"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Serter: “21. yüzyıla yakışan bir türkiye inşa edeceğiz”

  • 4 Ekim 2022
CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?

BEDRİ SERTER:
Vatanını ve milletini seven, ailesine ve dostlarına bağlı bir insanım. 1960 yılında doğdum. Tüm hayatım İzmir’de geçti. Ailem ticaretle uğraşıyordu. Milletvekili oluncaya dek iş hayatında başarılı olmak için çalıştım. Hedefler koydum. Bu hedeflere ulaşmak için yollar buldum. Yaptığım iş ne olursa olsun, her işin topluma yararlı ve doğru olmasını, bana da katkıda bulunmasını yeğledim, buna göre yolumu çizdim.

Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdikten sonra, 1977 yılından itibaren mobilya sektöründe faaliyet gösteren aile şirketini yönettim. İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası gibi sivil toplum kuruluşlarında aktif görevlerde bulundum. Bölgenin önde gelen iş insanlarıyla birlikte Ege Genç İş Adamları Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer aldım. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda komite üyeliği ve başkanlık görevlerinde bulundum. 2002 yılından bu yana aktif olarak üye olduğum CHP’nin çeşitli kademelerinde görev aldım. 2004-2009 yılları arasında Konak Belediyesi’nde meclis üyeliği ve başkanvekilliği görevini yürüttüm. 2015-2016 yılları arasında CHP İzmir İl Başkanı olarak görev yaptım. 2018 genel seçimlerinden bu yana 27. dönem İzmir milletvekili olarak kentimi temsil etmenin gururunu yaşıyorum.

Kendimi topluma faydalı olacak bir birey olarak yetiştirmeye çalıştım. 13 ayrı sivil toplum kuruluşunda başkanlık da dahil olmak üzere çeşitli görevlerde bulundum, bu görevleri başarıyla yerine getirdiğimin farkına vardım. Atatürk ve CHP sevdalısı olarak yetiştiğim için 1996 yılında CHP’ye üye oldum. Aynı yıl mahalle delegeliği seçimlerine girdim. Bugün, TBMM’de İzmir milletvekili olarak halkıma hizmet ettiğim için mutlu ve gururluyum.

CHP Ekonomi Masası’nın üyesisiniz, sanayicilerin, esnafın ve çiftçilerin sorunlarını dinliyorsunuz. Türkiye ekonomisinin orta/uzun vadede düzelmesini sağlayacak, derin yoksulluğu ortadan kaldıracak sürdürülebilir kalkınma stratejisi hangi kriterler doğrultusunda oluşturulmalı?

BEDRİ SERTER:
Milletvekili olduğumdan bu yana 55 ili ziyaret etme şansım oldu. Bu illerden 43’nü partimizin Ekonomi Masası üyesi milletvekili arkadaşlarımla ziyaret ettik. Dört yıldır iş dünyasının gelişmesi, sanayicilerin ve esnafın yaşadığı sorunların çözümü ve yerel yönetimlerde başarılı olmanın yolları üzerine ekibimle beraber çalışıyorum. Duyarsız bir iktidarın ve tek adam rejiminin anlamsız kararlarıyla düğüm hâline gelen sorunları yaşıyoruz ve görüyoruz. Sanayicilerin, esnafın ve çiftçilerin sorumluluk alanları ve sorunları farklı. Ancak hepsinin ortak problemi, finansman ve maliyetler. 2022 yılındaki zam furyasından olumsuz etkilendiler. Sanayiciler, fiyat artışından dolayı geçen yıla göre sermayelerinin %60’nı kaybetti. Bu açığı nasıl kapatacaklarını düşünüyorlar. Dövizdeki artış ve kurdaki dalgalanma nedeniyle ihracatçılar da zorluk yaşıyor. Esnaf, pandemi döneminde devletten göremediği desteği CHP’li büyükşehir belediyelerinden gördüğünü dile getiriyor. Esnafın, “Bu devlete 40 yıl vergi ödedim, bu devlet bana 40 gün bakamadı,” söylemi Türkiye’nin dört bir yanından geliyor. Esnaf da bir yıl öncesine göre sermayesinin %70’ni kaybetmiş durumda. Hayatını idame ettirmek için kredi kartlarını birbirlerine zincirleyerek işlerini sürdürmeye mahkûm edilmiş durumdalar.

Çiftçiler, bu hükümetin 20 yıldır tarımla ilgili aldığı yanlış kararlar neticesinde tarlasını ekemiyor, biçemiyor, traktörüne alacağı mazotunun parasını tefeci komisyonuyla hasat dönemine göre tedarik ediyor, ürününü taahhüt edilen fiyatlardan veremediği için hüsrana uğruyor.

25 yıl önce de Türkiye’de yoksulluk vardı. Ama son dört yıldır tek adam rejimiyle zengin daha da zenginleşti, yolsuzluk ve hırsızlık arttı, adalet yerle bir oldu. Kanunsuz kararlar nedeniyle Türkiye’de görünür veya görünmez 11 milyona yakın işsiz var.

Evine günde bir ekmek bile götüremeyen, derin yoksulluk yaşayan vatandaşlarla karşılıyoruz. İnanılır gibi değil. İnsanlar, “Makarna bile bulamıyoruz. Onu bulsak, evimizde su kesik, faturayı ödeyemiyoruz. Önümüz kış, elektrik sobası kullanacak gücümüz kalmadı, elektriklerimiz kesik,” diyorlar. Ülkede derin yoksulluk yaşanırken, Saray şürekâsı, Sayıştay raporunda da görüldüğü gibi, günlük 10 milyon TL gibi afaki, karşılığı olmayan bir tutar harcıyor. Sarayın sadece bir aylık harcamasıyla 57.000 insan asgari ücretle bir yerde çalışma şansı bulabilir.

Bizler siyasetçiyiz, bazı şeyleri net görmemiz gerekiyor, canımı fazlasıyla acıtan durumlar gözlemliyorum. Kadınlar ve çocuklar çöpte ekmek, yemek arıyor. Bu böyle gitmemeli. İş hayatını canlandıracak, esnafın, çiftçinin ve sanayicinin sorunlarını çözecek, derin yoksulluğun önüne geçecek çalışmalarımıza ilişkin raporlarımızı hazırlıyoruz. Esnafın yaşadığı sorunların çözülmesi için Esnaf Bakanlığı kurulması gerekiyor. Zincir marketlerin kriterlerini belirleyeceğiz ve küçük esnafı koruyacağız. Şu anda hükümetin 100 birime yapabileceği işi, 1.000 birime yaptıran yolsuzluk düzenini ortadan kaldıracağız, artan 900 birimi eşit paylaştıracağız. Üretim alanlarının boş bırakılmaması gerekiyor. Halkın huzuru, daha fazla istihdam olanağı yaratmak için dünyayla rekabet edecek üretim alanlarının varlığı şart. Şeker fabrikaları ve enerji işletmeleri aktifleştirilmeli. Bu tür işletmelere devlet sahip çıkmalı. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı. Uluslararası ilişkilerde tutarlı ve sürdürülebilir politikalar izlenmeli. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarını benimsemeliyiz. Uluslararası siyaseti ve ticareti dostça yürütmeliyiz. Siyasi iktidar, Türkiye’nin imajını zedeledi. İlk seçimde hükümeti değiştireceğiz. Ülkemize huzuru, asayişi, demokrasiyi, adaleti, bolluğu getireceğiz. 21. yüzyıla yakışan bir Türkiye inşa etmek, Türkiye’yi, dünyaya örnek olacak bir ülke hâline getirmek halkımıza borcumuzdur ve taahhüdümüzdür.

Ulaşım projeleri ve politikaları hakkında çalışmalar yapıyorsunuz. Özellikle Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesi’ndeki ve İzmir Şehir Hastanesi’ne ulaşım sorunundaki süreci anlatır mısınız? Çözüm önerileriniz nelerdir?

BEDRİ SERTER:
Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri, demiryolu projelerinin aksatılması. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı demiryollarını hâlihazırda kullanma şansımızın olduğu bir gerçektir. 20 yıllık iktidar, “Köprü yaptık, tünel yaptık,” söylemlerine devam ediyor. Oysaki 10 birime yapılacak yolu 100 birime yaptırmak, 100 birime yaptırılacak tüneli 3.000 birime yaptırmak yolsuzluk göstergesidir.

Osmangazi Köprüsü’nün kaça mal olduğunu yıllarca sorduk. Sorularımıza hiçbir zaman yanıt alamadık. Siyasi iktidar, ulaşım politikalarını yürütemiyor. Hiçbir süreç şeffaf değil. İktidarın tek amacı, beton ekonomisiyle yandaşlarını ve kendisini zengin etmek.

İzmir’in sorunlarıyla uğraşmak ve çözüme kavuşturmak görevimdir. 2007 yılından bu yana yılan hikâyesine dönen Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı Projesi’ni yakından takip ediyorum. 15 yıldan bugüne projede henüz iki kilometre bile tren hattı döşenmedi. İktidar, milyarlarca TL’yi kendi cebine ve yandaşlarının ceplerine koydu. Bir hüsran projesi takip ediyoruz.

“İzmir Şehir Hastanesi yapacağız,” dediler, ancak bu hikâye şehir efsanesine döndü. İzmir hinterlandının en uzak noktasında, dağın tepesinde, yolu olmayan yerde hastane yapacaklar. Kalp krizi geçiren bir hasta, hastaneye gidene kadar hayatını kaybedebilir. Hastane inşaatı yedi yıl boyunca depremler, seller gördü, işçiler grev yaptı. Hastaneyi açacakları tarihi -hatırladığım kadarıyla- son iki yıldır sekiz kere ertelediler. Hâlâ hastanenin reklamını yapıyorlar. Konunun takipçisiyim, hastane açıldığında eksikleri bizzat tespit edeceğim. Doktorlar ülkeden gitmek istiyor, hemşireler yok, doktor ve hemşire olmadıktan sonra dört duvar hastane açmışsınız ne işe yarar? Doktorlara, “Giderlerse, gitsinler,” diyen tek adam rejimi, Türkiye’nin sağlık politikalarını yerle bir etti. İktidara gelir gelmez, sağlık hizmetlerine ilişkin adımlar atacağız.

On yıl önce temeli atılan Çandarlı Limanı Projesi’nden de vazgeçtiler. Denize beton doldurup, halkın milyarca dolar parasını heba edip bir liman mezarlığı oluşturdular. Bu nedenle liman çöküyor. İktidarın birçok projesi gibi bu proje de liyakatsiz insanların eline verildi, “ben yaptım oldu” anlayışıyla Türkiye ekonomisini batıran zihniyetin eserlerinden biri oldu.

İzmir, Türkiye’nin gözbebeği bir kent. Cenevizliler’den gelen ticaret hayatına, ilk ilacın bulunduğu Bergama antik kenti Pergamon’a sahip. Türkiye’nin sayılı liman kentlerinden. Eşi benzeri olmayan doğasıyla flamingoların yaşam yeri ve cenneti. Türkiye’nin en büyük fuar alanı İzmir’de yer alıyor. Deniziyle, güneşiyle, sağlıklı kaplıca sularıyla yaşam kenti olan güzel İzmir’i yönetmek ve İzmir halkıyla yaşamak bir ayrıcalık. Türkiye’yi de İzmir gibi özgür yarınlara ulaştırmak ve demokrasinin merkezi yapmak için yürüyoruz, kazanacağız.


Önerilen Haberler