YÜKLENİYOR
Yeni nesil sürdürülebilir tarım uygulamaları ve yerelde sürdürülebilir kalkınma kapsamındaki çalışmalarınız nelerdir? Tarımda dijitalleşmeye yönelik projeleriniz var mı?
NURETTİN AKBUĞA: Tarımda dijitalleşmeye yönelik herhangi bir çalışmamız yok. Yerelde çiftçileri kalkındırmak ve ürettikleri ürünlerden iyi şekilde verim alabilmelerini sağlamak için çeşitli eğitimler düzenledik. İlçemizde önem arz eden bağcılık kapsamında kuraklığa bağlı olarak alternatif ürün yelpazesi geliştirmek ve değişik türlerde tarım ürünleri yetiştirmek için toplantılar düzenledik. Konya Ovası’nda buğdaya, haşhaşa ve şekerpancarına ilaveten kuşyemi, kimyon gibi tarım ürünleri yetiştirilmesi konusunda fikir birliğine vardık. Bu tarz yeniliklere açık çiftçilerle istişarelerimiz devam ediyor.
Tarım alanlarının, su kaynaklarının daha verimli kullanılması ve güvenli gıdaya erişilmesi için tarımsal performansı yükseltmeye ve tarımsal ekonomiyi büyütmeye yönelik olarak yerel yönetimlerin alacağı inisiyatifler sizce neler olmalı? İklim değişikliği, kuraklık, doğal afetler ve ekolojik kriz karşısında tarımda hangi önlemler alınmalı?
NURETTİN AKBUĞA: Konya Ovası, Türkiye’nin tahıl ambarı. Ne yazık ki, bu ambar da tükeniyor. Neden mi? Su sorunu yüzünden. Bu sorunu oluşturan temel faktör, vahşi sulama ve yanlış tarım ürünlerinin ekilmesi. Konya Ovası, üzerindeki tatlı su gölleriyle hayat bulan bir ova. Göçmen kuşların uğrak noktası. Tuzlukçu’ya da sınırı olan iki göl var. Biri, Ilgın’daki Çavuşçu Gölü. Diğeri, meşhur Akşehir Gölü. Önüne yapılan sulama kanalları ve düzensiz yağış rejimleri nedeniyle Akşehir Gölü kurudu. Konya Ovası’nda düzenli ve sistemli sulama programlarıyla su sorunun çözüleceğini düşünüyorum. Su tüketimi fazla olan ürünlerin kurak bölgelere dikilmesini doğru bulmuyorum. Çiftçiler, burada yeraltı sularını çekiyor ve suyun azaldığı bölgelerde de obrukların oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu şekilde düzensiz, başıboş bir sulama politikasıyla devam edilirse önümüzdeki yıllarda büyük sıkıntılar yaşayacağız. Gıda kıtlığıyla karşı karşıya kalacağız. Ambarımız bizi belki gelecek kışa çıkaramayacak. Bu konuda daha duyarlı ve vicdanlı olmak gerekiyor.
Bölgenizdeki üreticilerin ve çiftçilerin yaşadığı sorunlar bağlamında tarımsal verimliliğin, üretim kapasitesinin ve gıda üretim sistemlerinin artırılması için yaptığınız çalışmalar var mı? Tarımsal istihdam alanında neler yapıyorsunuz?
NURETTİN AKBUĞA: Tuzlukçu, dezavantajları avantaja çevirmiş bir bölge. Nasıl mı? Bağcılık ve bağlarımız oldukça önemli. Kum arazisi üzerinde binlerce asma fidanı var. Kum fırtınalarının dezavantajı avantaja çevrilmiş. Üzerine asmalar dikilerek buradaki kumun fırtınaya dönüşmesi engellenmiş. Toprak yapısı ve iklim şartları da el verince tadına doyum olmaz üzümlerin yetiştiği bir coğrafyaya dönüşmüş. Geleneksel yöntemlerle devam eden bağcılığa son birkaç yıldır yeni soluk getirdik. Dalları ve yere uzanan kolları telli sisteme aldık. Şu anda üzümden daha fazla verim elde ediyoruz. Asma başına düşen üzüm kilogramında ciddi artış oldu. Bu örnek, ilçemiz için sunabileceğimiz en nadide örneklerden biri. Aslında kötü ve verimsiz ürünün olmadığını, emeğin ve bakımın önemli olduğunu Tuzlukçu’ya bakarak anlayabilirsiniz.
Yerel yönetimler, tarımda sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye dayalı üretim artışının sağlanmasından gıda güvenliğine, bitkisel üretimden hayvancılığa, sulama sistemlerinden toprağın kalitesine kadar dayanıklı tarım uygulamalarını sizce nasıl hayata geçirebilir? Varsa, belediyenizin bu konudaki faaliyetlerinden bahseder misiniz?
NURETTİN AKBUĞA: Tarım dendiğinde çiftçi, çiftçi dendiğinde üretim akla geliyor. Tarım yapılan bir coğrafyada yerel yönetimlerden sorumluysanız elbette işiniz biraz daha zor. Çünkü tarım, ülkemizin en önemli sektörlerinden biri, bizi bağımsız yapan yegâne kaynak. Doğru ve sistematik yapıldığında gelir ve kazanç sağlayacağınız bir sektör. Günümüzde iklim şartlarının kötü gitmesi, yağışların azalması veya gününden geç yağan yağmurların oluşturduğu tahribat kötü sonuçlar doğuruyor. Bunun önüne geçmek için bilimsel yöntemlere başvurmak şart. Bu konuda çalışmalar yapan birçok bilim insanı var. Yerel yönetimlere de büyük sorumluluklar düşüyor. Anadolu’da şöyle bir gelenek vardır: Çiftçiler, genelde görmeden ve emin olmadan söylenen bir şeyi kolay kolay yapmazlar. Mutlaka yerinde görüp uygulamaları gerekir. Bu nedenle “Uygulama Merkezi” kurduk. Bu merkezin alanı eskiden kum ocağı olarak kullanılan bir yerdi, atıl hâliyle kötü bir görüntüye de sahipti. Bu alanı çiftçiler için “Uygulama Merkezi”ne dönüştürdük. Hibe olarak aldığımız üzüm fidanlarını dikerek burada 2.500’e yakın üzüm fidanı elde ettik. Şu an burası bağ alanı. Bunun yanı sıra bağların arka kısmında birçok meyve fidanımız var. Çiftçilere getirisi fazla olacak, iklime ve toprak yapısına uyum sağlayacak alternatif tarım ürünlerini buraya dikerek çiftçilere gösteriyoruz. Bu yıl nektarin ağaçları meyve verdi. Oldukça verimli bir hasat sezonu geçti. Yine alternatif olarak bu yıl Antep fıstığı fidanları getirdik ve ektik, önümüzdeki yıllarda onlardan da ürün almaya başlayacağız. Kurduğumuz bu sistemle çiftçilerin kafasındaki soru işaretlerini gideriyoruz. Tarımın ve çiftçinin desteklenmesi için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.