YÜKLENİYOR
Yönetsel bir birim olan “muhtarlık”, yerel yönetimle merkezi yönetimin kesiştiği noktada yer alıyor. Aynı zamanda bir yerel yönetim bileşeni olarak kabul ediliyor. Öncelikle kapsayıcı yerel yönetim anlayışı ve hizmette yerellik ilkesi kapsamında muhtarlıklarla yerel yönetimler/belediyeler arasındaki ilişkiyi değerlendirir misiniz?
BÜLENT KANTARCI: Muhtarlık, ülkemizdeki en küçük yönetsel birim. Köylerin ve mahallelerin idari yöneticisi olan muhtarlar, konumları nedeniyle toplumla ilişki geliştirme konusunda yüksek potansiyele sahip yerel yönetici pozisyonunda bulunuyor. Sorumluluk alanlarındaki vatandaşlarla iletişim kurabildikleri gibi, mahalleleriyle ilgili en doğru bilgiye de sahipler. Bu özelliklerinden dolayı muhtarları en yakın çalışma arkadaşlarım olarak görüyorum. Muhtarlar aynı zamanda katılımcı belediyeciliğin de vazgeçilmez unsuru.
Muhtarlıklarla belediye arasındaki ilişkiyi doğrudan düzenleyen herhangi bir yasal mevzuat olmasa da, tüm mahalle muhtarlarını belediyenin doğal organı sayan bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kendi bölgeleriyle ilgili yapılacak her çalışmada mutlaka muhtarların görüşlerini alıyor, sorumluluk alanlarındaki tüm çalışmalarda onlarla birlikte olmaya özen gösteriyoruz. Düzenli toplantılarla karşılıklı görüş alışverişi içinde olduğumuz muhtarlar, belediyemizin politikalarıyla önceliklerinin belirlenmesine de katkı sunuyor.
Özellikle pandemi süreciyle birlikte mahalle yönetimi, mahalle dayanışmaları ve mahalle muhtarları öne çıktı. Yasal mevzuatın içeriği açısından mahalle dayanışmaları-muhtarlık-belediyeler arasındaki süreçte neler yaşanıyor? Sorunların çözümünde ve taleplerin karşılamasında yetki, görev ve sorumluluk bağlamında nasıl bir yol izleniyor?
BÜLENT KANTARCI: Ülkemizdeki muhtarlık sistemi son derece sorunlu. Görevlerini ve sorumluluklarını düzenleyen kanun 1944’te çıkmış. Dolayısıyla günün ihtiyaçlarını karşılamaktan son derece uzak. Ayrıca Mernis sisteminin gelişmesi, e-devlet uygulamalarının hayata geçirilmesi nedeniyle muhtarların birçok yetkisi de devre dışı kalmış durumda. Kendilerine kamu tarafından bir bina tahsis edilmiyor, herhangi bir bütçeleri de yok. Muhtarların belediyelerle olan ilişkileri, o yerel yönetimin farklı kesimlerle işbirliği yapma çabasına ve kapasitesine göre değişiyor. Biz, her düzeyde katılımı önemsiyoruz. Çalışmalarımızdan ve sunduğumuz hizmetlerden yararlanacak insanların görüşlerine değer veriyor, muhtarlarla tam bir dayanışma ve işbirliği içinde ilçemizi yönetiyoruz. Kent yoksullarıyla dayanışma çalışmalarından mahallelerdeki önceliklerin belirlenmesine kadar birçok konuda en yakın çalışma arkadaşımız ve bilgi kaynağımız muhtarlar oluyor.
Büyükşehir Yasası dahilinde muhtarlıkların sayısının artmasıyla belediyeler, muhtarlıklarla yatay bir ilişki kurmaya başladı. Belediyelerin bünyesinde muhtarlık birimi, müdürlüğü, masası kuruldu, iletişimi kolaylaştıracak teknik olanaklar oluşturuldu. Bu alt birimlerin işleyişinde hem muhtarlıklar hem belediyeler nasıl bir inisiyatif alıyor? İhtiyaçların karşılanması noktasında bu imkânlar yeterli oluyor mu?
BÜLENT KANTARCI: Yasayla birlikte birçok sorumluluk verilen muhtarların yetkileri ne yazık ki son derece sınırlı. Mahallelerdeki ortak ihtiyaçları belirleyerek bu ihtiyaçları ilgili kurumlara ileten muhtarlar, hiçbir yaptırım gücüne sahip olmadıkları için yalnızca ricacı konumundalar. Hepimiz yakından takip ettik. Büyükşehir Yasası’yla birlikte muhtarların çoğu yetkisi ellerinden alındı. Yasa çıkarken muhtarlarla ilgili hiçbir düzenleme yapılmadı. Sonra da belediyelere “Muhtarlık Müdürlüğü” kurma zorunluluğu getirildi. Kamu kurumlarıyla muhtarlar arasında dikey bir ilişki kurarak zorlayıcı hükümler konmadan böyle bir müesseseyi oluşturmak, biçimsel bir anlayıştan öteye geçmedi. Biz, tüm bunlardan bağımsız olarak katılımcı bir anlayış sergiliyor, karar alma süreçlerine muhtarların katılımını sağlıyoruz. Çaycuma’da görev yapan her muhtar, hiçbir aracıya gereksinim duymadan doğrudan belediye başkanına ulaşabiliyor. Telefonum da, sosyal medya hesaplarım da günün her saati tüm vatandaşlara olduğu gibi muhtarlara da açık. Tüm birimlerde muhtarlardan gelen talepler mutlaka dikkate alınıyor ve öncelikli olarak değerlendiriliyor. Zonguldak büyükşehir olmadığı hâlde muhtarların ricalarını kırmıyor ve kendi sorumluluk alanımız dışındaki köylere de hizmet götürüyoruz. Her köye eşit hizmet götürmek amacıyla toplu bir proje geliştirmek istedik. En acil talebin ne olduğu konusunda muhtarlarla anket yaptık. Büyük çoğunluğu çocuk bahçesi isteyince biz de “83 Köye 83 Çocuk Bahçesi” projesini hayata geçirdik. Şu anda Çaycuma’nın her köyünde Çaycuma Belediyesi’nin çocuk bahçeleri var. Bu bahçelerin tamamı, muhtarların ortak talebiyle yapıldı.
Belediyeler ve muhtarlıklar arasındaki mevcut durumun ve ilişkinin geliştirilmesi için hangi çalışmalar yapılıyor? Bütçeleme, yardım ve destek süreçlerinde aksaklık yaşanıyor mu? Yaşanıyorsa, çözüm önerileriniz, talepleriniz ve beklentileriniz nedir?
BÜLENT KANTARCI: Ortak aklı önceleyen katılımcı bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürdüğümüz için muhtarlarla ilişkilerde ciddi bir aksaklık yaşamıyoruz. Hizmet yarışının doğal sonucu olarak önceliklendirmeyle ilgili tatlı çekişmeler elbette olabiliyor. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bütün vatandaşlarına eşit hizmet getirmeyi prensip edinmiş bir belediye, önceliklerini doğru belirleyip, kaynaklarını toplumsal faydayı gözeterek kullandığında ortaya hem belediye-vatandaş ilişkileri hem hizmetin kalitesi hem de kentsel gelişim açısından güzel sonuçlar çıkıyor. Bunun bir de katılımla taçlanması durumunda vatandaş memnuniyeti de artıyor. Tüm çabamız, yaşam kalitesi ve vatandaş memnuniyeti yüksek kentler, ilçeler ve beldeler yaratmak değil mi zaten?