"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Subaşı: “Spor aktiviteleri herkes için erişilebilir olmalı”

  • 31 Ekim 2022
Klinik Psikolog Buğu Subaşı Belediye Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

Temel psikolojik gereksinimlerin karşılanmasında sporun insan psikolojisi, ruhsal sağlık ve psiko-sosyal gelişim sürecindeki etkileri nelerdir?

BUĞU SUBAŞI:
Temel ruhsal gereksinimlerimizi oluşturan bazı faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz: Kişinin potansiyelini geliştirebilmesi, yaratıcılığını kullanarak bir şeyler üretebilmesi, diğer insanlarla güçlü ve olumlu ilişkiler kurarak topluma katkı sağlayabilmesi. Hayata dair tatmin hissi, optimizm (iyimserlik) ve özgüven de ruhsal sağlığımızın ayrılmaz parçalarıdır. Bu saydığımız alanları geliştirmemize, ruh sağlığımızı korumamıza yardımcı olacak bir yöntem de fiziksel aktivitelere katılmak ve spor yapmaktır. Yapılan çalışmalar, sporun, kişilerin ruh sağlığı üzerinde güçlü ve olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Örneğin, düzenli bir biçimde fiziksel aktiviteler yapmak, kişinin özgüvenini artırmakta, stres ve kaygı düzeyini azaltmaktadır. Buna ek olarak, kişinin hayat kalitesi üzerinde olumlu etki yaratmaktadır, ruh sağlığı sorunlarının önüne geçmektedir.

Spor yapan ve yapmayan bireyler arasında duygusal/bilişsel açıdan hangi farklılıklar söz konusu oluyor? Sporun, zihinsel dayanıklılık, kaygıdan ve stresten uzaklaşma, motivasyon, travmalarla baş etme gibi psikolojik ihtiyaçlar bağlamında önemi nedir?  

BUĞU SUBAŞI:
Yapılan pek çok bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, her gün düzenli spor yapan yetişkinlerin depresyon riskinin daha düşük olduğu (%20-%30) saptanmıştır. Buna benzer şekilde, her gün düzenli spor yapanların yaşlılık dönemlerinde karşılaşabilecekleri bilişsel gerileme ve bunama riskinin de %20-%30 oranında azaldığı bilinmektedir.

Yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklar ve gençler üzerinde de fiziksel aktivitelerin katkıları araştırılmıştır. Sporun çocuklarda özgüven becerilerini geliştirdiğine, depresyonu ve anksiyeteyi (kaygı) azalttığına yönelik sonuçlara ulaşılmıştır. Düzenli yapılan spor ve fiziksel egzersiz, kurallara uyma, ait oldukları takımın düzenini takip etme, sporu ve hayatın diğer alanlarını dengeleyebilme gibi öz-disiplin becerilerini de desteklemektedir. Spor yapan çocuklar ve gençler, hedefledikleri sonuca ulaşmak ve başarı kazanmak için belli bir disiplinle, adanmışlıkla küçük ve basit adımlar atmaları gerektiğini öğrenirler. Anaokulunda, 1. ve 2. sınıfta okuyan ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan çocuklarla yapılan araştırmalar, günde yarım saat gibi az bir süre de olsa yapılan orta düzeyde fiziksel aktivitelerin çocukların dikkati ve duygu durumu üzerinde olumlu etki yaptığını göstermektedir. Bu bulgulara göre, fiziksel aktivitelerin tek başına bir tedavi yöntemi olarak algılanmaması önemlidir. Yapılan fiziksel aktivitelerle çocukların kendilerini daha iyi hissettiği ve işlevselliklerine katkı sağlandığı göz ardı edilmemelidir.

Özellikle rakiplerle mücadele edilen spor dalları, çocukların risk alma, kaybetme veya istediği performansı gösteremediğinde bu duygularla baş edebilme becerilerini geliştirerek, hayatta karşılaşacakları olumsuzluklar karşısında pes etmemeleri, hayal kırıklığı, yenilgi gibi duygularla başa çıkabilmeleri için imkân sağlamaktadır. Ayrıca farklı yaş gruplarındaki kişilerle yapılan çalışmalarda sporun, kişilerin özgüvenleri ve kendilerini ne kadar değerli gördükleriyle (öz-değer) ilgili algıları üzerinde pozitif etkisi olduğu görülmüştür. Bu beceriler de hayattaki zorluklarla nasıl baş ettiğimizi ve ruh sağlığımızı nasıl koruduğumuzu gösterir, bu süreçlere direkt etki eder. Bu alanları ne kadar güçlendirebilirsek, hayata karşı daha hazırlıklı oluruz ve psikolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak için daha elverişli bir ortam yaratırız. Bu sebeple, fiziksel aktivitelerin tüm toplum için ulaşılabilir olması, terapi/tedavi olanaklarına erişimi olmayan kişilerin de kendilerini hem fiziksel açıdan hem de ruh sağlığı açısından destekleyebilmeleri açısından çok önemlidir.

Çocukların ve gençlerin spora teşvik edilmesi neden gerekli? Spor psikolojisinin çalışma alanları kapsamında sporun sosyalleşmeye, bireysel/toplumsal gelişime katkılarını değerlendirir misiniz?

BUĞU SUBAŞI:
Sporun ruh sağlığımıza yaptığı katkının yanı sıra takım sporunda yer almanın da sosyalleşmeye katkısı olduğu unutulmamalı. Bir spor takımının üyesi olmak, çocukların ve gençlerin zihinlerinde sosyal kimlik yaratıyor. Takım arkadaşlarıyla paylaştıkları bu ortak kimlik sayesinde aynı amaç uğrunda işbirliği (ki bu beceri, okul, iş ve aile yaşamında da ihtiyaç duyulan bir beceridir), liderlik, takım üyesi olma, sorumluluk alma, problem çözme ve iletişim gibi becerilerini de geliştiriyorlar. Bu becerilere ek olarak, hedef koyma, bu hedef doğrultusunda stres ve baskıyla baş ederek ilerleyebilme gibi becerileri de gelişiyor.

Diğer yandan, dövüş sporlarının felsefesinde rakibini incitmeden (koruyarak) ve saygı duyarak üstünlük kurma çabası olması, çocukların ve gençlerin, enerjilerini belli bir yapılandırma içinde açığa çıkarmalarını sağlıyor, şiddet eğiliminin ve agresif davranışlarının azalmasına yardımcı oluyor.

Spor yapan çocuklar sadece yaşıtlarıyla ve takım arkadaşlarıyla değil, aynı zamanda bu alandaki kişilerle (antrenörler, hakemler, yetkililer vb.) iletişim kurdukları için yetişkinlerle iletişim kurma anlamında da kendilerini geliştiriyorlar. Uzun vadeli ve daha geniş bir çerçeveden baktığımızda bu etkiler, bireyler arasındaki işbirliği, iletişim, müzakere gibi pek çok beceriyi geliştirerek toplumsal gelişime de katkıda bulunuyor.

Türkiye’de sporun toplumsal kültür ve sosyal davranışlar bileşeni olarak algılanması için spor politikaları ve eğitimi nasıl yapılandırılmalı?

BUĞU SUBAŞI
: Sporun kız ve erkek çocuklarının sosyalleşmesi üzerinde farklı etkileri var. Spor, erkek çocuklar için geleneksel cinsiyet rollerini pekiştiriyor, kız çocuklarını tam tersi yönde etkiliyor. Örneğin, kız çocuklarının futbol oynaması, cinsiyet kalıplarını yıkmaları ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri adına faydalıdır. Bu sebeple futbol, basketbol, dövüş sporları gibi spor dallarını düşündüğümüzde aklımıza en başta erkek sporcular gelebilir. Topluma sunulan spor hizmetlerinde, bu alanların kız çocuklarına da açılması ve bu spor dallarının onlar için de erişilebilir olması oldukça önemli. Spor eğitimine küçük yaşlarda başlanmalı, özellikle beden eğitimi dersi daha verimli hâle getirilmeli, hatta beden eğitimi dersinin saatleri artırılmalı ve spor yaygınlaştırılmalı.

Öte yandan, profesyonel sporcuların yetiştirilmesine olanak sağlayacak faaliyetleri planlamak, sporcuları motive edecek çalışmalar yapmak, spor tesisleri kurmak adına destek/teşvik yöntemleriyle sporun yaygınlaşması, daha fazla sayıda çocuğun ve gencin sporu kariyer olarak görmesi de sağlanabilir.

Yerel yönetimler her yaştan ve gruptan bireyi spora yönlendirmek amacıyla spor hizmetlerini ve aktivitelerini planlarken, spor tesisleri ve alanları oluştururken sizce nelere dikkat etmeli?   

BUĞU SUBAŞI:
Planlanan spor tesislerinin yerleşim yeri, spor aktivitelerinin her yaştan ve sosyo-ekonomik seviyeden insan için erişilebilir olması temel prensip olmalı. İdeal bir düzende, maddi imkânsızlıkların toplumun hiçbir bireyinin spor yapmasına engel oluşturmaması gerekir. Bu sebeple bazı belediyelerin açtığı ücretsiz spor kursları, parklarda yapılan spor etkinlikleri vb. faaliyetleri olumlu bulmakla beraber bu faaliyetlerin artması gerektiğini düşünüyorum. Yaz spor okullarının, yüzme kurslarının, belediyelerin kendi spor takımlarının olması gibi uygulamaların artması ve bu uygulamaların devamlılığının sağlanması çok önemli. Bisiklet yolları, oyun parkları, spor sahaları vb. alanlar da artırılmalı.

BUĞU SUBAŞI KİMDİR?

2009 yılında Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne Türkiye derecesiyle girdi. Lisans eğitimini üçüncülükle (yüksek onur derecesi) bitirdi. 2014 yılında Teachers College, Columbia Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı tamamladı. Yüksek lisans süresince grup süpervizyonu aldı, staj yaptığı kurum bünyesinde aile seansları/grup terapisi süreçlerini gözlemleme fırsatı buldu. Aralık 2014’ten Ekim 2016’ya kadar Prof. Dr. Yankı Yazgan-Güzel Günler Klinik’te Araştırma Birimi Koordinatörü olarak çalıştı. Güzel Günler Klinik’te, Ekim 2016’dan itibaren uzman klinik psikolog olarak çalışmaktadır. İngilizce ve Türkçe olarak nöropsikolojik ve psikoeğitsel değerlendirmeler yapmaktadır. Çocuklar, ergenler ve genç yetişkinlerle yaptığı çalışmalarda, CBT (bilişsel davranışçı terapi), EMDR, ACT (kabul ve adanmışlık terapisi) ve oyun terapisi uygulamaktadır.


Önerilen Haberler