"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Nilgün Çolpan Erkan: “Kentsel yaşam için kent kimliği ve belleği korunmalı”

  • 10 Ekim 2022
Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Nilgün Çolpan Erkan Belediye Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

Kent kimliğini oluşturan, bir kenti diğerlerinden farklılaştıran unsurlar nelerdir? Kentsel bellek ve kent kimliği arasındaki ilişki kentlerin sosyo-politik bileşenlerini nasıl etkiliyor?

NİLGÜN ÇOLPAN ERKAN:
Rapoport, kimliği, “Bir şeyin değişen şartlara ve etkilere rağmen değişmeyen doğası ve tek olma durumudur,” diye tarif eder. Kısaca kimlik, özgün olma durumunu ve bu durumun korunmasını anlatır. Kent kimliğinde de bu özgünlük öne çıkar. Bir kenti diğer kentlerden ayıran durumu anlatır. Kenti özgün kılan, kimliğini oluşturan öğeler kentin konumu, iklimi gibi doğal yapı unsurları olabildiği gibi, kentin yapılı çevresine ait unsurlar ya da kentteki üretim biçimleri, demografik yapısı gibi sosyo-ekonomik unsurlar da olabilmektedir. Bir tepenin yamacında konumlanmış bir kent için topografik şartlar o kentin çok önemli kimlik öğesini oluşturur. Örneğin, Afyon için doğal bir işaret öğesi olan, kentlinin belleğinde yer etmiş, kentli ve ziyaretçilerin yönlenmesini, yol bulmasını sağlayan tepe en önemli kimlik öğelerinden biridir. Yapılı çevre unsurları içinde kentin kültürel mirası olan tarihî anıt yapıların, özgün mahalle dokusunun, sokakların, yapıların her biri bellek unsurları olduğu gibi, kimliği ortaya koyan ve korundukları müddetçe kimliğin sürdürülmesini sağlayan unsurlardır. Antakya’nın ibadet yapıları, Safranbolu’nun evleri gibi…

Kentsel kimliği oluşturan pek çok unsur aslında kentin bellek mekânlarıdır. Bellek mekânları, geçmişi ve anlamı olan yapılarla yapılar arasındaki boşluklara dair her şeydir. Kentlinin, kente duygusal olarak tutunduğu alanlardır. Bellek mekânları, toplumsal belleğin mekâna sabitlenmesini, belleğin sürdürülmesi temelinde toplumsal birliğin oluşturulmasını ve kent kimliğinin sürdürülmesini sağlar. Mekâna bağlılığın temeli olan aidiyet duygusunu doğuran unsurlardan biridir bellek mekânları. Bu mekânların yok edilmesi, dönüştürülmesi, değiştirilmesi, bellek yıkımı denilen durumu ortaya çıkarır ki, bu da kimliğin sürdürülmesini imkânsız kıldığı gibi, kentlilerin aidiyet ve bağlılık duygularını aşındırır.

Bellek yıkımı bu tür mekânların sadece fiziksel olarak ortadan kaldırılmasıyla oluşmaz, işlev ve isim değişikliği gibi aslında daha masum gibi görünen uygulamaların da kullanıcıda bellek yıkımına sebep olduğu bilinmektedir. O nedenle ülkemiz kentlerinde süregelen pek çok yanlı(ş) değişim ve dönüşüme sivil toplum ve meslek örgütleri itiraz etmektedir.

Kentsel bellek, kentin fiziksel ve kültürel değerleri üzerine inşa edilir. Bütün bu bilgilerin üzerine kentsel bellek ve kent kimliği arasındaki ilişki irdelendiğinde, iki kavramın birbiriyle doğrudan ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Birinin yıkımı, diğerinin ortadan kalkması anlamına gelebilir. Kentin sahip olduğu kimliğin sürmesi arzu ediliyorsa, o kimliği oluşturan fiziksel ve kültürel unsurların korunması, öne çıkarılması beklenir.

Kentte yaşayanların kentsel mekânları algılama biçimlerini, bu mekânların yeniden işlevlendirilme sürecini belirleyen faktörlerin kentsel planlamaya katkısı nedir? Kentsel belleği korumak için tasarımda ve uygulamada nelere dikkat edilmeli?

NİLGÜN ÇOLPAN ERKAN:
Kentte bir unsur algılanıyorsa, bellekte yer eder. Bu unsur zaman içinde çeşitli nedenlerle algılanamaz hâle geldiyse, kentin kolektif belleğinden zamanla silinir. Algılanamayan bu unsur, kentin kimliğini oluşturan bir anıt yapıysa, yıkılıp yok edilmesine gerek kalmadan bellek yıkımına uğrar ve kentin kimliğindeki etkisini kaybeder. Örneğin, kente kimlik veren tarihî bir caminin silueti, çevresinde yükselen yapılardan görünmez hâle geldiğinde o anıt yapı zamanla kentin kimliğinden de silinmeye başlar. Dünyada en fazla ziyaretçi çeken Floransa kentinin başarısı, turizm politikalarının yanı sıra kentin koruma politikalarıyla doğrudan ilgilidir. Buradaki koruma anlayışı sadece tarihî dokuyu, anıt yapıları ve kamusal mekânları olduğu gibi korumakla sınırlı değildir. Kente kimlik kazandıran anıt yapıların algılanmasına engel olacak hiçbir unsura izin verilmemektedir. Sadece koruma altındaki dokuda değil, koruma alanı dışındaki, kentin çeperindeki gelişme alanlarında da bu kural geçerlidir. Böylece kilometrelerce uzakta dahi olsa hiçbir yapı, kente kimliğini veren anıt yapılarla görsel olarak yarışmamaktadır. Bu örnekten görüleceği üzere sadece bellek mekânlarını korumak yetmez, aynı zamanda bunların algılanabilmesini de sağlamak ve sürdürmek önemlidir. Bu da sadece anıt yapıların yakın çevresindeki yapılaşmayı kısıtlamakla sağlanmaz. Kentin tüm bakı noktalarından izlendiğinde bu yapıların algılanabilmesi büyük önem taşımaktadır. İstanbul’un kimlik silueti olan Tarihî Yarımada’nın silueti ne yazık ki bu tür yanlış kararlarla yitirilmek üzeredir.

Bellek yıkımının sadece bellek mekânlarının ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşmediğini söylemiştim. İşlev, konum ve biçim, hatta isim değişikliği de bellek yıkımıdır. Kent kimliğinde yer etmiş mekânların yıkımı kadar işlevinin değiştirilmesi de bellek yıkımına sebep olan bir uygulamadır. Kentlinin benimsediği, kentin geçmişinde yer etmiş bir yapının işlevsel dönüşümü, kimlikteki yerini de kaybetmesine sebep olur. Bu yapı, özellikle kamusal kullanıma açık, kültürel işlevli bir yapıysa, bellek yıkımı daha geniş çaplı bir etki yaratır. Kültür merkezinin alışveriş merkezine dönüştürülmesi, bir eğitim yapısının turistik tesis olarak hizmet vermeye başlaması buna örnek gösterilebilir.

Bellek yıkımı sonucunda edilgen unutuş gerçekleşir. Edilgen unutuş, toplumsal, mekânsal iletişim ağlarının ve ilişkinin sonlanması, bağın kopması sonucunda “unutma” eyleminin gerçekleşmesidir. Bellek mekânlarına ilişkin yıkımın en keskin sonucu unutma iken, unutuşun en keskin sonuçlarından biri, unutulan mekâna aidiyetin ortadan kalkması, ortak bilinç, ortak kimlik ve benzeri niteliklerin de yitirilmesidir.

Kısacası, kentin kimliğinin, belleğinin korunması, kentsel yaşam için büyük önem taşımaktadır. Belleğin korunmasında, kolektif bellekte yer bulmuş yapıların sadece fiziksel olarak korunması anlaşılmamalı, fiziksel korumanın yanı sıra mümkün olduğunca işlevin de sürmesi sağlanmalıdır. Bunların yanı sıra, yukarıda sözü edildiği gibi, bu unsurların algılanması da çok önemlidir. Ancak soyut olduğundan ve korunmasının güçlüğünden dolayı genellikle göz ardı edilen konular, “mekânın anlamı” ve “mekânın ismi”dir. Kolektif bellekte ismi ve anlamıyla birlikte korunabilen mekânların kent kimliği için son derece değerli olduğunu tekrar tekrar vurgulamak gerekir.

Kentsel kolektif bellek deneyimi, kentte yaşayanlara sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ne vaat etmeli? Kentlilerin ortak hafızasını korumak amacıyla özellikle kültür mekânlarının dönüşümünde hangi kriterler ön planda tutulmalı?

NİLGÜN ÇOLPAN ERKAN:
Kolektif bellek, kentlinin ortak belleğini anlatır. Bireysel düzlemde kolektif belleğin işlevi, bireye toplumun parçası olma hissini, aidiyet duygusunu yaşatmasıdır. Bir bakış açısıyla toplumsal birliğin sürmesini sağlayan unsurlardan biri, kentsel kolektif bellektir. Bu sadece bellek mekânlarıyla açıklanabilecek bir unsur değildir. Bunun içinde kentteki kutlamalar, festivaller, geleneksel hâle gelmiş tüm ritüeller ve kültürel eylemler sayılabilir. Dolayısıyla kolektif belleği sadece kültürel mekânlarla sınırlamak haksızlık olur. Kolektif bellek, kentteki tüm kamusal açık alanlarla ilgilidir. Kentlilere, bu mekânların birlikte kullanımını sağlayacak olanakların, aktivitelerin ve zamanın sunulması bu süreci güçlendirir.

Kentteki açık alanlar konfor ve güvenliğin yanı sıra kentlilere yeni deneyimler vadettikçe de kolektif bellekte yer alacaktır. Kısacası, açık kamusal alanlar gelip geçilen yerler olmaktan çıkarıldığı, kentlilere yeni yaşam alanı sunduğu ölçüde bellekte yer edinecektir ve kent kimliğine değer kazandıracaktır. Bu mekânların tasarımında (bu tasarımın kapsamı koruma da olabilir, dönüşüm de, canlandırma da) mevcut kimliğin ve belleğin korunmasının yanı sıra herkesin erişimine olanak tanınması, kullanıcıya işlevsel, algısal, iklimsel konfor, güvenlik ve emniyet sağlanması gözetilmelidir. Ek olarak, estetik unsurların yanı sıra kullanıcıyı özellikle gündelik yaşam rutininden kısa süreliğine olsa bile çıkaracak mekânsal deneyimler sunan, kültürel paylaşımın mümkün kılındığı mekânlara ve işlevlere yer verilen kamusal alanlar o kentin veya semtin belleğinde yer edinir, kimliğini oluşturur. Ancak bu noktada kolektif belleğin ve mekânsal kimliğin ışığında gelişen, kültürel aktivitelerin ve bellek mekânlarının sağladığı ivmeden faydalanarak markalaşma sürecine giren bazı kent parçalarının sürecin sonunda özgün işlevleri ve mekânları yitirdikleri örneklerin varlığı da göz ardı edilmemelidir.

Kentsel belleğe ve kent kimliğine yönelik çalışmalarda yerel yönetimler nasıl bir rol üstlenmeli? Kentsel markalaşma stratejileri nasıl yapılandırılmalı?  
 
NİLGÜN ÇOLPAN ERKAN:
Bellek mekânlarının ve kentsel kimliğin bir fırsat olarak görüldüğü markalaşma sürecinde kontrol yitirildiğinde kaybeden her zaman kent ve kent sakinleri olmaktadır. Markalaşma yolundaki semtlerde sınır getirilene kadar artan ticari birimler, fiziksel ve işlevsel mekânın zarar görmesine yol açmaktadır. Bu da bellek mekânlarının sürdürülebilirliğini olanaksız kılmaktadır. Öte yandan, kontrolsüzce artan ziyaretçi sayısı, mekân sakinlerinin gündelik yaşam alışkanlıklarını sekteye uğrattığı gibi, mekânın kültürel yapısına da zarar verir. Buna en güncel örnekler olarak İstanbul’dan Kuzguncuk, Balat ve Yeldeğirmeni semtlerini gösterebiliriz. Ziyaretçi kalabalığından, kafeye dönüşen tuhafiyeciyi ve restorana dönüşen kasap dükkânlarını yitirmekten şikâyet eden semt halkı, çeşitli yollardan çözüm arayışlarını sürdürmektedir. Bu semtlerde fiziksel mekânlar korunmaktadır ve bir şekilde sürdürülmektedir, ancak işlev değişikliği, kullanıcı değişimi ve artan yoğunluk, birer bellek mekânı olan semtlerin kimliklerini sakin, özgün İstanbul mahallesinden, kalabalık, turistik yeme içme, fotoğraflama mekânlarına dönüştürmüştür.

Günümüzde pek çok tarihî mekânda yerel yönetimler eliyle, yok olmaya yüz tutmuş değerlerin yeniden topluma kazandırılması amacıyla canlandırma projeleri gerçekleştirilmektedir. Ancak bu canlandırma projeleri her zaman beklenen sonucu vermemektedir. Kimi zaman mekânın mevcut kimliği korunabilmektedir, ancak çoğu zaman ortaya çıkarılan yeni kimlik öğeleriyle birlikte amaçlananın ötesine geçerek özgün kimlik ve bellek yitirilebilmektedir.  Bu tür uygulamalar sonucunda elde edilmesi beklenen rant uğruna varolan kimliğin yitirilmesi, onarılması güç kayıplara neden olmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu alanlarda gayrimenkul fiyatlarındaki artış nedeniyle konut işlevli yapıların konaklama işlevine dönüştüğü, buna bağlı olarak demografik yapının da değiştiğini göstermiştir. Kullanıcısı değişmiş bir mekânın kimliğinin ve belleğinin değişmesi de kaçınılmazdır. Kentlerin değişimi ve dönüşümü de dinamik olmaları sebebiyle kaçınılmazdır, ancak bu değişimin ve dönüşümün mekânın kimliği, belleği korunarak, kent sakinlerinin lehine yönlendirilmesi gerekmektedir.  

Bu noktada yerel yönetimlerin, markalaşma süreci sonucunda bellek yıkımıyla sonuçlanacak, fiziksel ve işlevsel dönüşümlerin önüne geçecek, ziyaretçiyle semt sakini arasındaki huzurlu dengeyi sağlayacak koruma ve canlandırma politikalarını benimsemeleri önem taşımaktadır.

DOÇ. DR. NİLGÜN ÇOLPAN ERKAN KİMDİR?

Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisans ve doktora eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı’nda tamamladı. Kurucuları arasında yer aldığı ve hâlen yönetim kurulu üyesi olduğu Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası Kentsel Çalışmalar Araştırma Merkezi-ICUS’ta 2005-2009 yılları arasında da yönetim kurulu üyeliği, 2009-2012 yılları arasında müdür yardımcılığı ve 2017-2020 yılları arasında müdürlük görevlerini yürüttü. Yayın kurulunda yer aldığı Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi dergisi Megaron’un 2015-2019 yılları arasında yardımcı editörlüğünü yaptı. Uzmanlık alanları, kentsel tasarım ve çevre psikolojisidir.


Önerilen Haberler