YÜKLENİYOR
Öncelikle sizi tanıyalım. Siyasete giriş motivasyonunuz neydi?
AYÇA TAŞKENT: 1959 Sakarya doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Adapazarı’nda tamamladım. Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdim. Siyasi hayata girişim 1990’lı yılların başında oldu. 1991’de SHP Kadın Komisyonu’nda, 1993’te SHP Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyeliğinde görev aldım. 2010 yılında CHP Kadın Kolları’nın yeniden yapılandırılması amacıyla görevlendirilmem nedeniyle başladığım siyasi hayatım o günden bugüne 7/24 çalışarak devam ediyor. 2010’daki İl Kadın Kolu Başkanlığı görevimden sonra 2011’de milletvekili adayı oldum. 2012 yılında İl Başkan Yardımcılığı görevine getirildim. 2015-2017 yıllarında CHP Sakarya İl Başkanlığı yaptım. 2018 yılında Parti Meclisi üyesi oldum. Şu an Parti Meclisi üyeliğinde ikinci dönemimi geçiriyorum. Özel olarak Doğu Masası Bölümü’nde çalışıyorum. Siyasi yaşamımın ilk dönemini kapsayan SHP’li yıllardaki motivasyonum, siyasi bir aile içinde olmamdan geliyordu. 2010 yılında başlayan CHP’li dönem ise, artık herkesin daha yaşanabilir bir Türkiye’ye kavuşmak için elini taşın altına koyması gerektiği bir dönemdi. Bu yolda katkı sağlamak ve sorumluluk almak adına tekrar siyasete girdim. Mutlu insanların olduğu bir ülkede yaşamak istediğim için üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.
KA-DER Siyaset Okulu’nda ve CHP Parti Okulu’nda eğitimlere katıldınız. Bu eğitimlerin çerçevesinde ve saha çalışmalarınızdaki deneyimleriniz bağlamında özellikle kadınların siyasete bakış açısını değerlendirir misiniz?
AYÇA TAŞKENT: Bu tür eğitimlerin çok yararlı olduğuna inanıyorum. Ben de kendim için faydasını gördüm. En azından KA-DER’de aldığım eğitimin kadın siyasetine bakışımda beni iyileştirdiğini söylemem mümkün. Parti okulunda yapılan eğitimler ise, her partilinin kendi bildiklerinin üzerine katkı koyması ve sahadaki davranış biçimlerini doğru yönde uygulaması açısından oldukça önemli.
Son yıllarda kadınlar, toplum içindeki varlıklarını daha görünür alanlara taşıdı. Bu süreçte yaşanan olaylar, ortaya çıkan talepler ve beklentiler, kadın ve erkek arasında eşitliği savunan kadın hakları savunucularının da katkılarıyla değişimi hızlandırdı, kadınlara her geçen gün yeni hakların verilmesini sağladı. Kadınlar, siyasetin nesnesi olmaktan çıkıp öznesi olmak için önemli adımlar atmaya başladı. Bunun sahadaki yansıması henüz yeterli olmasa da, görünür hâle geldi. Genellikle tüm çalışmalarımı sahada yaptığım için kadınların özgürlük taleplerinin siyasi alana yansımasını yakından görebildim. Eskiden kapısına gittiğimizde sorumuza “beyim bilir” diye cevap veren kadın sayısı oldukça azaldı. Kadınlar artık siyasi tercihine kendi karar veriyor ve hatta eşini de etkiliyor.
Öte yandan, siyaset pratiğinde kadınların katılımı ve temsili henüz beklentimizin altında. Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin kadınları özel alanda konumlandırmasına ilişkin anlayışın kırılması, onları kamusal alana ait olarak yapılandıran politikaların geliştirilmesi ve bu yönde atılan adımların çoğaltılması sayesinde bu sorunun önüne geçebilmemiz mümkün.
Kadınların siyasette daha fazla söz sahibi olması için toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik olarak yerel yönetimlerin üzerine düşen sorumluluklar nelerdir? Yerel eşitlik eylem planı neden önemlidir?
AYÇA TAŞKENT: Yerel eşitlik eylem planları, illerin yerel düzeyde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadının statüsünün güçlenmesi için izlemeleri gereken yol haritasını belirlemek üzere hazırladıkları kilit belgelerdir. Eğitim, sağlık, istihdam, yönetim mekanizmalarına katılım, kadına yönelik şiddet ve kentsel hizmetler gibi konularda hazırlanması gerekir. Bunların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Kadınların yaşadığı sorunları anlamak ve çözüm üretmek için meselenin tüm yönlerine bir bütün olarak bakmak ve birbiriyle bağlantılı stratejiler üretmek gerekmektedir, ancak böylelikle toplumsal cinsiyet eşitliğine pozitif yönde katkı sunabiliriz.
Sosyal belediyecilik anlayışına göre, yerel yönetimlerin hizmet gruplarının en önemlilerinden biri kadınlar. Büyükşehir Belediyesi Yasası’yla artık kırsaldaki kadınlar da belediyelerin hedef kitlesi. Yerel eşitlik eylem planları ve kadın dostu kent programları, toplumsal cinsiyet eşitliği prensibinin yerleştirilmesi, buna paralel olarak yerel yönetimlerin katkısıyla kadınların yerel yönetimle aralarındaki işbirliğinin güçlenmesi açısından önemli. Bu bağlamda birçok belediyede kurulan eşitlik birimleri çok değerli. Ancak Türkiye’deki yerel yönetimlerin kadınlara yönelik hizmetlerinde çoğunlukla meslek edindirme kursları, kreşler, hobi amaçlı aktiviteler ve yaşlı bakımevleri gibi hizmetler söz konusu. Bu hizmetlerin ekonomik faaliyetleri belirleyici değil, aile ekonomisini destekleyici hizmetler olduğu görülüyor. Her ne kadar bunların katkısını yadsımasam da, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artıran ve kadını ev ekonomisine katkıyla sınırlayan bu alanları, ekonomiyi belirleyen alanlara doğru genişletmek zorundayız diye düşünüyorum.
Yerel yönetimlerde eşitlikçi politikaların ve uygulamaların hayata geçirilmesi, kadınların siyasete giriş motivasyonunu etkiler mi? Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerel yönetimlerin planlarına ve politikalarına dahil edilmesi, toplumsal eşitliğe duyarlı bütçeleme çalışmaları sizce nasıl olmalı?
AYÇA TAŞKENT: Kesinlikle etkiler. Yerel yönetimlerin kadınlara yönelik yapacağı projelerle, sosyal hizmet uygulamalarıyla kadınların kendi potansiyellerini keşfetmesi, kendine güvenen, güçlü, üreten, aile ekonomisinde söz sahibi olan, bunun yanında toplumsal konulara duyarlı ve bilinçli bireyler olması sağlanabilir. Bence bunun siyasete katılıma yansıması da pozitif yönde olacaktır.
Son yıllarda belediyelerin yönetim ve karar alma süreçlerinde görev alan kadın sayısında artış olduğu gözlemleniyor. Bu yüzden kadın bakış açısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı projelerde daha fazla çalışma görebiliyoruz.
Sorunuzun ikinci kısmına gelince, öncelikle kadınların eşit fırsatlara sahip olması, aktif vatandaşlığının önünün açılması, bilgiye erişimlerini ve yeterliliklerini güçlendirecek mekân imkânlarının kendilerine sunulması, toplumsal güvenlik ve dolaşım hakkına sahip olmaları ve toplumun tüm alanlarında, özellikle eğitimde toplumsal cinsiyet bağlamında bir bakış açısı geliştirilmesi gerekir. Bütün bu gereklilikleri sağlayabilmek için de kadına yönelik proje ve hizmetlerde kır-kent ayrımı yapılmaksızın kadınların görüş ve düşünceleri alınmalı, bu projelerin izleme-değerlendirme aşamalarına kadınların katılımı sağlanmalıdır. Yerleşim birimleri, kadının ihtiyacına göre şekillenmelidir. Üniversite öğrencisi genç kadınlar için yurtlar açılmalıdır. Engelli, hasta ve yaşlı bakımevleri, kreşler, sığınma evleri yapılmalıdır. Kadınların girişimci olması özendirilmeli, finansal kaynaklara nasıl ulaşabilecekleri konusunda danışmanlık hizmeti verilmelidir. Kadınlara yönelik sosyal ve tarımsal amaçlı kooperatifçilik özendirilmeli, desteklenmelidir. Kadınlara istihdam imkânı sağlanmalıdır. Cinsiyete duyarlı bütçeleme alanlarında somut adımlar atılmalıdır. Kadınların beceri ve yeteneklerini ortaya çıkartacak, onları üretken kılarak ekonomiye katkı sunan bireyler hâline dönüştürecek projelere öncelik verilmelidir.