YÜKLENİYOR
SODEMSEN Toplu İş Sözleşmesi Avukatı Merve Nur Gök “Angarya Yasağı” üzerine yazdı.
Uluslararası sosyal politika mevzuatında yer alan zorla çalıştırma yasağına ilişkin en önemli düzenlemelerin ILO 29 ve 105 sayılı sözleşmelerle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer aldığı görülmektedir. Gerek zorla çalıştırmanın gerek istisnaların sınırlarını net olarak çizen 29 sayılı sözleşme, 85 yıldır konuyla ilgili en güçlü metinlerden biri olma özelliğini korumaktadır. 103. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen 29 sayılı Zorla Çalıştırma Sözleşmesi’ne ek protokol ve tavsiye kararı kapsamında zorla çalıştırmayla daha etkin mücadele edilmesini sağlayacak yöntemin benimsenmesi hedeflenmiştir. Zorla çalıştırma, uluslararası sosyal politika mevzuatında angaryayı da kapsayan çatı kavram olarak ele alınırken, ulusal mevzuatımızda angarya ve zorla çalıştırma birbirinden ayrı ancak sıkı ilişki içinde iki kavram olarak yer almıştır. Çalışmadaki zorunluluk iki kavram için de ortaktır. Çalıştırma karşılığında ücret ödenip ödenmemesi, kavramlar arasındaki temel ayrımı oluşturmaktadır. Tanzimat döneminden bu yana angarya ve zorla çalıştırma yasağına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır, ancak hâlen yasağın ihlal edildiği çok sayıda uygulamayla karşılaşılmaktadır.
1982 Anayasası, angarya yasağını ve istisnalarını 18. maddede düzenlemiştir. Bu maddeye göre, “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Şekil ve şartları kanunda düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar, olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler, ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.” Bu maddenin gerekçesi: “Çalışma, iş görme, kişinin serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet, diğer bir deyimle, serbest iradesiyle üstlenilen bir yüktür. Bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin, iradesi dışında bir faaliyette bulunmaya bırakılması hem kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. Bu nedenledir ki, maddenin birinci fıkrası zorla çalıştırılmayı yasaklamaktadır. Bu fıkra ile aynı zamanda ‘angarya yasağı’ da getirilmiştir. ‘Angarya’, kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasıdır.”
Maddenin ikinci fıkrası, “zorla çalıştırılma” sayılmayacak hâlleri göstermektedir ve bu tanım sınırlayıcıdır. Bilindiği gibi, suçla savaşta en etkili araç, suç eğilimi gösteren kişilerin ıslah edilerek, eğitilerek bir daha suç işlemeyecek hâle getirilmeleridir. Islah ve eğitimde en etkili araç ise, kişiye çalışma zevkinin aşılanması, tembelliğin izalesi, çalışarak dürüst şekilde geçimini sağlama imkânının verilmesidir. Bu nedenle cezaevlerindeki hükümlülük rejimi, çalışma esasına dayandırılmıştır. Bununla beraber hükümlülerin tabi tutulacakları çalışma yahut aşırı güçlük gösteren bir işin yaptırılması hem yukarıda belirtilen amaçları gerçekleştirmekten uzaktır hem de insani olmayan bir muamele yahut ek bir cezadır. Bu düşünceyle, hükümlülerin hükümlülük süresince makul bir çalışma rejimine tabi tutulması “zorla çalıştırma” sayılmamıştır. Bu kişilerin ücretsiz çalıştırılması “angarya” olacağından birinci fıkrayla yasaklanmıştır. Vatandaşın vatan savunmasına katılma yükümlülüğü de bir vatandaşlık ödevi olarak askerî nitelikteki yahut askerlik ödevi yerine geçen hizmetlerin “zorla çalıştırmak” sayılmamasını gerekli kılmıştır. Bu husus, “vatan hizmetinin” doğal bir sonucudur. Topluluğun hayatını yahut refahını tehlikeye sokan buhran veya doğal afet hâllerinde kişilerden istenen hizmet yahut normal vatandaşlık ödevi niteliğinde olup, bilhassa olağanüstü durumlarda gerekli görülen iş yükümlülükleri de “zorla çalıştırma” sayılmayacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelen, 3008 sayılı İş Kanunu’nun fazla mesaileri düzenleyen ve tatbikini işçinin muvafakati dışında bırakan 38. maddesinde yer alan, “Şu kadar ki, bu suretle vaki istisnai çalışmadan yalnız bir saati günlük iş ücretinin içinde sayılıp ondan fazla süren çalışmalarla geçecek saatlerin her biri için normal ücretin mukannen saatlere nisbeti miktarında ayrıca ücret ödenir,” hükmünün iptaliyle sonuçlanan başvuruda angarya kavramı ilk kez irdelenmiş ve sonraki kararlara temel teşkil eden bir yaklaşım benimsenmiştir. Mahkeme bu hükmü, “maddenin öngördüğü fazla çalışma, kanunla belirtilmiş bulunan çalışma şartları içinde olmasına ve bu çalışmanın işçinin muvafakatine bağlı olduğu hususunda kanunda herhangi bir hüküm de bulunmamasına göre, mecburi niteliktedir ve çalışmaya katılmayan işçinin kanuni müeyyide ile karşılaşacağı tabiidir. Bu duruma göre işçi, günlük normal iş saatleri dışında ve mecburi olarak çalıştırıldığı hâlde kendisine fazla çalıştığı ilk saat için herhangi bir ücret verilmemektedir. 38. madde hükmü bu bakımdan angarya niteliğini taşımaktadır” gerekçesiyle iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına göre angaryanın var olduğunu gösteren iki temel unsur, hizmetin zorunlu tutulması ve hizmet için ücret ödenmemesi olarak tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, sonraki kararlarında bu iki unsurdaki istikrarını sürdürmüştür.
*Angarya ve Zorla Çalıştırma: Uluslararası Düzenlemeler ve Yüksek Mahkeme Kararları Işığında Bir Değerlendirme, Çağla Ünlütürk Ulutaş.