılaşmaya ve imara verilen izinlerle insan-orman etkileşiminin artmasından da kaynaklanıyor. Uyum önlemlerinin ve hatalı arazi kullanımlarının önüne geçilmesi gerekiyor.
Günlerdir devam eden yangınlarda havadan söndürme işlemleri doğru biçimde yapılmadı, yurtdışından gelen destek ve yardım talepleri kabul edilmedi. Bakanlığın envanterinde söndürme uçaklarının yer almadığı belirtildi. 2002 yılında Türk Hava Kurumu’nun yangınları söndürmek için 19 adet uçağı ve 19 pilotu vardı. Bu uçakların dördü İstanbul’da, dördü İzmir’de, dördü Çanakkale’de, dördü de Edremit’te bekliyor. Peki şu an bu uçaklar nerede? Böylesi bir afeti karşıdan izleyen, uçakla üzerinden bakıp geçen, vatandaşlarına geçmiş olsuna gidip çay dağıtan iktidar böylesi bir sorumsuzlukla vebal almıştır. Vatandaşlarımız kendi kısıtlı imkânlarıyla, risk alarak, canları pahasına yangınları söndürebilmek, ormanlardaki diğer canlıları, hayvanları kurtarabilmek, birbirlerine destek olmak için seferber olmuştur. Planlamadan ve öngörüden uzak, ülkesine ve vatandaşlarına değer vermeyen bir yaklaşımla varlık gösteren iktidarın, yaşadığımız acılar henüz tazeyken TOKİ aracılığıyla mesaj göndermesi, evi yanan vatandaşlarımıza kredi önererek ev satmaya çalışması, kıyılar dahil olmak üzere orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunun Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve hangi alanların bu kapsamda değerlendirileceği kararının doğrudan cumhurbaşkanı inisiyatifine bırakılması, canımızı yakan orman yangınları söndürülmemişken orman arazilerinin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adıyla turizm yatırımcılarına açılması kabul edilemez. Kıyılardaki ve orman alanlarındaki yeni süreç, kıyıların vatandaşlarımız tarafından ücretsiz kullanımına engel olacağı gibi, belediyelerin yetkilerini ve gelirlerini de yok edecek.
CHP’li yerel yönetimler olarak böylesi bir anlayışın değil, insanın, doğanın, hayatın yanındayız. Bütün belediyelerimizle, belediye başkanlarımızla insanı, doğayı ve hayatı ön plana alan yaklaşımlar geliştirmeye, projeler yapmaya ve hizmet çeşitliliği sağlamaya devam edeceğiz. Aynı anlayışın ülkedeki diğer tüm kurum ve kuruluşlarda, il özel idarelerinde de olması zorunlu. Bu hakikatten yola çıkarak belirtmek gerekir ki, biz her zaman olduğu gibi bu zor süreçleri atlatmak için de dayanışmanın ve vatandaşlarımızla birlikte hareket etmenin bilincindeyiz. Bu bakış açımızdan asla ödün vermeyeceğiz.