YÜKLENİYOR
SODEMSEN Genel Sekreteri Cahit Korkmaz enflasyonla mücadele yöntemleri üzerine düşünceleri yazdı.
TÜFE, 2022 yılı Ocak ayında %11.10 oranında arttı. Ocak ayındaki
artışla birlikte yıllık enflasyon %48.69 düzeyinde gerçekleşti.
Enflasyonun para politikalarıyla düşürülemeyeceği biliniyor. Kur
korumalı mevduatın kamuya maliyeti de faiz ödemelerini yükselten bir
etkiye sahip. Bu durumdan gerekli derslerin çıkarılması gerekiyor.
Üretim ve yatırım artmadan enflasyonla mücadele edilemeyeceği bilimsel
bir gerçek olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle yeni ekonomi
politikaları gözden geçirilmelidir.
Tarımı desteklemeyen ve tarım
ürünlerinin ithalatını sınırlandırmayan ekonomi politikalarının
başarılı olma şansı yoktur. Çiftçilerin ürünleri değerlendirilmelidir,
maliyetler azaltılmalıdır, kırsal kesimde alınteri döken insanlara vergi
muafiyeti ve sosyal güvenlik teşvikleri getirilmelidir. Diğer
sektörlerde de istikrar sağlanmalıdır. Hukuk ve yatırım, temel hedefler
olmalıdır. Türkiye bu sayede yerli ve yabancı yatırımcılar için cazip
olacaktır. Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam ilişkileri çok yönlü
planlanmalıdır. Türkiye’nin potansiyelinin kıymeti bilinmelidir.
Geleceği güvence altına alacak sosyal politikalar geliştirilmelidir.
Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan TÜFE artışı, toplumun
yoksullaştığının göstergesidir. Enflasyon, yoksulluğa ve gelir
dağılımında bozulmaya neden olmaktadır. Makroekonomik göstergeler olumlu
olsa da, toplumun satın alma gücünün azaldığı aşikârdır. Elektriğe ve
doğalgaza yapılan zammın TÜFE sepetindeki ağırlığının düşürülmesi
neticesinde enflasyonun düşük çıkması inandırıcı değildir.
Elektriğe
%50-125, doğalgaza %25-50 arasında yapılan zammın, benzin, motorin,
kira ve gıda maddelerindeki artışın genel enflasyonla aşağıya çekilmesi,
TÜFE oranlarının çarşı-pazar fiyatlarıyla uyumlu olmadığını ortaya
koymaktadır.
Asıl sorun, 409 madde grubunun ağırlıklarının
belirlenmesinde yaşanmaktadır. Zorunlu harcamaların bir kısmının,
gıdanın, doğalgazın ve elektriğin TÜFE sepetindeki ağırlıkları
düşürülmüştür. Kirada da benzer düşüşler söz konusudur. Giyimin,
ulaştırmanın ve lokanta harcamalarının ağırlığı yükseltilmiştir. Bu
değişiklikler, bilimsel gerçeklerle ve hayatın gerçekleriyle
örtüşmemektedir.
Enflasyon hesaplaması inandırıcı olmalıdır.
Sepet içindeki ağırlıkların değiştirilmesiyle TÜFE oranlarının
düşürülmesi, zor şartlar altında geçimini devam ettiren, gelir yönünden
zayıf kesimlerin ücretlerine yapılan zamların küçültülmesi sonucunu
doğurmaktadır. Ücretler, reel olarak korunmadığından, giderlerin
ödenemediği ve icraların arttığı bir dönemden geçiyoruz.
Çalışanların
ve emeklilerin maaşlarına yapılacak zam belirlenirken TÜFE artışı esas
alındığı için enflasyon sepetinde yer alan maddelerin grup ve ürün
ağırlıkları yeniden değerlendirilmelidir. Bu yapılmadığı sürece
enflasyon hesaplamasına yönelik güven giderek azalacaktır.