"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yaşar Seyman: Kadın Belediye Başkanlarının Sayısını Artırmalıyız

  • 20 Eylül 2021

Öncelikle sizi tanıyalım. Siyasete giriş motivasyonunuz neydi?


YAŞAR SEYMAN: 78 kuşağı gençlerinin siyasi bilinci ve tutkusu yüksekti. Rol modelimiz, 68 kuşağının gençlik önderleriydi. Ailede politik bir ortama doğdum diyebilirim. CHP’li bir ailenin çocuklarıydık. Babam, Altındağ’da 45.000 nüfuslu bir mahallenin muhtarıydı. Bu nedenle dönemin politik nabzının bizim evde attığını söyleyebilirim. Evimiz, Bülent Ecevit’in, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının uğrak yeriydi. 


Ayrıca hiçbir müzik aleti çalmayan babamın sofra konukları, halk ozanları ve halk âşıklarıydı. Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Arif Sağ, Musa Eroğlu ve önceki kuşaktan kıymetli ozanların sohbetlerine tanık olarak büyüdük.  


Siyasi hayatıma CHP Gençlik Kolları’nda başladım. 12 Eylül öncesinde CHP Ankara İl Gençlik Kolları’nın yöneticisiydim. Yeniden açılan CHP’de Parti Meclisi üyesi seçildim. 1999-2000 arasında CHP’nin ilk kadın Genel Başkan Yardımcısı olmanın onurunu yaşadım. O yıllarda aktif sendikacılığı ve siyasi hayatı birlikte sürdürdüm. Hâlen CHP Parti Meclisi üyesi olarak siyasi çalışmalara devam ediyorum.               


Uluslararası Sendikalar Ağı tarafından verilen Avrupa’nın Başarılı Kadın Sendikacısı Ödülü’nün sahibisiniz. Türkiye’de sendikacılığın gelişim sürecini, şu anki mevcut durumunu ve siyasetle ilişkisini değerlendirir misiniz? 


YAŞAR SEYMAN: Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 1932 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’ya üye oldu. ILO, dünya ülkelerinin çalışma parlamentosu sayılır. Kuruluşa her yıl Haziran ayında Cenevre’de, çalışma barışının üç tarafı olan hükümetler, işverenler ve emek örgütü sendikalar katılır. Son yıllarda Türkiye, ILO standartlarını karşılayamıyor. Oysa bu standartlar, çağdaş demokrasiyi var eden standartlardır. 


1 Mayıs İşçi Bayramı, ülkemizde yıllarca bahar bayramı adı altında kutlandı. Günümüzde yasal bir bayram olarak kutlanmaktadır. İşçi haklarının ve özgürlüklerinin var olmasını sağlayanlar, başta Bülent Ecevit olmak üzere sosyal demokrat çalışma bakanları ve bilim insanlarıdır.


Ülkemizde işçi üst örgütlerinin (Türk-İş, DİSK, Hak-İş gibi) yanında kamu çalışanları örgütleri de var. Memur-Sen, KESK, Kamu-Sen ve bağımsız sendikalar, bu örgütler arasındadır. 


Sendikalar, bu örgütlenmelerin varlığına karşın hiçbir döneme benzemeyen bir suskunluk içinde. Fazla sayıda üyeye sahip olan sendikaların ve konfederasyonların sesi çıkmıyor. Türk-İş’in ilk başkanı rahmetli Seyfi Demirsoy’un “Ankara’da Türk-İş vardır,” sözü, tarih sayfalarında kaldı. Günümüzde, yasaklanan ve unutulan grevler, otomatiğe bağlanan toplu sözleşmeler ve suskun sendikalar söz konusu.   


Siyaseti besleyen önemli kanallardan biri, sendikalardır. Ülkemizdeki sendika-siyaset ilişkisi daha ziyade tanışıklık ve dünya görüşü üzerinden ilerliyor. Bu nedenle başarılı bir ilişkiden söz etmek olanaksız. Sendika-siyaset ilişkisi kurumsal bir yapıya ulaşmadıkça bu başarısızlık maalesef devam edecek. 

    

Kadın hakları ve dünya kadın hareketi, çalışma alanlarınız arasında yer alıyor. Siyasette kadın temsili bağlamında Türkiye’deki ve dünyadaki durumu karşılaştırır mısınız? Yerel yönetimler özelinde kadınların siyasete daha fazla dahil olması için neler yapılması gerekiyor?


YAŞAR SEYMAN: Türkiye’de kadınların siyasette temsil eşitliği maalesef yok. Temsilde eşitliğin olmadığı yerde demokrasiden söz etmek olanaksız. Türkiye nüfusunun yarısı kadın. Buna karşın parlamentodaki kadın temsili oranı üzüntü verici. Bu durumun en önemli nedeni, toplumsal cinsiyet eşitsizliği.


Mitinglerde ve siyasi çalışmalarda azımsanmayacak sayıda kadın yer alıyor. Siyasi partilerin hedefi, bu sayısı görünür kılmaktır. Kadınlar değişimin ve dönüşümün en önemli dinamiğidir. Toplumsal yaşamda başarılı olan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve iş dünyası, bu başarılarını kadınlara borçlu olduklarını şöyle açıklıyorlar: “Mesajlarımızı kadınlar üzerinden veriyoruz. Çünkü kadınlar, mesajınızı en iyi alan ve aktarandır. Siyasi yaşamda başarılı olmak isteyenler, kadının sesine, sözüne ve birikmiş potansiyeline önem vermelidir.”    


Yerel yönetimler özelinde bir kente, ilçeye, beldeye kadın bakışının, duyarlı yaklaşımının ve elinin değmesi, toplumsal yaşam açısından oldukça önemlidir. İnanın, insanlar kadar çevrenin, doğanın, diğer canlıların da demokrasiye ve sevgiyle uzanan ele fazlasıyla ihtiyacı var. Bir belediye başkanının kadın olması, gelecek kuşakların rol modellerini çeşitlendirecektir. Kadın başkanlar, kentin, ilçenin veya beldenin çehresini değiştirecektir. Türkiye, siyasette kadın temsili konusunda dünya ülkeleri arasında en sonlardaki yerini ne yazık ki koruyor.  


Ankara’nın yoğun gündeminde siyasetçi ve sendikacı kimliğinizin yanında bir yazar olarak özellikle edebiyat ve sanat alanında da aktifsiniz. Türkiye’de sanat-siyaset etkileşimini, kültürel politika açısından sanatın ve siyasetin toplumsal kapsayıcılığını nasıl görüyorsunuz? Yerel siyasetin ve yerel yönetimlerin kültür-sanat alanında alması gereken inisiyatifler sizce nelerdir?


YAŞAR SEYMAN: Siyaset, genel ve yerel anlamda sanatın gücünden yeterince yararlanamıyor. Buna karşın sosyal demokrat belediyeler, pandemi sürecinde kentlerde yaşayanlara sanatla nefes aldırdı. Düzenlenen festivallerde vatandaşlar, sanatçıyla buluşuyor. Bir yazar olarak katıldığım festivallerde de bu durumu gözlemliyorum. Bu tür etkinlikler, insan sağlığını da olumlu anlamda etkiliyor.


CHP’li belediye başkanları, vatandaşların pandemi sürecini nispeten rahat geçirmesini sağladılar. Vatandaşlara moral verecek projeler ve çalışmalar yaptılar, dayanışma örneği gösterdiler. Aynı zamanda ülkenin sanatçılarını genç kuşaklara tanıtmayı da hedefliyorlar. Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Can Yücel ve Cemal Süreya gibi kıymetli sanatçıların adlarının verildiği ve heykellerinin yapıldığı parklar oldukça önemli sanatsal çağrışımlar.


CHP’li belediyelerde çalışan işçiler, kamu çalışanları ve memurlar da sendikalı. Sosyal demokrat belediyeler, ülkemizde yerel yönetimler adına büyük başarılara imza attı. Efsane olan belediye başkanlarının sayısı oldukça fazladır. Köyleri ve beldeleri kente dönüştüren yüzlerce isim sayabilirim. Kadın belediye başkanlarının sayısını artırarak bu başarıları daha da çoğaltarak sürdürebiliriz.


Yerel yönetimler, tüm sanat kurumlarıyla ilişki ve diyalog kurmalı, gelecek kuşaklara sanatı sevdirmek, onları sanatla buluşturmak için teşvik edici çalışmalar yapmalı. Yaşayan sanatçıların oturduğu caddelere ve sokaklara onlar yaşarken adları verilmeli. Resim, heykel, fotoğraf, sinema, tiyatro kursları açılmalı. Etkinlikler ve atölyeler düzenlenerek vatandaşlar ve sanatçılar buluşturulmalı.


Yerel yönetimler, çağdaş demokrasinin olduğu ülkelerdeki gibi sendikal örgütlerle dayanışma içinde olmalı, birçok projede birlikte ilerlemeli ve toplumsal dönüşümü sağlamalıdır. Bir kentteki sosyal demokrat belediye başkanının varlığı ve çalışmaları, kentte yaşayanların mutluluk kaynağıdır.     


Önerilen Haberler