"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Ayşe Turunç Kankal: “Evrensel kooperatifçilik ilkeleri benimsenmeli”

  • 24 Ekim 2022
Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Ofisi Geçim Kaynakları Uzmanı Ayşe Turunç Kankal Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi’nin kooperatifçilik alanındaki çalışmalarından bahseder misiniz?

AYŞE TURUNÇ KANKAL:
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), kuruluşu yılı olan 1919’dan itibaren hiçbir ayrım gözetmeksizin herkes için özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, güvenlik ve saygınlık koşullarında, insana yakışır ve çalışanların potansiyellerini gerçekleştirebildikleri, üretken olabildikleri işler yaratmayı hedefleyen BM ihtisas kuruluşudur. Bu ilkelerin gerçekleşmesi için uluslararası çalışma standartlarını belirler, çalışma yaşamındaki hakları gözetir, sosyal korumayı önemser ve kendine özgü üçlü yapısından aldığı güçle işçi, işveren ve hükümet temsilcileriyle birlikte sosyal diyaloğu güçlendirir. ILO, BM kuruluşları arasında kooperatifçilik konusunda tek uzman kuruluş olma özelliği de taşımaktadır, sosyal adaleti ve istihdamı sağlama görevini yerine getirmenin bir yolu olarak kooperatiflerin önemini kabul etmektedir. Buna yönelik tüm çalışmalarını “herkes için insana yakışır iş ve gelişen sosyal adalet” anlayışı çerçevesinde gerçekleştirir. İnsana yakışır iş, “üretken ve adil bir ücret getiren, işyerinde güvenli ve ailelere sosyal konum sağlayan, kişisel gelişim ve toplumla bütünleşme açısından daha iyi fırsatlar sunan, insanların kaygılarını serbestçe dile getirme özgürlüğüne sahip oldukları, örgütlenerek yaşamlarını etkileyen kararların alınmasına katılabildikleri, tüm kadınların ve erkeklerin eşit fırsatlardan yararlanıp eşit muamele gördükleri işlerdir.” Biz de, ILO Türkiye Ofisi olarak bu hedefler doğrultusunda çeşitli programlar ve projeler yürütüyoruz.

Bu programlar arasında “Mülteciler ve Ev Sahibi Topluluklara Destek Programı”, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Programı” ve “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Programı” yer alıyor. Sosyal diyalog, uluslararası çalışma standartları, iş sağlığı ve güvenliği, genç istihdamı, sosyal sorumlu işletmeler ve Covid-19’un iş piyasasına etkileri gibi pek çok önemli alanda faaliyetler yürütüyoruz. ILO’nun Türkiye’deki bu çalışmalarının odağında insana yakışır iş ve uluslararası çalışma standartlarının desteklenmesi bulunuyor.

Türkiye’deki kooperatifçilik çalışmalarından bahsedecek olursak, çalışmalarımızı hâlihazırda iki programla yürütüyoruz. “Kadınlar İçin Daha Çok ve Daha İyi İşler Faz II” programı kapsamında kadınların kooperatifler aracılığıyla güçlenmesini destekleyecek stratejilerin belirlenmesine yönelik bir analiz çalışması gerçekleştirdik. Türkiye’de insana yakışır koşullarda çalışan kadınların sayısını artırmak amacını taşıyan program, kooperatifleri, kadınların istihdama erişiminde farklı araçlar sunarak güçlenmesi bağlamında ele alıyor. Kooperatifler aynı zamanda “Mülteciler ve Ev Sahibi Topluluklara Destek Programı” dahilinde yürütülen “İnsana Yakışır Geçim Fırsatlarıyla Dayanıklılığı ve Sosyal Uyumu Destekleme Projesi” kapsamında konumlandırılmıştır. ILO, diğer BM ajansları gibi, çalışmalarını Küresel Mülteci Sözleşmesi rehberliğinde yürütüyor, Türkiye’nin ev sahibi ülke olarak üzerindeki baskının azaltılması, mültecilerin dayanıklılığının ve kendi kendine yeterliliklerinin güçlendirilmesi için sosyal ortakları destekliyor. Kooperatifler de bu güçlendirme çalışmalarının bir ürünüdür. Kooperatifler, ev sahibi topluluk mensubu ve mülteci grupların sosyo-ekonomik entegrasyonuna önemli ölçüde katkı sağlayan sosyal işletme modelleridir. Dayanışma kültürü üzerine kurulu işletmeler oldukları için sosyal entegrasyonun sağlanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Kısacası, geçim kaynağına erişim imkânı verirken, barış ortamının oluşturulmasına da olanak sağlarlar. Kooperatiflere yönelik sunulan finansal ve teknik destekler arasında ihtiyaç analizi, mesleki eğitim, mülteciler için dil eğitimi, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, makine ve malzeme desteği, rekabet edebilirliklerine ve yeni piyasalara erişim desteği, kooperatifin ihtiyaç duyduğu alanlarda kapasite geliştirme eğitimleri, kayıtlı istihdam teşviki, kooperatifçilik eğitimleri ve farkındalık çalışmaları yer alıyor. Bu desteklerle, özellikle kadınların, mültecilerin, engelli bireylerin kooperatifler aracılığıyla insana yakışır işlere erişimi destekleniyor.

Öte yandan, Cenevre’deki ILO Kooperatifler Birimi’nin Kore Cumhuriyeti hükümeti tarafından desteklenen “Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi Bilgi Birikiminin Güçlendirilmesi Projesi”, beş ülkede (Kosta Rika, İtalya, Kore Cumhuriyeti, Tanzanya ve Türkiye), Temmuz 2021-Aralık 2023 tarihleri arasında yürütülmektedir. ILO Türkiye Ofisi, Ulusal Danışma Komitesi’nde yer alıyor, çalışmaları yakından takip ediyor. Bu çalışma, 20. Uluslararası Çalışma İstatistikçileri Konferansı’nda (UÇİK) kabul edilen “Kooperatif İstatistikleri Rehberi”ni esas alarak, kooperatiflerin ekonomik katkıları, kooperatifler kapsamında çalışma dahil olmak üzere istatistiklerin standartlaştırılması, insana yakışır işlere yönelik olarak kooperatiflerin, daha geniş anlamda sosyal ve dayanışma ekonomisi alanında politikaların geliştirilmesinde kullanılabilmesi amacıyla hayata geçirilmiştir.

Yerel kalkınmayı destekleyecek sürdürülebilir sosyo-ekonomik politikalar sizce hangi kapsamda olmalı? Kooperatifler ve yerel paydaşlar arasındaki işbirliği sürecinde nelere dikkat edilmeli?

AYŞE TURUNÇ KANKAL:
2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek hedefiyle 2015 yılında kabul edildi. Bu kapsamda “kimseyi geride bırakmayacak” şekilde düzenlenen “17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı” bulunmaktadır. (Amaç 1: Yoksulluğa Son, Amaç 2: Açlığa Son, Amaç 3: Sağlık ve Kaliteli Yaşam, Amaç 4: Nitelikli Eğitim, Amaç 5: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Amaç 6: Temiz Su ve Sanitasyon, Amaç 7: Erişilebilir ve Temiz Enerji, Amaç 8: İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, Amaç 9: Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı, Amaç 10: Eşitsizliklerin Azaltılması, Amaç 11: Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar, Amaç 12: Sorumlu Üretim ve Tüketim, Amaç 13: İklim Eylemi, Amaç 14: Sudaki Yaşam, Amaç 15: Karasal Yaşam, Amaç 16: Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar, Amaç 17: Amaçlar İçin Ortaklıklar) Bu amaçlara ulaşmak, belirlenen ilkelerin bireyler ve toplumlar tarafından benimsenmesi, bu ilkelerin yerelde alınacak her türlü kararda veya gerçekleştirilecek faaliyetlerde göz önünde bulundurulmasıyla mümkün olabilir. Kalkınma, yerelden başlar. Yerel kalkınma, insan ve çevre odaklı, aynı zamanda eşitlikçi ve kapsayıcı olabilirse topluma yayılabilir.

ILO, BM kuruluşları arasında kooperatifçilik konusunda tek uzman kuruluş olma özelliği taşımaktadır ve kooperatifler alanında 100 yıllık bir tecrübeye sahiptir. Bu tecrübeye dayanarak, yerel paydaşlar, belediyeler, kooperatifleri destekleyebilecek mekanizmaların başında gelmektedir. Yerel paydaşlar ve kooperatifler arasındaki işbirliğinin “sürdürülebilirlik” odaklı olması çok önemlidir. Kooperatiflerin en fazla zorlandıkları alanlarda verilecek destek, kooperatiflerin faaliyetlerinin devamlılığı ve yaygınlaşması açısından önemlidir. Örneğin, yerel paydaşların vereceği bir mekân, ekipman, malzeme ve fiziki satış alanı desteği, “sosyal satın alma” yöntemlerine dayanarak kooperatiflerin tedarik zincirine dahil edilmesi, böylece rekabet edebilirliklerinin desteklenmesi, kuruluş aşamasında verilebilecek destek ya da tüzel kişi olarak kooperatifin kurucu ortakları arasında yer almaları, kimi hizmetlerini kooperatifler aracılığıyla sağlamaları, ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlerin kooperatiflerden temin edilmesi, iş geliştirme ve sertifikasyon süreçlerinde yol göstericilik ve finansa erişim konularında rehberlik, kooperatifler ve onların sürdürülebilirliği için oldukça önemlidir.  Burada dikkat edilmesi gereken husus, evrensel kooperatifçilik ilkelerinden “özerklik” ilkesiyle çelişecek uygulamalardan kaçınmaktır. Kooperatifler, özerk bir sosyal işletme türü olarak herhangi bir kurum ya da kuruluşa tabi olmadan faaliyet göstermelidir. Faydalı işbirlikleriyle sürdürülebilirliğini ve kapsayıcılığını temin ederek faaliyetlerine devam etmelidir.

Dayanışma ekonomilerini yaygınlaştırmak için kooperatiflerin yönetişim ve sürdürülebilirlik kapasiteleri nasıl artırılabilir? ILO’nun bu kapsamda hazırladığı raporun önerileri nelerdir?

AYŞE TURUNÇ KANKAL:
Pandemi döneminde yeterince aktif olamayan kooperatiflerin en çok ihtiyaç duydukları alanlarda bilgi edinmeleri ve kapasitelerinin desteklemesi amacıyla düzenlenen “Türkiye’de Kooperatiflerin Yönetişim ve Sürdürülebilirlik Kapasitelerinin Artırılması” webinarları, ABD Dışişleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu (PRM) tarafından finanse edilen “Türkiye’de Mülteciler ve Ev Sahibi Topluluklar için İnsana Yakışır İş Fırsatları Projesi” kapsamında gerçekleştirildi. Türkiye’de göçmenlerin de yer aldığı karma yapılı kadın kooperatiflerinin sıkça karşılaştıkları sorunları ve sıkıntıları dört temel eksende irdeleyen çevrimiçi anket yapıldı. Ardından, yapılan odak grup görüşmeleriyle sorunların kök nedenleri ve webinar serisine davet edilecek kamu kurumları belirlendi. “Ticari Faaliyet, Sosyal Güvenceli İstihdam, Vergilendirme” temalı ilk webinarda Sosyal Güvenlik Kurumu, Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı temsilcileri yer aldı. İkinci webinarda ise, “Hassas Gruplar, Kırsal Alan, Çalışma Teşviki” konuları ele alındı. Webinara, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı temsilcileri katıldı, ilgili konulardaki soruları kurumsal çerçeveden yanıtlayarak kooperatifleri bilgilendirdi. Webinarlar sonrası ortaya çıkan öneriler şu şekildedir:

1.    Tarımsal olmayan kooperatiflerde ortaklara, yönetim ve denetim kurulu üyelerine “gelir dağıtımı” için alternatif net yöntemler oluşturulabilir.

2.    KoopBis sistemi ve kooperatif istatistiklerinin ILO önerileri doğrultusunda iyileştirilmesine ilişkin çalışmalar yapılabilir. 

3.    Kooperatiflerin yararlanabileceği SGK ve İŞKUR destekleri konusunda Türkçe ve Arapça dillerinde yaygınlaştırma materyalleri üretilebilir. İlgili kurumların destekleri, hassas gruplar arasında yaygınlaştırılabilir.

4.    Kooperatiflerin ana sözleşmelerine daha kolay erişilebilmesi için ilgili web siteleri güncellenebilir.

5.    Kooperatiflerin vergi yükümlülükleri konusunda yalın, açık ve bütüncül bir kaynak (başvuru kaynağı, infografik vb.) yaratılmasına ihtiyaç vardır. Bu konuda bir çalışma yapılarak kamuya açık yayınlanabilir.

6.    İlişkili kamu kuruluşlarına yönelik kooperatifçilik konusunda çalıştay, eğitim ya da atölye çalışması düzenlenebilir.

Öte yandan, ILO Türkiye Ofisi tarafından İsveç finansal desteğiyle yürütülen “Kadınlar İçin Daha Çok ve Daha İyi İşler Faz II” programı kapsamında “Türkiye’de Kadınların Kooperatifler Yoluyla Güçlenmesi: Yasal ve Yapısal Stratejiler” başlıklı raporla, kadınların kooperatifler aracılığıyla güçlenmesini destekleyen mevzuat, strateji ve araç önerilerinin tespitine yönelik bir analiz çalışması yapıldı. Çalışma, değerlendirme, geniş bir masa başı çalışması, bir dizi stratejik paydaş görüşmesi, kadın kooperatifleri temsilcileriyle görüşmelerden derlenen verilere dayalı olarak hazırlandı.

Kurumsal anlamda kooperatifçilik sisteminin, kadın kooperatiflerinin ihtiyaçlarını da dikkate alacak şekilde gelişmesine ihtiyaç var. Kooperatif birliklerinin kimi sektörlerde bulunmaması, var olanların kapasite sorunları, kooperatifler arası ortaklık ve işbirliklerinin zayıflığı, eğitim, araştırma, danışmanlık ve denetim gibi destek hizmetlerindeki yetersizlikler, finansman araçlarının eksikliği gibi kooperatifçilik sistemi sorunları, kadın kooperatiflerini daha derinden etkilemektedir. Kadın kooperatiflerinin mevcut sisteme entegrasyonu zayıf olduğu gibi, çok amaçlı, küçük ölçekli ve yerel toplum örgütleri olmalarından kaynaklanan, kadın ortaklara sahip olmaktan ileri gelen özellikleri ve karşılaştıkları zorluklar yeterince ele alınmamaktadır. Çalışma, kadın kooperatiflerinin desteklenmesinde, sorun analizi ve uluslararası iyi örnekler çerçevesinde geliştirilen, birbirini tamamlayan dört farklı strateji önermektedir:

1.    Gelişme ihtiyacı olan kooperatif girişimlerinin geçici süreli ve yoğunlaştırılmış destek programları geliştirilmesine yönelik ön-kooperatif statüsü/mevzuatı,

2.    Küçük ölçekli kooperatif girişimlerinin desteklenmesine yönelik basitleştirilmiş kooperatif modeli/ mevzuatı,

3.    İşçi kooperatifi ve sosyal kooperatif modellerinin potansiyellerinin gerçekleştirilmesine ilişkin mevzuat düzenlemeleri,

4.    Kooperatiflerde kadın ortakların sayısının ve etkinliklerinin artırılmasına yönelik, cinsiyet dengesi destek ve teşvikleri uygulanması.

Bu öneriler dışında, kadın kooperatiflerinin ortaklık ve destek hizmetleriyle finansmana erişim ihtiyaçlarını karşılayacak kurumsal çözümler üzerinde de çalışma yürütülmesi önerilmektedir. Bu sayede kadın kooperatiflerine özel olmayan, ancak kadın kooperatiflerinin genele oranla daha fazla etkilendikleri problemler ele alınabilecektir. Bu problemler, Türkiye’de kooperatifçilik sistemindeki eksikliklerden ileri gelmektedir.

Yeni nesil kooperatifçiliğin önemli bir bileşeni olan sosyal kooperatifleri güçlendirmeye, çeşitliliğe ve kapsayıcılığa yönelik uygulamalarda hangi unsurlar göz önünde bulundurulmalı?

AYŞE TURUNÇ KANKAL:
Öncelikle şunu belirtmek isterim: Sosyal kooperatifler de geniş anlamda “sosyal ve dayanışma ekonomisi” olarak tanımladığımız işletme türleri arasındadır. Sosyal ve dayanışma ekonomisi her ne kadar yeni bir kavram olmasa da, yeni yüzyılın başlangıcıyla politika olarak önemi ve görünürlüğü önemli ölçüde arttı. Sosyal ve dayanışma ekonomisi, Covid-19 küresel salgını boyunca istihdam yaratma ve sürdürme, ortaklarına, kullanıcılara ve topluluklara hizmet sağlama rolü nedeniyle daha fazla kabul görmeye başladı. İş yapmanın yeni yolları için çağrıların arttığı bir zamanda, sosyal ve dayanışma ekonomisinin kapsayıcılığı, sürdürülebilirliği ve dayanıklılığı teşvik eden işletme modeline zemin oluşturdu. Sosyal ve dayanışma ekonomisinin artan önemi ışığında, tanımı, ölçümü, büyüklüğü, etkisi, sınırlamaları ve potansiyeli hakkında daha fazla açıklamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Buradan hareketle, ILO Yönetim Kurulu, Mart 2021’de gerçekleştirilen 341. oturumunda, Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 110. oturumunun (2022) gündemine, genel olarak değerlendirilmek üzere, insana yakışır iş, sosyal ve dayanışma ekonomisine ilişkin bir madde eklemeye karar verdi. Genel tartışma, ILO’da sosyal ve dayanışma ekonomisi konusunda ilk kapsamlı tartışma, aynı zamanda sosyal ve dayanışma ekonomisinin gelişme potansiyeli bakımından BM sisteminde ilk üst düzeyli görüşme oldu. Bu görüşme neticesinde sosyal ve dayanışma ekonomisi ilk kez uluslararası bir tanıma kavuştu. Bu tanım, sizin sorunuza cevap niteliği taşıyor, şöyle ki:

Sosyal ve dayanışma ekonomisi, gönüllü işbirliği ve karşılıklı yardım, demokratik ve/veya katılımcı yönetişim, özerklik ve bağımsızlık, risturn ve/veya kârların yanı sıra varlıkların dağıtım ve kullanımında insanlar ve sosyal amacın sermayeden üstün tutulması ilkelerine dayanan, kolektif ve/veya genel çıkara hizmet eden ekonomik, sosyal ve çevre faaliyetleri yürüten işletmeler, kuruluşlar ve diğer işletmeleri kapsar. Sosyal ve dayanışma ekonomisi, işletmeler için uzun vadeli yaşayabilirlik ve sürdürülebilirlik, kayıtdışılıktan kayıtlı ekonomiye geçiş hedefini güder, ekonominin tüm sektörlerinde faaliyet gösterir. İşleyişinin doğasında yer alan, insanlara ve gezegenimize özen gösterilmesi, eşitlik ve tarafsızlık, karşılıklı bağlılık, öz-yönetişim, şeffaflık ve hesap verebilirlik, insana yakışır iş ve geçim kaynaklarıyla uyumlu değerler kümesini uygulamaya koyar. Ulusal koşullara bağlı olarak sosyal ve dayanışma ekonomisi, kooperatif, birlik, mütüel, vakıf, sosyal işletme, öz yardım grubu ve sosyal ve dayanışma ekonomisi değer ve ilkelerine göre faaliyet gösteren diğer işletmeleri içerir.

ILO, yayımladığı raporda yol gösterici ilkelere değinmiştir. Bunlar:

Üye devletler, insan merkezli bir çalışma yaşamı geleceği için insana yakışır iş ve sosyal ve dayanışma ekonomisini destekleme fırsatlarını izlerken, ulusal koşullarını dikkate alarak:

(a)    Sosyal ve dayanışma ekonomisinin insana yakışır iş, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomiler, sosyal adalet, sürdürülebilir kalkınma, herkes için yaşam standartlarının yükseltilmesine katkılarını dikkate almalı,

(b)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin, insanların insana yakışır işleri hedeflediği bir zamanda, insanlar ve gezegenimiz için anlamlı biçimde, çalışmaya atfedilen anlama katkıda bulunabilecek aktörlerden biri olarak rol oynayabileceğini kabul etmeli,

(c)    Her türlü sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmesi dahil olmak üzere, çalışma yaşamında temel ilkeler ve haklar, diğer insan hakları, ilgili uluslararası çalışma standartlarına saygı göstermeli, desteklemeli ve gerçekleştirmeli,

(d)    Sosyal ve dayanışma ekonomisinin yerelde kök salmasına ve kırsal alanlar dahil, başta kadınlar olmak üzere dezavantajlı gruplar ve kırılgan durumdaki kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve insana yakışır iş fırsatları sağlamak üzere hem bilinen hem de yenilikçi çözümlere katkısına değer vermeli,

(e)    Kırılgan durumdaki gruplar da göz önüne alınarak, bakım ve ücretsiz çalışmayı tanıyarak, sosyal ve dayanışma ekonomisinin desteklenmesine kapsayıcı, entegre ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşım geliştirmeli,

(f)    Kayıtdışılığın kök nedenlerini ele almak ve kayıtdışılıktan kayıtlı ekonomiye geçişi ve insana yakışır iş ve evrensel, yeterli, kapsamlı, sürdürülebilir sosyal koruma sistemlerinin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak amacıyla strateji ve önlemlerin tasarlanması, uygulanması ve izlenmesinde sosyal ve dayanışma ekonomisi çalışanlarına ve ekonomik işletmelerine özen gösterme gereğini dikkate almalı,

(g)    2007 tarihli Sürdürülebilir İşletmelerin Desteklenmesine İlişkin Sonuçlar’da ana hatlarıyla belirtildiği üzere, sürdürülebilir işletmelerin insana yakışır işe katkılarını dikkate almalı,

(h)    Herkes için kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme, istihdam ve insana yakışır işin gerçekleştirilmesi için sosyal ve dayanışma ekonomisi, işletmeleri ve diğer işletmeler arasındaki tamamlayıcılığı tanımalı ve desteklemeli,

(i)    Sosyal ve dayanışma ekonomisinin adil dijital geçişe katkısını tanımalı ve desteklemeli,

(j)    İnsan onuruna saygı, toplumun güçlendirilmesi ve çeşitliliğin geliştirilmesi, dayanışma, yerli ve kabile halkları dahil olmak üzere, geleneksel bilgiye ve kültürlere saygı gösterilmesinde sosyal ve dayanışma ekonomisinin rolünü dikkate almalı,

(k)    Sosyal ve dayanışma ekonomisinin özellikle bazı durumlarda çalışan mülkiyetine geçiş yoluyla işletmelerin yeniden yapılanması olmak üzere, küçük ve orta ölçekli işletmelerdeki işler dahil, krizlere dayanma ve işleri koruma potansiyelini değerlendirmelidir.

Öte yandan, üye devletlerin göz önüne alması gereken birtakım zorluklar vardır:

(a)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin, birçok mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerle paylaştıkları zorluklara ek olarak, örneğin yetersiz katılım, kayıtdışılığı ağırlaştıran politikalar, yoksulluk, borçluluk, hukuki belirsizlik, hukukun üstün olmaması, finansmana yetersiz erişim, haksız rekabet ve ticaret uygulamaları ve elverişli ortam için gerekli koşullarda diğer eksiklikler gibi, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleri için elverişsiz ortam dahil, benzersiz zorluklarla karşı karşıya olması,
 
(b)    Uygun olduğu durumlarda, çeşitli ve özgün mali önlemler ve araçlar dahil olmak üzere, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin mali hizmetlere daha iyi erişebilmelerinin kolaylaştırılması,


(c)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleri ve sürdürülebilir işletmelerin çevre bakımından herkes için sürdürülebilir ekonomiler ve toplumlara adil geçişe katkısının geliştirilmesi, iklim değişikliği başta olmak üzere zorlukları dikkate alarak sürdürülebilir tüketim ve üretim örüntülerinin yaygınlaştırılması,

(d)    ILO’nun 1998 tarihli ve 189 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde İstihdam Yaratımı Tavsiye Kararı’na uygun olarak, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin yatay, dikey ve çapraz örgütlenmesini mümkün kılmak, diğer işletmelerle tamamlayıcılık ve olası sinerjiden yararlanmak, yetkinlik geliştirme ve yaşam boyu öğrenmenin yanı sıra teknoloji ve altyapıya yatırım yapmak suretiyle, sosyal ve dayanışma ekonomisinin rolünün tanınması ve desteklenmesi,

(e)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerini ve çalışanlarını doğrudan etkileyen önlemleri biçimlendirmek amacıyla işveren ve işçilerin en yüksek temsil oranına sahip örgütleri vasıtasıyla ve uygun olduğu durumlarda sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin ilgili temsilci örgütleriyle sosyal diyaloğunu mümkün kılmak üzere, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin ve çalışanlarının örgütlenme özgürlüğünden yararlanması ve toplu pazarlık hakkının etkin biçimde tanınmasının sağlanması,

(f)    Sosyal ve dayanışma ekonomisinin özellikle kadınlar, gençler ve işsizler, engelliler, göçmen işçiler ve yerli halklar gibi dezavantajlı gruplar bakımından sosyal kapsayıcılığı güçlendirme potansiyelini destekleme gereği,

(g)    Sahte sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleriyle, bunların çalışma ve işçi haklarını ihlal eden diğer mevzuatıyla, özellikle mikro, küçük ve orta ölçekli işletmeler olmak üzere kanunlara uyan işletmelere ve sorumlu işletmelere karşı haksız rekabet riskiyle ILO’nun 193 sayılı Tavsiye Kararı’na uygun olarak mücadelenin önemi.

Kooperatifçilik odağında sosyal dayanışma ekonomisinin geliştirilmesi, güçlü kooperatiflerin yapılandırılması ve desteklenmesi için yerel yönetimler nasıl bir rol üstlenmeli?  

AYŞE TURUNÇ KANKAL:
Bu sorunuza, işbirliklerine cevap verirken değindim. Daha büyük ölçekte neler yapılabilir, bundan bahsetmek isterim. Biraz önce bahsettiğim Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi Raporu’nda ILO, üçlü yapısına referansla, üye devletlere ve sosyal ortaklara, yani işçi ve işveren sendikalarına ve ofis olarak kendisine tanımladığı görevlere yer vermiştir. Buna göre, genel anlamda üye devletlere düşen görevleri şöyle sıralayabiliriz:

1.    Üye devletler, her türlü sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmesi dahil olmak üzere, çalışma yaşamında temel ilkeler ve haklar, diğer insan hakları ve ilgili uluslararası çalışma standartlarına saygı göstermek, desteklemek ve gerçekleştirmekle yükümlüdür.

2.    Üyeler, Uluslararası Çalışma Ofisi’nin desteği ile:

(a)    Uluslararası çalışma standartlarına uygun olarak sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir işletmelere katkıda bulunmak üzere, insana yakışır işleri desteklemek ve sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin potansiyelinden azami ölçüde yararlanmak amacıyla, sosyal ve dayanışma ekonomisinin doğasına ve çeşitliliğine uygun, elverişli ortam yaratmalı,

(b)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerine ulusal hukuka, uygulamaya ve ILO 193 sayılı Tavsiye Kararı’na uygun olarak diğer işletme biçimlerine sağlananlardan daha elverişsiz olmayacak koşullarda muamele etmek suretiyle adil rekabet alanı sağlamalı,

(c)    Çalışma yaşamında temel ilkeler ve haklar, diğer insan hakları, ilgili uluslararası çalışma standartlarına uygun olarak, sağlam, kapsayıcı, sürdürülebilir ve dayanıklı bir ekonomiyi desteklemek amacıyla, sosyal ve dayanışma ekonomisinde bulunanlar dahil herkes için kaliteli işlerin yaratılmasını destekleyen politikaları uygulamaya koymalı,

(d)    Adil dijital ve çevresel geçişlerin desteklenmesi ve eşitsizliklerin azaltılması için, istihdam yanlısı makro-ekonomi, vergi, sanayi, sosyal, çevre ve diğer politikaları desteklemek amacıyla sosyal ve dayanışma ekonomisini ulusal kalkınma, toparlanma ve istihdam stratejilerine entegre etmeli,

(e)    Kayıtdışılıktan kayıtlı ekonomiye geçişte sosyal ve dayanışma ekonomisinin rolünü tanımalı, sosyal ve dayanışma ekonomisinde bulunanlar dahil tüm çalışanların ve işletmelerin kayıtdışılıktan kayıtlı ekonomiye geçişini desteklemeli,

(f)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleri arasında adil, hakkaniyetli ve sürdürülebilir ticaret ve diğer işbirliği biçimlerinin geliştirilmesi de dahil olmak üzere, sosyal ve dayanışma ekonomisinin ulusal ve küresel tedarik zincirlerinde insan yakışır işlere katkılarını artırmalı,

(g)    Yerel ve bölgesel dahil her düzeyde, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleri ve kamu yönetimi arasındaki etkileşimi ve ortaklığı güçlendirmeli,

(h)    ILO 193 sayılı Tavsiye Kararı’na uygun olarak, dezavantajlı gruplar ve kırılgan durumdaki insanlar için bilgi, finansman, piyasa, teknoloji, altyapı, iyi düzenlenmiş ve sosyal sorumlu kamu alımına erişimi sağlayacak destek önlemleri getirmeli,

(i)    Uygun olduğu durumlarda, bir yanda yerli ve kabile halklarının gelenek ve kültürlerini koruyup desteklerken, diğer yandan sosyal ve dayanışma ekonomisinin sosyal yenilik, üretkenlik, beceri geliştirme, girişimcilik ve işbirliğini geliştirmesini destekleyen önlemler almalı,

(j)    Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin ve sürdürülebilir işletmelerin geliştirilmesi, kayıtlı ekonomiye geçmesi için yolsuzlukla mücadele ve iyi yönetişimi desteklemek, kayıt ve tescili kolaylaştırmak, idari prosedürleri sadeleştirmek amacıyla önlemler almalı,

(k)    Ulusal yapı içinde ve arasında sosyal ve dayanışma ekonomisine ilişkin politikalar için bakanlar arası işbirliği ve koordinasyon mekanizması kurmalı,

(l)    Sahte sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerini, kanunsuz uygulamaları ve hak ihlallerini önlemek, caydırmak ve yaptırım uygulamak, böylelikle çalışanları, sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmelerinin özerkliğini ve bağımsızlığını korumak amacıyla iş teftişini güçlendirmeli, iş teftiş kurulları, sosyal ortaklar, sosyal ve dayanışma ekonomisi temsilcileri arasında işbirliğini desteklemeli,

(m)    Sosyal ve dayanışma ekonomisini her düzeyde kamu eğitimine entegre etmeli, mali dayanıklılık ve etkinliği artırmak amacıyla, mali okuryazarlık dahil, sosyal ve dayanışma ekonomisinde yer alan çalışanların ve işletmelerin eğitim ve öğretimine yatırım yapmalı,

(n)    Politikaların hazırlanmasına ve uygulanmasına bilgi sağlamak amacıyla, uydu hesaplar ve ulusal istatistik kurumlarıyla sosyal ve dayanışma ekonomisi kurumsal temsilcileri arasında işbirliği gibi yollarla, sosyal ve dayanışma ekonomisi hakkında istatistikleri iyileştirmelidir.

3.    Sosyal ortaklar, müşterek çıkar konularında sosyal ve dayanışma ekonomisi bakımından işbirlikçi ve proaktif tutumla sosyal diyaloğa girmeli, sosyal ve dayanışma ekonomisinde insana yakışır işleri desteklemeye ilişkin iyi uygulamalar konusu başta olmak üzere bilgi ve deneyimlerini paylaşmalıdır.

4.    Hükümetler ve sosyal ortaklar, evrensel, yeterli, kapsamlı ve sürdürülebilir sosyal koruma sistemleri, yaşam boyu öğrenme ve eğitime erişim, bir temel hak olarak sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı, şiddetten ve tacizden arınmış çalışma ortamını desteklemeyi taahhüt etmelidir.

AYŞE TURUNÇ KANKAL KİMDİR?

Ankara Üniversitesi DTCF İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Çalışma hayatına 2009 yılında, AB fonlu sosyal projelerde iş geliştirme ve proje yönetimi alanlarında çalışarak başladı. Genç istihdamı, kamu istihdam hizmetleri, kadının güçlenmesi ve sosyal diyalog gibi projelerde yer aldı. Bu süreçte çeşitli eğitim programlarına katıldı: “Gelişmekte Olan Ekonomilerde Girişimcilik”, “Kooperatif Yönetimi”, “Değişim Teorisi Yaratmak”, “Savunuculuk”, “Mültecilerin İşgücü Piyasasına Erişimi ve Dayanıklılıklarının Artırılması”, bu projelerden bazıları. 2018 yılında ILO Türkiye Ofisi’nde mülteciler ve ev sahibi topluluklara destek programında çalışmaya başladı. 2020 yılından bu yana Geçim Kaynakları Uzmanı olarak program kapsamında kooperatiflere yönelik faaliyetleri yönetiyor. Aynı zamanda engelli bireyler, kadının güçlenmesi ve yoksulluğun azaltılması konularında çalışıyor.


Önerilen Haberler