"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Türk Hukukunda Orman Yangınları

  • 2 Ağustos 2021

Orman suçları, 1982 tarihli Anayasa’da ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nda belirtildiği üzere herhangi bir affa tabi olmayan suçlardır. 


Anayasa’nın 169. maddesindeki “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz, münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz,” ibaresi orman yangınlarına sebep olmaya ilişkin suçların herhangi bir affının olamayacağını hüküm altına almıştır.


Ülkemiz, orman yangınlarını önlemeye ilişkin hukuki düzenlemelerini FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) bildirileri ışığında yapmaktadır. FAO bildirilerinde orman yangınlarının önlenmesi bakımından halkın bilgilendirilmesi, orman yangını konusunda toplum temelli yaklaşımlarda düzenlemelerin yapılması gerektiği, özellikle de orman yangınlarını önlemeye yönelik gözlem/takip, erken uyarı sistemiyle hareket edilmesi gerektiği belirtilmiştir.


Öte yandan, ülkemizdeki hukuki düzenlemeleri ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nu incelediğimizde hukuki düzenlemelerde yangın aramaları yapmak, yangınlar sırasında iletişim ve ulaşım olanakları, gönüllülerin yangınla mücadeleye katılımına ilişkiden düzenlemeler, yangınlarda yaralananlara ve ölenlerin yakınlarına ödenecek tazminatlar, yangından korunma amacıyla gözetleme kulelerinin inşasına ilişkin düzenlemeler, yangın tehlikelerine karşı ormana izinsiz girişlerin önlenmesine ilişkin düzenlemeler, yanıcı maddelerin kullanımını ve ormanlık alanlarda ateş yakmayı yasaklayan hükümler gibi hususların düzenlendiğini görmekteyiz. Bu mevzuat hükümlerinden Türk Orman Mevzuatı’nın yangın sonrası döneme ilişkin açık düzenlemelere sahip olduğu, etkili ve caydırıcı düzenlemeler mevcut olsa da, önleyici hükümlerin ve erken uyarı sistemine ilişkin ayrıntılı olarak düzenlemelerin mevcut olmadığı görülmektedir.


Ayrıca düzenlemelere baktığımızda orman yangınları sonucu oluşacak tazminatlarda 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 112. ve 114. maddelerine göre sadece yakılan ormanlardan kaybedilen ürünlerin bedeli ve ağaçlandırma bedelleri hesaplanır, talep edilir. 


Ormanda yaşayan yaban ve sokak hayvanlarının yaralanması veya ölmesi durumunda tazminat talep edilmez. Kanun değişikliğiyle bu konuda net bir hüküm getirilmeli ve uygulamada bu hayvanlar için tazminat talep edilmelidir.


Orman İdaresi’nin orman yangınlarıyla mücadelede kullandığı bütçenin tamamına yakını orman yangınlarının tespiti ve yangın sonrası söndürme faaliyetleri için kullanılmaktadır. İdarenin yangın ve yangın sonrası faaliyetlerle birlikte yangınları önlemeye ilişkin bütçe ayırması gerekmektedir. (Örneğin, Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletindeki gözetleme uçuşları işbirliği yöntemi gibi.)


Araştırmalar göstermektedir ki, otomatik, kamera destekli orman yangını gözlem sistemlerinin kullanıldığı vakalarda orman yangınlarının boyutları azalmıştır. Orman yangınlarının erken/kesin tespiti ve hızlı bir şekilde bildirilmesi, teknik ekibin hızlı bir şekilde olay yerinde bulunmasını ve yangına hızlı bir şekilde müdahale edebilmesini sağlamıştır.


Sonuç olarak görmekteyiz ki, mevzuat ne kadar güçlü olursa olsun, idari tedbirlerdeki eksiklik, kamuoyunun bilinçsizliği, yangınları önlemeye yönelik hukuki düzenleme eksiklikleri ve teknolojik yapılanmanın yetersiz olması, orman yangınlarıyla mücadeleyi başarısız kılmaktadır.


Önerilen Haberler