YÜKLENİYOR
SEVİYE NURİYE ARDIÇ
ÇELİK
Ankara Çankaya
Güvenevler Mahallesi Muhtarı
Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Genel Sekreteri
Ankara Çankaya Güvenevler Mahallesi’nin muhtarısınız.
Aynı zamanda Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu’nun genel sekreterisiniz.
Öncelikle konfederasyonun çalışmalarından, projelerinden ve etkinliklerinden
bahseder misiniz? Konfederasyonun muhtarlıklarla ilgili talep ettiği yasa
tasarısı çalışması ve iyileştirme talebi hangi aşamada?
SEVİYE NURİYE ARDIÇ ÇELİK: Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu 7 Ekim 2012 tarihinde kuruldu.
Bünyesinde 12 federasyon ve 400’e yakın dernek yer alıyor. Türkiye genelinde
51.983 muhtar var. Bunlardan 1.119’u kadın muhtar.
Konfederasyon, bu
dönemde yoğun olarak muhtarların haklarının iyileştirilmesine yönelik yasal düzenlemeler
için çalışıyor. Diğer taraftan, muhtarlar arasındaki koordinasyonu sağlamak
için de aralıksız çalışıyor.
Hemen her bölgede
sosyal ve kültürel projeler hayata geçirildi. Muş, Van, Sivas, Ankara ve
ilçelerinde öğrencilere mont ve bot dağıtımı yaptık. Uluslararası projeler için
çalışmalar yapıldı. Bir taraftan da toplumsal meselelerle ilgili duyarlılık
ortaya kondu. Mahalle Yönetimi Çalıştayı’nı düzenledik. Mahallelerde madde
bağımlılığı farkındalığında ve mücadelede muhtarın rolü üzerine çalışmalar
yaptık. Diyalog ve iletişim eğitimleri düzenledik. Kadın muhtarlara yönelik
çalışmalar da yaptık, bu çalışmalara devam edeceğiz.
Türkiye’de kadın
muhtarların sayısı bütün muhtarların sayısının % 2.14’ünü oluşturuyor.
2014-2019 arası döneme baktığımızda 685 (%1.30) olan kadın muhtar sayısı,
2019-2021 arasındaki dönemde 965 mahallede ve 108 köyde olmak üzere toplamda
1.073’e yükseldi. Dolayısıyla son seçimlerle (2019) kadın muhtarların sayısı
bir önceki seçimlere göre genel itibarıyla %45.37 oranında arttı. Kadın
muhtarların sayısının artmasına ve etkilerinin çoğalmasına yönelik desteğimize
ve çalışmalarımıza devam ediyoruz.
“Hepimiz Birlikteyiz
Türkiye İçin Görevdeyiz” sloganıyla başlattığımız projeyi 5 ilde
gerçekleştirdik. Proje, farklı kültürel kimlikleri olan muhtarların
farklılıklara saygı duymalarını, başkalarının fikirlerini ifade etmesine fırsat
tanımalarını, diyalog ve etkili iletişim pratiklerini geliştirmelerini sağladı,
dostluk ve barış adına ülkenin bütün coğrafi bölgelerini bir araya getirdi.
Türkiye Muhtarlar
Konfederasyonu, muhtarlarla ilgili sosyal ve kültürel projeler hazırlayarak
muhtarların yaşadığı sıkıntılara ve toplumsal meselelere çözüm üretmek için
çeşitli illerde çalışmalar yaptı. Madde kullanımıyla mücadeleyi ve konuya
ilişkin farkındalığın artmasını önemsiyoruz. Bu kapsamda Trabzon’da Muhtarın
Rolü Sempozyumu’nu gerçekleştirdik.
Mahalli İdareler
Genel Müdürlüğü, ilgili yazıyı uygun buldu, İçişleri Bakanlığı’nın da onayıyla
14 Mayıs 2015 tarih ve 10735 sayılı yazısıyla Başbakanlık’ın onayına sundu.
Yazının 19 Ekim 2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla 19 Ekim,
Muhtarlar Günü ilan edildi. Hayatınızda ilklerin değişmez yeri vardır, yıllar
geçse de, unutulmaz. Yeni dikilen ağaca can suyu vermek, ona hayat vermektir.
Muhtarlar Günü de Organize Sanayi Temelli’de diktiğimiz 200 ağaca verdiğimiz
can suyu gibi. Muhtarlar Günü, bu camiayı yeniden ayağa kaldırdı ve can suyu
oldu.
Mahalleniz özelinde ve hizmette yerellik ilkesi
kapsamında muhtarlıklarla yerel yönetimler/ belediyeler arasındaki ilişkiyi
değerlendirir misiniz? Deneyimleriniz ve çalışmalarınız dahilinde mahalle
ölçeğindeki hizmetlerin ve ihtiyaçların karşılanması aşamasında muhtarlıklar ve
belediyeler arasındaki koordinasyon nasıl?
SEVİYE NURİYE ARDIÇ ÇELİK: Muhtarlar, merkezî yönetimle yerel yönetim arasında, yani kaymakamla ilçe
belediye başkanı arasına sıkışmış durumda. Yasal olarak kaymakama bağlılar ve
devletin mahalledeki işlerini yürütüyorlar. Ancak hizmet açısından mahalle
sakinlerinin belediyelerden beklediği hizmetlerin takipçisi olarak
görülüyorlar. Bu nedenle belediyelerle ilişkilerimiz de sorunlu. Belediyeye
bağlı bir birim değiliz, hep ricacı durumdayız. Bu konuda yasal bir düzenleme
şart. Muhtarlar, arafta bırakılmış. Bugün bulunduğu noktada muhtarların sahip
olduğu yetkilerle mahallenin istediği hizmetleri karşılaması mümkün değil.
Muhtarlık görevinde
üçüncü dönemim. İlk seçildiğim dönemden bu yana ülkemizde muhtarlık tartışması
var. AB sürecinde muhtarlığın kaldırılması planlanıyor, diye konuşuldu. Avrupa’daki
idari sistemde muhtarlık diye bir birim yok, Türkiye’de olmayacak dediler.
Sonra büyükşehirlerdeki köylerin mahalleye dönüştürülmesi nedeniyle önümüze bu
defa da köy muhtarı, mahalle muhtarı ayrımı geldi. Nüfus idareleri ve e-devlet
sistemi güçlendikçe muhtarlar tebligat verme noktasında kaldı.
Muhtarların özlük
haklarında son dönemde önemli iyileştirmeler söz konusu oldu, maaşlar
artırıldı, sigortaları yatırılmaya başladı. Fakat bugün geldiğimiz noktada
Covid-19 salgını gösterdi ki, muhtar demek, sadece tebligat ve ikametgâh
belgesi demek değil. Muhtar demek, mahallenin morali, vicdanı ve sağduyusu
demek.
Muhtarı bütün bu özelliklerinden çıkararak bir mühür, belge
ya da imza şeklinde algılamak doğru değil.
Özetle, her iki taraf için de uyumlu yeni bir sürece ihtiyaç
var. Yeni bir muhtarlık yasasının yapılması, yeni hakların ve yetkilerin
verilmesi artık kaçınılmaz.
Belediyelerin bünyesinde kurulan muhtarlık masaları,
birimleri, müdürlükleri ve muhtarlıklarla belediyeler arasındaki iletişimi
kolaylaştırmak için yaratılan teknik imkânlar sizce yeterli mi? Muhtarlarla
yapılan toplantıların mahalleye ve hizmet sürecine etkisi nasıl oluyor? Yetki,
görev, sorumluluk bağlamında geliştirilmesi gereken konular ve yerel
yönetimlerin alması gereken inisiyatifler sizce neler?
SEVİYE NURİYE ARDIÇ ÇELİK: Son yıllarda belediyeler
bu ilişkiyi düzenlemek için kendi bünyelerinde “Muhtarlık Müdürlükleri”
oluşturdu. Fakat müdürlüklerin işlevi de muhtarlardan gelen şikâyet ve
talepleri ilgili müdürlüklere iletmekten öteye geçemiyor. Bir mahallede yol
veya kaldırım sorunu varsa, bu sorunu Muhtarlık Müdürlüğü’nün çözmesi mümkün
değil. Bu nedenle gelen talebi Fen İşleri Müdürlüğü’ne iletmekle yetiniyorlar.
Her belediye başkanı yeni seçildiğinde muhtarlarla mutlaka
bir araya gelir, toplantılar düzenler. Muhtarlar, mahallenin sorunlarını ve
isteklerini belediyeye aktarır. Hatta bu toplantılar mahallelerde de yapılır.
Mahalle sakinleri de sorunlarını ve beklentilerini aktarır.
Fakat benim gördüğüm şu: Hem muhtarların hem de mahalle
sakinlerinin beklentileri yetki paylaşımına takılıyor. Yani bu istekler,
büyükşehir belediyesinin yetkisinde mi, ilçe belediyesinin yetkisinde mi,
valiliğin yetkisinde mi, yoksa hükümetin ve bakanlıkların yetkisinde mi
noktasında bir kargaşa yaşanıyor. Mahalle ölçeğindeki sorunların ilçe
belediyesi tarafından çözülmesi şart. Belediyelere de bu yetkiler verilmeli.
5.000-6.000 nüfuslu ve 30-40 sokağın bulunduğu büyüklükteki bir mahallede
büyükşehir belediyesinin işleri üstlenmesi doğru ve mantıklı değil. Bu talepler
mutlaka ilçe belediyesi tarafından karşılanmalı. Büyükşehir belediyesi, büyük
işlerin yatırımını yapmalı, ulaşımı ve suyu karşılamalı, atık su yönetimini
sağlamalı.
Aslında çözüm basit. Muhtarlar, belediyenin bilgi işlem
sistemine tanımlanmalı. Bize iletilen şikâyetleri ve talepleri sistem üzerinden
doğrudan belediyenin ilgili müdürlüklerine gönderebilmeliyiz. Muhtarlardan
gelen talepler, ilgili müdürlüğün ekranında görülmeli. Bu talepler, gün içinde
çözülebiliyorsa çözülmeli. Yatırım ve ihale gerektiren büyük işler için sürecin
ilgili yatırım programına alınması, yetkililer tarafından görüşülmeli ve
planlanmalı. Muhtar, her sorun için belediyeden bir yetkiliye ulaşmak için
onlarca telefon etmek zorunda kalmamalı.
Bu sistem, belediyeler açısından da sürdürülebilir bir
sistem değil. Düşünün, belediye başkanısınız. Müdürlüklerinizle yatırım
programı yapıyorsunuz. Bütçe döneminde belediye meclisinden bütçenizi ve
yatırım programınızı geçirmeye uğraşıyorsunuz. İşlerinizi yapmaya sene başında
başlamışsınız. Bu defa da her mahalleden, her muhtardan gelen, günlük başka
taleplerle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Sonuçta muhtarlığın güçlendirilmesi
için ilçe belediyelerinin güçlendirilmesi, yetkisinin artırılması, bütçeden
daha fazla payın ilçe belediyelerine verilmesi dışında bir çözüm göremiyorum.
Özellikle pandemi
döneminde mahalle dayanışmalarının yaygınlaşması ve önem kazanması
mahallenizdeki çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Bütçe, yardım ve destek
anlamında belediyelerle eşgüdüm sağlanması noktasında neler yaşanıyor? Yerel
yönetimler özelinde önerileriniz, beklentileriniz ve talepleriniz nedir?
SEVİYE NURİYE ARDIÇ ÇELİK: Salgının özellikle ilk
döneminde, sokağa çıkma yasakları başladığında mahalledeki bütün krizi
muhtarlar yönetmek durumunda kaldı. Ev ev kimlerin neye ihtiyacı olduğunu,
hangi evde kimin yalnız yaşadığını, kimin sokağa çıkamayacak durumda olduğunu
bilen sadece muhtarlar oldu.
Dolayısıyla salgın, mahalle düzeyinde kontrol altına
alınabildiyse muhtarların özverisine ve emeğine teşekkür etmek gerekiyor.
Başlangıçtan itibaren ilaçlama, evlere destek ve sokakların
temizliği sürecindeki bütün sıkıntıları belediyeler üstlendi. Hemen her yerde
belediyelerle koordineli çalıştık. Bildiğim kadarıyla bu hizmetlerin verilmesinde
ek bütçeler tahsis edilmedi. Belediyeler, bu hizmetleri kendi bütçelerinden,
başka alanlardaki hizmetlerini kısarak sundu.
Muhtarlara da bu anlamda bir bütçe verilmedi. Bize daha çok
iş düştü. Daha riskli durumlarda daha fazla çalıştık. Sağlık çalışanlarına
pandemi sürecinde ek destekler geldi, haklarıydı, bu konuda kimsenin bir
itirazı olmamalı. Fakat muhtarlar da sürecin içindeydi. Herkes evlerinde
karantinadayken muhtarlar kapı kapı dolaştı ve çalıştı. Muhtarların da bu
süreçte desteğe ihtiyacı oldu. Bu konuların devlet tarafından gündeme
getirilmesini beklerdik.