"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Doğru: “Atık yönetimi insanlığın geleceği için önemlidir”

  • 5 Aralık 2022
EKOIQ Dergisi ve iklimhaber.org Yayın Yönetmeni Barış Doğru Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

EKOIQ, “Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey” sloganıyla iklim bilimi, iklim politikaları ve iklim ekonomisi hakkında en güncel gelişmeleri paylaşan Türkiye’nin ilk karbon nötr dergisi. Derginin kuruluş sürecinden bugüne kadar yaptığı çalışmalardan bahseder misiniz?

BARIŞ DOĞRU:
Bu maceraya başlayalı tam on iki yıl oldu. “Sürdürülebilirlik” kavramının bilinmediği bir dönemde yola çıktık. Dolayısıyla zor bir süreç oldu. Ama beklediğimiz gibi, sürdürülebilirlik ve iklim, dünyanın temel sorunlarından biri hâline geldi. Daha doğrusu, zaten öyleydi, ama daha fazla sayıda insan, kurum ve yapı bunun farkına vardı. Gelişmiş ülkeleri düşünürsek, konu Türkiye için aslında daha önemli. Biz, ilk başta temel birkaç saptama ve ihtiyaç üzerinden ilerledik. Amacımız, sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’deki eksikliklerin giderilmesine katkıda bulunmaktı. Konunun teknik değil, teknik arka planı olan toplumsal bir sorun olduğunu tespit ettik. Ne sermayenin ne sivil toplumun ne de kamu yönetiminin tek başına altından kalkabileceği bir sorundu karşımızdaki. Buradan hareketle, kamunun, sivil toplumun ve özel sektörün işbirliğinin ve/veya en azından iletişiminin önemli olduğunu düşünüyorduk. Dergiyi, bu üç alanın/düzeyin iç çatışma unsurlarını ve sorunlarını konuşabilecekleri, anlaşabilecekleri, anlaşamayacaklarsa bile nedenlerini dile getirebilecekleri bir iletişim platformu olarak kurguladık. Herkese ve her çevreye eşit mesafede duran, aktörlerin fikir ve görüşlerinin belirginleşmesini hedefleyen bir yayın politikası oluşturmaya gayret ettik. Bu, Türkiye için özellikle önemliydi, çünkü sivil toplum tarihsel bazı nedenleri oldukça zayıftır bu topraklarda. Üç alan/düzey arasındaki ilişki de belirgin biçimde sorunludur. Bunların, sürdürülebilirlik gibi üst düzey işbirliği gerektiren bir konuda önemli olduğunu düşünüyorduk. On iki yılda bu konuda yol katettik. Bu süreçte dünya da, Türkiye de değişti. Bu değişimi haberlerimizle, yorumlarımızla takip etmeye ve aktarmaya çalıştık. Sürdürülebilirlik, artık daha anlaşılır bir konu. İklim krizi de herkesin söz söyleyebileceği somut bir olgu hâline geldi. EKOIQ, değişimin iletişim alanındaki önemli bir aktörü oldu.

Gerek iklim krizi gerek ekonomik kriz nedeniyle sürdürülebilir ürünler önem kazanıyor. Üretim-tüketim döngüsünde değerlendirdiğinizde, özellikle iklim krizinin etkilerini azaltmak amacıyla sürdürülebilir ürünler neden tercih edilmeli?

BARIŞ DOĞRU:
Sürdürülebilir ürünler ve hizmetler oldukça önemli ancak bu konuda büyük bir kargaşa var. Neler sürdürülebilir üründür, neler değildir? Saptamak o kadar kolay değil.

Ancak zaman içinde bunun daha net olacağını düşünüyorum. En çevreci ürün, elbette hiç kullanılmayan üründür. Tüketim döngüsü, bizi bazen hiç ihtiyaç duymadığımız ürünleri satın almaya itebiliyor. Öncelikle bunu doğru saptamak lazım. Toplumun ulaşma şansı ve olasılığı varsa, bir elektrikli araç almaktan ziyade iklim dostu bir çözüm bulmuş olursunuz. Evdeki beyaz eşyalar da oldukça önemli elbette. Bu konuda doğru bir hesap yapmak lazım. On beş yıldır kullandığımız bir buzdolabını kullanmaya devam etmek mi daha iklim dostudur yoksa daha verimli enerji kullanımına sahip yeni bir buzdolabı mı? Yaşam döngüsünü hesapladığınızda sanırım yeni bir buzdolabı almak daha mantıklı (buzdolapları bildiğiniz gibi 24 saat durmadan çalışan hemen hemen tek ev içi araçtır). Ama her yıl yenisini almak, üretiminden kaynaklı emisyonlar nedeniyle iklim dostu biri için hiç mantıklı olmaz.

Ya tükettiğimiz yiyecekler? Elbette organik gıdalar daha sürdürülebilir ürünlerdir, ama fiyatları nedeniyle erişimi herkes için kolay değil. Mevsimsel ve yerel ürünlerle beslenmek hem bölgesel ekonominin gelişimine katkısı hem de ulaşımdan kaynaklı emisyonları azaltması nedeniyle önemli. Aynı şekilde bitkisel bazlı beslenme de et ürünlerine göre daha az çevresel etkiye sahiptir. Ancak bu noktada özellikle gelirleri nedeniyle proteine ulaşma zorluğu yaşayan kent yoksullarına ve çocuklarına ayrıca bakmak lazım. Onların proteine ulaşma gibi bir sorunları var. O yüzden her kişiye, gruba, bölgeye aynı önerileri yapmak da eşitlikçi ve mantıklı olmayabilir. Her ürün grubuna, her bölgeye, her toplumsal yapıya ayrı ayrı bakmak gerekir. Sürdürülebilir ürünlerin tüketimi önemli bir iklim başlığıdır, sadece bireysel çözümler bizi çözümsüz bazı alanlara, hatta tamamen sermaye bakış açısına da götürebilir.

İklim değişikliğinin biyoçeşitlilik, sağlık ve ekonomi üzerindeki risk faktörleri bağlamında atık önleme ve geri dönüşüm konusunda toplumsal farkındalığı artırmak için neler yapılmalı?

BARIŞ DOĞRU:
Aslında konuştuğumuz her başlık insanlığın bugünü ve geleceği açısından son derece önemli. Atıklar da bunlardan biri. Bildiğiniz gibi, doğada atık yoktur. Atık, yanlış kurgulanmış bir üretim zincirinin hatalı çıktılarından başka bir şey değildir. En temelde atık, yanlış yerde heba edilen değerli bir kaynaktır. Doğada ise, her canlının atığı, diğerinin besinidir.

AB ve dünyanın gelişmiş bölgelerinde üzerinde yoğun olarak çalışılan “döngüsel ekonomi”, doğanın döngüsel işleyişini temel alan bir yaklaşımdır. Her endüstriyel ve kentsel atığın bir başka endüstrinin girdisi olması gerekir. Üretim süreci, bu plan üzerinden ilerler. Kentsel altyapı da buna göre kurgulanır. Ancak bugün büyük bir çöp sorunuyla karşı karşıyayız, çünkü bahsettiğim bu yapılar Türkiye’de çok yeni. Endüstriyel atıklar ki, evsel atıklardan daha tehlikeli ve büyüktür, ancak bu yaklaşımla elimine edilebilir.

İlk yapılması gereken, “çöp” diye bir şeyin olmadığını, atıkların bir değer olduğu bilincini geniş kesimlere anlatabilmek, onlarda bu bilinci oluşturabilmek. Tam da bu noktada yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor. Çok uzun ve kapsamlı bir konu ama yerel yönetimlerin bu konunun bilincine varması gerekiyor. Daha sonra bu sorunları bölge sakinleriyle mantıklı ve anlamlı bir süreç izleyen sistemle çözmek lazım.

Evsel atık sorununun çözümü elbette evde başlıyor. Ayrıştırılmamış atıklar büyük oranda kaybedilir ve “çöpe” dönüşür. Bunun için yurttaşların bilinçli olmasının yanı sıra kolay erişebilir ve mantıklı bir geri dönüşüm sistemine ihtiyaç var. Diğer sorunlarda olduğu gibi, çözümün yolu sağlıklı, anlamlı bir iletişimden ve etkileşimden geçiyor.

İklim krizine karşı mücadeleyi atık yönetimi ve geri dönüşüm uygulamalarıyla daha etkin hâle getirmek için yerel yönetimler sizce nasıl bir rol üstlenmeli?

BARIŞ DOĞRU: İklim krizi, insanlığın önündeki en önemli meydan okuma. Eşitsizliği, yoksulluğu, gıdaya erişimi katlayarak artıracak büyük bir tehlike. Bu anlamda iklim kriziyle mücadele çok boyutlu, karmaşık bir görevler bütünü. Bunda merkezî yönetimin ve özellikle enerji politikalarının büyük bir etkisi var. Daha geniş planda ise, ulaşımdan kentsel yerleşime, tarımdan endüstrilerdeki eşitsizliklere kadar uzanan yeni ve kapsamlı bir politikaya ihtiyaç var. Yerel yönetimler de bu değişim sürecinde önemli bir yer tutuyor. Yerel yönetimler, yurttaşlara daha yakın, onlarla her gün iletişim kurma imkânına sahip. Bir kere bunun bilincinde olmak lazım.

Değişen teknolojiler aslında yerel yönetimlerin de önemini artırıyor. Şu anda Türkiye’de tam tersi bir anlayış olsa bile sorunların çözüm yolu yerelden geçiyor. Bugüne kadar en merkezî işlerden biri sayılan enerji üretimi bile bundan nasibini alıyor. Fotovoltaik güneş enerjisi sistemleri (PV), elektriğin, üretildiği yerde tüketilmesini olanaklı kılıyor. Dolayısıyla devasa enerji santrallerine bile ihtiyacımız kalmayabilir. Türkiye kentlerinin çatılarının daha binde biri bile kullanılmadı bu iş için. Hele dünyanın sık sık içine girdiği enerji krizi düşünüldüğünde konu daha da anlamlı oluyor. Bugün Türkiye’nin elektrik üretiminin %60’a yakını fosil yakıtlardan sağlanıyor. Bunun büyük kısmı da doğalgazdan ve ithal taş kömüründen ulaşıyor. Aynı şekilde kullandığımız petrolün de neredeyse tamamı ithal ediliyor ve bunların toplamı Türkiye’nin devasa cari açığının yarısından fazlasını oluşturuyor.

Bu şekilde baktığımızda, (deprem nedeniyle büyük kentsel/rantsal dönüşümü de aklımızda tutalım) yeni yapılan binalardan başlayarak her çatıya kurulacak güneş enerjisi sistemlerinin birkaç yılda nasıl bir emisyon azaltımı, cari açıkta düşüş ve istihdam yaratacağını tekrar düşünmemiz lazım. Çatılara kurulacak güneş enerjisi, iklim kriziyle mücadelede önemli araçlardan biri ama bunun gibi daha birçok alan ve konu var. Yurttaşların bireysel çabaları, tüketim tercihlerindeki değişiklikleri önemli, ancak bence daha önemlisi yerel yönetimlerin politikalarıyla yapılacak sistemsel dönüşümler. Bu konuda düşünüldüğünden daha fazla yapılacak şey olduğunu düşünüyorum. Her zaman söylediğim gibi, dünyayı değiştirmek isteyenler önce kendi bakış açılarını değiştirmeli. Bu konuları Türkiye’nin aydınları, okumuşları ne kadar biliyor, ne kadar öğrenmeye çalışıyor, bu konuda ciddi şüphelerim var. Hâlbuki iklim kriziyle mücadele aynı zamanda eşitsizliklerle, yoksullukla, daha mutlu, daha huzurlu bir dünya ve Türkiye için mücadele anlamına da geliyor.

BARIŞ DOĞRU KİMDİR?


Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Metodoloji programında tamamladı. Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde “Sürdürülebilirlik İletişimi” üzerine doktora çalışmasına devam ediyor. Profesyonel iş yaşamına 1995 yılında THY’nin yayın organı Skylife’ta başladı. Farklı ajans ve kurumlarda editörlük ve yayın yönetmenliği yaptı. 50’nin üzerinde farklı sektörden ve alandan derginin yayıncılığını üstlendi. 2000 yılında Türkiye’nin ilk trekking belgeseli Likya Yolu’nun yönetmenliğini yaptı. “Likya Yolu” rehber kitabı, Okuyan Us Yayınevi tarafından yayımlandı. “Umudu Yeşertenler-Ekoloji Söyleşileri” adlı kitabını EKOIQ kitaplığı yayımladı. Çocuk gelişimi ve siyaset tarihi üzerine dört çeviri çalışması bulunmaktadır. Sürdürülebilir Kalkınma Derneği adına hazırlanan ve alanında tek kaynak olan 100 Maddede Sürdürülebilirlik Rehberi’nin yayın yönetmenidir. Sürdürülebilirlik iletişimi ve yönetimi alanında faaliyet gösteren Ekologos’un kurucusudur. Türkiye’nin ilk sürdürülebilirlik odaklı, yeşil iş ve yaşam dergisi EKOIQ’nun 12 yıldır yayın yönetmenliğini yapıyor. 2018’den bu yana iklimhaber.org adlı internet portalının yayın yönetmenliğini de sürdürüyor. Sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konusunda eğitimler veriyor.


Önerilen Haberler