YÜKLENİYOR
SODEMSEN Toplu İş Sözleşmesi Avukatı Av. Merve Nur Gök "Türk Hukukunda Mülteci Ve Geçici Koruma Sahibi Statüsü" üzerine yazdı.
Göç, ekonomik, siyasi ve toplumsal sebeplerle gerçekleşen bir iltica hareketi olarak tanımlanmaktadır. Türk hukukunda “yabancı” kavramı, hiçbir devlet vatandaşlığına sahip olmayan vatansızları, göçmenleri, mültecileri, ikincil koruma sahiplerini, uluslararası koruma sahiplerini, geçici koruma statüsündekileri, birden fazla vatandaşlığa sahip olan yabancıları kapsamaktadır.
Son dönemde ülkemize yoğun olarak göç eden Suriyeliler, halk arasında “mülteci” olarak değerlendirilse de, Türkiye hukuken mülteci statüsünü Avrupa ülkelerinden gelen kişilerle sınırlandırmıştır. Kitlesel göç nedeniyle Suriyeliler mülteci statüsünde sayılmamaktadır. Buna bağlı olarak kendilerine sağlanan haklar ve tabi oldukları kurallar farklılık göstermektedir.
Hukukumuzda yabancılara tanınan diğer bir statü de şartlı mülteciliktir. Bu kapsamda Avrupa ülkeleri dışındaki bir olay neticesinde Türkiye’ye iltica edilmesi gerekmektedir. Şartlı mültecileri diğer mültecilerden ayıran en önemli detay, mülteci statüsünün yalnız Avrupa’da meydana gelen olaylar nedeniyle verilmesi durumudur. Diğer önemli bir ayrım ise, şartlı mültecilerin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği vasıtasıyla güvenilir üçüncü ülkelere yerleştirilmesi ve bu işlem gerçekleşinceye kadar Türkiye’de kalabilmeleri için kendilerine uluslararası koruma sağlanmasıdır.
Bunların yanında tamamlayıcı bir nitelikte olan ikincil koruma sahibi statüsünde “yaşam hakkı” ve “işkence yasağı” kıstas olarak kabul edilmiştir. Mülteci ve şartlı mülteci statüleri için “haklı nedene dayanan zulüm korkusu” kıstas olarak kabul edilmiş olduğu için bu koruma, mülteci ve şartlı mülteci tanımından daha geniş ve tamamlayıcı bir niteliğe sahiptir. Ülkemize Avrupa’dan veya Avrupa dışında bir ülkeden iltica etmek isteyen, mülteci ve şartlı mülteci statüsüne girmeye hak kazanan yabancılar dışında, menşei ülkesine döndüğünde ölüm cezası veya onur kırıcı insancıl olmayan bir muameleyle karşılaşacak kişiye ise, yukarıda açıklanan şartlar bulunması hâlinde ikincil koruma statüsü verilebilmektedir.
Menşei ülkesinden kitlesel hâlde iltica eden yabancılara verilecek statü ise, hukukumuzda ilk kez 2014 yılında “geçici koruma statüsü” olarak belirlenmiştir. Suriye vatandaşları da hukuken bu korumaya tabidir. Aynı zamanda Suriye’den gelen ve vatansız konumunda olan kişiler dahil olmak üzere Suriye’den Türkiye’ye gelen göçmenler de geçici koruma statüsüne tabidir. Geçici koruma uygulaması, bu koruma kapsamında olan kişilerin isteği dışında Suriye’ye geri gönderilmemelerini güvence altına almaktadır. Bu uygulama, kayıt olan kişilere Türkiye’de yasal olarak kalma hakkı vermektedir. Geçici koruma uygulaması, kaydolan kişilerin sağlık, eğitim, sosyal yardım ve tercümanlık gibi temel hak ve hizmetlere erişebilmesine olanak tanımaktadır. Bu kişiler, yasadaki koşulları sağlamak ve çalışma izni almak şartıyla anayasanın herkese tanıdığı çalışma hakkını da kullanabilmektedir.
Türkiye, bireysel ve kitlesel göçlere ev sahipliği yapmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu’nun 2018 verilerine göre dünyada en yüksek oranda zorunlu göçmene ev sahipliği yapan ilk beş ülke, Türkiye (3.6 milyon), Ürdün (2.9 milyon), Filistin Devleti/Filistin Ulusal Yönetimi (2.2 milyon), Lübnan (1.6 milyon) ve Pakistan’dır (1.4 milyon). Suriye’den kitlesel göç eden yabancılar gerek ekonomik gerek sosyal açıdan ülkemizi etkilemektedir.
Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı, 30 Aralık 2021 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 736 bin 799’dur. 30 Aralık 2021 tarihi itibarıyla geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyelilerin sayısı, 51.471, kentlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 685 bin 328’dir.
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. maddesi ve Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında bu kişilerin Türkiye’ye kabulü, Türkiye’de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye’den çıkışlarında yapılacak işlemleri, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirleri ve ulusal/uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğiyle ilgili hususları yönetilmektedir.