"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Sümer: “Türkiye’nin kuruluş değerlerine sahip çıkmalıyız”

  • 14 Kasım 2022
CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer Belediye Gazetesi’ne değerlendirmede bulundu.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?

 

ORHAN SÜMER: 1963 yılında Adana’da doğdum. 1987 yılında CHP Yüreğir İlçe Yönetim Kurulu’na seçilerek siyasete başladım. 1997 yılında Adana İl Yönetim Kurulu üyesi, 2001 yılında CHP Adana İl Başkanı seçildim. 2004 yılında devrettiğim il başkanlığını, 2011 yılında delegelerin isteği ve desteğiyle yeniden devraldım. 2014 yerel seçimlerinde, CHP yönetiminden uzun süre uzak kalan Seyhan ve Karataş ilçe belediyelerinin yeniden kazanılmasında etkili oldum. 1997 yılından itibaren üst üste sekiz dönem kurultay delegeliği yaptım. Atatürkçü Düşünce Derneği, Adana Ticaret Odası, Adana ASKAdana Demirspor Kulübü gibi birçok sivil toplum kuruluşunda yöneticilik ve üyelik görevlerinde bulundum. Çok sayıda mesleki ve sosyal dayanışma projesine katıldım. 1980’li yıllardan bu yana siyasetin içindeyim, siyasi geleneği olan bir aileden geliyorum. Daha iyi bir Türkiye inancıyla, Türkiye’nin son 40 yılda yaşadığı hemen hemen tüm siyasi krizlerde, önemli süreçlerde mücadeleden kaçmayan bir anlayışım oldu. Siyasete nasıl başladığım sorusu aslında benim için, belki de bizim kuşak için açıklanabilir değil. Çünkü kendimizi bildik bileli siyasetin içinde varız ve çalışıyoruz. Bir bakıma siyasetin içine doğduk diyebilirim.

 

Ankara’nın yoğun gündemi arasında seçim bölgeniz Adana’ya vakit ayırabiliyor musunuz? Adana’nın öncelikli sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz nelerdir?

 

ORHAN SÜMER: Milletvekili olduktan sonra hayatımda pek fazla bir şey değişmedi. Zaten halkın içindeydim, örgütümüzle beraber sahada çalışıyordum. TBMM’de, Genel Kurul çalışmalarında görevimin başında oluyorum. Ayrıca KİT Komisyonu üyesi olduğum için orada da yoğun tempoyla çalışıyoruz. Devletin akçeli işleri olan tüm kurumları denetliyoruz.  Haftanın üç günü Ankara’da, dört günü Adana’dayım. Bu süreçte aileme ve çocuklarıma pek vakit ayıramıyorum. Ne yazık ki, bu durum, siyasetin ve siyasetçilerin kaderi.

 

Adana’nın çözüm bekleyen birçok sorunu var. Tek adam rejimiyle birlikte Türkiye gibi Adana’da yara almaya başladı. Adana, suça sürüklenen çocuk sayısında 13., doğum yapan küçük çocuk sayısında 5., kız çocuğu evliliklerinde 12., uyuşturucu suçlarında 8., cezaevine giren hükümlü sayısında 6., iş kazası ölümlerinde 7., iş kazalarında 13. sırada. Kentte uyuşturucu kullanımı14 yaşın da altına düştü. Siyasi iktidar, belediyenin projelerini engelliyor. Yenilenebilir enerji yatırımı düşük ve etkin kullanılmıyor. Turizm bölgeleri Karataş ve Yumurtalık yatırım almıyor. Su ürünleri sektörü, merkezî yönetim tarafından desteklenmiyor. Sosyal yardımla geçinen insanların sayısı her geçen gün artıyor.

 

Bunun gibi birçok konuda ve sektörde Adana çözüm bekliyor. Bunların haricinde lokal, ufak dokunuşlarla çözülebilecek ancak iktidarın görmezden geldiği sorunlar var. Bu sorunların çözülmesi gerektiği konusunda yıllardır iktidarı uyarıyoruz. Ne yazık ki, özellikle konu Adana olunca mı bilmiyoruz, sorunlar görmezden geliniyor. Zaten 20 yıldır sorunları çözemeyen ve sorunların parçası olan bir iktidardan çözüm beklemek de doğru olmaz. Parti programımız doğrultusunda örgütümüzün kurullarıyla birlikte her soruna yönelik kalıcı, ekonomik ve sürdürülebilir çözümlerimiz var. İlk seçimlerden sonra hem Adana hem de Türkiye için güzel günlerin geleceğine, sorunların birer birer çözüleceğine inanıyorum.

 

Seçime doğru gidilirken Türkiye’nin en önemli gündem maddesi ekonomik kriz ve giderek derinleşen yoksulluk. Derin yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini ortadan kaldıracak ekonomi politikaları sizce nasıl olmalı?

 

ORHAN SÜMER: Vatandaşların varlık yönetimi şirketlerine 32.9 milyar TL, TOKİ’ye 27 milyar TL borcu var. Bankalara, finansman şirketlerine, varlık yönetimi şirketlerine ve TOKİ’ye olan (tahsili gecikmiş borçlar da dahil) toplam borç 1 trilyon 380 milyar TL düzeyinde seyrediyor. Vatandaşların bankalara olan borçlarında yılbaşından bu yana 295 milyar TL, toplam borçlarında da 297 milyar TL’lik artış yaşandı. Vatandaşların artık ne satacak bir şeyi ne de borç bulacak kimsesi kaldı.

 

İşsiz sayısının 10 milyona yakın seyrettiği bir dönemde, büyük kısmı farklı amaçlar için harcanan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işsizlik ödeneği alanların sayısı 6.000 kişiye yakın azaldı, 420.000’e geriledi. Bu yılın ilk sekiz aylık döneminde işinden çıkarılan toplam 1 milyon 106 bin 742 kişi, işsizlik ödeneği alabilmek için İŞKUR’a başvurdu. Başvuruların 140.889’u ekim ayında yapıldı. Her geçen ay işten çıkarılanların sayısı artıyor. Çünkü dükkânlar, fabrikalar, işyerleri birer birer kapanıyor.

 

Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere göre, 1 Ocak-29 Ekim 2022 arasında icra ve iflas dairelerine UYAP üzerinden toplam 7 milyon 42 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre, 905.000 arttı. Bu dönemde 6 milyon 88 bin dosya da sonuçlandırıldı. Yeni gelen dosya sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre %14.8 oranında arttı. İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ise, son bir yılda 450.000 artarak, 28 Ekim 2022 itibarıyla 23 milyon 520 bine ulaştı. Artık her haneye uğrayan bir icra memuru var. İcra memurları, vatandaşlar için aileden biri gibi oldu.

 

Ekonomik faaliyetlerin bir avuç patron için değil, halkın refahı için örgütlenmesi gerekiyor. Ekonomi ancak bu şekilde düzelir. Yerli/yabancı tekeller tarafından ele geçirilen üretim ve hizmet faaliyetleri özgürleştirilmeli, hızlı ve kademeli devletleştirme politikası uygulanmalı. Esas işi sermaye gruplarını fonlamak olan finans sektörü, kamu bankaları tarafından merkezileştirilmeli, paradan para kazanma anlayışı sonlandırılmalı. Toplumun ihtiyacı neyse, ekonomi de ona odaklanmalı, bu doğrultuda merkezî planlama yapılmalı. Yani önce siyasilere güven duyulmalı, adalet yeniden tesis edilmeli, gerçekten çalışan bir hukuk sistemi kurulmalı, gelir dağılımında adalet sağlanmalı, rüşvete ve iltimasa son verilmeli, liyakat esas alınmalı. Türkiye, büyük bir ülke. Kuruluş değerlerine sahip çıkarak yeni ve modern bir ülke yaratma arzusuyla yola çıkılırsa sadece ekonomi değil, olumsuzlukların hepsi düzelecektir.


Önerilen Haberler