YÜKLENİYOR
Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekreteri Emre Karagöz Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
Katılımcı yönetim modellerinin geliştirilmesi ve yerel demokrasinin güçlendirilmesi için yerel yönetimlerle sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliği neden gerekli ve önemli?
EMRE KARAGÖZ: Günümüzde kent yönetimi için katılımcı modelleri tartışmaktan, geliştirmekten ve kullanmaktan başka bir alternatifimiz yok. Çünkü ortak aklın geliştirilmesi ve yerel demokrasinin oluşturulabilmesi için katılımcı modeller çok önemli. Yerel yönetimler temel görevlerini yerine getirirken de hizmet verdiği vatandaşlarla iletişim kurmak zorundadır. Bu yüzden yerel yönetimler için demokrasi, katılımcılık ve yerinden yönetim hem çok önemli hem de birbirinden ayrılamayacak kavramlardır. Yerelde işleyen bir demokrasi, gerekli ve doğru kararların alınmasını sağlar. Vatandaşların yerel karar alma mekanizmalarına aktif katılımı ve alınan kararların yine vatandaşların katılımıyla uygulanması, yerel demokrasinin en önemli özelliğidir. Demokrasi kültürünün kök salabilmesi için yerel yönetimler sivil toplum kuruluşlarıyla iletişim kurmalıdır, bilgi paylaşım süreçlerini geliştirmelidir, sivil toplumun güçlenmesi için zemin hazırlamalı ve imkân yaratmalıdır.
Yerel demokrasinin güçlenmesi, yerel yönetimlerin şeffaf ve hesap verebilir olması, sürdürülebilir katılımcı süreçlerin varlığı açısından önem taşımaktadır. Katılımcı yönetim modellerinde yurttaşların aktif katılımı sağlanır, ihtiyaç ve sorunlar doğru tespit edilir. Sorun ve ihtiyaçlara doğru ve akılcı çözümler üretilirken yine katılımcı mekanizmaların işletilmesi gerekmektedir. Böylelikle yurttaşlar, yönetim sürecinin izleyicisi değil, yönetimi sahiplenen ve yürüten bir parça olarak konumlandırılabilir. Süreçlerin sahiplenilmesi ve yürütülmesi, içsel eleştirilerle gelişimi de desteklemektedir. Sivil toplum kuruluşlarının karar alma ve yürütme süreçlerine katılımı, süreçlerin kalitesini artırır, yenilikçi ve farklı yaklaşımlarla süreçleri zenginleştirir.
Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerini güçlendirmek amacıyla farklı uzlaşma kültürleri geliştirebilir, kapsayıcılığı artırabilir. Etkileşim, üretim süreçlerinde farklı toplumsal yapılar arasındaki güveni ve dayanışmayı güçlendirir. Yerel demokrasi ve yönetim süreci de bu etkileşimden olumlu anlamda etkilenir. İletişim ve paylaşım zemini, yereldeki farklı grupların empati yapmasını sağlar, sorunlar hakkında bilgi edinilmesini kolaylaştırır.
Sosyal sermayenin gelişmesi için sivil toplumun güçlenmesi oldukça önemlidir. “Adına karar alma” anlayışının yerine “beraber karar alma” anlayışının geliştiği kentlerde kamu, sivil toplum ve vatandaş arasındaki güven duygusu, demokratik sürece katkı sağlamaktadır.
Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişki sizce nasıl yapılandırılmalı? Katılımı, şeffaflığı sağlayacak mekanizmalar ve yöntemler oluşturulurken nelere dikkat edilmeli?
EMRE KARAGÖZ: Yerel yönetimlerle sivil toplum kuruluşları arasında eşit ve özgür zeminlerde toplumsal faydaya yönelik ilişkiler kurulmalıdır, paydaşlıklar geliştirilmelidir. Sivil toplum, kamusal çalışmaların bileşeni ve takipçisi olabildiği ölçüde toplumsal güven ortamı oluşabilmektedir. Yerel yönetimler, hesap verebilir ve şeffaf mekanizmaları oluşturarak sivil topluma alan açmalıdır.
Katılımcı süreçler yapılandırılırken toplumun her kesiminin temsiliyetini mümkün kılacak, farklı alanlara imkân tanıyacak mekanizmalar ve alanlar geliştirilmelidir. Kadınların, gençlerin, çocukların, yaşlıların, engellilerin, kırsalda yaşayanların bir bileşen olarak yer alabileceği ve sesinin duyulacağı alanların açılması, sivil toplumun da herkesi temsil edebileceği bir yapı olmasını sağlayacaktır.
Örneğin Nilüfer Belediyesi, Nilüfer’in mahallelerinde yaşayan kadınların toplumsal hayata katılabileceği, üretim yapabileceği kadın derneklerinin kurulmasına destek vermektedir. Yapılan bütün çalışmalarda kadın derneklerini destekleyecek yapılar göz önünde bulundurularak hareket edilmektedir. Farklı alanlarda üretim yapılan kadın derneklerinde kadınlar hem ekonomik hem de sosyal açıdan birçok başarıya imza atmaktadır.
Nilüfer Kent Konseyi Gençlik Meclisi, kırsalda yaşayan gençlerin katılım süreçlerinin tartışılacağı ve kırsalın özgünlüğünün ortaya çıkarılabileceği bir süreç başlattı, kırsal mahallelerdeki gençlerle toplantılar yapıldı. Çalı Çevre ve Kültür Derneği’yle Misi Gençlik Derneği, kendi örgütlenme ve çalışma tarzları bağlamında mahallelerde deneyim paylaşımı toplantıları düzenledi. Merkezî konumda olan fakat Nilüfer’deki bütün gençlerin sesi olmaya çalışan Nilüfer Gençlik Meclisi’ne kırsal mahallelerdeki gençlerin katılmasını sağlamaya yönelik güçlendirme çalışması devam ediyor.
Yerelden kalkınmaya yönelik politikalar ve yerel yönetişime ilişkin hedefler belirlenirken sivil toplum kuruluşlarıyla yapılacak işbirliklerinde hangi stratejiler, faaliyet ve eylem planları göz önünde tutulmalı?
EMRE KARAGÖZ: Nilüfer Belediyesi ve Nilüfer Kent Konseyi, yerelde sivil toplumun güçlendirilmesi ve işbirliklerinin daha kapsayıcı, bütünsel ve katılımcı olmasına katkı sunmak, Nilüfer’de demokrasi anlayışıyla sivil örgütlenmeyi ve çok sesliliği desteklemek amacıyla çalışmaktadır.
Sivil toplum için elverişli ortamlar yaratan Nilüfer Belediyesi’nin temel hedeflerinden biri, örgütlü vatandaşları teşvik etmek ve onlar için alan açmak. Bu bakış açısı, yerel yönetimlerle sivil toplum arasındaki ilişkiyi ve işbirliğini geliştirmesi bakımından önemlidir.
Örneğin, Nilüfer Dernekler Yerleşkesi ve Karaman Dernekler Yerleşkesi, tüzel kimliğe sahip olan her derneğe, etkinlik takvimine bağlı olarak, tesislerini ücretsiz sunmaktadır. Derneklerin ihtiyacı olan sekretarya hizmeti karşılanmaktadır. Danışmada görevli personel, telefon, fax, mail ya da yüz yüze kanallardan başvuran vatandaşları derneğe yönlendirmektedir ya da yönetici kanalıyla, SMS sistemiyle, acil durumlarda da telefonla talepleri iletmektedir. Yerleşkeler, dernekler için buluşma noktasıdır, sivil toplum kuruluşlarının üretim süreçlerini güçlendirecek bir zemin olarak var edilmiştir. Ayrıca yerleşkeler, sivil toplum kuruluşlarının, ulusal/uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla bağlantı kurması, birbirleriyle ve Nilüfer Belediyesi’nin birimleriyle işbirliği yapması açısından kolaylaştırıcılık işlevi de görmektedir.
Nilüfer Belediyesi, hazırladığı stratejik planlarda katılımcılığa önem vermektedir. Tüm hizmet süreçlerini planlayarak yerel kalkınmayı ve bütçe dağılımını planlarına dahil etmektedir. Farklı odak gruplarla toplantılar ve çalıştaylar yapılmaktadır. Paydaş katılımı göz önünde bulundurulmaktadır. Nilüfer Belediyesi, 2020-2024 stratejik planını çocukların ve gençlerin katılımıyla oluşturmuştur. Nilüfer Kent Konseyi Gençlik Meclisi, “Yeni Nesil Nilüfer” sloganıyla sürecin her aşamasında yer alarak stratejik planda söz sahibi olmuştur.
Stratejik planın hazırlık süreçlerine herkesin katılmasını sağlamak için mahallelerdeki komitelerle beraber “Benim Mahallem, Benim Geleceğim” sloganıyla mahalle çalıştayları düzenlenmiştir ve geniş katılım hedefine ulaşılmıştır.
Kent konseyleri ve Nilüfer Kent Konseyi özelinde katılımcılığın yerel demokrasiye etkisini ve katkısını değerlendirir misiniz?
EMRE KARAGÖZ: Kent konseyleri, kentlinin kente, ülkeye ve dünyaya dair sözünü sakınmadan dile getirmesini güvence altına alan, karar mekanizmalarına yurttaşların aktif katılımını teşvik eden, karar alıcılar nezdinde bunu garanti altına almak için çalışan, bu amaçlar doğrultusunda sivil girişimleri örgütleyen bir yapıdır. Kentin ve kentlilerin hakkını korumak ve ihtiyaçlarını en etkin şekilde karşılamak amacıyla kent konseyinin katılım süreçlerini güçlendirmek, çeşitlendirmek ve sürekli gelişimi hedeflemek gerekmektedir.
Katılım süreçlerine dahil olmayan, yani kentin görünmeyen veya duyulmayan kesimlerinin de katılım alanlarının tespit edilmesi, demokratik zeminlerin inşa edilmesi, yapılan çalışmaların veri temelli raporlanması ve izlenmesi, geliştirilmesi gereken bir görevdir.
Yerel demokrasinin gelişmesi için kentin en küçük yapısına, yani mahallelere odaklanılması gerekmektedir. Çünkü mahalle, özellikle bizim toplumumuzda, toplumsal hayatın merkezindedir, kentin temelidir. Bu nedenle kamusal alanın inşasında yerel demokrasinin dinamikleri açısından ilk uğrak noktasıdır.
1990’lı yıllar itibarıyla mahallenin sosyal hayatta üstlendiği işlevi farklı bir boyutta devralan modern kent mekânları, mahalleleri değiştirmiştir. İnsanların birbirini tanıması ve güven duyması nedeniyle mahalleli kimliğinin önemli nitelikleri olan dayanışmayı ve mahalleye sahip çıkma iradesini aşındırmıştır.
Mahalleli kimliği ve dayanışma ilişkileri aşınırken, kırsal alandan kente doğru devam eden göç, yasal düzenlemelerle köy statüsünden mahalle statüsüne alınarak kent merkezindeki ilçelere bağlanan kırsal mahallelerin varlığı, kentte sosyal sınıflar arasındaki fiziksel ve sosyal sınırları belirginleştirmektedir, “kentlilik bilinci” sürekli sekteye uğratmaktadır.
Kentlilik bilinci, kentli bireylerin kente özgü tutum ve davranışlar sergilemesi, kentte birer birey, aktör, paydaş olduklarının farkında olması ve buna uygun davranması anlamına gelir. Kentlilik bilincinin oluşması için başlıca koşul, bireylerin yaşadıkları kentteki diğer bireylerle, kurum ve kuruluşlarla anlamlı, güçlü ve sürdürülebilir bağlar kurabilmesi ve kendilerini yaşadıkları kentin bir parçası ve sahibi gibi hissetmesidir.
Nilüfer Mahalle Komiteleri, oluşturdukları modelle gerek mahalleli kimliğinin modern anlamda yeniden şekillenmesine gerek kentlilik bilinci oluşmasına imkân tanımaktadır. Şöyle ki, mahalle komiteleri, olağan koşullarda tanışıklık ilişkisi kurması muhtemel olmayan mahalle sakinlerinin, dayanışmanın ön koşulu olarak birbirini tanıması ve güven duyması gerekliliğini ortaya koyan sosyal örgütlenme alanı yaratmaktadır. Nilüfer Mahalle Komiteleri’nin üye profiline bakıldığında, farklı yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, eğitim ve meslek grubundaki mahalle sakinlerinin ortak bir amaç etrafında bir araya geldiği ve yaşam alanlarına ilişkin sorun, talep ve görüşlerini birbirinden farklı bakış açılarının da katkısıyla değerlendirme olanağı bulduğu görülmektedir. Yurttaşın, kolektif mahallî örgütlenme modelleri aracılığıyla yerel yönetimler tarafından alınan kararlarda söz sahibi olması ve kendi yaşam alanıyla ilgili inisiyatif kullanması, bir iktidar aracı olarak kullanılan bilginin “uzmanlar” eliyle oluşturulan soyut doğrularından da özgürleşme imkânı sunar. Artık “doğru” yalnızca farklı biçimlerde akılcı çözümler arasından seçilen şey değildir, farklı kesimler tarafından müzakere edilen ve üzerinde uzlaşılan bilgidir.
Nilüfer Belediyesi’nin bütün iş süreçlerini beraber yürüttüğü mahalle komitelerinin üyeleri hem söz konusu mahalledeki seçilmiş kişilerden hem de mahalledeki sivil toplum kuruluşu, okul aile birliği, cami derneği, spor kulübü gibi farklı toplumsal yapıların temsilcilerinden oluşan çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Sürecin yürütücülüğünü yapan Nilüfer Kent Konseyi, toplantıları ve hak savunuculuğu süreçlerini organize etmektedir, alınan kararları ilgili kurumlara iletmektedir.
Mahalle komitesi deneyimi, katılım konusunda uygun örgütlenme araçlarına sahip olan 21. yüzyıl mahallelisinin, genel geçer bir kanı olarak iddia edilenin aksine, kentlilik bilinci geliştirebildiği, hemşerilik hukukunu tanıdığı, dayanışma (21. yüzyıl imecesi) ve mahallesine sahip çıkma iradesi göstermesi açısından önemli bir örnektir.
İl ve ilçelerde kurulan kent konseyleri ve/veya diğer sivil toplum kuruluşları her ne kadar demokratik katılımcılığın araçları olsa da, ulaşabildikleri gönüllü/aktivist sayısı, bu tür örgütlenmeler kısmi merkezî nitelikler taşıdığı için, sınırlıdır. Ancak mahalle komiteleri adıyla daha küçük ölçekte yaşam alanlarında kurulan örgütlenmeler, olağan durumlarda katılımcılık mekanizmalarına ulaşamayan ve bu mekanizmaları tanımayan bireyleri sürece dahil etme başarısı göstermiştir. Yerel yönetimin bir parçası olarak oluşturulan Nilüfer Mahalle Komiteleri, Türkiye’nin kurumsallaşmış tek mahalle bazlı sivil örgütlenme deneyimidir. Mevcut katılımcılık modelleri incelendiğinde, yerelden merkeze doğru en demokratik katılım örneklerinden birini oluşturabilecek bir deneyim olarak Mahalle Komiteleri önemlidir.
Bahsettiğimiz bütün deneyim ve yöntemler, sivil alanla kamusal alan arasında ilişki kurulması ve yerel demokrasinin güçlenmesi için yapılan çalışmalardır. Fakat değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu kabul ederek, her gün yenilenen ve gelişen bir yapı için mücadele etmeye devam etmeliyiz.