"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Kepenek: “Kadın emeği görünür hâle getirilmeli”

  • 28 Şubat 2022
BİANET Kadın ve LGBTİ+ Haberleri Editörü Evrim Kepenek Belediye Gazetesi’ne konuştu.

Türkiye’de kadın emeği, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Emek piyasasının koşulları çerçevesinde değerlendirdiğinizde medya endüstrisinde kadın emeğini ve istihdamını, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını, ayrımcılığı şekillendiren toplumsal dinamikler nelerdir?
 EVRİM KEPENEK:
Bu toplumsal dinamiklerin başında toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizlik üzerine kurulması geliyor. Erkekler, hayatın her alanında, ekonomide, kamuda, siyasi partilerde, aklınıza gelen her yerde daha “önemli” işler yaptıklarından kadınlara oranla daha yüksek maaş alma “hakkına” sahipler. Bu durumu, geleneksel patriyarkal düzenin kurduğu sistemin, medyadaki ücret eşitsizliğinin bir nedeni olması diye özetleyebilirim.

Patriyarkaya göre kadın zaten evde çocuk bakıyor, yemek yapıyor. Madem kadına biçilen rol artık bunları aştı, kadınlar sokağa çıktı, kamusal alana dahil oldu, bir “lütuf” olarak tabii ki maaş alsın, ama daha çok çalışsın, çünkü egemen sistem olarak biz ona çalışma “izni” verdik, bize bu “izni” hak ettiğini göstersin.  

Diğer önemli bir nokta da şu.: Patriyarkal sistemin kurduğu medya düzeni elbette kadını bu ve benzer nedenlerle daha düşük maaşa uygun görüyor. Eşit işe, eşit ücret politikası, kadınlar söz konusu olduğunda geçersiz oluyor.
 
Bunu somut birkaç örnek üzerinden açıklamak isterim. Hatırlarsanız, 8 Ocak 2018’de BBC Çin editörü Carrie Gracie, “maaş adaletsizliği” nedeniyle çalıştığı pozisyondan istifa etti. Çin uzmanı olan ve akıcı olarak Mandarin Çincesi konuşabilen Gracie, The Guardian haber sitesi tarafından yayımlanan mektubunda İngiltere kamuoyuna seslenerek “BBC size ait, siz vergi ödeyenlere,” dedi. Gracie mektubunda, “Artık yeter,” diye seslendi. Üstelik, bu durum, BBC’de yüksek maaş alan eşit düzeydeki editörleri açıklamak zorunda kaldığında açığa çıkmıştı. Çünkü onunla aynı pozisyonda çalışan diğer dört erkek editör, ondan yüksek maaş alıyordu. Bu örnek çok yaygın ve İngiltere’de yaşanıyor. Dünyanın farklı ülkelerinde, özellikle Türkiye’de durumun daha vahim olduğunu düşünmemek eksik bir yaklaşım olur diye düşünüyorum. Türkiye’den de bir örnek vereyim. “ATV’deyken emeklilik fırsatı doğdu. Hadi şuradan emekli olayım dedim. Dosyayı gönderdim, emekli oldum. Bana böyle olduğunu söyleseler vazgeçerdim. Sonrasında, emekli olunca öğrendim. Maaşımı asgari ücretten göstermişler.” Medyadaki kadın-erkek arasındaki ücret eşitsizliğini böyle anlatan kişi, gazeteci Ayşenur Arslan. Arslan, tam 45 yıldır gazetecilik yapıyor. Arslan, benzer birçok durumu söyleşi dışında da paylaşmıştı.

Daha en başta kadınlara “kültür-sanat”, “sağlık”, “eğitim” gibi medya sistemine göre görece daha önemsiz haberler verilirken, “politika”, “adliye” “savaş” gibi önemli haberler erkeklere teslim ediliyor. Hâliyle erkeklerin maaşının yüksek olmasının anlaşılması isteniyor. Kadın gazeteciler bu duruma karşı sürekli olarak ses yükseltiyor.

Medya endüstrisinde kadın istihdamına ilişkin sayısal veriler, bu konuda yapılmış araştırmalar var mı? Medyadaki dikey ayrımcılık, taciz ve mobbing karşısında kadın emeğinin ve haklarının korunması için sizce neler yapılmalı?
EVRİM KEPENEK:
Bu konudaki en kapsamlı araştırmalardan birini Medya Derneği hazırladı. Yerel kadın gazeteciler odağında hazırlanan rapor genel olarak kadın gazetecilerin sorunlarına dair bilgi veriyor. Birazdan okuyacağınız tanıklıklar bu rapordan.

“Biz, kadın gazeteciler olarak birçok yere başvurduğumuzda erkek değilsin, gece yarısı habere gidemezsin diye kapıdan çevriliyoruz. Bunu diyen o kadar çok kurumla karşılıyoruz ki (…) Yerelde kadın daha çok eziliyor. Çünkü yerelde “gazeteci erkek olur” bakışı hâkim. Bildiğimiz birçok ulusal ajans bile yerelde özellikle erkek muhabir tercih ediyor.” (Haber Müdürü, Antalya)

“İşverenler ne kadar iyi bir gazeteci olup olmadığınızdan çok sizi, ‘Çocuk doğurup izin kullanır mı, mesaiyi aksatır mı?’ şeklinde değerlendiriyor… Şu an çalıştığım kuruma alınırken mülakatta sorulan sorulardan biri ‘Evli misiniz ve ileride çocuk düşünüyor musunuz?’ oldu. Ee diyelim siz bekârsınız, işe başladınız, sonradan evlenme veya çocuk sahibi olma kararınızı işvereninizle paylaşmak gerilim konusu olur... Erkek gazetecilere bunlar asla sorulmuyor.” (Muhabir, Ankara, beş yıldır gazetecilik yapıyor.)

Bu alanda diğer bir önemli raporu da Türkiye Gazeteciler Sendikası hazırladı. Benim de içinde olduğum sendikanın Kadın ve LGBTİ Komisyonu bu konuyu önemsiyor. O rapordan da dikkat çeken iki cümleyi buraya bırakayım:

•    Taciz sonrasında genellikle kadın gazeteciler işten ayrıldı.

•    Stajyerken tacize uğradığını anlatan bir kadın gazeteci de işi bırakmak zorunda kaldığını belirtti.

Yapılması gerekenlere gelecek olursak, saymakla bitmez. İşe, maaşları eşitleyerek başlamak bunun için mücadele etmek gerekiyor. Her yerde, her fırsatta eşitsizlik konusunu gündeme getirmek lazım. Biz, kadın gazetecilerin sorunları biliniyor sanıyoruz, fakat öyle bir durum yok. Düşünsenize, kadın gazetecisiniz, onlarca yoksulluk, taciz, mobbing haberi yapıyorsunuz, fakat kendinize dair sorunlar hep arka planda kalıyor, anlatmıyorsunuz anlatamıyorsunuz. Bu açıdan haberinizin de çok kıymetli bir yerde olduğunu düşünüyorum.

Biliyorsunuz, ILO 190, Türkiye’nin imzacı olmadığı bir sözleşme ve işyerindeki taciz, tecavüz, şiddet gibi erkeklik suçlarına karşı çözüm önerileri sunuyor, bu öneriler çok önemli. Türkiye imzalamasa bile ILO 190’u sürekli gündemde tutup, medyanın veya sendikaların bu sözleşmeyi uygulamasını sağlatabiliriz diye düşünüyorum. Sözleşmenin komisyonlar kurulması, kadınlar olmadan karar alınmaması ve en önemlisi maaş eşitsizliği sorununun giderilmesi hakkında ciddi yaptırımları, önerileri var. Bu konuda TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu olarak biz de çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu konuyu daha fazla gündeme getireceğiz.

İlk aklıma gelen öneriler, sendikamızın da önerileridir. Bu önerileri şöyle sıralayabilirim:

•    Gazetecilik alanında şiddet ve ayrımcılıkla ilgili tarifli başvuru mekanizmaları oluşturulsun.
•    Şiddet haberlerinde cinsiyet bakış açısı olan kişilere danışılsın.
•    Natrans kadın ve LGBTİ+ gazeteciler arasında dayanışma ağları kurulsun.
•    Kurum içindeki çalışan sayısında cinsiyet çeşitliliğinin sağlanması için kota uygulaması getirilsin.
•    Kadın çalışan sayısı artırılsın ve kadın bakış açısı yaygınlaştırılsın.
•    Karar alma mekanizmalarında kadın ve kadın bakış açısıyla çalışan yöneticiler olsun.
•    Cinsiyetçiliğin olmaması için eşit işe, eşit ücret uygulansın.
•    Kadın emeği, erkek emeği gibi görünür hâle getirilsin.

Medyadaki tekelleşme, sendikasız ve güvencesiz çalışma ortamı, uzun çalışma saatleri, medyada çalışan kadınların sosyal yaşamını diğer sorumlulukları (ev, çocuk vs.) dahilinde sekteye uğratıyor.  Kadınların bu olumsuz koşullara karşı direniş olanakları var mı? Bu konudaki gözlemlerinizi, çalışmalarınızı ve deneyimlerinizi paylaşır mısınız?
EVRİM KEPENEK:
Maalesef çok fazla direniş alanı yok. Görece şanslıysanız, toplu iş sözleşmenizde regl hakkınız varsa, o günü kullanıp ev işlerinizi halletmeniz bir nebze kolaylaşabiliyor.

Sizin de söylediğiniz gibi, genelde evin tüm sorumluluğu kadınlarda. Bazen haber kaynaklarınız, kendi uygunluklarına göre zaman belirliyor, bu da zorlayıcı oluyor. Ev işlerinin sadece kadının sorumluluğunda olmadığının kabullenilmesi ve bu anlayışım somut hayata yansıması elzem. Kadınların en önemli direniş dinamiği “dayanışma” bence. Kadınlar birbiriyle dayanışma gösteriyor. Her konuda, sahada bunu görüyoruz. Mesela akşam bir eylem haberi vardır, bir kadın gazeteci ev işinden veya bebek bakımından dolayı gidemezse, diğer kadın gazeteci ona haberi gönderir gibi. Buna benzer örneklere sahada sıkça rastlanır. Bir de şu duruma dikkat çekmek isterim. TGS raporumuzda da vardı. Mesleğe başlayan kadınların büyük bir kısmı evlendikten veya hamile kaldıktan sonra mesleğe devam edemiyor, mesleği bırakmak zorunda kalıyor. Bu, çok ciddi bir durum. Meslek sanki bekâr ve çocuksuz kadınlara göre dizayn edilmiş. Bu durumun da tersine çevrilmesi gerekiyor.  

Kadın yoksulluğuyla mücadele edilmesi, kadın istihdamının artırılması, cinsiyete dayalı iş ve ücret ayrımcılığının ortadan kaldırılması için yapılandırılacak sosyo-ekonomik politikaların içeriği nasıl olmalı? Bu süreçte yerel yönetimler nasıl bir rol üstlenmeli?
EVRİM KEPENEK:
Kadınların yaşadığı sorunlar oldukça fazla. Hâliyle tüm sorunlar şiddet üzerinden tartışılıyor. Belediyeler de buna göre çözüm üretiyor. Sığınma evi, psikolojik destek veya şiddete karşı telefon destek hatları gibi. Yoksulluk sorununa da mutlaka çözüm üretilmeli.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Anne Kartı”, kadınların hayatını kolaylaştırdı. Kadın gazeteciler için neden buna benzer bir uygulama yok? Sarı baskın kartı olanlar ücretsiz ulaşım hakkından yararlanıyor, fakat sarı basın kartı artık deyim yerindeyse sadece yandaş basından gazetecilere veriliyor. Mesleğe yeni başlayan bir kadın gazeteciye bu kartlardan verilmiyor. Sarı baskın kartın yoksa ulaşım da yok, belediyeler bu konuda destek olabilir.

İletişim fakültelerinden mezun olan kadın gazeteciler İSMEK gibi merkezlerde istihdam edilebilir. İstihdam konusunda kadın gazetecilere öncelikli bir bakış açısıyla yaklaşılması gerekir diye düşünüyorum. Üç kişi işe alınacaksa, biri erkek, ikisi kadın olabilir.

Mesela bir kadın gazeteci arkadaşımız şöyle demişti:

“Kadın gazeteciler olarak resmî kurum temsilcilerine, örneğin valilere ve kaymakamlara ulaşmamız erkeklere göre çok daha zor. Çünkü bizim gazeteciliğimiz onlar tarafından ciddiye alınmıyor.”

Buna dair de değişiklik şart. Yani zihniyet değişikliği de gerekiyor. Zaten o zaman arkası geliyor. Belediyeler bu konuda çalıştaylar düzenlemeli. Kadın gazetecilerin sorunlarını ve çözüm önerilerini bizzat onlardan dinlemek, konuyu daha derinlemesine anlamalarını sağlayacak. Ayrıca kreş hakkı da verilebilir. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Yuvamız İstanbul” kreşlerinden kadın gazetecilerin çocukları da düşük ücretle yararlanabilmeli. Kadın gazetecilerin dinlenme ihtiyacı oluyor. Belediyeler, kadın gazetecilerin kültür-sanat merkezlerinden, tiyatrolardan ve müzelerden ücretsiz yararlanmasını sağlayabilir.

Evrim Kepenek Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği Bölümü’nden mezun oldu. Eğitimine Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde devam etti. Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News için çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarındandır. Yeşilden Maviye & Karadeniz’den Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar adlı kitaplara katkı sundu. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik alanında çalışıyor ve bu alanda eğitimler veriyor. İlgi alanları arasında hak odaklı habercilik ve barış gazeteciliği yer alıyor. 2011 Musa Anter Gazetecilik Ödülü’nün sahibidir.



Önerilen Haberler